GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:44
Tarih:23.12.2023

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYKUT KAYA (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Pençe-Kilit Harekâtı operasyon bölgesinde askerlerimize yapılan hain saldırıda 6 Mehmetçik'imizi daha teröre şehit verdik. Kahraman şehitlerimize Yüce Allah'tan rahmet; ailelerine, yakınlarına ve aziz milletimize başsağlığı diliyorum. Terörü, terörden medet umanları, teröre destek olanları lanetliyorum.

Bütçe Kanunu Teklifi'nin 11'inci maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Bildiğiniz gibi 11'inci madde Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Jandarma Genel Komutanlığının ve Sahil Güvenlik Komutanlığının ihtiyaç duyduğu silah, araç gereç ve yatırımlarla ilgilidir. Ayrıca bu madde kapsamında, söz konusu kurumların ihtiyaçlarının karşılanması konusunda ilgili bakanlara yetki verilmekte, Savunma Sanayii Destekleme Fonu'ndan hazineye yatırılacak tutarları genel bütçeye gelir ve Millî Savunma Bakanlığı bütçesinin ilgili tertiplerine ödenek kaydetme konusunda da Cumhurbaşkanına yetki verilmektedir. İYİ Parti olarak biz ulusal güvenliğin sağlanması konusunda hiçbir fedakârlıktan kaçınılmaması gerektiğini düşünüyoruz. Bu amaçla da Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Emniyet Genel Müdürlüğünün, Jandarma Genel Komutanlığının, Sahil Güvenlik Komutanlığının bütün ihtiyaçlarını karşılayacak tüm tedbirlerin alınmasını yetkililerden bekliyoruz. Bu konuda her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu da ifade etmek isterim.

Kıymetli milletvekilleri, savunma sanayisinin gelişimi ülkemizin gelişmesi açısından büyük önem arz etmektedir. Birincisi: Savunma alanında ihtiyaç duyulabilecek tüm araç ve mühimmat açısından kendisine yeterli olmak büyük bir güç unsurudur. Bu güce sahip olabilecek potansiyele de ülkemiz sahiptir. İkincisi: Yerli savunma sanayisi şüphesiz bir maliyet avantajı sağlamaktadır. İsrail'in Heron'larına yerli üretim insansız hava araçlarımızın 4-5 katı fiyat ödediğimiz zamanlar pek de uzakta değil. Üçüncüsü: Doğru bir savunma sanayisi ekosistemi inşa edildiğinde bu ekosistemin başka sektörlerin gelişimine katkı sağladığı da bilinen bir gerçektir. Savunma alanında biriken üretime dönük bilginin diğer sektörlere yayılmasını sağlamamız gerekiyor. Bakın, mesela Amerika Birleşik Devletleri'nde ARPA'yla başlayan sonra DARPA'ya evrilen dilimize "İleri Savunma Araştırma Projeleri Kurumu" şeklinde çevrilebilecek yapılar var. Girişimci devlet anlayışının tezahürü olan bu kurumlar her ne kadar savunma alanında kullanılabilecek teknolojilere odaklansalar da AR-GE faaliyetleri tüm sektörleri etkileyebilecek çıktılar verebiliyor. Örneğin, bugün hayatımızın olmazsa olmazlarından biri olan internetin temelleri ARPA'da atıldı. Mesela, bizim de ASELSAN gibi yüz akı bir kurumumuz var. 1980'de ilk sırt ve tank telsizlerini üretmiş, ordunun kullanımına sunmuştu. Nokia'nın ilk seri üretim telefonu olan 1011'in üretime başladığı tarih 1992. Modern telefona yön veren iPhone'un ilk modelinin tanıtım yılı 2007. Yani bizim aslında 80'lerde sahip olduğumuz bir yetkinliği ilerletememiş, ASELSAN'daki AR-GE çıktılarını müteşebbislere paylaşamamış, üstelik ticaretleştirme konusunda bir adım yol alamamışız. Eğer ASELSAN, HAVELSAN, ROKETSAN, TUSAŞ gibi kurumlardaki bilgiyi yaygınlaştırmaya yönelik bir kümelenme yapısı geliştirseydik Türkiye bugün elektronik sektörünün devlerinden biri olabilirdi.

Girişimci devlet mefhumu giderek yaygınlaşmaktadır. Ancak, devletin girişimciliğinden kastın gidip tekstil fabrikası açmamak olduğunun da altını çizmeliyim. Ülkedeki özel sektörün girmeye gücünün yetmediği ya da riskli bulduğu için girmediği ancak eğer AR-GE süreci başarıyla sonuçlanırsa büyük fayda sağlayacak alanlarda risk sermayesini devletin üstlenmesinden bahsediyorum. Tabii, akademisyen ücretlerinin yetersizliğini, en nitelikli üniversitelerden doktora derecesine sahip araştırmacılara küçük bir marketi bile yönetemeyecek kişilerin idareci atandığını konuştuğumuz bir ortamda bu öneri size ütopik gelebilir. Ancak eğer dijital ve yeşil dönüşüm, yüksek teknoloji ürünlerde rekabetçi olmak gibi beylik söylemleri icraata dökeceksek bunları ütopik olarak algılamamamız gerekiyor. Sadece şimdiyi değil, en az yirmi yıl sonrasını düşünerek üretimde öne çıkacak malzeme ve teknolojileri belirlememiz ve çoğu sektörü yataydan kesecek ana kolaylaştırıcı teknolojilere devletin AR-GE yatırımı yapmasını sağlamamız gerekiyor. Hâl böyleyken Hükûmet harcamaları içinde zaten oldukça az olan AR-GE payının daha da azalmasının akla mantığa sığan bir tarafı yoktur. Bu potansiyelin gerçekleşmemesinin nedenlerinden biri de şüphesiz ki az önce adını saydığım kuruluşların geçtikleri süreçtir. Bir zamanlar mühendislik ve temel bilimler alanlarındaki en parlak mezunlarımızın çalışmak için yarıştığı bu kurumlar kendi çalışanlarını tutamayan bir duruma gelmiştir. Çevik organizasyonlar olması gereken bu kuruluşlar, ağır bürokrasinin tetiklediği, ataletin kol gezdiği binalara dönüşmüştür. O nitelikli mühendisler, kendileriyle aynı dili konuşmayı bırakın, kendilerinin iş yapmasını engelleyen yöneticilere katlanmak zorunda bırakılmış ve son çareyi başka ülkelere gitmekte bulmuşlardır. Kendi ülkesinden çıkan beyinlere hak ettikleri çalışma koşullarını sunmazsanız bu beyinler beklentilerini karşılayan yerlere şüphesiz göçerler ve göçüyorlar. O zaman bunun adı beyin göçü değil, beyinlerin göçe zorlanması oluyor ne yazık ki.

