| Konu: | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 7'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 39 |
| Tarih: | 18.12.2023 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA SİNAN ÇİFTYÜREK (Van) - Sayın Başkan, sayın vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, birkaç gün önce yaşamını yitiren Hasan Bitmez'in ailesine ve Saadet Grubuna buradan başsağlığı diliyorum.
Değerli vekiller, bugün 22'nci günündedir, cezaevinde tutuklular açlık grevini sürdürüyorlar. Açlık grevinin ne olduğunu ancak yaşayan bilir, bir insanın kendi iradesiyle kendisine yaptığı en büyük işkence olduğunu ancak yaşayan bilir, özellikle açlık grevinin bir haftasından sonra. Ne istiyorlar? Gayet demokratik iki talep: Birincisi, Öcalan'ın üzerindeki tecritin kaldırılması; ikincisi, Kürt meselesine demokratik çözüm. Bunu iktidara bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
Şimdi, Sayın Bakanın konuşmasını Bütçe Komisyonunda dinlemiştim, bu kitapçığı da zaten altını çize çize okumuştum. Konuşmasını dinleyince, özellikle kitabı da okuyunca aklıma Stalin'in kolhozdaki sorumluyla yaptığı bir konuşma geliyor. Mevsim buğday ekim mevsimi, soruyor kolhozdakilere, diyor ki: "Buğday ektiniz mi yoldaş?" Başlıyor anlatmaya, diyor ki: "Biz projemizi yaptık, plan yaptık, stratejiyi belirledik, traktör bakımını yaptık, ekipman hazır, mibzeri yağladık." Stalin soruyor: "Ya, siz buğday ektiniz mi?" O yine başlıyor anlatmaya: "Şöyle stratejiyi belirledik, şöyle plan yaptık, şöyle hayata geçirdik." Stalin diyor ki: "Buğday ektiniz mi?" "Yok." Şimdi, Bakanın konuşmasını dinleyince ortada ekilmiş buğdayın olmadığını ben gördüm. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, zaman dar, kısaca tek tek bunlar üzerinde duracağım. Birincisi, tarımsal ithalat, ihracatla ilgili; övünüyorlar bu verilerle. Nedir veri? Kitapçıkta deniyor ki: "Yıllık ithalatımız 2023 Ocak-Eylül itibarıyla 18,8 milyar dolar, ihracat ise 21,1 milyar dolar. Yıllık ihracat fazlası 3,3; yirmi bir yıllık ihracat fazlası 95 milyar. "..."(*) Bunu söylüyorlar. Ya kardeşim, sayın AK PARTİ'liler; Konya kadar olan Hollanda'nın yıllık ihracatı 115 milyar euro, ithalatı 65 milyar euro; yıllık ihracat farkı 50 milyar euro yani sizin övündüğünüz o yirmi bir yılın on yılına bedel. Bununla övünüyor musunuz yoksa başınızı önünüze eğip düşünmeniz mi gerekir?
FARUK KILIÇ (Mardin) - Bizden öncekilerin yapamadığını biz şimdi yapmaya çalışıyoruz, onu yetiştirmeye çalışıyoruz.
SİNAN ÇİFTYÜREK (Devamla) - Bir saniye, bir saniye, devam edeceğim.
Şimdi, aynı tabloyu hayvancılık meselesinde görüyoruz. Nedir hayvancılık meselesinde? Yine bizim kolhoz müdürü meselesi, Sayın Bakan da anlatıyor: "Şunu planladık, şunu yaptık, bunu yaptık, sonuç şudur." Dışarıdan et ithal ediyor musunuz? Ediyorsunuz. Sonuç şudur: Türkiye, et tüketiminde, kişi başına düşen yıllık kilogram kırmızı et miktarında dünya ortalamasının -OECD'yi bıraktık- altında. Altında mı? Doğru. 26'ncı sırada mı? Doğru. E, ne konuşuyorsunuz? Üstelik bunu nerede yapıyorsunuz biliyor musunuz? Tarım eğer medeniyetin bir ilk adımı ise ve Trakya'dan Yüksekova'ya, Anadolu'da, kürdistanda bu adım atılmışsa siz bu topraklarda, dünya ortalamasının altında bu topluma et yediriyorsunuz; dediğimiz şey bu. Bunun üzerinde düşünmeniz gerekir, övünmeniz değil bu, övünülecek bir tablo değil sıkılınacak bir tablodur.
