GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:48
Tarih:27.12.2023

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada, bir bütçe görüşmeleri yaptık ve bütçe görüşmeleri tamamlandı. Bütçe görüşmelerinin son gününde Cumhurbaşkanı Yardımcısı bir konuşma yaparken şöyle bir cümle sarf etmişti: "Dünyanın her yerinde yolsuzluk var. Tabii ki Türkiye'de de yolsuzluk var ve Türkiye'deki yolsuzlukla da mücadele ediyoruz." ve ardından da şunu söylemişti: "Eğer Türkiye'de yolsuzluk çok büyük olmuş olsaydı, bu kadar büyük bir kalkınmamız olur muydu? Eğer Türkiye'de yolsuzluk çok büyük olmuş olsaydı, Türkiye, bu kadar büyür müydü? Türkiye'de yolsuzluk bu kadar büyük olsaydı, kişi başına düşen gayrisafi millî hasıla bu kadar yüksek olur muydu?" diye ifade kullandı. Öncelikle "dünya" kelimesini çıkarması gerekiyor. Dünya dediğimiz zaman oraya Afrika ülkeleri, Güney Amerika ülkeleri, Orta Asya ülkeleri hatta Uzak Doğu ülkelerinin bazıları da giriyorlar. Orada yerleşik demokrasiden bahsetmesi gerekiyordu, yerleşik demokrasiyle tanınan, maruf olan ülkeler demesi gerekiyordu. Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Avustralya, Avrupa Birliği ülkeleri, Japonya ifadesini kullanması gerekiyordu. Peki, bu yerleşik demokrasiyle yönetilen ülkelerde yolsuzluk var mı? "Var." dedi Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Olduğu zaman, var olduğu zaman tespit ettiklerinde ne yapıyorlar? Yargı veya medya veya zaman zaman sivil toplum kuruluşları, zaman zaman sistem de yakalıyor ve onlar hemen sisteme yakalanıyorlar. Daha önce burada söylemiştim, 5 euroluk bir çikolata alan Danimarkalı kadın bakana sistem ne dedi? "Yanlış kartla aldınız, devletin kartıyla aldınız." ve kadın hemen özür diledi, ardından da sabaha kalmadı, istifa etmişti. İtalya'da Temiz Eller operasyonu olmuştu hatırlarsanız eğer. Japonya'da bir bakan küçük bir yolsuzluğa karıştı ve istifa etti, hemen gerekçesiyle beraber özür diledi ve istifa etti.

Peki, gelelim Türkiye'ye. Suimisal emsal olur mu diye söyledim. Başka ülkelerde yolsuzluk var. "E, bizim ülkemizde de var ve bizim ülkemizde de çok ciddi şekilde yolsuzlukla mücadele ediyoruz." diyorlar. Peki, mücadele etseydiniz 17-25 Aralıkta o 3 bakanı Yüce Divana gönderelim dediğimiz zaman niye burada oy çokluğuyla "Hayır, gitmesinler." ifadesini kullandınız? Onların Yüce Divana gitmeleri gerekiyordu. Eğer hakikaten o işlere bulaşmamışlarsa buraya aklanarak gelip siyaset yapmaları gerekiyordu.

İkinci olarak, 17-25 Aralıkta bunu yapmadınız, ardından da Süleyman Soylu'yla ilgili Sedat Peker'in çok ciddi iddiaları oldu hatta çok kişiyle oldu; bırakın iddiaları da ifşaatları oldu bunlarla ilgili. Şunu yapabilirdi savcılar: Eğer Türkiye'de yargı bağımsız olsaydı, yargı objektif olsaydı ve yargı tarafsız olsaydı hemen hiç kimseye danışmadan çok hızlı bir şekilde devreye girerdi. Sedat Peker'in iddialarına, ifşaatlarına ve videolarına karşı hemen işlem yapar, o insanları ifadeye çağırırdı, Bakan da istifa ederdi. Daha önce söyledim ben, Cumhuriyet Halk Partisi döneminde, çok eski yıllarda, Güney Amerika'dan bir kahve alımında bir bakanın adı yolsuzluğa karıştı ve o bakan ne dedi, biliyor musunuz? "Ben istifa ediyorum." dedi. Sadece "İstifa ediyorum." demedi ve Yüce Divana gitmeyi kendisi istedi. Yüce Divana gitti; aklandı, geldi, tekrar bakan mı yaptılar? Hayır, bakan yapmadılar, başbakan yaptılar o kişiyi. Ben o zaman Süleyman Soylu'ya da seslendim: "Bak, istifa et." dedim ve "İstifa ettiğin gibi Yüce Divana git." dedim. "Dönersin belki seni Cumhurbaşkanı yapar bu millet." diyerek seslendim.

