| Konu: | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 43 |
| Tarih: | 22.12.2023 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Pençe-Kilit Operasyonu sırasında şehit olan askerlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.
Şu anda konuştuğumuz bütçeye, rakamların hepsine bakıyorum "faiz bütçesi" diye adlandırmaktan başka hiçbir şey bulamadım. Bir önceki gün Sayın Mesut Doğan güzel ifade etti; bütün Türkiye'nin kazanımlarını "özelleştirme" adı altında 63,4 milyar dolara satmışız, sadece önümüzdeki bir buçuk yılda ödeyeceğimiz faiz miktarı o kadar yani yüz yılı bir buçuk yıllık faize veriyoruz. Böyle bir ekonomide bütçe yapmak gerçekten zor, yapanların da işi zor.
Geldiği noktada sadece faiz yükselterek dolar kurunu sabit tutmaya veya düşürmeye çalışan bir ekonomi sisteminde taze para üretemiyoruz. Taze para üretmenin 2 tane yolu var: Ya üretim yapacağız veya borç para alacağız.
Borç parayı nasıl alacağız? Dünyanın en önemli fon kuruluşlarından bir tanesinin yöneticisi, geçtiğimiz haftalarda İstanbul'daydı, bir vesileyle bir toplantıda karşılaştık; Türkiye'ye fon kullandırma konusundaki çekincelerinizin nerede odaklandığını merak ediyorum dedim. "Dünyada para çok, para verilebilir, para da bulunabilir ama bir problem var; parayı vereceğiz de nasıl alacağız onu bilmiyoruz." Yani "Para girecek de çıkabilecek mi onun cevabını bulamadık." diyor. Bunun da bir tane cevabı var, Türkiye'nin bir hukuk devleti olarak görülmemesinin getirdiği sancılarıdır bunlar. Ben, Sayın Mehmet Şimşek'in çabalarını takdirle karşılıyorum, çok da olumlu buluyorum ama gittiği her yerde arkasında yapısal reformlarını tamamlamamış, yapmamış bir ülkenin Hazine ve Maliye Bakanı olarak anlatacağı şeyler çok kısıtlı; neler anlatacak, ne diyecek? O fon yöneticisinin söylediği gibi para giriyor da çıkışının garantisi var mı? Böyle bir ülkede bu bütçeyi yapmak gerçekten çok zor, yapanlara da Allah kolaylık versin diyorum. Bu bütçenin... Önümüzdeki yıl karşımıza tekrar bir ek bütçeyle bir talebiyle gelineceğini de biliyorum.
Bir diğer türlü para bulma şekli ne? Üretmek. Türkiye üretebiliyor mu? Hayır, üretemiyor, nasıl üretsin? Dünya 5.0'ı denerken biz daha 4.0 konusunda geride kalıyoruz, eski sistemlerle sanayide belli bir yeri yakalamaya çalışıyoruz. Para üretmenin yolu olarak bir şey bulduk, yeni bir yöntem; vatandaşın sırtına ver yükü, ver vergiyi bütçeyi düzeltelim. Ya, böyle olmaz! Vatandaşın feryatlarını duymaya kalktığınız zaman yemin ediyorum, o sokaklarda dolaşamazsınız. Buradan vatandaşlara sesleniyorum: Bu iyi günleriniz ha, mart seçimi geçtikten sonra gelen fırtınayı bir görün, gerçekten çok kötü o fırtına.
VEHBİ KOÇ (Trabzon) - Altı ay önce de aynı şeyleri söylüyordunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Efendim?
VEHBİ KOÇ (Trabzon) - Altı ay önce de aynı şeyleri söylüyordunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - İnşallah, siz haklı çıkarsınız; bu ülke bizim, bu ülkede yaşayan insanlar bizim insanlarımız, onların rahat etmesi en çok bizi mutlu eder ama siz rahatsınız, millet rahat değil arkadaş; sizler rahatsınız, size de bir problem yok, sizin sıkıntılarınız yok ama millet öyle değil milletin durumu farklı, onları duymazlıktan geldikçe bu milletin ya oyunu alırsınız ama ahlarını da alırsınız haberiniz olsun.
