GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ENERJİ ALANINDA BAZI ŞİRKETLERE İMTİYAZLA ÇIKAR SAĞLAMAK AMACIYLA DEVLET OLANAKLARINI KULLANDIĞI, MİLLÎ GÜVENLİĞİ TEHDİT EDECEK, IRAK?IN VE ÜLKEMİZİN BÖLÜNMESİNE NEDEN OLACAK AÇIK VE GİZLİ ANTLAŞMALAR İMZALADIĞI İDDİASIYLA DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU HAKKINDA GENSORU AÇILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:3
Birleşim:85
Tarih:29.03.2013

AK PARTİ GRUBU ADINA AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) - Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Sayın Aytun Çıray ve arkadaşlarının Dışişleri Bakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu hakkında vermiş oldukları gensoru önergesi aleyhinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Çıray, niçin bu kadar çok sinirlendin ki? Bunları söylemek için gensoru vermeye gerek yoktu. Yine alırdınız söz, gelirdiniz buraya, söylediklerinizi yine söylerdiniz ama gensoru ciddi bir meseledir. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Gensoru ciddi bir meseledir, gensoru verildiği zaman ne için verildiğinin bilinmesi lazım.

EMRULLAH İŞLER (Ankara) - Bravo.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) - Gerçi Cumhuriyet Halk Partisinin bu tip istikamet yanlışlıkları her zaman oluyor ama biz, şimdi yine konumuza, gensoruya gelelim.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Dışarıdan gelmişsin sen.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar?

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) - Sen nerede olduğunu bilmiyorsun, burası Türkiye Cumhuriyeti. İktidarın yetmez bazı şeylere!

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, öncelikle, gensorunun yanlış zamanda verildiğini, yanlış adresi gösterdiğini, haksız ve mesnetsiz olduğunu, ülkemizin menfaatleriyle tezat teşkil ettiğini, korku ve şüphe psikolojisiyle kaleme alınmış olduğunu söylemeliyim.

GÜRKUT ACAR (Antalya) - Kendinizi teselli edin!

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) - Esasen, ben, muhalefetin Irak'taki hidrokarbon kaynaklarından daha fazla pay alabilmek için daha fazla çaba sarf edilmesi gerektiğine dair bir gensoruyu gündeme getirmesini daha çok arzu ederdim. Bu içerikteki bir gensorunun Hükûmetimizin elini daha çok güçlendireceği ve destek olacağı kanaatindeyim. Ancak, böyle bir destek olmadığı hâlde, son on yılda, ülkeyi uçurumun kenarından alıp dünyanın 16'ncı ve Avrupa'nın 6'ncı büyük ekonomisi hâline getiren, küresel ekonomik krize rağmen ülkemizi dünyanın en fazla büyüyen ekonomileri arasında başa güreştiren Hükûmetimiz dış politikadaki başarısının yanı sıra ülkemizin enerji arz güvenliği konusunda da her türlü tedbiri cesaret ve kararlılıkla almıştır.

GÜRKUT ACAR (Antalya) - Terörsüz alıp teröre teslim ettiniz!

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) - Hükûmetimizin ülkemize yakışır bir vakarla sergilediği kararlı ve dik duruşu sonucu İsrail'in özür dileyip ülkemizin ortaya koyduğu şartları kabul etmesi size hiçbir şey ifade etmiyor mu? Maalesef, buraya çıkan sözcüler, hâlen bu dış politikadaki zaferimizi küçümsemeye çalışıyorlar ki bunu anlamak mümkün değildir.

Değerli arkadaşlar, gelişmiş ülkelerin kredi notlarını yaşadıkları ekonomik krizler nedeniyle düşüren kredilendirme kuruluşlarının Türkiye'nin kredi notunu yükseltmesini nasıl görmezlikten gelebilirsiniz? On yıllarca el açtığımız -dilim varmıyor ama- âdeta yalvardığımız IMF'ye olan borçlarımızın tamamını geri ödediğimiz gibi, talep hâlinde 5 milyar dolar borç vermeye hazır olan bir Türkiye'ye ancak selama durulur.

