GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:45
Tarih:24.12.2023

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerimin başında terörü ve kanlı terör örgütünü bir kere daha lanetliyor; şehitlerimize rahmet, ülkemize başsağlığı diliyorum.

Sayın Hükûmet üyeleri buraya gelmişsiniz, hoş gelmişsiniz ama boş gelmişsiniz, boşa gelmişsiniz çünkü bizden yetki almaya gelmişsiniz -yetki maddesi üzerinde konuşuyoruz- bizde olmayan bir şeyi istemeye gelmişsiniz. Genel Kurulda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bütçe yetkisi yok. Yani şu AK PARTİ sıraları da dâhil burada hepimiz "hayır" desek bile bu bütçe yine geçecek yani bildiğinizi okuyacaksınız. O yüzden, biz aslında Türkiye'de demokrasi varmış gibi yapmak için bir protokolü, bir tabloyu tamamlıyoruz. İşte, verdiğimiz sözlü soru zaten elimizden alındı, yazılı sorulara cevap bile verilmiyor lütfedilip. Bütçe hakkı zaten ortada. Kanun teklifleri getiriyoruz, reddediliyor. O yüzden, ben bu kıymetli vaktimi, on dakikayı bazı önemli konuları anlatarak geçireceğim; sonra sonunda bütçe hakkına, yetki hakkına tekrar geleceğim.

Şimdi, sayın milletvekilleri, siyasetçinin sözü senet olmalı. Eğer böyle olmazsa yani kim daha iyi yalan konuşuyorsa onu ödüllendirip maaş vermekle bir sistem yaratırsak bu resmen ikiyüzlülük olur, siyasi riyakârlık olur. Mesela "Kamuda mülakatı kaldıracağız." dediniz mi, demediniz mi? Neden hâlâ duruyor? Kamuda mülakat, devlette cemaat kadrolaşmasının aracıdır. Güvenlik soruşturmasından geçmiş, engeli olmayan birisini mülakata almak şu demek: "Sen kanunlara göre uygunsun ama bir de ben bakayım bakalım bana uygun musun." demenin diğer adıdır. Bu süreç, FETÖ darbe girişimlerinden sonra genelleşti, FETÖ sürecinde genelleşti ama şimdi FETÖ'den boşalan alanlara diğer cemaatleri doldurmak için kullanıyorsunuz. Bir FETÖ vardı, şimdi onlarca cemaat var, bire on veriyor; en iyi yaptığınız şey de en iyi üretim de bu tarikatlar.

