GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:45
Tarih:24.12.2023

CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Dün Türkiye'nin dört tarafına âdeta kor ateş saçıldı. Hepimiz o büyük acıyı yüreğimizin derinliklerinde hissettik ama asıl acıyı yaşayanlar analar. Anaların yüreğine nakşeden o acı ömürleri boyunca asla silinmeyecek, asla. Bizim aslında yapmamız gereken, bu tür şehit cenazelerinden sonra hamaset yapmak değil, bu sorunu kökten nasıl çözeriz, bir araya gelip bir çözüm üretmenin yolunu aramak. Ama neylersiniz ki hayat devam ediyor, bütçe görüşmelerinin son günü, bu bütçenin ay sonuna yetişmesi gerekiyor. Bazı arkadaşlarımız ayağı sürünse de bazıları boğazları düğümlense bile bu kürsüye çıkıp konuşmalarını yapıyorlar. Ben de bu anlayışla bütçe konuşmamı yapacağım.

Biz 2 perdeli bir tiyatro oynuyoruz, daha doğrusu bize 2 perdeli bir tiyatroyu oynatıyorlar; 1'inci perdesi Plan ve Bütçe Komisyonunda, 2'nci perdesi burada, Genel Kurulda. Geçmişte bu Parlamentoda çok nitelikli bütçe görüşmeleri olurdu. Hani zaman zaman AK PARTİ'li arkadaşlar diyor ya "Bizden önce demir yolu yoktu." "Bizden önce traktör yoktu" "Bizden önce buzdolabı yoktu." diye, ben de o arkadaşlara şunu hatırlatayım: Vallahi, sizden önce bu Parlamentoda çok nitelikli bütçeler hazırlanırdı, bir defa bütçe disiplinine sonuna kadar riayet edilirdi, denk bütçe yapılırdı. Daha bütçe çıkmamış, 2 trilyondan fazla açık var. E, bütün bunları görmezden niçin geliyorlar? Şunun için: Yapabilecekleri hiçbir şey yok. Biz muhalefet milletvekilleri en ufak bir değişiklik yapma şansına sahip değiliz ama gelin görün ki AK PARTİ'li arkadaşlar da bu bütçenin bırakın sözüne, kelimesine, noktasına, virgülüne dahi dokunamıyorlar ancak bir değişiklik olacaksa saraydan gelen talimata göre düzenleme yapabilirler. Şimdi, Plan ve Bütçede ve burada bir tane değişiklik yapılmadı, aynen geçti.

Başka şey yaşadık bu süreçte, tarihe çok ciddi not düşecek birtakım olaylar gelişti. Bunlardan bir tanesi, milletvekili arkadaşımızın hayatını kaybetmesi. Bir milletvekili, muhalefet milletvekili elbette eleştirecek, elbette uyaracak; siyasetin doğasında var. Kim tolere edecek, kim hazmedecek? İktidar partisi. Ama maalesef, o sıralara vurmanın, o çirkin lafları etmenin sonucunda milletvekili arkadaşımız burada son nefesini verirken dahi "Allah'ın gazabı" diyebilecek kadar çirkinleşti bu olay. Oysa siz "Allah'ın gazabı" yerine "takdiriilahi" demeliydiniz, takdiriilahi; bundan bile sarfınazar ettiniz.

