GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Kuzey Atlantik Antlaşmasına İsveç Krallığının Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:51
Tarih:23.01.2024

AK PARTİ GRUBU ADINA ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin NATO'daki konumunu dikkate aldığımızda İsveç'in üyelik müzakerelerini stratejik bir süreç yönetimi olarak adlandırmak son derece doğru olacaktır. Türkiye, hiç şüphe yok ki NATO'nun en stratejik üyelerinin başında gelir. Türkiye ile NATO arasındaki iş birliğine baktığımızda yalnızca uluslararası bir ittifakın üyesi olmaktan çok daha fazlasını görürüz. 1949 yılında kurulan NATO'ya çok kısa bir süre sonra, 1952 yılında üye olarak en köklü üyelerden biri olan ülkemiz bugün bölgesel ve küresel barışın teminatı konumunda. Başta terörle mücadele olmak üzere NATO'ya yeni bir güvenlik perspektifi katan yine Türkiye olmuştur. Sınır güvenliği, eğitim, lojistik, istihbarat gibi çok önemli konulardaki stratejik birikime sahip olan, yine NATO'nun üyesi Türkiye olmuştur.

NATO'nun temel prensibi olan kolektif savunma ve güvenlik taahhüdünün teminatı, değerli arkadaşlar, yine Türkiye'dir. Türkiye'mizin -NATO için böylesine kritik bir öneme sahip iken- bu stratejik süreçte kendi yolunu, stratejisini, ülkemizin menfaatlerini her şartta ve her ortamda en üst düzeyde takip etmesi herhâlde işin tabiatı gereğiydi. İşte biz de bunu yaptık ve süreç böylece yürüdü.

İsveç'in NATO'ya üyeliği konusu akşamdan sabaha elbette gelişen bir konu değildi değerli arkadaşlar; Mayıs 2022'de İsveç ve Finlandiya'nın birlikte NATO üyeliğine başvurmasıyla başlayan süreç, ülkemizin -altını çize çize- müttefikliğin terörün her türlüsüyle bağını koparmaktan geçtiğini ifade etmesiyle şekillendi. Türkiye, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde, İsveç ve Finlandiya'nın terörizme bakışlarında ve bu belayla mücadelede somut değişiklikler yapması gerektiğini defaatle ifade etti.

Değerli arkadaşlar, hain terör örgütü PKK'nın yapılanmasında, nordik coğrafyasında rahat bir yayılma alanı bulduğunu esefle hatırlıyoruz. Finansman başta olmak üzere, teröristlerin faaliyetlerini serbestçe sürdürebildiği bir Finlandiya'nın ve İsveç'in NATO çatısı altında müttefikimiz olmasını elbette kabul edemezdik. Nitekim, Madrid Zirvesi'nde kurulan üçlü Daimî Ortak Mekanizma'nın bir çıktısı olan Üçlü Muhtıra'da da bunu vurguladık ve süreci çok yakinen takip ettik; süreci aslında bir anlamda yönettik, yönlendirdik. Finlandiya'nın teröre karşı duruşundaki samimi adımları sonucunda NATO'ya üyeliğini kabul ettik hepimizin bildiği gibi ancak İsveç'in süreç konusunda tutumunu ciddi anlamda bir süreç yönetimine evrilmeye ve gelişmelere tabi tuttuk. Bugün görüyoruz ki Sayın Cumhurbaşkanımızın her diplomatik zeminde tekrarladığı terörizmle etkin ve kararlı mücadele ihtiyacı, İsveç'in de hayrına şekillenmiş durumda; İsveç'te hem Hükûmet hem kamuoyu, terörle mücadelede eski yaklaşımlarını sorgulayarak yeni bir pozisyona evrilmiş durumda, İsveçli yetkililer, ülkelerinin, dünyada ülkemizden sonra 1984 yılında PKK'yı terör örgütü olarak tanıyan ilk ülke olduğunu dile getirmeye başladılar. Aslında şöyle bir hatırlayalım değerli arkadaşlar -burada, değerli hatipler farklı şekilde görüşlerini dile getirmeye çalıştılar- başından beri istikrarla bu konunun ülkemiz tarafından bir diplomasi ustalığıyla yönetildiğini hep birlikte şunları hatırlayarak göreceğiz: Biz süreçte, başında ne istemişiz değerli arkadaşlar? Başta, hain terör örgütü PKK ve onun uzantıları olmak üzere terörün her türlüsüne destek verilmemeliydi; terörizmle angaje olunmaması, terörizmle mücadele için gereken hukuki düzenlemelerin hayata geçirilmesi, fikir özgürlüğü kisvesi altında 2 milyarı aşan Müslüman'ın kutsal değerlerine saygısızlığın kesinlikle kabul edilmemesi ve buna ilişkin hem hukuki hem de uygulamada tedbirler alınması... Peki, İsveç bu taleplerimiz karşısında nasıl bir tutum aldı, bu duruma ya da bugünkü kabule nasıl geldik? Yeni terörizmle mücadele yasası Üçlü Muhtıra'nın hemen ardından yürürlüğe girdi.