ERHAN USTA (Samsun) - Altı ay öncesi için Mehmet Şimşek de aynı şeyleri söylüyor zaten.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Ben size bir şey söyleyeyim: Ya üreteceğiz, üreterek özgürleşeceğiz ya da üretmeden tüketerek köleleşeceğiz; 2 tane yol var, bunu seçmek lazım. Peki, nasıl üreteceğiz? Avrupa'da, OECD ülkelerinde yüzde 3,5-yüzde 4'le para bulan sanayici Türkiye'de yüzde 45'le borçlanarak nasıl üretim yapabilir? Hangi sanayici 1 milyon lira verip sene sonunda 450 bin lira faiz alacağını bildiği hâlde gidip üretmeye kalkar? Böyle bir şey mümkün mü? Dolayısıyla finansman sorunu yaşayan bir ülkede sanayinin, üretmenin gelişmesi hiçbir zaman mümkün değil.
Bankalarda kredi muslukları kapalı. Bankalar kredi vermiyor mu? Vallahi veriyorlar. Kime veriyorlar? Kamu bankalarının kime kredi verdiğini çarşaf çarşaf gazetelerde okuyoruz, görüyoruz. Hiçbir üretim, hiçbir iş ortaya konulmadığı hâlde çok ciddi kredilerin nerelere dağıtıldığını görüyoruz.
Evet, bir de bir şey var: İhracat yapmak bu ülkenin kurtuluşu için çok önemli bir hadise ama ihracata biz şöyle bir ceza getirdik, ihracatçıya diyoruz ki: "Getirdiğin dövizin yüzde 40'ını getirip bana bozduracaksın." Eyvallah, sonra o ihracat yapan arkadaşımız, ihracatçı düşük kurdan verdiği o TL'yi alıyor, gidiyor, daha yüksek kurdan dövize çevirmek zorunda zira ham madde temin edecek. Yani adamı ihracat yapıyor diye 2 defa cezalandırıyoruz: Bir, düşük kurdan onun dövizinin yüzde 40'ını alıyoruz; daha sonra yüksek kurdan ona bir daha döviz satarak bir daha cezalandırıyoruz. Hâl böyle olunca, dünyada ilk defa sermayesini devletiyle paylaşan -bırakın, kârını demiyorum- bir ihracat modeli geliştirmiş ihracatçılar açısından ülkemiz. Bu adam tekrar döviz alacak, mal üretecek, ihracat yapacak; çok zor bir iş, emin olun, zor. İhracatçılarla konuşun...
Öyle kafa kaldırmakla olmuyor bu iş. Sadece yaranmak için, bir dahaki dönem milletvekili olmak için "Ben çok itiraz ettim, o yüzden beni milletvekili yapın." derseniz olmaz o iş; gerçekleri göreceksiniz. Yetmiyor, onun yetmediğini gördüm; o itiraz edenler yok, gittiler.
Evet, sanayide yaşanan bir diğer konu da katma değerli ürünlerin toplam üretim içindeki payının düşük kalması; çok önemli bu. İmalat sanayisinin ihracattaki payı yüzde 97; bunun yüzde 60'ı da tekstil ve deri ürünleri, deri işleme ürünlerinden geçiyor. Katma değerli ürünlere olan talep dünya çapında artmasına rağmen Türkiye'nin ihracatında ileri teknoloji kullanılan ürünlerin payı ne kadar? Sadece yüzde 3. Bu yüzde 3'ü ben size izah edeceğim, çok büyük gibi gelebilir bazı arkadaşlara, biraz sonra bekliyorum "Şöyle yüzde 3..." diye, çok yüksek değil. Sanayileşmeyi asıl gösteren yatırım malı göstergesi.
Bu açıdan bakıldığında, Türk savunma sanayisinin gelişimi gerçekten fevkalade. Türkiye'nin terörle mücadelesine önemli katkılar sunan, Ukrayna'da bizzat şahidi olduğum, Azerbaycan'da da askerî kabiliyetlerin artması açısından Baykar firmasının üretimi İHA ve SİHA'ların önemi gerçekten yadsınamaz. Bayraktar'ın yanı sıra TUSAŞ'ın ANKA'sı var, Vestelin KARAYEL'i var; onlar televizyonlarda çok seslerini duyuramasa bile Türk savunma sanayisinin çok önemli, kıymetli örnekleri onlar da.