Başka ne oldu? Bir Bakan buraya çıkıyor, gülümseyerek, gülüşerek Bakanlığının bütçesini açıklıyor. Yahu, motorize birlik gibi, kendisi bile ne söylediğini anlamıyor. Hiçbirimiz oradan bir şey anlamadık. Bir milletvekili iki üç Kürtçe kelime söylediğinde hemen bununla ilgili eleştiri yöneltiliyor; vallahi o gün Sayın Meclis Başkan Vekilinin, Osman Aşkın Bak'ın o konuşmasını çözümleyip bize vermesi gerekirdi. Bir Allah'ın kulu anlamadı ama geçti oraya, müstehzi bir yüz ifadesiyle, hiçbir şey olmamış gibi, çok büyük bir marifet yapmış gibi gülümseyerek sürecini tamamladı, arkasına bakmadan -ki bütün bakanlar yapıyor- kaçarcasına gitti. Ama Osman Bakanın bir özelliği var; şu sıralarda otururken bu kürsüye bir muhalefet milletvekili çıkınca sürekli oradan laf atardı. Niçin öyle hızlı konuştu? Çünkü bir an önce konuşup araya laf atmayı falan kesmek için bunu hızlandırdı ama AK PARTİ milletvekilleri de coşkuyla onu alkışladılar çok önemli bir şey yapıyormuş gibi. Bir başka şey daha oldu; ilk kez, Parlamento tarihinde ilk kez iktidar partisi kürsü işgal etti, iktidar partisi Genel Kurul Salonu'nu boşalttı. Böyle bir uygulama yok; iktidar partisi anlayış gösterecek. Diğer muhalefet milletvekilleri bunu yapabilir, eleştirir, etkinlik yapar, eylem yapar ama tolere etmesi gereken iktidar partisinin milletvekilidir. Oldu mu? Olmadı. Ne demek kürsü işgali, ne demek Genel Kurulu boşaltmak? Yürekten inanıyorum, aklıselim AK PARTİ'li milletvekili arkadaşlarımız, vallahi o el kol hareketiyle "Dışarıya çıkın." dendiğinde ayaklarını sürüyerek gittiler çünkü içlerine sinmedi. Aynı şekilde, ben Sayın Cumhurbaşkanının da bu tavrı çok doğru bulmadığını düşünüyorum. Doğru bir tavır değil; siz iktidarsınız, dikkat edeceksiniz. Böyle bir tarihî bütçe görüşmeleri yapıldı.

Sonra döndük, Sayın Mehmet Şimşek geldi -ah keşke burada olsaydı, yok, öğleden sonra gitmiş; yüzüne karşı söyleyecektim bunları- yedi ay önce onunla Merkez Bankası Başkanı geldi. Ya, arkadaş, yedi ayda hiç mi bir şey düzelmez ya! Geldi bu kürsüye, pembe bir tablo, rakamlara boğdu ve yirmi bir yıldır "-ceğiz"le "-cağız"la "Leyleğin ömrü laklakla geçer." misali anlattı, gitti. Ne çözdün yedi ayda ya, ne; bir şey söyle ya! Hiçbir şey. İlginç, akıllara zarar bir şey dedi: "Ben bu seyahatleri yaparken bizim paraya ihtiyacımız yok." Yok ya! Sen Arapların kapısını aşındırırken para için gidiyorsun. Bir anlamda diyelim ki para için gitmedin -düzeltti- yatırım için gidiyorsun; ya, arkadaş, sen çok iyi biliyorsun, bir ülkede hak ihlali varsa, bir ülkede adalet yoksa, bir ülkede hukuksuzluk varsa, hiçbir ülke ve hiçbir yatırımcı o ülkeye gelip yatırım yapmaz, yapmayacaklar da. Ya, Sayın Şimşek, buradan her gün bir iki yatırımcı firma Türkiye'yi terk ediyor, bari onları durdur, bu bize bela olacak. Ne belası olacak? İstihdam, işsizlik büyüyecek. Tutabiliyor musun? Tutamıyorlar, tutamazlar. Başka...