Millî Eğitim Bakanı Tekin de diyor ki: "Ben bu cemaatlerle protokol yapmaya devam edeceğim." Millî Eğitime tarikatı sokmak pedagojik bir cinayettir. Yüz binlerce öğretmen atama bekliyor, Yusuf Tekin onlarla protokol yapmıyor. Okullarda can güvenliği sorunu var yani uyuşturucu batağına saplanmış, okul çevreleri güvenliksiz. Tam 30 bin okul güvenlikçisi atama bekliyor, onlarla protokol yapmıyor. Kiminle protokol yapıyor? Bu cemaat ve tarikatlarla protokol yapıyor. Neden? Çünkü kendisi de onlardan biri yani onların kankası olduğu için onların haklarını gözetiyor. Yusuf Tekin'in ağzından şu sözler döküldü, çok tanıdık geliyor: Çocukların dağa çıkmasını önleyecekmiş. Zamanında Fetullahçılar için de aynı cümleyi kurdular, yine aynı "STK" sözünü Fetullah için de kullandılar. 15 Temmuz günü emir veren komutanlar, emri uygulayan alt rütbeliler dağdan mı inmişti? 15 Temmuzda hainler dağdan inmedi Yusuf Tekin, vaiz kürsüsünden indi, Bakanlığınızdaki koltuklardan indi. Millî Eğitim Bakanlığından tam 35 bin kişi ihraç edildi. Cemaat paketi içinde Silahlı Kuvvetlere yerleşmiş, oralardan da uçaklardan, helikopterlerden indi, oradan da gelip bu Meclisin ve milletin tepesine bindi. O zaman da bunlara "STK" diyordunuz Yusuf Tekin. 15 Temmuzda kapatılan tam 1.500 dernek, 100'ün üstünde vakıf var. Onlar senin protokol yaptığın bu çakma STK'ler gibi değil gerçekten STK'ydi; onlar bile bu devlete ihanet ettiler. O yüzden, Yusuf Tekin, sen o işleri bırak da işini yap. Çocuk istismarı yüzde 1.500 artmış, onlara baksana; çoğu da bu senin tarikat yurtlarından. Çocuklar uyuşturucu batağına gidiyor, çocuklar beslenme bozukluğu yaşıyor, çağdaş ve bilimsel eğitimin uzağına savrulan bir nesil elden gidiyor; sen işine baksana. En bağnaz, en teokratik rejimlerde bile kadın hakları yükselirken işte bu Yusuf Tekin okullarda kız ve erkek öğrencileri ayırmaktan bahsediyor. Bu, organize bir proje. Hani bir "paralel yapı" tanımı vardı, işte, Millî Eğitimdeki paralel yapılar da bu Yusuf Tekin'in sözde STK'leri, işte Diyanet İşleri Başkanıyla yetkiyi paylaşıyor, bu paralel yapıların koordinatörü de Yusuf Tekin. Şimdi, bu yapılara, işte o protokoller yapmak istediği yapılara başka bazı yöntemlerle de para aktarılıyor. Ha, Yusuf Tekin bunlara "STK" demese de "holding" dese anlardık çünkü burada bir gerçeklik var, bunlar holding gibi çalışıyor. Yöntemlerden biri de ÇEDES. Neymiş bu ÇEDES? "Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum" Görevlileri kim? Din görevlileri. Ya, çevre ile din görevlisinin ne ilgisi var? Sanırsın TEMA, sanırsın Greenpeace. Din görevlilerinin çevre projesiyle ne alakası vardır diyordum, bir alaka bulmuşlar; camilere götürdükleri çocuklara çevre ve mıntıka temizliği yaptırıyorlar. Çocuklarımızın üzerinden elinizi çekin. ÇEDES'e eğer "çocukları eğitimden devşirme sistemi" derseniz daha dürüstçe olur. ÇEDES'deki din görevlilerinin çevreyle ne kadar alakası varsa bu Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in de millî eğitimle o kadar alakası var. Bir kere eğitimci değil, siyaset bilimci. O yüzden, seçim öncesi diyor ki: "Siyasetçilerimize sahip çıkmalıyız." Bakın "Çocuklarımıza sahip çıkmalıyız." demiyor.

Şimdi, bunları not ettikten sonra şu İsrail-Filistin konusuna kısa bir değinmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, Gazze'de saatte 5 çocuk ölüyor. Bakın, Hiroşima'daki felaketten daha büyük bir felakettir. Hiroşima'da çocuklar bir anda öldüler ve onun için şiirler yazdık biz fakat Gazze'de çocuklar bağıra bağıra ölüyor, saatte 5 çocuk ölüyor. Şimdi, Hükûmet de arada bir çemkiriyor görünüyor ama gerçekte her türlü malzeme, gemiler dolusu her türlü lojistik devam ediyor. Arkadaşlar, lojistik, savaş kazandıran, kaybettiren bir olgudur. Bakın, ben size bazı rakamlar vereceğim: 2023'ün ilk on ayında İsrail'e tam 4 milyar 479 bin 242 dolarlık ihracat yapılmış. 2023'ün sadece Kasımında yapılan ihracat miktarı 328 milyon 426 bin 490. Arkadaşlar, silah ve mühimmat 2022 yılında 582 bin dolar iken, bakın, bu ilk on ayda 2'ye katlanmış, 823 bin dolar olmuş yani yıl sonuna gelindiğinde 2 kat artmış olacak; bu tezatı da burada dikkatinize sunuyorum. Bir yandan İsrail'e böyle yalandan çemkirirken, el altından da bu lojistik desteğin, silah desteği dâhil olmak üzere devam ettiğini söylemek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu yetki meselesine tekrar dönecek olursak...

