GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:44
Tarih:23.12.2023

İYİ PARTİ GRUBU ADINA UĞUR POYRAZ (Antalya) - Sayın Başkan, Hükûmet temsilcileri, değerli milletvekilleri; Irak'ın kuzeyinde hain teröristlerce şehit edilen kahraman askerlerimize Allah'tan rahmet, acılı ailelerine ve milletimize başsağlığı, yaralı askerlerimize de acil şifalar diliyorum.

Adalet Bakanlığı bütçesinde yargı sistemimizin sorunlarını, toplumun adalet duygusunu yok eden örnekleri sıralayarak sizlerin ve aziz milletimizin huzurunda muhataplarına izah etmiştim. Bugün de önce kendimize, sonra birbirimize dürüst ve adil olmayı öneriyorum. Parti içi meseleler, il-ilçe teşkilatları dedikoduları, adaylıklar, kendi adamının tayin, terfi işleri, siyasetçi egoları, iktidar-muhalefet çekişmesi, medyada yüz yirmi dakikada bir değişen gündem derken asli görevimiz olan milletimizin ortaklaşan dertleri iktidar keyfiyetiyle geri plana itiliyor. Bu yüce Mecliste bile etnik, mezhepsel, dinî referanslı atışmalarla büyük Türk milleti olma şuur ve bilincimizi önce bizler örseliyoruz. Hatırlayın, iki yıl önce pandemi, 6 Şubatta ise deprem canlarımızı aldığında, dinimizin, dilimizin, mezhebimizin, etnisitemizin farkı var mıydı? Hepimiz devleti aramadık mı? Süreç yönetiminin beceriksizliğine, hazırlıksızlığa, duyarsızlığa tepki vermedik mi? Var mıydı o zaman ayrı gayrımız? Birbirimize muhtaç olduğumuzu, bir arada güçlü ve güzel olduğumuzu anlamak için bir felaket mi gerekiyor? Oysaki içinde çırpındığımız ekonomik kriz, farklılıklarımıza, oy verme tercihlerimize bakmıyor. Sizleri adil ve duyarlı olmaya davet ediyorum; gelirde, vergide, paylaşımda, hukukta, kamuda, rekabette hatta siyasette adil olmaya davet ediyorum; her bir yöneticinin vatandaşıyla hemdert olduğu bir devlet, her ferdi adaletle sarmalanmış, pusulası adalete dönmüş bir millet.

Muhalefet olmamız sebebiyle iktidar sıralarındaki arkadaşlarımız gibi tatmin edici bir şekilde devletin imkânlarını noktasal olarak harekete geçiremiyoruz. Buna karşın vatandaşın sorununu sahiplenerek çözümü elimizde değilse bile elinde olanlara duyurmaya çalışıyoruz ancak büyük makamların sahipleri hiç olmadık lafları öyle bir güvenle söylüyorlar ki ya kendi hayallerine inanıyorlar ya da bizi saf belliyorlar. Mesela, Sayın Maliye Bakanına bakarsanız, Türkiye'nin paraya ihtiyacı yok. Aynı vergi neden ikinci defa isteniyor? Sayın Adalet Bakanını dinlerseniz yargı her zamankinden mükemmel, tarafsız ve bağımsız. Yargıda Hakyol, Emniyette ise Okuyucu grubunun sarsılmaz iş birliğinin ve kolluk müdürlerinin HSK odaları gezip Ankara Adliyesini dizayn etmeleri bağımsızlık ve mükemmelliğin koşulu mu? İçişleri Bakanına göre memlekette huzur, güven düşman çatlatıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılacağı, Cumhurbaşkanı, Bakanlar, Genel Başkanlar ve milletvekillerinin geleceği gün Meclise 100 metre mesafede bulunan Emniyet Genel Müdürlüğüne hain teröristler gasbettikleri aracın plakasını bile değiştirmeden nasıl terör saldırısı düzenliyorlar?

Millî Eğitim Bakanı "O 'tarikat' dedikleriniz sivil toplum örgütüdür." raconu kesti. Gazi Meclise bomba atanlara düne kadar "hizmet hareketi, hoca efendi" diyerek hürmet edip methiyeler düzen kimdi? Bırakın bu işleri Yusuf Tekin Bey, belli ki aklınızı ve iradenizi kiraya vermişsiniz, bir de kalkıp bu kürsüden bizlerin ve milletimizin aklıyla alay etmenize müsaade etmeyeceğiz. Biz devletin saygınlığına, adaletine, devlet aklı ve ahlakına inanırken, devleti yönetme yetkisini alanlar zayıfa karşı güçlü, fakire karşı zenginden yanalar; olmasalar kur korumalı mevduatla servetlere servet ekletmezlerdi; köye, köylüye karşılar; olmasalar köy okullarını kapatıp taşımalı eğitimle köyleri boşalttırmazlardı; emeğe, alın terine karşılar; olmasalar memleketin yarısını asgari ücrete mahkûm etmezlerdi. Yönettikleri devlete verdikleri zararı görmüyor olamazlar, olsa olsa umursamıyorlar. Sizler uygulayana, milletin derdine sahip çıkana kadar bıkmadan, usanmadan; itibarın sarayda, kudretin konvoyda, refahın betonda olmadığını, en önemlisi adaletin bir tabeladan ibaret olmadığını anlatacağım. Gelin, bir defalığına kullanışlı masalları bırakalım, hakikati konuşalım: Allah aşkına şu memleketin hâline bir bakın, milletin yarısı açlık sınırında bir ücretle çalışıyor, devletin her köşesinden bir yolsuzluk patlıyor, sadece şu bütçe görüşülürken bile çıkan gazete manşetlerini düşünün, kışlada teğmenler cemaatlerle mücadele ediyor, hâkimler birbirlerini ihbar ediyor, tarikatlar devlette kadrolaşıyor, Merkez Bankasının Başkanı kiralardan şikâyet ediyor, sokaklarda sayısı milyonları aşmış kaçaklar, dört yanımızda savaş, çatışma, yarınından umutsuz, gözü yurt dışında gençler, borç batağında, iflasın eşiğinde şirketler; atama bekleyenler, kadrosuz taşeronlar, güvencesiz işçiler, işsiz gençler, barınamayan öğrenciler, geçinemeyen emekliler, şiddet mağduru kadınlar; aidiyetlerini devlete ve millete değil kendilerine makam verenlere adayanlar, hepinizin bildiği ve maalesef artık olağanlaştırılan daha niceleri. Murathan Mungan'ın tarifiyle rezilden gayrı her şey olunabilen bir ülke.