Şimdi, bakın, gelelim bütçeye. Kesin hesap ile bütçe ayrışmalı; bizim önergemiz var, iç içe giriyor, verimli hiçbir çalışma yapılmıyor, bunu dedik, kabul görmez. Ama bu bütçe kanunsuz bir bütçedir, bu bütçe hayalî bütçedir, bu bütçe tamamen kanunlara aykırı düzenlenmiş bir bütçedir. Birincisi, büyük bir hata yapıldı, 2022'den sonra ne yapıldı? Bütçede ek bütçe çıktı ve bir ülkede yıllık bütçe yapılması gerekirken, artık alışkanlık hâline geldi, altı ayda bir bütçe yapılıyor. Hadi yapılsın, bu müthiş bir yanlış. İkincisi, ya, yedek bütçe, bunu kullanıyorlar, Allah Allah! Hem de ne kadar? Kanunda diyor ki: "Yüzde 2'den fazla kullanamazsın." 2022'de tam 79 milyar yedek bütçe kullanılmış, bununla da sınırlı değil. O kadar ilginç şeyler yapıyorlar ki yaptıkları işler kanuna aykırı. Biz, bu bütçeyle ilgili alınan kararları Anayasa Mahkemesine götürdük. Bir ay önce Anayasa Mahkemesi "Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe yapma tekniğine aykırıdır." diye karar verdi, şimdi o şeyler kadük oldu. Siz ona bakarak önümüzdeki yıl bunları nasıl kullanacaksınız? Anayasa Mahkemesi diyor ki: "Sen hukuksuzluk yapıyorsun, sen kanunsuzluk yapıyorsun, sen kanuna uymuyorsun, başına buyruk davranıyorsun; bu ülke böyle yönetilmez."

Başka bir şey... Şimdi, Cumhurbaşkanlığı en üst makam; ombudsman, başı sıkışan en son oraya gidecek. Eyvallah, daha önce öyleydi. Kimse gidebiliyor mu? E, gitmesin de gidemiyorlar. Ama Cumhurbaşkanlığı bütçesinin dışında bir de gizli hizmet giderleri var; Allah Allah! Ya, bir Cumhurbaşkanını gizli işlerle nasıl ilişkilendirirsiniz? Bu, bize hakaret, bu, ülkeye hakaret, Cumhurbaşkanına hakaret; böyle bir şey olmaz. Devletin yetkili kuralları var, Savunma Bakanlığı var, Genelkurmay var, diğer istihbarat teşkilatları var, eğer böyle bir şey yapılacaksa verirsin bütçeyi onlara, onlar onun gereğini yaparlar; Cumhurbaşkanlığını böyle şeylere alet etmeyin lütfen. Cumhurbaşkanlığı, saygınlığı olan, şeffaf bir yönetim anlayışının timsali olmalı. Böyle bir şey var mı? Vallahi yok, vallahi yok!

Başka neler yaşadık? Şimdi, bir madde ihdas ettiler 2018'de, o da Anayasa Mahkemesine takıldı. Ya, arkadaş, şimdi, siz bir kanun ihdas ediyorsunuz, bari bunun hukuka uygunluğunu araştırın. Çok iyi hukukçular var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bingöl, teşekkür ediyorum.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Bir dakikamı vermedin Başkan.

BAŞKAN - Efendim, bir dakikaları ilave etmeyeceğimi söyledim.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Vallahi, ben ona güvenerek konuşmamı hazırladım.

BAŞKAN - Biz şimdi konuştuk arkadaşlarla, bir...

TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Vallahi, ben ona güvenerek konuşma hazırladım.

BAŞKAN - Sayın Bingöl, teşekkür ediyorum.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Lütfen bana bir dakika daha...

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Selamlasın, selamlasın Sayın Başkanım.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Geçmiş hukukumuza sığınarak istiyorum.

BAŞKAN - Kuralımızı çiğnedik.

Buyurun.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Teşekkür ederim.

Bu ülkede bir bozuk düzen var, bu bozuk düzen çark tutmaz. Bozuk düzenin çarklarının arasında kim var? Tarladaki çiftçi, fabrikadaki işçi, eve hapsedilen emekli. Başka? Siftah etmeden dükkânını kapatan esnaf, kullandığı krediler nedeniyle iflas eden, batan tüccar ve geleceğini ülkesinde bulamayan, bu benim güzel ülkemde içi yanarak yurt dışına giden gençler var. Şimdi, işte bu bozuk düzenin çarkları arasında olan bu insanlar ayağa kalkmalı, ayağa kalkmalı; gün 31 Mart.

Ayağa kalkar, bu çarkı tarumar ederlerse Türkiye'ye huzur gelir, refah gelir, kardeşlik gelir, dayanışma gelir diyorum.

Saygılar sunuyorum.