GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:40
Tarih:19.12.2023

DEM PARTİ GRUBU ADINA ÖZGÜL SAKİ (İstanbul) - Değerli milletvekilleri, ta 1848'de Karl Marx "Ekonomik kriz ve aynı zamanda ekolojik kriz, kapitalist üretim biçiminin doğal sonucudur." diyordu ve bugün patriarkal kapitalizm kendi sermaye birikim krizini aşmak için bir bütün olarak ekosisteme savaş açmış durumda. Şu anki durumu sadece "iklim değişikliği" diyerek geçiştiremeyiz. Ciddi bir iklim krizi ve ekolojik yıkımla karşı karşıyayız.

Bakın, şimdi, AKP politikaları bu yıkımı nasıl derinleştiriyor, bir bir görelim: Daha iki gün önce Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi COP28 sona erdi. Zirve sonunda ortaya çıkan anlaşma metninde fosil yakıtlardan temiz enerjilere geçilmesi gerektiği konusunda uzlaşıldı. 2050'de net sıfır emisyon hedefine ve bu amaca ulaşmak için 2020'li yılların kilit önemde olduğuna vurgu yapıldı ve bu anlaşmalara AKP de onay verdi. Onay veren AKP iktidarı bakın ne yapıyor? İktidarda olduğu yirmi bir yılda çevreyi ve doğayı koruyan kanunları bir bir değiştirdi; rant, talan politikalarıyla ülke coğrafyasında ciddi ekolojik yıkıma yol açtı. Bize de çözüm olarak poşet toplamayı öneriyor. Marketlerde 25 kuruş poşete ödeyerek "Biz, iklim krizini durdurabileceğiz." deniyor, aklımızla resmen dalga geçiliyor.

AKP iktidarı daha ilk yıllarında çevre, turizm, maden, imar, orman gibi birçok konuda yasal düzenleme yaparak "sürdürülebilir kalkınma" ve "Kullanan, kirleten öder." gibi içi boş kavramlarla bizi sermayenin sınırsız talan, sömürü, kirletme imtiyazlarıyla baş başa bıraktı. Bakın Orman Kanunu'nda 2003'ten 2023'e kadar geçen sürede 32 defa değişiklik yapıldı. En son 2 Kasımda Turizmi Teşvik Kanunu'nda değişiklikler içeren torba yasayla Orman Genel Müdürlüğü ve Millî Parklarda kalan son yetkiler de Kültür ve Turizm Bakanlığına devredildi. AKP iktidarı her zaman olduğu gibi yine sermaye için torbadan rant çıkartmayı başardı. Yeni turizm alanı yaratmak için korunan alanların sermayeye tahsisinin önü açıldı. Ekolojik yıkım sürerken, iktidar, Türkiye'nin dört bir yanında mega projelere, madenlere, HES'lere, termik santrallere feda ettiği milyonlarca hektar alanı yok ederken sembolik ağaç dikimleriyle ne kadar çevreci olduğunu göstermeye çalışıyor; trajikomik oluyor, yapmayın böyle şeyler.

Bakınız, Maryland Üniversitesi Küresel Orman İzleme Örgütünün verilerine göre Türkiye 2001'den 2022'ye kadar 678 bin hektar ağaç örtüsünü kaybetmiştir. Bu da 2000 yılından bu yana ağaç örtüsünde yüzde 6,7'lik azalmaya denk geliyor. 2012-2022 yılları arasında 57.359 tahsis işlemiyle 382.972 hektar orman alanı ormancılık dışı kullanıma tahsis edilmiş. Son on yılda tahsis işlemlerinin yaklaşık yüzde 45'i madencilik sektörüne peşkeş çekilmiş durumda. AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılında 41 milyon 196 bin hektar tarım arazisi mevcutken 2021'de bu arazi toplamı, çayır ve meralar dâhil edilmesine rağmen 38 milyon 63 bin hektara gerilemiştir. Yok olan 3 milyon 135 bin hektar park bugün Belçika'nın yüz ölçümüne tekabül etmektedir.