Şimdi, benzer bir tabloyu su meselesinde görüyoruz. Nedir su sorunu? Yine benzer tablo var. Türkiye'de kişi başına düşen yıllık su miktarı 1.430 metreküp, dünya ortalaması 7.600 metreküp; Falkenmark İndeksi'ne göre 1.700 metreküp altında su tüketen ülkeler fakir, üstünde tüketenler zengin. Türkiye bunun altında ve üstelik uzmanlar uyarıyor, diyor ki: "Önümüzdeki yıllarda bin metreküpün altına düşme ihtimali var." Dolayısıyla, mesele, burada Sayın Bakanın üzerinde durduğu var olan tatlı su kaynaklarının -yer altı ve yer üstü- dağıtılması değil, nasıl korunacağı meselesidir. Yirmi bir yıldır iktidardasınız, onca plan yaptınız, ne su tasarrufu üzerine sözü edilebilir bir adım attınız ne de su koruma kanununu çıkardınız. O zaman demek ki sorun şudur: Bu memleketin -yine aynı şeyi söylüyorum- Anadolu'dan kürdistana beka meselesi, sabah akşam tekrarlanan terör ya da düşman komşular değil. Türk halkı Orta Asya'dan neden buraya geldi? Kuraklık nedeniyle geldi. Şimdi, Türkiye ve kürdistan halkı buradan nereye gidecek? Çok ciddi bir tehlike var. Bunun üzerine sadece iktidar partisinin değil, herkesin düşünmesi lazım. Bu bir siyaset konusu da değildir, bu cidden halkların geleceği meselesidir ve büyük bir tehlike vardır.
Şimdi, bir şeyi hatırlatayım, devletin kasasında duruyor çözüm olarak, eğer batıda ciddi bir kuraklık olursa Fırat, Dicle suyunu Ankara'ya ya da batıya götürmek gibi bir plan duruyor. Bu çözüm mü ya, bu çözüm mü? Biliyorsunuz, yüzlerce kitap çıktı Orta Doğu'da su savaşları üzerine. Sakın ha bunu düşünmeyin, mesele sadece kürdistandan suyu oraya götürmek değil, bu çözüm değildir. Köklü çözüm üzerine siyasetüstü herkesin düşünmesi lazım.
Şimdi, GAP'la ilgili birkaç şey söylemek istiyorum; çok şey söylendi, çok şey yazıldı. GAP meselesinde sorun şudur: Onca plan -master planı, GAP birinci eylem planı, ikinci eylem planı- devam etti; sonuç nedir? Dendi ki: "GAP kapsamında, başta Urfa olmak üzere, halkın gelirini ve yaşam kalitesini yükselteceğiz." Yükselttiniz mi Sayın Bakan? Sizin verinize göre, TÜİK'in verisine göre Urfa en yoksul 3 kent arasında, en yoksul 3 kent arasında Urfa yer alıyor. Hani yükseltecektiniz? Dediniz ki: "3,8 milyon insana istihdam yaratacağız." Yarattınız mı? Urfa halkı, Adıyaman halkı hâlâ göç yollarında ve gittiği yerde de Kürtçe konuştuğu için hâlâ saldırıya uğruyor. Ve en önemlisi "Beşerî kaynaklara yatırım yapıyoruz." dediniz yani bilim, yetenek, beceri, tecrübe sahibi olan insan kaynaklarına ilişkin. Ne oldu bu insan kaynakları? Daha önce de sözünü ettiniz, bıraksanız burada kimse kalmıyor. Onun için diyorum mesele buğdaydır; buğday ekmediniz, ekmiyorsunuz.
