GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:45
Tarih:24.12.2023

CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ERDEM İNCESU (Ardahan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nin 15'inci maddesi üzerine konuşma yapmak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, son iki gün içerisinde haince hayattan koparılan vatan evlatlarını rahmetle, minnetle anıyor, yakınlarına ve ülkemize başsağlığı diliyor, terörü lanetliyorum.

Değerli arkadaşlar, ülkeler bütçe yaparken çeşitli dengeleri gözetirler; bunların en başında "vergide adalet" anlayışı gelir. Diğer yandan, kısa, orta ve uzun vadede planlar, projeksiyonlar hazırlarlar; günümüzü değerlendirir, geleceğimizle ilgili, mevcut imkânlar ölçüsünde dünyayla entegre planlar hazırlarlar. Komisyon çalışmalarıyla birlikte yaklaşık iki aylık bütçe çalışmalarının sonuna yaklaşıyoruz. Bugünkü bütçenin sıkıntısını anlamak için biraz geçmişe bakmak gerekiyor. Yirmi bir yıldır bu ülkeyi yönetiyorsunuz, bu çok uzun bir süre değerli arkadaşlar. Yirmi bir yıllık bir sürede, İkinci Dünya Savaşı sonrası neredeyse yok olan Almanya, işsizliği yüzde 0,7'lere düşürüp dünyanın en güçlü ekonomilerinden biri oldu. Yine, yirmi bir yıllık bir zaman diliminde, Güney Kore bağımsızlığını kazandıktan sonra, doğru politikalarla, geleceği iyi okuyup AR-GE yatırımlarıyla bugün bilişim teknolojileri araç ve gereçlerinde dünya devleri arasına girmiştir. Bunu insana, ilime ve bilime yatırım yaparak başarmışlardır. Bir de üç beş yılda -yani yirmi bir yılda değil- bu işleri başaranlar var tabii. Genç Türkiye Cumhuriyeti devleti 1924 yılında fişek fabrikasının kurulmasıyla başlayan ve Mustafa Kemal Atatürk'ün sağlığı boyunca temelleri atılan sanayi hamlesiyle birlikte toplam üretimi yüzde 80 arttırdı; kömürde yüzde 100, kromda yüzde 600, diğer madenlerde yüzde 200 artış yaşandı; demir üretimini sıfırdan, evet sıfırdan, 180 bin tona çıkardı ve şeker üretimini 200 kat arttırdı. Atatürk'ün dehası ve ileri görüşlülüğüyle kurulan kömür, çimento, şeker, uçak, ipek ve deri fabrikaları sayesinde Kurtuluş Savaşı'ndan henüz çıkmış ülke kalkınma hamlesini yaptı.

Peki, yirmi bir yıllık bu süreyi Türkiye olarak biz nasıl değerlendirdik? 2000'li yılların başında dünyadaki ucuz finansman fırsatını sanayide, tarımda, teknolojide kullanmak yani ülkeye katma değer sağlayacak yatırımlar yapmak yerine, bütçe kaynaklarını doğrudan ya da dolaylı olarak betona ve verimli olmayan yatırımlara gömdük. Geldiğimiz noktada ucuz finansman bitince, dünyada bu süreci iyi yöneten ülkeler refah seviyelerini yükseltip ya da korurken bize de borç içinde yüzen bir özel sektör, bankaların el koyduğu cam kuleler, çiftçiliği ve hayvancılığı bırakmış bir nüfus, umudunu kaybetmiş ve ülkeyi terk etmek isteyen gençler kaldı.

