GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 9'uncu Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:41
Tarih:20.12.2023

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA MUSTAFA BİLİCİ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Saadet-Gelecek Grubu adına Hazine ve Maliye Bakanlığının bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Hazine ve Maliye Bakanlığı Türkiye'nin ekonomik istikrarı ve mali dengeleri için hayati öneme sahiptir. Bakanlık, devletin gelir ve giderini sağlama, ekonomi politikalarını düzenleme ve ulusal bütçenin sorumluluğunu taşırken Cumhurbaşkanlığı bünyesinde kurulan Strateji ve Bütçe Başkanlığı da aynı yetki ve sorumlulukları taşımaktadır. Bu durum Bakanlığın bütçe üzerindeki doğrudan etkisini ve bağımsızlığını kısıtlamıştır. Sayın Bakan, zor şartlarda Sayın Cumhurbaşkanı tarafından ekonominin başına getirildiniz, farkındayız. Her ne şekilde olursa olsun bu zor görevi yeniden kabul etmenizi biz de memnuniyetle karşılıyor, size başarılar diliyoruz. Neticede ülke ekonomisinin iyi olması hepimizin temennisidir. Ülkemiz kaynaklarının doğru yönetilmesi, milletimizin refahı bizim de arzumuzdur.

Sayın milletvekilleri, iktidar, ülkemizin içinde bulunduğu zorlu ekonomik koşullardan çıkmak amacıyla kamu harcamalarında tasarrufa gitmek yerine bu acı reçeteyi millete keserek yüksek vergi oranlarıyla zar zor geçinmeye çalışan halkımızın belini bükmeyle meşgul. Hükûmet her gün bizden 20 milyar TL vergi istiyor. Uyanık olduğumuz her saat 1 milyar lira para versek yine kurtulamıyoruz. Baktığımızda, 2023 yılına oranla vergilerde yüzde 73,5'luk bir artış var, üstelik bu yük ağırlıklı olarak orta ve alt sınıf vatandaşlarımıza yüklenmiş durumda. Bütçe ve vergi gelirlerinin bütçe giderlerini karşılama oranı yaklaşık yüzde 75'tir, bu oran bütçenin neredeyse dörtte 1'inin açık verdiğinin göstergesidir. Bununla birlikte, vatandaşlarımızın ödediği vergi gelirlerinin yüzde 15'i faize gitmektedir, bu oran geçtiğimiz yıllara göre oldukça yükselmiştir. Hükûmet vergi politikalarını adil ve etkin bir şekilde yeniden yapılandırmalı ve faiz yükünü azaltarak yatırım teşviklerini artırmalıdır.

Sayın milletvekilleri, 2 trilyon 650 milyar liraya ulaşan bütçe açığı Hükûmetin harcama ve gelir politikalarında derin bir dengesizlik olduğunu göstermektedir. Bu durum, ekonominin temelinde yatan yapısal sorunların göz ardı edildiğini ortaya koymaktadır. 2 trilyon 654 milyar lira olarak belirtilen borçlanma gereksinimi ise devletin ne denli büyük bir borç yükü altında olduğunu ve bu borçların gelecek nesillere ağır bir miras olarak kalabileceğini göstermektedir. Borçlanmanın bu denli yüksek seviyelerde olması ülkenin kredi notunu olumsuz etkileyerek yerli ve yabancı yatırımcıların güvenini sarsmaktadır. Ayrıca, yüksek borçlanma ihtiyacı Hükûmetin mali alanını daraltmakta ve özellikle faiz ödemeleri nedeniyle bütçede eğitim, sağlık ve sosyal hizmetlere ayrılması gereken kaynakların azalmasına yol açmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Sayın Berat Albayrak döneminden başlayarak ekonomimiz çökmeye başlamıştır. Damat Bakan yanlış ekonomi politikaları sonucu yükselen döviz kurunu sabit tutmak amacıyla Merkez Bankası rezervlerini fütursuzca harcamıştır, milletin 128 milyar doları göz göre göre buharlaştırılmıştır. Albayrak döneminde Türk lirası dolar karşısında yüzde 88 değer kaybetmiştir. Güçlü ekonomi vurgusuyla çıktığı programda "Dolar artınca endişeleniyorum." diyen gazeteciye "Dolarla mı maaş alıyorsun, dolar borcunuz mu var?" diye gülerek cevap vermiştir. Hâlbuki damat Bakan ekonomiden çok anlamasa da dolar artışının ülkemizde bir enflasyon krizi doğuracağını çok iyi bilmekteydi.

