GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:42
Tarih:21.12.2023

DEM PARTİ GRUBU ADINA DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bir selamı da cezaevlerinde adalet için bedenlerini açlığa yatıran siyasi tutsaklara gönderiyorum. Keza, sadece açlık grevleri dahi bu ülkede adalet aramanın bedelini gösteriyor.

Bugün adaletin olmadığı Türkiye'de Adalet Bakanlığı bütçesini konuşacağız. "Traktörü, televizyonu, buzdolabını ülkeye biz getirdik." diyen iktidar hatipleri geçen hafta da adaleti bu topraklara getirdiklerini söylediler, bununla da yetinmediler insan haklarından dem vurdular. Bizi izleyen değerli halkımıza sesleniyorum: "..."(*) Yani, hepsi külliyen yalan. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Şu an bile ülkenin her yerinde insanlar ellerinde mum ışığıyla karanlıkta adalet arıyor. Sayın Bakan, "Bu insanlar ne istiyor?" diye soruyor musunuz? Neden adaleti sokakta arıyorlar? "Yirmi sekiz yıldır -ellerinde bir fotoğraf, bir karanfiller- Cumartesi İnsanları ne istiyor?" diye hiç sordunuz mu? Faili meçhul davalarında zaman aşımı kararı verenler, failleri aklayanlar sizler değil misiniz? Siz değil misiniz 12 Eylül 2010 referandumu öncesi göz boyamak için açtığınız bütün faili meçhul davaları daha sonra tek tek zaman aşımından düşürenler? Musa Anter cinayetinde ve JİTEM davasında sonuç ne oldu? Zaman aşımından düşme. JİTEM davasından 19 kişiyi katleden, aralarında Mehmet Ağar'ın da olduğu 19 sanığın yargılamasında ne oldu? Sonuç beraat. Yani, siz de gelmişsiniz burada bize adaletten bahsediyorsunuz; siz önce cezasızlıkla akladığınız faillerin hesabını bu halka vereceksiniz, sonra gelip burada adalet çığlıkları atacaksınız.

Milyonlarca yurttaş adalete inanmıyor bu ülkede çünkü adalet sarayın lüksü olmuş durumda. Artık insanlar hakkını aramak için avukatlara, mahkemelere gitmiyor -cevabını çok iyi biliyorsunuz- AKP, MHP il, ilçe teşkilatlarına gidiyor ve bu cüreti de siz onlara verdiniz, bu adalet yargısının geldiği noktayı siz yaptınız, kendi ellerinizle yaptınız bunu.

Ve Kobani kumpas davası... Yıllardır Eş Genel Başkanımız Yüksekdağ ve Demirtaş'ı, yine, onlarca milletvekilimizi ve siyasetçimizi rehin tutuyorsunuz ve tutmaya da devam ediyorsunuz. Buradaki adaletsizliğin bırakın Türkiye'yi dünyada eşi benzeri yok, dünyada. Geçen hafta, yine, burada, kalktınız darbe dönemlerinde yapılan durumlardan bahsettiniz. Yahu, o dönem bile, DGM yargılamalarında bile hukukun kırıntısı vardı fakat şu an o bile yok, onu bile kaldırmış durumdasınız. Sincan kampüsü duruşma salonunda hukuk yok, usul yok, esas yok; olan tek bir şey var o da Kürt düşmanlığı, Kürt düşmanlığı, Kürt düşmanlığı.

Sayın Genel Kurul, Türkiye adalet mezarlığına dönüşmüş olsa da ekmek gibi, su gibi ihtiyacımız olan şey hâlen adalettir çünkü hâlâ Soma maden katliamında katledilen 31 işçinin ailesi adalet arıyor, Roboski'de katlettiğiniz 19 çocuk ve 34 sivilin ailesi adalet arıyor, Çorlu tren kazası katliamındaki katledilenlerin aileleri adalet arıyor, köylüler İkizdere'de, Akbelen'de, Cizre'de duaları için adalet arıyor, kadınlar erkek katillerce katledildikleri için adalet arıyor, emekçiler insanca ücret ve sendikal hakları için adalet arıyor. Bakın, Urfa'da hâlen Özak Tekstil işçileri yirmi beş gündür direniyor ve haklı taleplerini dile getiriyor; siz gelmiş burada bize adaletten bahsediyorsunuz. Biz buna inanmayacağız, halklarımızın da inanmasına müsaade etmeyeceğiz. Yüz yıllık cumhuriyetin devamı sizlersiniz, aynılarını misliyle yapmaya devam ediyorsunuz.

Türkiye'yi baştan sona suç mahalline çevirmiş durumdasınız. IŞİD'liler, çeteleri Türkiye'de cirit atmış, hâlen gelmiş burada adaletten bahsediyorsunuz. Suruç'ta, Ankara'da, Antep'te ölenler bizim insanımız değil miydi ya, sizin bu ölülere karşı hiç mi vicdanınız sızlamıyor?