2021 yılında enflasyon yüzde 19 iken ışıklar saçan Bakanınız çıktı "Türkiye modeliyle dünyaya örnek olacağız." dedi. Sonra "Faiz sebep, enflasyon sonuç." diyerek epistemolojik politikasını uygulamaya başladı. Bu hamleye, politika faizi yüzde 8,5'a inene kadar devam etti ve bu tutarsız süreç neticesinde paradan kaçış hızlandı, dövize yöneliş oldu. Sonra ne oldu? Kur korumalı mevduatı icat ettik ve 500 milyar TL de oraya gitti. Onunla birlikte, bütçenin kara deliği vergi muafiyetleriyle 2010'da tek haneye düşen enflasyon, 2022'de sizin verilerinize göre bile yüzde 70'lere çıktı. 2003 yılında 283,2 milyar TL olan iç-dış borç toplamı 2023'te 6,3 trilyon TL'ye yükseldi. Enflasyondan korunmak ve dövizin aşırı artışından parasının değerini korumak isteyen vatandaş panik içinde gayrimenkul ve otomobil alımına saldırdı, bu da fiyatların katlanarak artmasına neden oldu. İkinci el araçlar sıfır fiyatını geçti, barınma sorunu çıktı, ev satış ve kira rakamları neredeyse 10 katına çıktı. Bizler sürekli söyledik, inanmadınız ama artık Merkez Bankası Başkanımıza da sorabilirsiniz. Siz insanımızı önce aç, şimdi de açıkta bıraktınız.

İşsizlik rakamları yüzde 7-8 civarındayken bu rakamın artık katlanarak arttığını görüyoruz. Üstelik, üniversite sınavlarında barajları kaldırarak çocuklarımıza umut sattığınız fakat asıl sebebin işsizlik havuzunu istatistiksel olarak boşaltmak olduğu artık hepimizin malumu. İşte bu gizlediğiniz rakamları da katarsak işsizlik göstergelerinin daha vahim hâle geleceğini hepiniz biliyorsunuz.

Cari açık gayrisafi millî hasılanın yüzde 5'ini açtı. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası rezervleri 2019'da 130 milyar dolarken bu coğrafyanın makûs talihi olan damatların sonuncusunun yanlış ekonomik yöntemleriyle, faiz indirimleri ve kurları düşürmek için icat ettiği "5 milyar dolar satarız, yetmezse, şak, bir 5 milyar dolar daha satarız." diye şak şak satılan 128 milyar dolarla banka rezervleri eksi rakamlara düştü, dolar 12 TL'den 30'TL'ye, benzin 13 TL'den 35 TL'ye çıktı. Dolayısıyla buna bağlı olarak bütün piyasa bunlarla şekillendi, fiyatlar arttı; hayat artık müthiş pahalı hâle geldi.

Birkaç gün önce Sayın Bakanımız yine buradaydı, CDS rakamlarının, ülkenin risk primlerinin düştüğünden bahsetti, ekonominin düzelme verilerinden bahsetti. Fakat diğer yandan, Sayın Bakan ve Merkez Bankası Başkanımız Gaye Erkan dünya turuna çıkmış, yabancı sermayeyi ülkeye davet ediyorlar ama gelen yok, gelmezler arkadaşlar. Adaletin olmadığı yere sermaye gitmez, yatırım gitmez. Üç gün sonra başına ne geleceğini bilmeyen yatırımcı neden gelsin? Gelmez. Evet, biz her şeyden evvel adaleti tesis etmeliyiz, siyasete malzeme yapmamalıyız, rengine, cinsine, mezhebine ve siyasi düşüncesine göre adalet anlayışından uzaklaşmalıyız, bu anlayışı tesis etmeden hiçbir yol alamayız. Biz bu önceliklerle hareket etmezsek bütçeler borç ödeme bütçesi olmaktan öteye gitmeyecektir maalesef.

Değerli arkadaşlarım, bütçenin kara deliği olan vergi istisnalarını yeşil enerji yatırımlarına, "FinTech, start-up" projelere, sağlık, tarım ve hayvancılığa ayırmalı; karbon nötr için bütçede ek ödenek ayırmalıyız. Bu alanları gerçek manada bir millî mesele olarak görürsek kendi kendimize yeten bir ülke olmamız içten bile değil.

Değerli milletvekilleri, size biraz da memleketimden örnekler vermek istiyorum. Ülkemizde dışarıdan güzel görünen hastane binalarımız var, bunlardan bir tane de memleketim Ardahan'da var. Bina var ama yeterli ekipman yok, psikiyatri yatan servisi yok, anjiyo ünitesi yok. Rutin hastane takipleri dışındaki hastalar doktor ya da uygun ekipman olmadığı için başka illere sevk ediliyor ve yollarda hayatlarını kaybediyorlar. Bir de özellikle hamile kadınlarımızın bu yollarda çektiği çileyi siz düşünün artık. Bu çağda bu eziyet yazıktır, ayıptır, günahtır!

