Konu: | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 3'üncü Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 42 |
Tarih: | 21.12.2023 |
CHP GRUBU ADINA GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesi üzerinde grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim: Bu bütçeyi iki kelimede özetlemek gerekirse ya da bu bütçeye bir isim vermek gerekirse bu bütçe buhar bütçesi çünkü emekliye üç kuruş zam yapıyorsunuz, iki ay sonra buhar oluyor; asgari ücretliye zam yapıyorsunuz, üç ay sonra buhar oluyor; memura aldığı maaş dört ay sonra buhar hâlinde geri dönüyor. Dolayısıyla hangi sosyal sınıftan olursa olsun halkımızın ortak bir sesi var: "Geçinemiyoruz." Haber oldu, İstanbul'da bekâr polisler kiralarını ödeyemedikleri için tayin talep etmişler. Çözüm olarak da TOKİ 1+1 lojman yapacakmış. Doğru, polislerimiz geçinemiyor. Peki, hiç düşünüyor musunuz, asgari ücretli kirasını nasıl ödüyor? İPA araştırmasına göre kent yaşamının maliyeti bir yılda yüzde 78 arttı, 4 kişilik ailenin ortalama maliyeti 47 bin lirayı aştı. Soruyorum size: BDDK yöneticilerinin yaşam maliyeti var da 7.500 lira alan emeklinin yaşam maliyeti yok mu?
Değerli milletvekilleri, aralık ayı, asgari ücret tespit ayı. Bu süreç, kimisini doğrudan, kimisini de diğer tüm maaşları etkilediği için dolaylı olarak, dolayısıyla on milyonlarca insanı ilgilendiriyor çünkü Türkiye'de asgari ücret ve aşırı yakın ücret alanların oranı en az yüzde 40; özel sektörde çalışanların yüzde 91'i asgari ücret ve 2 katından daha az ücret alıyor yani 22.800 lira. Bu da aslında belirleyeceğinizin asgari ücret değil, ortalama ücret olduğunu bize gösteriyor.
Halkımızın nasıl sistematik bir şekilde yoksullaştığını birazdan anlatacağım ama hazır Sayın Bakanı bulmuşken bir söylemi üzerine ben de kendisinden bir cevap bekleyeceğim. Sayın Bakan, geçtiğimiz hafta asgari ücrette 2'nci bir zam olup olmayacağı sorulduğunda "Tek zam olacak çünkü yönetmeliğimizde öyle; Asgari Ücret Yönetmeliği'mizde yılda 1 kere." dediniz. Ben size İş Kanunu'nu getirdim. 39'uncu madde, çok açık bir şekilde, ücretlerin asgari sınırlarının en geç iki yılda bir belirlendiğini söylüyor. Hadi "yönetmelik" dediniz -sizi kırmayalım- döndüm, yönetmeliğe baktım; yönetmelikte de aynı şey. Sayın Bakan, yönetmelikten ve İş Kanunu'ndan haberinizin olmaması mümkün değil, o zaman siz bile isteye vatandaşı kandırıyorsunuz.
Gelelim vatandaşın nasıl yoksullaştığına. Bununla da ilgili onlarca örnek verebilmek mümkün ama vakit kısıtlı. Ben bütçenin içinden bir veriyle sizlere anlatacağım: Elektrik tüketim desteği. Bu destekten yararlanan hane sayısı 1,9 milyonken 3,7 milyon hane yani yaklaşık 15 milyon vatandaşımızın ancak destekle gerçek anlamda önünü görebildiğini gösteriyor ve bu sayının 2024'te 4 milyonu aşacağını hedefliyorsunuz; sizin verileriniz. Önceki bütçede hedefiniz neydi? 2 milyon. Yani bir yılda 2 milyon öngöremediğiniz bir yoksullaşma yarattınız. Son bir yılda, vatandaşın bankalara olan toplam borcu yüzde 78 arttı, bireysel kredi harcamaları yüzde 167 arttı. Vatandaşta para yok, "Kartları nasıl takla attırırım?" âdeta onun ustası oldu. Hani anlatıyorsunuz ya, "Şöyle dünya lideriyiz, böyle uçuyoruz, şöyle kaçıyoruz." Aslında ben bir hak teslimini yapmak istiyorum. Evet, şampiyon olduğumuz bir konu var; OECD ülkeleri içinde enflasyon şampiyonuyuz. 37 ülkenin ortalaması 4,2'yken Türkiye'yi kattığınızda 1,5 puan birden yükseliyor. Yine, gıda enflasyonunda şampiyonuz. Türkiye'de bu oran yüzde 72, OECD ortalaması 7,4 yani 10 katı. İşte, tablo böyleyken, bu enflasyon ortamı varken, başımızda beceriksiz bir iktidar varken asgari ücreti ne kadar yapacaksınız? 16 bin mi, 18 bin mi, 20 bin mi? Aslında belirleyeceğiniz fiyat, asgari ücretin üç ay sonra mı, beş ay sonra mı açlık sınırının altında kaldığından başka herhangi bir şeyi ifade etmeyecek.