Artık, eğilen ve bükülen bir Türkiye değil, bilakis, hatırı sayılan ve dik duran, kendi iradesi dışında oluşan gündemlerin arkasından giden  bir Türkiye değil, aksine, gelişmeleri kendi menfaatleri doğrultusunda yönlendiren ve gündem oluşturan bir Türkiye var uluslararası arenada. Böyle bir Türkiye'nin oluşmasına büyük  bir azim, kararlılık ve cesaretle on yıldır gece gündüz demeden aşkla, şevkle çalışıp yüreğini ortaya koyan Sayın Başbakanımızla ve Hükûmetimizin tüm bakanlarıyla ancak gurur duyabiliriz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Irak ile ülkemiz arasındaki siyasi, iktisadi, ticari, kültürel ve beşerî ilişkiler çok özel bir önemi haizdir. Çok yakın bir tarihe kadar Irak'ın Osmanlı Devleti'nin bir parçası olması ve bu kader birliğinin uzun yıllar sürmesi iki ülke arasındaki ilişkilere çok farklı bir boyut kazandırmıştır. Türkiye'yle Irak arasındaki ilişkiler farklı bir derinliğe, farklı bir zenginliğe ve ortak bir birikime sahiptir. Şunu ayrıca ifade etmekte büyük fayda olduğu kanaatindeyim: Türkiye ve Türk halkı için ayrı bir yere ve öneme sahip Irak ve Irak halkının refahı ve mutluluğu, bizim için hayati önem taşımaktadır. Bizler nasıl ki ülkemizdeki farklılıkları bir zenginlik olarak görüyorsak aynı duyguları Irak için de çok samimi bir şekilde hissediyoruz. Irak da bölgemizdeki diğer ülkeler gibi farklı unsurları bünyesinde barındırmakta ve bu farklılıklar hep birlikte Irak'ın bütünlüğünü oluşturmaktadır. Bizler sadece Irak'ın değil, diğer tüm komşularımızın toprak bütünlüğüne her zaman saygı duyduk ve bu bütünlüğü savunduk, politikalarımızı ve ilişkilerimizi hep bu temeller üzerine inşa ettik.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Çıray'ın gazete ve İnternet sitelerinde yer alan haberlere dayanarak hazırladığı gensoru önergesini? Öncelikle gerekli araştırmaları yaparak Irak'ın anayasal yapısını ve bu yapı içerisindeki idari birimlerin hareket kabiliyetini ve esnekliğini incelemesi yerinde olurdu diye düşünüyorum. Bu durumda, herhangi bir şirketin Irak'ın yetkili kurumlarıyla sözleşme yapmasının imkân dâhilinde olmasını bilmesi gerekirdi.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği gibi, komşumuz Irak, petrol ve doğal gaz kaynakları açısından dünyanın en zengin ülkelerinden biridir. Irak'ın hidrokarbon potansiyeli henüz tam olarak tespit edilememiş ise de huzur ve refah ortamının sağlanmasından sonra, Irak'ın normalleşmesinden sonra, Irak'ın dünyadaki petrol ve doğal gaz talep artışının yüzde 45'ini tek başına sağlayacağı beklenmektedir, tahminler bu yöndedir. Irak'ın sahip olduğu bu zengin kaynaklar, ülkenin sadece belli bir bölgesinde toplanmış ya da sıkışmış durumda değil, tam tersine, kuzey, güney, doğu, batı demeden, dağınık bir yapı arz etmektedir. Ancak, gensoru sahibi Sayın Aytun Çıray'ın da biraz önce söylediği gibi, Kuzey Irak öyle çok fakir bir yer de değil, biraz sonra o rakamlara da geleceğim. Bu denli zengin kaynaklara sahip olan ve tarihsel olarak köklü ilişkilerimizin olduğu komşumuz Irak'ta şirketlerimizin faaliyet göstermesi kadar tabii bir şey olabilir mi?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Irak'ta, 2011 yılı sonu itibarıyla -biraz önce de ifade edildi- 143 milyar varil petrol rezervi bulunmaktadır, bu da dünya petrolünün yüzde 9'u civarındadır. Kuzey Irak bölgesinin petrol rezervinin de 45 milyar varil olduğu bilinmektedir. BP'nin 2012 Dünya Enerji İstatistikleri Raporu'na göre, Irak'ın doğal gaz rezervinin de yine 2011 yılı sonu itibarıyla 3,6 trilyon metreküp olduğu ifade edilmektedir. Ancak, gerek Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Doğal Kaynaklar Bakanı Aşti Havrami'ye göre gerek buralarda aramalar yapan İngiliz Heritage Oil şirketine göre Kuzey Irak'ta 3 ila 6 -ki bu minimum rakamlardır- trilyon metreküp doğal gaz mevcuttur. Pek tabidir ki biz Türkiye olarak Irak'ın tamamında enerji kaynaklarıyla ilgili arama, üretim ve pazarlama konusunda yerimizi almalıyız. Ancak, Amerikan dev şirketi Exxon'un, Fransız Total'in, Rus Gazprom'un ve daha nicelerinin anlaşma yaptığı Kuzey Irak ile bizim kendi firmalarımızın anlaşma yapmalarına karşı çıkmak ülkemizin menfaatine ters düşmüyor mu? Bugüne kadar 20 ülkeden 40 civarında şirket Kuzey Irak Kürt yönetimiyle 50'yi aşkın üretim, paylaşım anlaşması yapmıştır. Durum böyleyken Kuzey Irak hidrokarbon kaynaklarından pay almak için büyük bir özveriyle gayret gösteren şirketlerimizin cesaretini kırıcı beyan, ifade ve yaklaşımlar hem mesnetsizdir hem de haksızlıktır.