Değerli arkadaşlar, anayasa değişikliğinden bahsediyorum; bir ülkenin bir ittifaka üye olması için ülkemiz tarafından yapılan talep üzerine yaptığı anayasa değişikliğinden bahsediyorum. Anayasada terörizmin yayılmasını engellemek üzere, terör örgütüyle angajmana girilmesi ve terör örgütüne destek verilmesi hâlinde örgütlenme özgürlüğünün sınırlandırılmasına imkân sağlayan değişiklikler yapıldı. Anayasa değişikliği sonrasında güncellenen terörizmle mücadele yasasıyla birlikte terör örgütüne katılım ilk defa suç hâline getirildi. Terör örgütlerine finansman sağlamak için kurulan birtakım kuruluşların banka hesapları kapatıldı, yeni hesaplar açılmasına müsaade edilmedi ve bunlar faaliyetlerine son vermek zorunda kaldılar. Ülkemizle eş güdümü ve iş birliğini teminen bir irtibat savcısı atandı. İsveç'te ilk kez bir kişi PKK'ya finansman sağlama suçuyla hapis cezasına mahkûm edildi ve PKK'yla iltisaklı olduğu anlaşılan kişilerin ülkeye girişlerinin engelleneceği beyan edildi. İşte, değerli arkadaşlar, İsveç, bu adımları attıkça aslında terörizm belasının kendi ülkeleri için de bir kanser olduğunu her defasında fark etti ve bu kanserli hücrelerden hem kendilerini hem de gireceği ittifakın tüm üyelerini korumak ve kollamak gibi bir görevleri olduğunu da gayet iyi hatırlayıp bunun gereklerini yerine getirdi.

Değerli arkadaşlar, bugün sadece ülkelerin birbirine saldırıları değil, aynı zamanda terörizm faaliyetleri de NATO'ya bir tehdit niteliğindedir. İşte, bu kapsamda Sayın Cumhurbaşkanımızın girişimiyle NATO'nun tarihinde ilk kez Terörle Mücadele Özel Koordinatörlüğü pozisyonu tesis edilmiş ve buna ilişkin bir koordinatör atanmıştır. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg bunu şu sözleriyle ifade etmiştir: "Türkiye'nin yönlendirmesiyle tarihimizde ilk kez özel koordinatör atayacağım için ben de mutluluk duyuyorum. Terörle Mücadele Özel Koordinatörü terörle mücadele çabalarımızı güçlendirecektir." İşte, bütün bunlar Türkiye'nin vakur ve ne yaptığını bilen diplomatik hamleleriyle birer kazanım hâline gelmiştir. Değerli arkadaşlar, Türkiye, bu adımlarıyla NATO'ya yeni ve kapsamlı bir perspektif katmıştır. NATO'nun misyon ve çalışma alanlarında terörle mücadele konusu da ana konuların başında yer almıştır. Bizim duruşumuz hep istikrar olmuştur, terörle mücadele olmuştur, amansız mücadele olmuştur, küresel barışı ve istikrarı temin etme yolunda politika geliştirmek ve bunu takip etmek olmuştur.

Değerli arkadaşlar, işte, bu çerçevede bazı kesimlerin bu süreci baltalamaya çalışmasına rağmen bu süreci kararlılıkla ve ısrarla Türkiye olarak sürdürmeye devam edeceğiz, takip etmeye devam edeceğiz, bundan bir an bile hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bölgemizde ve dünyada kalıcı barışın tesisi için bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kararlılıkla mücadele etmeye devam edeceğiz çünkü dönem, artık Türkiye'nin uluslararası ilişkilerde oyun kurucu olduğu dönem; çünkü dönem, artık stratejik hamlelerimizle dengeleri değiştirebildiğimiz dönem; çünkü dönem, Türkiye'nin masada ve sahada ustalıkla planladığı ve icra ettiği hamlelerin sonuçlarının alındığı dönem.

Değerli arkadaşlar, işte, Türkiye'nin İsveç'in NATO üyeliği sürecindeki adımları da her safhası iyi planlanmış, iyi tasarlanmış, ustalıkla hayata geçirilmiş ve sonuçları garanti edilmiş, alınmış bir süreçtir; bu süreci diplomasi ustalığıyla yönetmiştir ülkemiz.

Savaşın değil barışın hüküm sürdüğü bir dünyayı tesis etmek için, müttefiklik sorumluluğu anlayışı içerisinde iş birliği ve eş güdümü önceleyen bir NATO yapısı içerisinde Türkiye olarak katkılarımızı vermeye devam edeceğiz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)