| Konu: | Emperyalizm konusunda iktidar partisindeki gelişmelere, Öcalan'ın sağlık durumuyla ilgili soruya Sağlık Bakanlığının verdiği yanıta, hasta tutsaklara, cezaevinde olan 24'üncü Dönem Ağrı Milletvekili Halil Aksoy'a, Muş'ta 2 kız öğrencinin kendini asmasına, bunun altında yatan nedenlere ve bu intihar vakalarının araştırılması gerektiğine, Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde cuma hutbesini beğenmeyen kaymakamın imamı dövmesine ve Diyanet İşleri Başkanlığına, Kürt sorununa ve TÜİK'in hissedilen enflasyon açıklamasına ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 51 |
| Tarih: | 23.01.2024 |
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Değerli Genel Kurul; herkesi saygıyla selamlıyorum.
Hatırlayacaksınız, geçen hafta, burada 2 bakanın konuşmasını dinledik; emperyalizm üzerine bayağı hamaset yüklü konuşmalar yaptılar. Biraz sonra İsveç'in NATO'ya üyeliğini konuştuğumuzda, bakalım emperyalizm konusunda iktidar partisinde ne tür gelişmeler söz konusu oldu, onu hep birlikte izleyeceğiz.
Sayın milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonunda Sağlık Bakanlığı bütçesi görüşülürken Sağlık Bakanına Öcalan'ın sağlık durumunu sorduk; ailesi, avukatları ve yakınları, kamuoyu, Kürt kamuoyu bunu merak ediyor. Sayın Bakan orada yanıt vermedi, soru önergesiyle tekrarladık ve sonrasında bize verilen yanıt "Bakanlığımızın görev alanına girmemektedir." şeklinde. Şimdi, sağlık mevzusu Sağlık Bakanlığının görev alanına girmiyorsa ne giriyor? Gerçi, Bakanlığın sunumundan anladığımız şu ki inşaatlar giriyor, müteahhitler giriyor, hastane yapımı giriyor ama insanların sağlık durumu girmiyor. Öcalan'ın sağlık durumunu bu vesileyle bir kez daha Bakana soruyoruz.
Kaldı ki cezaevlerindeki hasta tutsaklar konusu biraz önce de grubumuz tarafından dile getirildi. Çok ağır durumda 651 hasta tutsak vardır, bunlarla acilen ilgilenilmesi gerekirken, bırakın ilgilenmeyi, cezaevlerinden hasta tutsakların vefat haberleri geliyor. En son, Abdullah Varışlı'nın Erzurum Oltu Hapishanesinde yaşamını yitirdiğini gördük.
Yine, çok iyi hatırlayacaksınız, 24'üncü Dönem Ağrı Milletvekilimiz Halil Aksoy cezaevinde, 77 yaşında ve ağır sağlık sorunları var. Kendisinin hastane sevki yapılmıyor, bir hücrede kalıyor, tek başına kalıyor ve sağlık sorunlarından dolayı temel ihtiyaçlarını bile karşılaması mümkün değil.
Değerli milletvekilleri, çok hazin bir olay yaşandı. Biliyorsunuz, Muş'ta 2 kız öğrenci kendisini astı. Evet, maalesef, 14 yaşındalar, 8'inci sınıftalar ve bir not bırakmışlar geriye, not böyle: "Okuldan bıktık, öğretmenlerden bıktık. Allah, LGS'nin de eğitim sisteminin de belasını versin." 14 yaşında 2 kız çocuğu intihar ederken bu notu bırakıyor; bu çok dramatik, çok ağır bir şey.
Bu arada, İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesinin Çocuk Hak İhlalleri Raporu'nda 2023 yılında 19 çocuğun şüpheli ölümü var. Bu intihar vakaları muhakkak araştırılmak zorunda ve bu çocuk ölümleriyle ilgili kapsamlı bir araştırmaya ihtiyaç var; bunu da buradan vurgulamak istiyorum.
Tabii, bu sorunların altında yatan en önemli nedenlerden biri, özellikle ana dilinde Kürtçe eğitimden, ana dilinde eğitimden, ana dilinde çoklu eğitimden yoksun kalmanın bir bedeli de işte karşımıza bu başarısızlık tablolarıyla çıkıyor. Özellikle Kürt çocuklarının ana dilinde eğitimden yoksun kalmaları, aslında, onların eğitim sisteminde, hele hele üst sınıflara gelince, hele hele LGS gibi sınavlara hazırlık dönemlerinde bu tür tabloların karşımıza çıkmasına neden oluyor. Dolayısıyla, biz, ana dilinde eğitim meselesinin ne denli önemli olduğuna vurgu yaparken aslında bunun sonuçlarının, sosyal sonuçlarının, bu tür dramatik sonuçlarının neler olacağını da hep dile getirdik.