Bu sözleri sizleri utandırmak, canınızı acıtmak için değil; vazifenizi, vazifemizi, yapılan ve yapılmayanlarla şekillenen hayatların vebalini anımsatmak için söylüyorum. Hayal ettiğiniz ülke bu mu? Gençler heveslerini süfli, işçi asgari ücretten aldığı maaşı lütuf, memur kanuna aykırı emri vazife, emekli kıyma almayı ödül olarak kabul etsin; mahkemesinde adalet, sokağında asayiş, yurtlarında teftiş, okulunda, üniversitesinde eğitim, hastanesinde doktor, eczanesinde ilaç, milletinin cebinde para, bugününde huzur, yarınından umudu olmasın.

5 yaşında bir oğlum var, dünyadaki en değerli hazinem.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Allah bağışlasın.

UĞUR POYRAZ (Devamla) - Cümlemizin.

Nasıl büyüyecek, nasıl okuyacak, nasıl bir ülkede yaşayacak diye bazen geceleri uykum kaçıyor. Sizlerin de çocuklarınız, torunlarınız var, aynı dertler sizler için de geçerli. Bir çocuk okutmanın, bir evi çevirmenin, harama bulaşmadan helal parayla yaşamanın zorluklarını bilmiyor olamazsınız. Bu aziz milletin, bu köklü devletin, çocuğumuzun, eşimizin, anamızın, babamızın hak ettiği bu mudur diye sormak istiyorum.

Kurban olayım, elinizi vicdanınıza koyup söyleyin: Siz bu ülkede kendinizi güvende hissediyor musunuz? Malınıza, ailenize, geleceğinize dair umutlu musunuz? Rüzgâr terse dönünce kaybolup gidenlere bakıp "Yine de bana bir şey olmaz." diyebiliyor musunuz? Sizden olmayanlara reva görülenlerin bir gün size reva görülmesinden endişe etmiyor musunuz? Cumhuriyetimizin 2'nci yüzyılında yeni bir yıla giriyoruz. Gelin, Nazım Hikmet'in âşık olduğu bu toprakların güzel ve iyi olan her şeyi bir çocuk sevinciyle kabule hazır, çalışkan, namuslu, yiğit insanlarına, Necip Fazıl'ın en büyük kaygısı, öz yurdunda garip, öz vatanında parya bir yaşam değil, Cahit Sıtkı'nın istediği gibi, ne başta dert ne gönülde hasret olan kardeş kavgasına nihayet olan bir memleket verelim. Partileri, mahalleleri, rekabetleri, ayrılıkları bir kenara koyup devletimizi, milletimizi, insanımızı layık olduğu yaşama, hayal ettiğimiz yarınlara kavuşturmak için çalışalım. Gazi Meclisimizi bir kıyak emeklilik, bir cülus bahşişi değil, milletin en değerli hazinesi, millî egemenliğin simgesi olduğunu anımsayarak yasamayı, yürütmeyi, yargıyı falanca kişiye, falanca partiye, bilmem ne efendiye değil, sadece millete hizmetkâr kılalım. Gelin, bir Türkiye hayal edelim, adaletin tüm yurttaşların kalplerinde ve ruhlarında yaşadığı bir Türkiye. Dicle kıyısında bir kuzu kaybolsa hesabını soracak kadar adil hâkimlerin, Firavun'un huzurunda Musa'ya taraf olacak kadar cesur savcıların, dedikoduya, iftiraya kumpaslara karşı üç maymunu oynayanların değil, namuslu ile namussuzun, çalışkan ile tembelin, dert olan ile derman olanın ayrıştığı, tarlaları bereketle dolan, insanının yüzü gülen, başarıları dünyayı imrendiren bir Türkiye. Özgür, zengin, hepsinden önemlisi adil bir Türkiye. Uğrunda şehit düşenlerin alınları gibi ak, yürekleri gibi temiz bir Türkiye. Adalet, rejimin namusudur; rejim cumhuriyettir; cumhuriyet kendine güven, millete itibar, devlete saygınlıktır. Kurucusu olduğu cumhuriyetin namusu olan adaleti korumak ve yüceltmek burada Gazi Meclisimizin yani bizlerin asli vazifesidir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)