Yine, kürdistanda son on yılda sadece zırhlı araçların öldürdüğü çocuk sayısı 20'den fazla. "Bu çocuklar neden katledildi?" diye soruyor musunuz? Bu katledilen çocuklara vermiş olduğunuz cezasızlık politikasının hâlen devam ettiğini biliyor musunuz? Tabii ki hayır. Ben şimdi size Muhammed ve Furkan Yıldırım'ı hatırlatacağım, hatırlar mısınız bilmiyorum ama biri 7, diğeri 6 yaşındaydı. Her şeyi şu an bir bırakın, geriye yaslanın, bakalım, ne olmuş onlara? Evinizde çocuklarınızı öpmüşsünüz, uyutmuşsunuz ve bir zırhlı araç geliyor eviniz içerisine ve bu çocukları katlediyor. Bunu yapan faillere ise siz sadece ve sadece 19 bin TL para cezası veriyorsunuz. Bu hangi vicdana sığar, hangi adalete sığar? Fakat isyan eden kim oluyor? Furkan ve Muhammed'in babası, ne diyor? "Benim artık ne hukuka ne vicdana ne de inanca hiçbir şekilde tahammülüm yok ve inanmıyorum." diyor. Bu babanın çığlığı bile aslında AKP iktidarının "adalet" kavramının özetidir.

Değerli milletvekilleri, bu ülkede ayrımcı bir hukuk uygulanıyor, bu tartışmasız bir gerçek. Emekçiye, kadınlara, muhaliflere, ötekine uygulanan özel düşmanca hukuk ama bir yandan da iktidara ve yandaşlarına uygulanan başka bir hukuk söz konusu. Ben şimdi size nasıl bir ayrımcı hukuk olduğunu tek tek anlatacağım. Bakın, 81 yaşındaki Kürdün anası Makbule anayı yeniden cezaevine sokmaya çalıştınız ama diğer yandan, Konca Kuriş'in katili Zübeyir Timur'u kocamışlıktan tahliye ettiniz. Uluslararası uyuşturucu baronu İranlı Zindaşti AKP'lilerin bir telefonuyla serbest bırakılırken halkın avukatlığını yapan Selçuk Kozağaçlı ve arkadaşları hâlen zindanlarda. Yine, Aleyna Çakır ve Esra Hankulu'nun katili Ümitcan'a allem ettiniz, kallem ettiniz sadece on yıl ceza verdiniz ama bir yandan Şenyaşar ailesi, Emine anne hâlen "adalet" diye haykırıyor, arkasında olan iktidar mensuplarını korumaya devam ediyorsunuz. Anlayacağınız, AKP'liler ve dostlarına ülkede adalet gani gani. Adalet sadece kişilere mi yok? Elbette ki hayır. Konu bizim partimizse gani gani... Bakın, Yeniden Refah Partisi bu sıralarda oturuyor, küçük ortağınız. Neydi daha önceden isimleri? Refah Partisi. İsim benzer miydi? "Benzer." demediniz, ne yaptınız peki? Neymiş efendim, HEDEP, HADEP'İ çağrıştırıyormuş. Baktınız, mayası tuttu HEDEP'in hemen oraya da bir müdahale. Fakat 100 bin defa da mayamızı bozmak isteseniz bizim irademiz çeliktendir, bozulmaz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Bu yapmış olduğunuz şey ne hukuktur ne de adaletle açıklanacak bir şey; dosta kıyak, düşmana yasak, kahvehane kanunundan başka bir şey olamaz.

Yine geçen hafta burada cezaevlerinde muhteşem bir tablo olduğunu çizdiniz ve -utandığımız- "İnsan hakları şu an başka bir noktaya evrildi." diyebildiniz. Yahu, cezaevleri ölümevlerine dönüşmüş, infaz yapmalar almış başını gitmiş. hasta tutsaklar her gün bize mektuplar yazıyor; siz gelmişsiniz burada, cezaevlerinde muazzam bir tablo çiziyorsunuz.

Son olarak, Adalet Bakanı buradayken ayrımcı hukukun en net vücut bulduğu İmralı Hapishanesini sormak istiyorum Sayın Bakan. Sayın Öcalan, tam otuz dört aydır neden ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmüyor? Bununla ilgili defalarca size başvuru yaptık, neden bu soruya bir cevap yok Sayın Bakan? Bu tecridi hangi yasaya göre uyguluyorsunuz, soruyoruz bunu size. Siz yine cevap veremeyeceksiniz buna, bunun cevabını da biz verelim: Bu hukuk dışı mutlak tecritle barışın ve adaletin yolunu kapatmak istiyorsunuz. Toplumsal barış olmadan adalet olamaz. Fakat bilin ki er ya da geç kapattığınız bu barış yolu direnen halklarımıza açılacak, barış da adalet de bu topraklara gelecek. Ezcümle, derler ya "Adalet artık sadece duvarda yazıyor." diye, sayenizde o duvar yıkıldı, siz de bunun altında kaldınız. Gelip burada bize adalet hikâyeleri anlatmaktan vazgeçin; buna ne biz inanıyoruz ne de halklar inanıyor.

Hem ekranları başında bizi izleyen hem de cezaevinde bizi izleyen değerli halklarımıza saygıyla selamlarımı gönderiyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)