Türkiye, geçmişte bu tür yaklaşımlardan çok zarar gördü. Geçmişte yurt dışında iş yapmak isteyen ve ülkemize döviz kazandırmaya çalışan şirketlerimize kimi yetkililerin hep mesafeli durduğuna birçoğumuz şahit olmuşuzdur. Ancak, çok şükür, bugün Sayın Cumhurbaşkanından tutun Sayın Başbakana ve tüm bakanlara kadar dünyada gittikleri her yere iş adamlarımızı da yanlarında götürmekte ve iş yapmalarının önü açılmaktadır. Özellikle enerji arz güvenliğimiz söz konusu olduğunda Irak'ın genelini ve özellikle Kuzey Irak'ı bu yaklaşımın dışında tutabilir miyiz? Kaldı ki Türk şirketleri Irak'ta sadece enerji alanında değil, her alanda faaliyet göstererek Irak'a ciddi katkılar sağlamaktadır.

 Geçen yıl ülkemizden Irak'a yapılan ihracat 11 milyar ABD doları seviyesini yakalamıştır. Irak, Almanya'dan sonra en çok ihracat yaptığımız 2'nci ülke konumundadır ve yakın bir zaman içerisinde 1'inci sıraya yükselmesi beklenmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gensorunun adresinin yanlış olduğunu Sayın Başbakanımız grup toplantımızda ifade etmişlerdi. Sözcüleri de geldiler burada ifade ettiler. Ben de konuşmamın başında bunu söyledim. Baştan aşağıya enerjiyle ilgili olan bu gensoru, ülkemizin menfaatleri dikkate alındığında hiç verilmemeliydi. Ancak, verilmiş olsa dahi adresi Dışişleri Bakanımız Sayın Davutoğlu değil, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız olmalıydı. Neyse ki bu arkadaşlarımızın yanlışını da biz düzeltiyoruz çünkü gensoruyu Enerji Bakanımız Sayın Taner Yıldız cevaplandıracaktır.

Ben gensorunun teknik detaylarına girmeyeceğim. Sayın Bakanımız gerekli açıklamaları yapacak, haksız isnatları en iyi şekilde cevaplandıracak ve ülkemizin enerji güvenliğiyle ilgili yapılan çalışmaları bizlerle paylaşacaktır.

Ben, burada, sadece beni ve eminim gensoruyu okuyan herkesi çok rahatsız eden bir başka hususu da sizlerle paylaşmak istiyorum. Gensoruda millî güvenliğimizin tehdit edileceği ve iki ayrı yerde de ülkemizin bölüneceği ifade edilmektedir. Allah aşkına, hemen yanı başımızdaki dost ve kardeş bir ülkenin topraklarında bulunan, bütün dünyanın yer almaya çalıştığı, zengin petrol ve doğal gaz kaynaklarının üretim ve pazarlamasında şirketlerimizin de yer alma mücadelesini nasıl millî güvenliğimizin tehdidi ve ülkemizin bölünmesi olarak adlandırabiliriz? Amerika, Rusya, Fransa, Çin, Güney Kore, Avusturya, İngiltere, İspanya ve daha nice ülkelerin firmaları gelip hemen yanı başımızda bulunan hidrokarbon kaynakları için anlaşmalar yaptığında onlar ülkelerinin yararına faaliyet göstermiş oluyorlar da sanayimize daha ucuz ve güvenli enerji sağlamak, enerji ithalat faturamızı düşürmek için gayret gösteren şirketlerimizin benzer anlaşmaları yapmaları mı millî güvenliğimiz için tehdit oluşturuyor ve ülkemizi bölüyor? Yapmayın arkadaşlar, bu kadar da gerçeklerden uzak, şüpheci ve ürkek olmayın. Hiç korkmayın, iktidarda AK PARTİ var ve inşallah milletin teveccühüyle daha çok uzun zaman iktidarda kalacaktır. Daha önümüzde 2023 hedefimiz var, daha 2071 ve sonrasına ait hayallerimiz var. Hayal deyip geçmeyin, biz sadece hayalleri değil, başkalarının hayal bile edemediklerini gerçeğe dönüştürdük, dönüştürüyoruz. Merak etmeyin, ülkemizin sadece ulusal güvenliği değil, 780 bin kilometrekare vatan toprağı üzerinde yaşayan 76 milyon vatandaşımızın her türlü güvenliği de iktidarımızın teminatı altındadır. Hele hele ülkemizin bölünmesini bırakın ifade etmek, akıldan bile geçirmek Türkiye gerçeğini bilmemek, dünyayı okuyamamak ve özellikle de AK PARTİ ve onun ülke sevdalısı mensuplarını hiç mi hiç tanımamak anlamına gelir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hayatımızın vazgeçilmez bir parçası ve dünyadaki sürdürülebilir kalkınma çabalarının en önemli araçlarından biri olan enerjinin ülkemiz için taşıdığı anlam ile enerji politikamızı da özetle sizlerle paylaşmak istiyorum.

