Konu: | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 40 |
Tarih: | 19.12.2023 |
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) -Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Bugün, az önce değerli vekilimizin ifade ettiği üzere merhum milletvekilimiz Hasan Bitmez'e taziye anlamında konuşacağım. Hepimiz için bir kayıp ama bendeniz otuz üç yıllık bir okul arkadaşını kaybetmiş olmanın verdiği büyük üzüntü içerisindeyim. Rabb'im şehit muamelesi göstersin, Rabb'im kalanlarına sabır versin. Elbette, burada Hasan Bitmez'in şahsından bahsederken dava adamı kimliği son derece önemli. Bütün gerginliğe, bütün karşı atraksiyonlara rağmen hiçbir şekilde nezaketi, insani tavrı elden bırakmadan son sözü "Hepinizi saygıyla selamlıyorum." diyerek hayata veda etti.
Aslında, bu veda aynı zamanda yüce Mecliste yeni bir tartışmayı da başlattı. Burada "Allah'ın gazabı" kelimesi gündemde. Malum olduğu üzere Hasan Bitmez burada konuşurken daha önce devlet büyüklerinin yaptığı konuşmaları aktararak, elinde belgelerle kanıtlar sunarak bugüne kadar geçen süreci kronolojik bir şekilde aktardı. Burada esasen yaptığı şey, hedefi ikiyüzlü tavırlarla, bir taraftan İsrail'e lanet okuyarak, bir taraftan da kahve dükkânları basarak gemi gönderenlerin ikiyüzlülüğünü, tezadını ortaya koymaktı. Burada ona verilecek cevap öyle saldırmak değil, olsa olsa kemaliedeple çıkıp "Söyledikleriniz yanlıştır, doğrusu budur." diyebilmekti, ne yazık ki gerçekleşmedi.
Tabii, burada şunu da yine belirtmeliyim ki tutanaklara yansıyan bir çirkin söz var. Bu söz tarihe kara harflerle yazıldı. Bu utancı bu Meclis unutmayacak. AK PARTİ sıralarında olduğu da tescillendiğine göre burada bekleriz ki bir yiğit erkekçe, mertçe çıkıp "Bu sözü ben söyledim." desin, özür dilesin. Biz kin güdecek değiliz ama bunu bile söylemekten, itiraf etmekten sakınıldı ve böylece bütün bir topluluğu töhmet altında bırakmaya devam etti.
Değerli milletvekilleri, Hasan Bitmez'in ölümünü biz Allah'ın gazabı değil, aslında kendisine Allah'ın bir lütfu olarak düşünüyoruz çünkü biliriz ki en şerefli ölüm Hak yolunda mücadele esnasında ölümdür, en şerefli ölüm hakkı haykırmaktır. Peygamber'imizin ifade buyurduğu üzere, en büyük cihat zalim sultana Hakk'ı haykırmaktır; "Cihat" demek işte burada, kürsülerde konuşabilmektir -sultanın da her dönem ismi farklıdır, bazen başbakan, bazen kral, bazen cumhurbaşkanı olur- mesele burada, bu kürsüde bunları söyleyebilmektir. Nitekim o, siyonizmin foyasını meydana çıkararak, ona el altından destek olanların kötülüklerini ortaya sunarak hayata veda etti. Biliyoruz ki -onun ölümü- burada sadece tutanaklara geçmedi konuşmaları, o aynı zamanda tarihe yazıldı ve biliyoruz ki o, konuşmasıyla Filistin davasına ihanet edenlerin ihanetlerini de tarihe kara bir leke olarak tescilledi.
Değerli milletvekilleri, burada şunu yine belirtmek isterim ki bazı arkadaşlar "Niye bize çok sataşıyorsunuz?" diyor. Hayır arkadaş, biz size sataşmıyoruz, biz esasen 2 yangını söndürmeye çalışıyoruz. Birincisi, maddi yangın ki Gazze'de bir insanlık dramı olarak yetmiş beş yıldır süren zulüm bugün had safhaya ulaştı, insanlığa karşı soykırım uygulanıyor. Göğü inleten, arşı titreten bu duruma karşı biz can havliyle yangını söndürmeye çalışıyoruz, elbette bu bizim için tarihî bir sorumluluk. Ama "İkinci yangın ne?" derseniz, biz elli yıldır aynı siyasi mücadeleyi vermiş, aynı davaya birlikte yürümüş kimselerin ve onların evlatlarının, aynı kıbleye yöneldiğimiz hâlde bu yirmi beş yıllık ayrılığın sonucunda nasıl bu kadar vehn hastalığına, dünya sevgisi hastalığına kapıldıkları, nasıl gerçekleri görmezden gelme hastalığına kapıldıkları yangınını söndürme gayreti içerisindeyiz. Bildiğiniz gibi, literatürü bilenler iyi bilir ki vehn; dünya sevgisi, dünya bağlılığı hastalığı; bugün de ticari anlaşmalar, ambargolar "Yaptırım olur." korkusuyla işte bugün bu zulme sessiz kalmak bu zulme destek olmaktır. Maalesef ki bugün yaşananlara şöyle bir göz ucuyla baktığımızda şunu görürüz: Hani rahmetli Erbakan Hocamız, o hayatında her türlü hakarete maruz kalan, kara propagandaya alet edilen ama öldükten sonra sahiplenilen o rahmetli Erbakan derdi ki: "En kuvvetli şehadet hasmın şehadetidir." Hasan Bitmez öldüğünde İsrail sevindi, İsrail Dışişleri Bakanlığı sevindi, Mossad sevindi, bir de kimlerin sevindiğini, bunu burada hepimiz maalesef üzülerek gördük.