Peki, bu büyük ölçekli ekolojik kıyıma ses çıkaranlara, itiraz edenlere ne yaptı bu iktidar? Polis zoruyla, gözaltılarla, tutuklamalarla bastırmaya çalıştı. Sırf yaşadığı çevreye sahip çıkmak için mücadele edenler terörist ilan edildi, hatta katledildi. Hopa'da hidroelektrik santraline karşı direnirken biber gazıyla katledilen Metin Lokumcu'nun hatırası hâlâ aklımızda. 2013 yılında aslında yaşama, doğaya, ağaca, ekosisteme sahip çıkanların direnişi olan Gezi'de polis şiddeti 10 kişinin yaşamını çaldı, 36 kişi atılan gaz kapsülleriyle gözünü kaybetti; iktidar hâlâ Gezi'nin intikamı için birçok arkadaşımızı cezaevlerinde tutmaya devam ediyor. Peki, ne oldu; şimdi elimizde ne var? Şantiye alanına dönmüş kentler, kimyası bozulmuş toprak, kimyasalların bulaştığı sular ve sular altında bırakılan tarih ve kültür. Artvin Arhavi ilçesinde Kamilet Vadisi'nde HES'ler suları çamura boyuyor. Daha dün AKP Milletvekili Cantürk Alagöz'ün şirketinin işlettiği madenin atık havuzu patladı Harşit Vadisi'nde, Derin Dere'de artık zehir akıyor. Kuzey Ormanları AKP'nin mega projelerine feda edildi. Alplerden sonra oksijenin en fazla olduğu yerler arasında bulunan Kaz Dağları "Alamos Gold" isimli Kanadalı altın şirketinin AKP'yle birlikte altın sevdasına kurban edildi. On iki bin yıllık tarihî Hasankeyf'in kurulduğu mağaralar ve Selahaddin Kalesi sular altında bırakıldı. Cengiz Holdingin göz diktiği Artvin Cerattepe'de yıllar yılıdır halk katledilen ormanları korumaya ve maden ocaklarına karşı direnmeye devam ediyor. Akbelen Ormanları'nda yok edilen ağaçların yerinde artık şirketlerin iş makineleri kömür ocağı açıyor. "Yerin dibine batsın bu enerji, yerin dibine batsın bu kömür." diyor köylüler orada. Görüp görebileceğimiz en büyük mega menfaat projesi olan Kanal İstanbul iki kıtanın ekolojisini, doğasını, yaşama alanlarını tehdit ediyor. AKP bütün bunlarla sadece rant iktidarı değil, aynı zamanda bir savaş hükûmeti olarak da doğayı yakıp yıkıyor.

Birleşmiş Milletlere göre ekolojik sorunların yüzde 34'ünün nedeni, savaş ve silah endüstrisi. Atılan her bomba sonrası açığa çıkan sıcaklık toprağın alt katmanlarına kadar yanmasına sebep oluyor. Aynı toprağın yeniden işlenebilir hâle gelmesi için en az yüz yıl geçmesi gerekiyor. Bugün, Cudi'de, Gabar'da, Şırnak'ta "askerî operasyon" adı altında yakılan ormanların, katledilen canlıların haddi hesabı yok. Havan toplarıyla sadece insanlar, çocuklar ölmüyor, aynı zamanda yaban hayvanlarının, kurdun kuşun canı ve yurdu da yok ediliyor. Bölge bilerek isteyerek ekolojik yıkım politikalarıyla insansızlaştırılmak isteniyor; biz bunu biliyoruz ve buna asla, asla geçit vermeyeceğiz.

Özetle, biz sermayeden, savaştan, çatışmadan yana ısrar edilen her politikanın canımıza, evimize, doğamıza mal olmaya devam ettiğini ısrarla söylemeye devam edeceğiz. İklim krizine karşı çözüm, ekonominin, sistemin ve toplumun bir bütün olarak ekolojik temelde yeniden inşasındadır.

Bakın, 2023 yılı merkezi yönetim bütçesinde programlardan biri de "iklim değişikliği" diye tarif edilen iklim krizi üzerineydi ve bütçe artırılmış geçen yıla göre. Peki "Bu bütçe nereye harcanıyor?" diye bakıyoruz. Eğitim programları, çocuklar eğitiliyor, işte iklim krizi için bilinçlendiriliyor falan ama Sıfır Atık Projesi'yle bize poşet toplatılıyor ama bu arada iktidarın yandaş şirketleri Hanönü'nde, Cerattepe'de, Şırnak'ta toprağa, suya, okyanusa, havaya, her tarafa zehir akıtmaya devam ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

ÖZGÜL SAKİ (Devamla) - Ben, tüm bu ekolojik yıkım karşısında direnen tüm halkları -maden işlerinde katledilen işçiler için- tüm doğa için ve yaşamın eşit, özgür bir şekilde yeniden inşası için mücadele edenleri buradan selamlamak istiyorum ve diyorum ki AKP'nin bu bütçesi ekolojik yıkım bütçesidir, sadece şirketlere peşkeş çekilen bir politikanın ürünüdür ve biz bunun için hep birlikte, dayanışma içinde mücadeleye devam edeceğiz; yaşamımızı, gezegeni AKP'nin politikalarına kurban etmeyeceğiz.

Sevgiyle selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)