Sayın Bakan, bazen asgari ücrette yapılan artışların ne kadar yüksek olduğundan siz ve iktidarlarınız bahsediyor. Doğru, iktidara geldiğinizde asgari ücret 184 liraydı, bugün 11.402 lira. Enflasyon diye bir şeyin varlığından haberdar olmazsanız ya da onu yok sayarsanız her şey çok güzel tabii ama gerçek öyle mi? Değil. Çok uzaklara gitmeye gerek yok, iki yıl önce, asgari ücret 2.825 lirayken alım gücü çok daha yüksekmiş. İki yılda iktidarınız, asgari ücretlinin kursağından 37 kilo kıymayı, 154 litre sütü çaldı. Çocuklar beslenemiyorlar, sınıflara aç gidiyorlar, beslenemedikleri için okuduğunu anlamıyorlar ve bodurluk artık bir salgın gibi yayılıyor. İnanmıyorsunuz ama bu veriler TÜİK'in verileri, Türkiye'de çocukların yarısı peynir ve yoğurt gibi süt ürünlerini her gün tüketemiyor. İşte, yirmi bir yıllık, yirmi iki yıllık iktidarınızın eseri.
Tabii, sadece asgari ücretliler mi? Memurlar da geçinemiyor. On yıl önce ortalama memur maaşı açlık sınırının 3,3 katı iken bugün 2,3 katına düştü; profesörü, hizmetlisi, mavi yakalısı, beyaz yakalısı, hepsi sistematik bir şekilde yoksullaşıyor. Peki, kim zenginleşiyor? Yani, bu ülke büyüyor da kimler zenginleşiyor? Az önce anlattım, emekçi zenginleşmiyor. Peki, bir de emekliye bakalım. Yine, SGK verilerine göre Türkiye'de yaklaşık 16 milyon emekli ve ölüm aylığı alan var. 11 milyon emeklinin yarısından fazlası ya işte çalışıyor ya da ek bir iş arayışı içinde, on beş yılda 2,5 kat artırdınız. Soruyorum size: Bir insan emekli olduktan sonra neden çalışır? Devletin resmî verilerini bilmenize rağmen emeklinin içinde bulunduğu ortamı görmezden geliyorsunuz ama yoksulluğa bile değil, emekliyi açlığa ve hatta ölüme terk ediyorsunuz. İktidara geldiğinizde en düşük işçi emeklisi aylığı asgari ücretin 1,39 katıydı, sadece bu oranı korusaydınız bugün bir emeklinin aylığının 15.925 lira olması gerekiyordu; bugün neredeyse yarısından bile az, dul ve yetimleri hiç saymıyorum bile. Avrupa'nın emeklisi emekli maaşıyla birlikte geliyor, Türkiye'de istediği gibi tatilini yapıyor; bizim emeklilerimiz o mutfakta patates soyuyor, üst katta çarşaf topluyor; işte, emekliye yirmi iki yılın sonunda hak gördüğünüz yaşam şekli bu. (CHP sıralarından alkışlar)
Biz "En düşük emekli aylığı asgari ücret seviyesine yükselsin." diyoruz, siz "Emekli açlıkla boğuşmaya devam etsin." diyorsunuz. Biz "İkramiyeleri artıralım." diyoruz, siz "2 bin lira yeter." diyorsunuz. Biz "Az gün, az prim ödeyenle çok gün, çok prim olanı düşük aylıkta buluşturmayacağız, hakkaniyetli bir sistem kuracağız." diyoruz, siz "Emeklileri en düşük ücrette buluşturacağız." diyorsunuz. Vatandaşa verdiğiniz değeri sözlerinizi tutmadığınızdan da anlıyoruz. Seçimden önce Genel Başkanınız çıkıp demişti ki "Esnafın prim ödeme gün sayısını 7200 güne indireceğiz." Altı aydır ağzınızı bıçak açmıyor, torbada 1 maddeye bakardı; niye getirmediniz? Yine, stajyer ve çıraklık mağdurlarının sorunları... Bu insanlara "Geriye dönük borçlanma hakkı verin." dedik, sesiniz çıkmıyor. 3600 ek göstergeyi bir buçuk yıl önce Genel Başkanınız "Tamam, vereceğiz." dedi, o da ortada yok. "Taşerona kadro..." dedik, mecbur kaldınız, kısmi olarak verdiniz. Yani gerçekten nasıl yapıyorsunuz bilmiyorum ama bir haksızlık yapmadan herhangi bir düzenleme yapamamak gibi bir beceriniz var. Bugün yüz binlerce taşeron işçi kadro bekliyor, geçen sene söz verdiniz "Kalanları da alacağız." dediniz, onlardan da ses yok. Asıl işi yapan işçiler, PTT çalışanları, Devlet Demiryolları hatlarında çalışan işçiler, yüzde 70 sınırına takılanlar, makam şoförleri, çağrı merkezi çalışanları kadro alamadı, Karayollarında aynı kar küreme aracının içinde olan biri alırken yanındaki kadro alamadı; hiçbir sözünüzü tutmadınız.
Son olarak Sayın Bakan, konuşmamı yine sizin bir cevabınız üzerinden bitirmek istiyorum. Az önce konuşan Niğde Milletvekilimiz Ömer Fethi Gürer'in bir soru önergesine dediniz ki: "Ülkemizde aşırı yoksulluk veya açlık sınırı içinde yaşayan kişi bulunmuyor." Sayın Bakan, bu ülkede genel sağlık sigortası primini ödeyemeyen ve bu nedenle devletin ödediği 6 milyon 836 bin 471 kişi var. Bu kişiler hangi ülkenin vatandaşı? Eğer bir sınır arıyorsanız, sizden ricam, buradan çıktıktan sonra en yakın bir pazara gidin, vatandaşın hangi sınırlar içerisinde yaşadığını kendi gözlerinizle görün.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)