Önce bir konu daha var: Geçtiğimiz günlerde bir karar yayınlandı, bal üretiminde ve tüketiminde sahteciliğin ayırt edilmesi için tanesi 3 milyon TL'den 2 tane NMR cihazı alındı. Bu cihaz sayesinde sahte bal tespit edilerek satışına izin verilmeyecekti. Bal üreticisi de bu işten çok memnun oldu, "nihayet" dedi. Ama bir karar alındı, bu karar üç ay sonraya ertelendi. Yani Bakanlık sahte bal üretimi yapan firmalara, kişilere ellerindeki ürününü satmaları için üç ay süre verdi. Aslında şunu dedi: "Üç ay daha insanlarımızı zehirleyebilirsiniz." Şimdi, Sağlık Bakanı da Tarım Bakanı da bunu seyrediyor. Tabii, kendi Bakanlığına dezenfektan satan bir Hükûmet millete market rafından zehir satmış çok mu diyeceksiniz.

Şimdi, bu yetki meselesine gelirsek... Siz ne için gelmiştiniz? Yetki almaya. Ne için yetki? Yüzde 89'unu garibanların, yüzde 11'ini kodamanların ödediği bu sistem için yetki. Ankara'daki 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 14 bin olmuş; bunun için yetki istiyorlar. Faiz haram, nas has oldu; faiz yüzde 42'ye çıktı. Kumar da güya haram ama on aylık şans oyunlarının vergisi 19 milyar arkadaşlar yani bu ülkedeki yasal olan ve olmayan kumarın miktarı yeni parayla 1 trilyon liraya kadar ulaşmış durumda; işte, siz bunlar için yetki istiyorsunuz. Yeşilay Şube Başkanının uyuşturucudan tutuklandığı bir sistem için yetki istiyorsunuz. Ondan sonra, gel, yetki iste; biz vermiyoruz kardeşim ama siz eğer şunlar için yetki istiyorsanız yetki vermeye hazırız, neler için?

Değerli arkadaşlarım, kadınların sokaklarda özgür ve güven içinde dolaştığı bir ülke için yetki; en uzun gece 21 Aralık günü değil arkadaşlar, çocukların yatağa aç girdiği gecedir, kış günü herkesin evi barkı olsun, çocukların karnı tok olsun, okullarda ücretsiz yemek olsun için yetki; millî eğitimimizi tarikat ve cemaatlere terk etmekle övünen değil cumhuriyetimizin 2'nci yüzyılında eşit, parasız, bilimsel, laik eğitim için yetki; en nitelikli sağlık personelimize "Giderlerse gitsinler." değil herkese en kaliteli, parasız sağlık hizmeti verebilen bir yetki; adaletin, devletin temel inancı hâline geldiği yetki; milletin seçtiği vekili kodese değil buraya, ait olduğu yere, aramıza getiren bir yetki; güneşin betona doğduğu değil yeşile doyduğu bir yetki...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Adıgüzel, lütfen tamamlayın.

MUSTAFA ADIGÜZEL (Devamla) - ...dış politikanın iç politikaya kurban edildiği, "katil Miçotakis" "dostum Sisi" "Esad benim için bitmiştir..." Bakın, ben de karıştırdım bu kadar hızlı savrulmaya. Bölgesinde istikrar ve güvenlik için yetki; doğal kaynaklarımızı uluslararası maden kartellerine, siyanür ve sülfürik asit çetelerine değil bu toprakların çocuklarına, ülkemin yararına kullanmak için yetki; devlet hazinesinin ve maliyesinin yakınlarını zenginleştirmek için değil halkı zenginleştirmek için kullanıldığı bir yetki; teknolojide takipçi konumdan çıkıp sanayi ve teknoloji üssü olacak bir ülke için yetki; temel gıda ihtiyacının yeniden kendi kendine yettiği bir ülke için yetki; elin oğlu benim ürettiğim fındık üzerinden dünyanın en büyük 20'nci firması olurken halkımın hakkı, alın teri, bölgemin altın değeri uluslararası sermayeye peşkeş çekilirken "Fındıkta sömürüye son, yabancı kartellere geçit yok!" diyen bir ülke için yetki. Eğer bunlar için istiyorsanız yetki, gelin, elimizi değil gövdemizi bu taşın altına koyarız ama haramilerin saltanatına devam diyorsanız başka kapıya!

Teşekkür ediyorum.