Değerli milletvekilleri, gerçekten, komedi filmlerine, kara mizah filmlerine konu olacak bir şey yaşadık; bir kaymakam imam dövdü. Filmin başlığı belki de bu olabilir: "Kaymakamlar imamlara karşı" Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde Kaymakam hutbeyi dinlerken beğenmiyor, mikrofonu alıyor, imamı dövüyor. Şimdi mesele bu, bu mesele gerçekten bir kara mizah. İmamların bu hâle düşmesinin nedeni, aslında, arkasında yatan 12 Eylül faşizminin, cuntasının mantığıdır çünkü o tekçi mantık ve cuma hutbelerinin bu şekilde dizayn edilmesinin arkasında yatan şey 12 Eylül mantığıdır. Bu 12 Eylül mantığı Diyanet İşleri eliyle devam ediyor. Diyanet İşleri, aslında, bu ülkede tüm farklı inançların hizmetinde olması gerekirken mezhepçi bir anlayışla, belli bir inancın ve ırkçı, merkezci, vesayetçi bir otoriter rejimin âdeta hutbelerini yazıyor, yolluyor ve bunların da dinen okunmasını istiyor ki bu, tamamen, aslında dinî vecibelerin çerçevesinde düşünüldüğünde de çarpık bir anlayış olduğunu bize gösteriyor. Diyanet İşleri özerk olmak zorundadır, Diyanet İşleri bu çoğulcu toplumun farklı inançlarına saygı duyan bir yerden yaklaşmak zorundadır; toplumun beklentisi bu yöndedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Temelli.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bu beklenti karşılanmadığı sürece biz imamların dayak yemesini de duyarız, bir süre sonra bir bakarız, imamlar kaymakam dövüyor; dolayısıyla da bu sahneleri yaşamaya devam ederiz.
Tabii, burada temel mesele dönüp dolaşıp Kürt sorununa geliyor, esas sıkıntımız bu. Şimdi, biliyorsunuz, kaymakamların icraatları bitmek bilmiyor. Patnos Kaymakamlığı da 17 Ocakta "Qral û Travis" isimli Kürtçe tiyatro oyununu yasaklıyor. Biz burada Kültür ve Turizm Bakanına "Böyle vakalar var mı?" diye sorduk, Bakan "Asla, söz konusu değil, tiyatrolar oynanıyor hatta bizim bu konuda olumlu yaklaşımlarımız var, Kürtçe kitaplar da basıyoruz." dedi fakat kaymakamlar Bakandan bihaber. Dolayısıyla Kaymakam buradaki keyfî uygulamalarıyla bu Kürtçe oyunu yasaklıyor. Tabii, bu Kürtçe ana diline tahammülsüzlük, sanatına tahammülsüzlük devam ettiği sürece toplumsal barışın ne denli büyük bir tahribatla karşı karşıya olduğunu da hep beraber yaşıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Tamamlıyorum.
Bakın, uzaya astronot yolladık. 55 milyon dolar gibi devasa bir parayla yeni bir turizm yolu da açıldı herhâlde. "Bilimsel araştırma" deniliyor da burada ne gibi bir bilimsel araştırma yapılacak gerçekten kestiremiyoruz fakat kapıyı çaldığında onu bir Kürt astronot karşıladı. O "Merhaba, nasılsın?", o astronot da ona "..."(*) diyemedi. Ne dediler birbirlerine biliyor musunuz? "..."(*) Dolayısıyla, işte, bizim ızdırabımız bu. Bir arada yaşıyoruz, birbirimizin diline tahammül edemediğimiz için emperyalistlerin dilleriyle uzayda konuşuyoruz, birçok yerde böyle konuşmaya da devam ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, son olarak, TÜİK bir açıklama yaptı "hissedilen enflasyon" diye bir şey -evet, bir hissedilme durumu var enflasyonun- dedi ki: "Hissedilen enflasyon yüzde 130."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Tamamlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Kendilerinin, TÜİK'in açıkladığı rakam yüzde 64,7 fakat hissedileni yüzde 130'muş; aslında ENAG'ın açıkladığı rakam da yüzde 130. Bu hissedilme hissedilmeme işinde bir gariplik var. Enflasyonu doğru ölçmeyen, çarpıtan, manipüle eden bir anlayışın başka bir yerden kendini tarif etmesi, bir yerde de kendini teşhir etmesidir bu. Tabii, burada TÜİK'i anlıyoruz "hissedilen" derken aslında emekçilerin, emeklilerin, vatandaşın hissettiği enflasyonu açıklıyor, resmî olarak açıkladığı enflasyon da büyük olasılıkla sermayenin, zenginlerin enflasyonudur; bu aradaki fark da aslında toplumdaki gelir dağılımının, servet dağılımının ne denli bozuk olduğunu, toplumdaki uçurumların ne hâle geldiğini bize göstermiş oluyor.
Teşekkür ederim.