Dediniz ki: "Biz GAP'la birlikte 1 milyon 70 bin kilometrekareyi 2018'e kadar sulayacağız." Sulamanın kendisi ayrı bir dert; doğru mudur değil midir? GAP "Güneydoğu Bölgesi" diye ifade edilen alanda yapay sulama neye yol açar; o, apayrı, uzmanların işi. Fakat bunu da gerçekleştirmediniz, üçte 1'ini bile başarmadınız, duruyor ortada.
En başarılı olduğunuz alan kara yolları ve HES'ler; maşallahınız var, en başarılı olduğunuz alan(!) HES'ler konusunda da her iki alanda da negatif ayrımcılığı sürdürüyorsunuz kürdistanda; bu, çok çıplak, daha önce de tablo göstermiştim. İlk büyük 10 barajın 7'si kürdistan bölgesinde, 4'ü sırasıyla Kürt illerinde ve 4'ünün bulunduğu Kürt illerinde en büyük enerji sıkıntısını yaşayan onlar. Sayın AK PARTİ'liler, düşünmüyor musunuz siz? Urfa'dır, Diyarbakır'dır, Mardin'dir yazın ve kışın...
Şimdi, birkaç şey daha var, zamanım daraldı... Üretim-tüketim dengesi meselesinde çok ciddi bir sıkıntı var. Zaman olsaydı açacaktım bunu. Ben Mersin'den yeni geliyorum, geldiğimde birçok üreticinin ürününü döktüğünü gördüm. Diyor ki: "Ben 50 kuruşa mandalina satacağım, alıcı bulamadım. Benim 500 ton mandalinam vardı, sonunda birine dedim ki: Bedava al götür. Dedi ki: 'Yok, nakliye parasını sen ver.'" Yani planlamada ya üretim fazlası oluyor, dökülüyor ya da enflasyona yol açıyor. Bu bakımdan ciddi bir sorun var, zaman yok ayrıntılı açamayacağım.
Hasıla üretimiyle ilgili övünüyorsunuz. Güzel, övünün. Mesele hasıla değildi ki mesele, verimlilikte Türkiye'nin nerede olduğudur. Verimlilik meselesinde endeks neyi söylüyor? Türkiye; Avrupa Birliğinin yarısı, Amerika'nın altıda 1'i. Yani endeks 11, Avrupa Birliği ortalaması 22, Amerika'da 66'dır.
Şimdi, zamanım daraldı, bazı noktalara değinemedim, şunları bitirerek...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun tamamlayın.
SİNAN ÇİFTYÜREK (Devamla) - Ormanlar konusunda çok şey söylüyorsunuz. Sonuçta, ormanlarla ilgili olarak son yirmi bir yıllık süreçte 5,1 daralma va; bu, resmî veridir, uzmanların verisidir.
Bütün bunlar neyin ürünüdür? Bütün bunlar; bir, neoliberal politikaların ürünüdür, devamıdır. İki: Tarımı sanayiye kurban ettiniz. Süleyman Demirel'in -rahmetli Demirel'in- politikasını sürdürüyorsunuz. "Sanayi, sanayi, sanayi, sanayi..." dedi. Sanayide ne yaptınız? Sanayide hâlâ çevresiniz, merkezin çevresisiniz. Taşıma hareketi ne yapıyor? Avrupa katma değeri düşük, çevreyi kirleten sektörleri yirmi yıl önce Vietnam'dan Mısır'a, buraya aktardı; siz de buradan kendi çevrenize aktardınız İstanbul'da. Çevresiniz, sanayileşemediniz; tarımı da kurban ettiniz, tarımı da berbat ettiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SİNAN ÇİFTYÜREK (Devamla) - Son olarak, üretim yerine ithalatı esas aldınız. Çünkü "Rızkın yüzde 99'u ticarettedir." geleneğinden gelen ya da ona inanan bir gelenekten geldiniz. Evet, rızkın yüzde 90'ı ticarette olunca üretim niye yapayım, ben niye köylüyü teşvik edeyim üretime?
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Çiftyürek.
SİNAN ÇİFTYÜREK (Devamla) - Vallahi -nedir- Kanada'dan buğday getiririm, burada paketlerim, piyasaya sürerim.
Teşekkür ederim, sağ olun, var olun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)