Değerli milletvekili, bilelim ki Hasan Bitmez artık bizim gönlümüzde, Filistin davasına gönül verenlerin gönlünde bir kahramandır ama kahramanlar da ölür, ölürken destan yazarlar, işte Hasan Bitmez bugün ölürken de destan yazmıştır. Nitekim merhum şairimiz Mehmet Akif de demiştir ki: "Halik'ın namütenahi adı var başı Hak/Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak." Ne büyük şey batıldan korkmadan saldırmak, ne büyük şey ruhunu Hakk'a haykırırken aldırmak.
Değerli milletvekilleri, İslam tarihinin önemli aktörlerinden büyük kumandan Halid bin Velid hazretleri hayatı mücadeleyle geçmiş bir şahsiyettir. Bütün kahramanlıklarına rağmen yatağında ölecek olunca hıçkırıklarla ağlamıştır. İşte bu ruhu bilmeyenler, Halid bin Velid'in bu hâlini anlamayanlar at üstünde ölmenin ya da kürsüde hakkı haykırırken ölmenin ne büyük bir his olduğunu, ne büyük bir hayal olduğunu asla idrak edemezler, sadece gündemi değiştirerek kendilerini aldatmış olurlar.
Bilesiniz ki Hasanlar bitmez, binlerce Hasan yine mücadeleye devam eder çünkü bizim görevimiz iman ve ahlak üzerine mücadeleyi sürdürebilmektir. İşte, o iman ve ahlak mücadelesi her şeye rağmen güç karşısında eğilmeden, bükülmeden dimdik ayakta kalabilmek, son nefese kadar hak mücadelesi verebilmektir; işte, Hasan Bitmez bunu yapmıştır.
Değerli milletvekilleri, inanıyoruz ki Hasan Bitmez Rabb'ine gitti; "Öldü." diyemiyorum, şehit olduğuna şahsen inanıyorum. Ve yine bir başka şehadet olarak Hamas hükûmeti Başbakanı, Hamas lideri İsmail Haniye de Genel Başkanımız Temel Karamollaoğlu'nu arayarak Hasan Bitmez'in bir Filistin şehidi olduğunu itiraf etmesi bizim için son derece anlamlıdır. Ne büyük bahtiyarlıktır ki Gazze'deki masumları korurken, cihat ederken ölebilmek, ne büyük bahtiyarlıktır ki Türkiye'de yaşarken Filistin şehidi olabilmek, ne büyük bir bahtiyarlıktır ki hayatının son anını, kalbini masum insanlar, sivil halk için, Filistin için siyonizme karşı direnişle konuşarak ruhunu teslim edebilmek.
Değerli milletvekilleri, sözlerimi toparlarken, bilelim ki bizler gençliğini şahadet türküleriyle geçirmiş, kasetleri başa sarmış, her defasında yeniden Afganistan'ın, Çeçenistan'ın, Bosna'daki mücahitlerin şehadet destanlarını dinlemiş bir milletiz ve bizler deriz ki: "Bir avuçtuk biz, göklere sığmayan; bir avuçtuk biz, cennete susayan." İşte, biz bilelim ki kürsüde ya da cephede ölmeyi fark gözetmeksizin kabullenenler sıra kapaklarına vurulmasından, laf atılmasından asla çekinmezler, ne söylerlerse söylesinler mücadeleye devam ederler. İşte, onun için diyorum ki Hasan Bitmez bugün yeniden hayata gelse yine hakkı haykırmaya devam eder, yine mücadelesine devam eder.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) - Eyvallah Başkanım.
Hasan Bitmez, bugün ceylan derisi koltuklarında oturup birilerini alkışlamakla değil, yine bu ikiyüzlülüğü ortaya koyarak, yine mücadele ederek devam eder ve "Şehit tahtında Rabb'e gülümser, ah binlerce canım olsaydı..." der ve binlerce kez yine böyle hayatını feda ederdi.
Yine, buyurulur ki "Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz." İşte, Hasan Bitmez de "gergin uykulardan, kör gecelerden, bir sabah gelecek kardan aydınlık" ezgisi eşliğinde sadece bu aydınlık kardan değil, inanıyoruz ki Yâr'dan geldi ve inanıyoruz ki Hasan Bitmez sadece burada yere düşmedi; o, suya, toprağa, havaya, cemreye düştü, gönüllere düştü. Binlerce Hasan Bitmez onu haykırmaya devam edecek, bir tohum ekti...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) - Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)