Sayın milletvekilleri, şimdi geçmişe dönüp bakıyoruz; önce "nas" dediniz, "Faiz sebep, enflasyon sonuç." dediniz, faizi düşürdünüz fakat enflasyonu düşüremediniz. Sonra bu şekilde olmayacağını anladınız, şu anda kurtulmak istediğiniz kur korumalı mevduatı getirdiniz. Vatandaşa "Siz dolar almayın, eğer faiz getirisi dolardan fazla artar ise biz size faizi ödeyeceğiz." dediniz, nasıl bir çırpıda unutuverdiniz ve en nihayetinde tüm bu kendinize has ve ekonomi bilimine ters yöntemleri terk edip faiz artırımına gittiniz; gene olmadı, yine beceremediniz. Baktınız enflasyonu ne yaparsanız yapın düşüremiyorsunuz "O zaman biz de düşük faizle yola devam edelim." dediniz. TÜİK'i talimatla çalışan bir kurum hâline getirdiniz, masabaşında enflasyon hesapları yapar hâle getirdiniz. TÜİK vasıtasıyla asgari ücretlinin, emeklinin ekmeğiyle oynadınız, kiracı ve ev sahibini birbirine düşürdünüz; iç piyasadaki tüm dengeleri yok ettiniz. Ülkedeki farklı kuruluşları birbirinden 50-60 puan farklı enflasyon açıklar hâle getirdiniz. Bu çırpınışlarınızı göreve gelmesi için ikna ettiğiniz Sayın Bakan irrasyonel olarak nitelendirdi. Peki, ne demek irrasyonel? Sayın milletvekilleri, irrasyonel demek akıl dışı demek, gayriakli demek. Bakın, bunu biz söylemiyoruz, Sayın Bakan Mehmet Şimşek Bey söylüyor.

Enflasyonla mücadelede başarısızlıklarla dolu öykünüzü sırasıyla anlatmaya çalışıyoruz fakat biliyoruz ki enflasyon yalnızca ekonomimize zarar vermiyor, enflasyon, aynı zamanda toplumsal, psikolojik ve sosyolojik sorunları da beraberinde getiriyor. Geçim sıkıntısı nedeniyle yaşanan aile içi sorunlar, toplumsal hayatta şiddet eğilimi, hırsızlıkların artması, gayrimeşru işlerden gelir elde etme çabası, kayıt dışı ekonomi gibi birçok sorunu beraberinde getiriyor.

2017 yılında yüzde 11,92 olan tüketici enflasyonu, 2023 Ekim dönemi için yüzde 61,36'ya ulaşmış durumda. Et, süt, yağ gibi en temel gıdalar lüks hâle geldi. Halkın ekseriyeti için başını sokacak bir yuva sahibi olmanın hayalini bile kurmak artık mümkün olmaktan olabildiğince uzaklaştı. Dar gelirli vatandaşlarımız artık kiralık daire bile bulamamaktadır, öyle ki aylık 200 bin TL maaşı olan Merkez Bankası Başkanı dahi İstanbul'da kiralık ev bulamayarak annesinin evine yerleştiğini açıkladı. Milyonlarca emeklimiz, asgari ücretlimiz açlık sınırının altında yaşamaktadır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, jeopolitik konumu ve genç nüfusu gibi faktörler nedeniyle tarımdan sanayiye, teknolojiden eğitime birçok alanda bölgesel ve küresel bir güç olması gerekirken iktidarın ekonomideki irrasyonel ve keyfî uygulamaları sebebiyle her geçen gün geriye doğru gitmektedir. Türkiye'deki enflasyonun dünyadaki enflasyonlardan tamamen koptuğunu, kendi dinamikleri içinde hareket ettiğini görüyoruz ancak iktidar öyle şeyler anlatıyor ki sanki tüm dünyada enflasyon arttı, bu nedenle Türkiye'de de arttı. Hâlbuki Türkiye'deki enflasyon oranı OECD ve G7 ülkelerinin çok daha üzerindedir. Yayınlanan IMF verilerine göre Türkiye, dünyada en büyük enflasyon oranına sahip 5'inci ülke durumundadır.

Değerli milletvekilleri, büyüme verileri üzerinden güzellemeler yapılarak ülke ekonomisinin çöken tarafları gizlenmeye çalışılmaktadır. Ekonominin yapısal sorunları ve geçmiş dönemde yaşanan süreçler görmezden gelinerek sürdürülebilir bir büyüme sağlanması mümkün değildir. İktidar derhâl rakamlarla oynamayı terk etmeli, ekonomimizin gelmiş olduğu noktayı vatandaşlarımızla açık yüreklilikle paylaşma cesaretini göstermeli ve en önemlisi de popülist ekonomi anlayışından uzaklaşmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bilici, lütfen tamamlayalım.

MUSTAFA BİLİCİ (Devamla) - Bu duygularla bütçemizin ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)