Yine, deneme yanılma tahtasına çevirdiğiniz eğitim sisteminin Ardahan yansımaları da hiç iç açıcı değil. Kapatılan köy okullarına eş zamanlı Ardahan'da eğitim hızla yok oldu, bir de bunun üstüne fen liselerine yönetmeliğe uygun branşlarda atamalar yapmak yerine yanlış atamalar yaptınız. Bu yanlış uygulamalar neticesinde YKS sıralamasında 81 il arasında Ardahan'ı 80'inci yaptınız. Siz birçok konuyu yanlış anladığınız gibi sanırım bunu da yanlış anlamışsınız. Keza, eğitim eşitliği Ardahan ve benzeri Anadolu şehirlerinde bu olumsuz koşullarda eğitim alan çocuk ile büyük şehirlerde kolej mezunu çocuğu aynı sınava sokmak olmasa gerek.

Değerli arkadaşlar, yanlış ve plansız yatırımlardan vazgeçmeliyiz. Ardahan'da ana geçim kaynağı olan tarımı etkileyen ve aksatan HES projeleriyle tarım arazilerini besleyen su kollarını plansız olarak kesip yolunu değiştirdiniz. Bu da tarımı olumsuz etkiledi.

Yine, 1 milyon hektarın üstünde çoğu tarım arazisi ya da mera, otlak alanlarına GES projeleri inşa ediyorsunuz. Evet, bu yatırımlar da önemli ama mevcut yapıyı bozmadan, vatandaşımızı mağdur etmeden, ekolojik dengeyi sarsmadan yapılmalı bu yatırımlar.

Ayrıca, tarım ve hayvancılıkla uğraşan köylüye destekler açıklıyorsunuz fakat fiyatların bu kadar hızlı değiştiği bir piyasayı göz ardı ediyorsunuz. Siz tespitler yapıp destekleri verene kadar tarım ürünleri ve malzeme fiyatları katlanarak artmış oluyor fakat siz ilk tespit ettiğiniz rakamlar üzerinden destek programı uyguluyorsunuz. Dolayısıyla bu da çiftçinin hiçbir derdine maalesef derman olmuyor.

Yüzlerce endemik bitkinin olduğu Ardahan'da dünyayla yarışacak peynir ve bal üretimi yapılmaktadır. Bu üreticilerimizi yüreklendirip teşvik etmek yöremiz ve ülkemize ciddi manada katma değer sağlayacaktır.

Diğer yandan, Çin'den Londra'ya uzanan İpek Yolu, inşaatları yılan hikâyesine dönen, bitmeyen tünellerimiz yüzünden gelip Ardahan'da kesiliyor. Komşu illerimizde onlarca tünel bitirilirken bizi Kafkasya'yla, denizle ve dünya ticaretiyle buluşturacak tünellerimiz bir türlü bitmiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın İncesu, lütfen tamamlayın.

ÖZGÜR ERDEM İNCESU (Devamla) - Evet arkadaşlar, bu bütçe Ardahan'da traktörüne haciz gelmiş köylümüzün değil, bu bütçe diyardan diyara sürüklenen mevsimlik işçi kardeşimin değil, bu bütçe yaptığınız zammı üç ay sonra geri aldığınız bordrolu çalışanımızın değil, bu bütçe açlık sınırında yaşamaya mahkûm ettiğiniz ülkenin yüzde 70'inin değil, bu bütçe halkın bütçesi değil.

Değerli arkadaşlar, Fatih Sultan Mehmet diyor ki: "Aklı öldürürsen ahlak ölür, akıl ve ahlak öldüğünde millet bölünür, kadıyı satın aldığın gün adalet ölür, adaleti öldürdüğün gün devlet de ölür." Adaleti tahkim edin arkadaşlar çünkü sizler ve bizler gideceğiz ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.