Değerli milletvekilleri, bakın, Amerika Birleşik Devletleri'nde biliyorsunuz Trump'ın evine girdiler, arama yaptılar, hatta Trump'ın bir şehirde, bir eyalette seçime girmesini yasakladı yargı. Ve Netanyahu'yla ilgili, şu an çok ciddi şekilde soykırım yapan Netanyahu'yla ilgili davalar vardı, "Filistin'e karşı operasyon yapıyoruz." diyerek şubata kadar ertelediler. Hemen geçenlerde yine aynı şekilde parlamentoları karar aldı, ne dedi? "Şubat ayından itibaren senin davan devam edecek." ifadesini kullandı.

Değerli milletvekilleri, Ruhsar Pekcan olayında dezenfektan aldığı belliydi ve bu şahıs hemen istifa etti. Eğer bu şahıs hakikaten başarılı bir bakansa niye istifa etti, devam etseydi görevine. Ne dedi Sayın Cumhurbaşkanı? "Muhalefet bu şahsı çok eleştiriyor, bu şahıs çok başarılıdır." Doğru, taltif ettiniz, o zaman devam etseydi görevine, etmedi. Bu sefer de yönetim kurulu üyesi yaptınız; bu da doğru değildi, çok yüksek bir maaşla yönetim kurulu üyesi yaptınız.

Zehra Taşkesenlioğlu meselesinde... Bir boşanma davasıdır, özel hayattır ama kocası -bugün bir rektör 100 bin lira- 100 bin lira, bugünün parasıyla, maaş alır. O günün parasıyla çok düşük... 40 bin lira, 30 bin lira civarında bir para alması gerekiyor. Peki, 4,5 milyon dolara bu şahıs bir yat alıyor. Peki, bu şahısla ilgili ben çağrıda bulundum, gel, mal varlığını açıkla dedim ve açıklamadı bu şahıs.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özdağ, lütfen tamamlayın.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Zehra Taşkesenlioğlu'na da seslendim.

Ve aynı zamanda şimdi, Fuat Oktay Bey'le de ilgili bir iddia var. Ben olduğuna inanmıyorum. Ben Türkiye'de Cumhurbaşkanı Yardımcılığı yapmış bir kişinin bu tür şeylerle ilgili zan altında bırakılmasını doğru bulmuyorum. Ne yapması lazım? Birinci derece akrabaları dâhil olmak üzere ve eşinin de birinci derece akrabaları dâhil olmak üzere mal varlığını açıklaması gerekiyor. Bunu açıklarsa eğer ve açıklar ve kamuoyunun huzuruna çıkarsa doğru bir iş yapmış olur değerli milletvekilleri.

Bakın, Türkiye'de yolsuzluk vardır ve bu yolsuzluk arşıâlâya çıkmıştır. Türkiye'de rüşvet vardır, Türkiye'de torpil vardır, Türkiye'de ihaleye fesat karıştırma vardır ve bunları yargıçlar söylemektedir. O zaman ne yapacağız? Burada yargıyı serbest bırakacağız, kalkıp savcıların elinden resen soruşturma hakkını almayacağız ancak savcılar resen soruşturma hakkını bir Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından izin alırsa yapabiliyor. Niye savcıları özgür bir şekilde bırakmıyorsunuz? Bir ülkenin geleceği neyle belli olur? Hukukuyla belli olur, ekonomisiyle belli olur, dış politikasıyla belli olur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özdağ, teşekkür ediyorum.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Bu üç şey de birbirlerini tamamlayan birleşik kaplar gibidir. O nedenle yolsuzluğa hayır diyorum. Yolsuzluğa karşı mücadele edip ezelden kınıyoruz.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.