Özellikle Sovyetler Birliği'nin dağılması, Körfez Savaşı, yeni doğal gaz ve petrol rezervlerinin ortaya çıkması ile enerji ve enerji diplomasinin önemi artmıştır. Enerji diplomasisi ülkemiz açısından da çok büyük bir önem taşımaktadır çünkü Türkiye, dünyadaki petrol ve doğal gaz rezervinin yaklaşık yüzde 70'nin bulunduğu bölgede yer almaktadır.Orta Doğu, Orta Asya ve Kafkas ülkeleri; ülkemiz, jeopolitik konumu itibarıyla Orta Doğu, Orta Asya ve Kafkasların zengin petrol ve doğal gaz kaynakları ile Batı'nın zengin tüketim pazarları arasında doğal bir köprü konumundadır. Türkiye, bölgesinin enerji koridoru ve terminali olma iddiasındadır. Enerjisinin büyük bir kısmını ithal eden Türkiye, hem kendi enerji arz güvenliğini hem de AB ülkelerinin enerji arz güvenliğini teminen enerji kaynaklarının ve taşıma güzergâhlarının çeşitlendirilmesini sağlamaya yönelik projeler geliştirmektedir.

Değerli arkadaşlar, 2012 yılı ithalat faturamız 60 milyar doları bulmuştur. Şimdi, siz burada, kalkıp şirketlerimizin Kuzey Irak'ta, Irak'ta iş yapmalarının, orada petrol aramalarının -ki o petrolü çıkardıkları zaman o petrol Türkiye'ye girecektir, ithalat sayılmayacaktır- bunun yapılmasının doğru bir yaklaşım olmadığını ifade ediyorsunuz. Şimdi, Allah aşkına, eğer durum böyleyse peki, nasıl karşılayacağız, enerji eksikliğimizi nasıl karşılayacağız? Ama, merak etmeyin, Türkiye Petrolleri içeride de denizlerde de hem doğal gaz hem petrol aramaları yapmaktadır.Ümit ediyorum ki ve inanıyorum ki 2023 yılına geldiğimizde, Türkiye kendi petrolünü üreten -ama Türkiye'den, ama Türkiye dışından- ve ithalatı sıfırlamış olan bir ülke konumuna gelecektir.

Türkiye'nin yıllık primer enerji talebi yaklaşık yüzde 5 ve yıllık elektrik tüketimi de yaklaşık yüzde 7-8 oranında artmaktadır. Bu rakamlar ile Türkiye enerji talep artışında OECD ülkeleri arasında 1'inci, dünyada da Çin'den sonra 2'nci sırada yer almaktadır. Tüm bu hususlar çerçevesinde, Türkiye'nin, enerji diplomasisinin gereklerini yerine getirdiği ölçüde bölgedeki gücünü ve önemini artıracağı muhakkaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ülkemiz bir yandan kendi enerji güvenliğini sağlamak, öte yandan biraz önce değindiğim hususlarda konumunu güçlendirmek üzere birçok ulusal ve uluslararası proje yürütmektedir. Bunların başlıcaları -detaylarına girmeyeceğim- Doğu-Batı Enerji Koridoru'nun en önemli bileşeni Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı'dır, ki 2006 yılından itibaren faaliyettedir. Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Hattı sadece Türkiye'nin değil Avrupa'nın da doğal gaz ihtiyacını karşılamaya yönelik bir projedir. Azerbaycan Şahdeniz doğal gazının 6 milyar metreküpünü ülke içine, 10 milyar metreküpünü de Avrupa'ya taşıyacak olan, kısaca "TANAP" diye adlandırdığımız Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı'yla ilgili anlaşma da 2011 yılı Ekim ayında imzalanmıştır. Yine, Türkiye-Yunanistan-İtalya Doğal Gaz Boru Hattı'nın da -ki bu güney ringi- Türkiye-Yunanistan bağlantısı yapılmış bildiğiniz gibi, 2007 yılından beri faaliyettedir; İtalya bağlantısı da Adriyatik Denizi altından gidilecek olan boru hattıyla 2017 yılında tamamlanacaktır. Öte yandan, Nabucco Projesi çok önemli bir projedir. Burada bazı sıkıntılar olmakla beraber, bu proje de hayatiyete geçmesi hâlinde çok önemli işlevi olabilecek olan bir projedir. Hazar bölgesi doğal gazının Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Macaristan üzerinden Avusturya'ya kadar götürülmesi ve oradan da Avrupa'nın diğer noktalarına dağıtımı sağlanabilecektir.