İhracatta teknolojinin payına baktığımızda, ABD'de ve OECD ülkelerinde bu pay yüzde 20, Türkiye'nin 2008 yılına kadar yüksek teknoloji ürünlerinin payı yüzde 8. 2008'den sonra bu nereye düşüyor biliyor musun? Yüzde 4'e. Son yıllarda ne oldu? Yüzde 3 yani tam kırk yıl geriye gittik yüksek teknolojili ürünler üretmekte. Bu da ne demek biliyor musunuz? Türkiye artık ucuza satıyor, pahalıya satın alıyor. Bugün ortalama 1,5 dolar yapıyor Türkiye'nin 1 kilogram ihracatı; 1,5 dolar. Eğer bunu 3 dolar yapabilseydik Türkiye'nin bugünkü ihracatı 250 milyar dolar değil 500 milyar dolar olacaktı, Türkiye'nin de bugün kapı kapı döviz arama ihtiyacı olmayacaktı.
VEHBİ KOÇ (Trabzon) - On beş yıl önce 1 dolardı.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sus ya! Sus da dinle!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Ülkelerin ekonomilerinin kas gücüne göre mi yoksa teknolojiye göre mi ihracat yaptığını görmek için ihracattaki o kilogram fiyatları önemli; Japonya'da bu 3,86 dolar, Almanya'da 3,68 dolar, İtalya'da 3,21 dolar, Güney Kore'de 2,71 dolar.
VEHBİ KOÇ (Trabzon) - On beş yıl önce 1 dolardı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Türkiye'de savunma sanayisinin katkısıyla bu ne kadar biliyor musunuz? Sadece 1,5 dolar, savunma sanayisini çıkarırsanız 1 dolara düşüyor.
VEHBİ KOÇ (Trabzon) - On beş yıl önce 1 dolardı.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Kardeşim, bir sus sen!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Gelmişsiniz on beş sene önceye. Sizden bir ricam var: Gelin, beraber konuşalım mı?
HAKAN ŞEREF OLGUN (Afyonkarahisar) - Gel, gel, buyur!
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Çık kürsüye!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Vallahi, olabilir, ben hayır demem, çok mutlu olurum, beraber olalım. Gelin, ben bir şey söyleyeyim, siz de söyleyin, beraber konuşalım; hiç sıkıntı yok.
BAŞKAN - Sayın Türkkan, Genel Kurula hitap edin.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Hiç olmazsa milletimiz de nasıl yalan söyleniyor diye yüzünüzden görmüş olurlar, bu da bana bir kolaylık getirir.
Teşekkür ediyorum.
Sonuç olarak, Türkiye sanayide çağı yakalamak için önceliklerini bir yol haritasıyla ortaya koymalı. Bunun için de çok acil olarak -öyle "Kavcıoğlu'nu beğenmedim, onu BDDK Başkanı yaptım, Hafize Hanım'ı getirdim, yok, onu da değiştirdim, Lütfi Elvan olmadı." değil- ciddi bir devlet politikasına ihtiyacımız var; bunun kişilerden ari, ideolojilerden bağımsız, iktidarın seçim kazanmasına yönelik eylemlerden arınmış bir ciddi devlet politikasına ihtiyacı var.
Arkadaşlar, bu ülkede zaten gençleri tutmakta çok zorlanıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Bu gençler ekonomik kaygılarla ülke değiştirmeye çalışıyorlar. Ekonomik kaygıların dışında çok daha önemli bir şey söyleyeceğim: Bu ülkede hukuku, insan haklarını, adaleti kaim kılmadığınız sürece burada en genciniz ben kalırım, haberiniz olsun. Vallahi, bütün gençler gider, tutamayız, siz de gençleri tutamazsınız. Bu gençler iki şey istiyorlar; biri müreffeh bir hayat, bir de özgürlük istiyorlar. Emin olun, onları bırakamazsınız. Sizin yaşınızda babanız size bir şeyi "Yapma." dediğinde "Eyvallah." diyordunuz, siz şimdi çocuğunuzu iyi yetiştirdiniz "Yapma." dediğinizde "Tamam baba ama niye yapmayayım, onu da bir anlat." diyor. Gençlik böyle bir gençlik. Bu gençliğe cevaz verebilecek bir sistemi oturtmadığımız sürece daha çok böyle açığı veren bütçeleri burada yapmaya devam ederiz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Bir dahaki konuşmada sizi de davet edeceğim, selametle.