İkincisi, son dönemdeki bazı savunma sanayi girişimlerinin sanki bu işi yapabilecek başka bir kurum ve kuruluş yokmuş gibi öne çıkarılması. Bakın, TUSAŞ 1973'te kuruldu; 1995'te projesi başlayan TURNA ve KEKLİK 2001'de ordu envanterine girdi; PELİKAN ve MARTI 2003'te hizmete başladı. İnsan kaynağı ve bilgi birikimiyle ÖNCÜ, ŞİMŞEK, ANKA, AKSUNGUR gibi birçok projeyi daha başarıyla tamamlayan bir organizasyon TUSAŞ. Seçim öncesi alelacele, henüz hazır olmadan sahnelense de birkaç gün sonra inşallah kazasız belasız millî muharip uçağımız da uçacak. İnsansız Savaş Uçağı Projesi ANKA-3'ü de TUSAŞ inşallah başarıyla tamamlayacak. TUSAŞ böyle güçlü bir kurum ve onu daha çok desteklememiz, ona daha çok yatırım yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Ancak onu daha çok öne çıkarmak varken başka kurumlar öne çıksın diye kendisini arka planda bırakmaya çalışırsanız bu kurumumuz da gerilemeye başlar. Ancak eğer niteliksiz yöneticileri bu kuruma yığmaya devam eder, kurum içinde bürokrasi sorununu çözmezseniz TUSAŞ gibi bir değeri de yitirebiliriz. TUSAŞ gibi kurumların bu sorunlarını çözüp onlardaki bilgi birikimini tüm reel sektör ve akademiye açacak arayüzler geliştirmek varken bu güçlü kurumların yozlaşmasını izlemek sizce de üzücü değil mi?

Tüm bu anlattıklarım çerçevesinde bütçe teklifinin 11'inci maddesini desteklediğimizi ancak savunma sanayisinde daha güçlü olmamız ve savunma ile diğer sektörler arasındaki etkileşimi arttırmamız için seçim beyannamemizde de yer verdiğimiz önerilerimizin dikkate alınmasını bekliyoruz. Savunma sektöründe faaliyet gösteren kamu şirketlerine sektörün içinden gelen çevik liderler atamalı ve bu kurumların çevik organizasyonlar olmasını sağlamalıyız. Konsolidasyon, stratejik satın almalar, birleşmeler, etkin bir planlama ve özel sektörün de aktif desteğiyle ASELSAN, ROKETSAN, HAVELSAN, Makine ve Kimya Endüstrisi, TUSAŞ ve TUSAŞ Motor Sanayii gibi şirketlerimizi global şirketlere dönüştürmeliyiz. Makine Kimya Endüstrisi kurumunu yeniden yapılandırmalı; patlayıcı, konvansiyonel silah ve mühimmatta yurt dışına bağımlılığı kesin olarak sıfırlamalıyız. Arifiye Tank Palet Fabrikasını Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesine geri katmalı, yerli savunma sanayimize geri kazandırmalıyız. Savunma sanayisinde faaliyet gösteren vakıf ve kamu şirketlerinin başlatacağı platform projelerin TSK'nin ihtiyaçları doğrultusunda olmasını, ilgili şirketlerin proje başlatılmadan ve geliştirme aşamasındayken kullanıcı kuvvet komutanlıklarıyla sürekli iş birliği hâlinde çalışmasını sağlamalıyız. Çift kullanımlı teknolojilerin geliştirilmesini sağlayacak AR-GE ve ÜR-GE çalışmaları başlatmalı, bu alandaki çalışmaları desteklemeli ve bu konuda TÜBİTAK'ın rol ve sorumluluğunu yeniden tanımlamalıyız.

Son olarak, savunma sanayisi alanında faaliyet gösteren tüm kurum, kuruluş ve vakıf şirketleri ile özel firmalar arasında sinerji, iş birliği ve eş güdüm yaratacak mekanizmalara ihtiyacımız var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

AYKUT KAYA (Devamla) - Özel sektörün savunma ve uzay sanayisindeki ağırlığını artırmalıyız ama devletin tüm diğer ekosistem paydaşlarına eşit mesafede olmasını da sağlamalıyız. Ülkemizin tarihi, bulunduğu coğrafya ve etrafındaki gelişmeler itibarıyla millî savunma sanayisinin ne kadar önemli olduğu izahtan varestedir. Herhangi bir olağanüstü durum veya savaş hâlinde, dost ve müttefik bildiğimiz birçok ülkenin veya uluslararası kuruluşun ülkemize ambargo uygulaması yüksek ihtimaldir. Bu sebeple, savunma sanayi politikasının siyaset ve kişiler üstü olarak düşünülmesi ve planlanması gerektiğini düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)