Öte yandan, bildiğiniz gibi, Türkiye-Irak Ham Petrol Boru Hattı, onunla ilgili anlaşmalar da uzatılmıştır 2010 yılında 15+5 yıl olarak. Türkiye-Irak Doğal Gaz Hattı'yla ilgili anlaşma, mutabakat zaptı 2009 yılında yapılmıştır.

Boğazlardaki trafik çok önemlidir. Boğazlardaki trafiği azaltmak için tankerlerle Samsun'a gelecek olan petrolü Ceyhan'a indirmek üzere -ki Ceyhan'ı hem doğal gaz hem özellikle ham petrol dağıtımı için önemli bir terminal olmak üzere dizayn ediyoruz- Samsun-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı'yla ilgili de Rusya'nın petrol taahhüdünü öngören protokol 2009 yılı Ağustos ayında imzalanmıştır.

Ayrıca, bütün komşularla, Kuzey Afrika'yla, petrol ve enerji bulunan diğer bütün ülkelerle çeşitli mutabakatlar yapılmaktadır.

Değerli arkadaşlar, şimdi bütün bunlar tamam da, bir de enerji stratejimiz ve politikamızı da çok kısaca sizlerle paylaşayım. Zamanım da bitmek üzeredir.

Değerli arkadaşlar, biz öncelikle yerli kaynaklara önem veriyoruz. Yerli kaynaklar ve kaynak çeşitliliği bizim önceliğimizdir.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - On yılda taş kömürü yarı yarıya düşmüş, yerli kaynaklarımızdan enerji yüzde 50 düşmüş.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) - Hemen bu bağlamda, 2023'e geldiğimiz zaman tükettiğimiz enerjinin yüzde 30'unun yerli kaynaklardan oluşması bizim öngörümüzdür. Rüzgârımızın 20 bin megavatını, güneşimizin en az 3 bin megavatını, jeotermalimizin 6 bin megavatını, kömürümüzün tamamını ve hidrolik kapasitemizin -ki 140 milyar kilovatsaattir yıllık, 36 bin megavat civarında- tamamını biz ekonomimizin emrine amade hâle getireceğiz.

Yenilenebilir enerji kaynaklarını -evet, payını arttırmak dedim- yüzde 30'a çıkarıyoruz 2023 yılında. Üretimden tüketime enerji zincirinin tüm basamaklarında enerji verimliliğine öncelik veriyoruz. Çok önemlidir enerji verimliliği. Ayrıca, enerji sektörünü liberalleştiriyoruz. 2023'e geldiğimiz zaman enerjinin en az yüzde 75'i özel sektör marifetiyle üretilecektir.

Kaynak ve güzergâh çeşitliliği çok önemlidir; hem Türkiye'nin hem Avrupa'nın enerji güvenliği açısından gerçekten kaynak ve ülke çeşitliliği çok önemlidir. En önemlisi de ülkemizin "enerji koridoru ve terminali" kavramını derinlemesine analiz ediyoruz, çalışıyoruz ve inşallah, yapmakta olduğumuz uluslararası projelerle de bunu sağlayacağız.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - İnanarak mı söylüyorsun bunları?

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) - Bütün bunları yaparken fiyat, zaman ve miktar açısından enerjiyi tüketicilere erişilebilir hâle getireceğiz ve tamamını, bütün bu çalışmaları çevre dostu bir yaklaşım içinde yapıyoruz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Elektriğe yüzde 4 zam gelmiş.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; böylece, konuşmama son verirken Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Aytun Çıray ve arkadaşlarının Dışişleri Bakanımız Sayın Davutoğlu hakkında verdikleri gensoru önergesinin aleyhinde oy kullanacağımızı ifade eder, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)