GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:52
Tarih:24.01.2024

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir mali yasa teklifi görüşmesinde daha Genel Kurul çalışıyor, tüm milletimiz de bizi heyecanla izliyor. Aziz milletimizi ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bu yasanın görüşülmesinin 24 Ocak tarihine denk getirilmesi tesadüf müdür bilmiyorum ama ülkemizi darboğaza, borç sarmalına sokan bir tarihin yıl dönümünde, 80'lerden kalma bu yasa teklifinin görüşülmesi de tesadüf olmasa gerek. Bugün çalışanlarla ilgili düzenleme konuşuluyor. Tabii, içinde "fon" kelimesi geçen bir cümle gündeme gelince sicil fevkalade bozuk olduğu için ürkütüyor. Burada yine belirtmemiz gerekir ki her geçen gün literatüre yeni kelimeler kazandırılıyor. Mesela "çökme" dediğimizde eskiden yağın çökmesini anlardık, bu dönemde başka kelimeler anlıyoruz. "Nas" kelimesini eskiden kutsal bir metin olarak anlardık, şimdi siyasi istismar konusu olarak görüyoruz. Bugün de hava durumu, hava bülteni sunar gibi "hissedilen enflasyon" diye bir şey duymaya başladık, korkarım bundan sonra çok daha değişik kelimeler duyacağız. Artık rakamlar değil "hissedilen" diye TÜİK'in açıklamasının dışında başka rakamlar da karşımıza gelecek.

Değerli milletvekilleri, maddelerin geneli üzerine konuşuyoruz. Şöyle bir göz attığımızda elbette doğru, yararlı şeyler var ama ne hikmetse bu iktidar tarafından, bize şöyle gönül huzuruyla "Allah razı olsun sizden, ne güzel yapmışsınız." diyecek bir yasa maalesef gelmiyor. Neyi getirirlerse bakıyorsunuz, arada bir şeyler karışmış, ne olduğu bir türlü anlaşılmıyor. Mesela, maddeler içerisinde Sayın Cumhurbaşkanına yetki verilmesi var. Yani güler misin, ağlar mısın; şaka mı yapılıyor, dalga mı geçiliyor anlayamıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız zaten son, Anayasa'dan aldığı yetkiyle, daha ötesi KHK'lerle zaten istediği her yasayı çıkarıyor ama herhâlde bütünlük tamamlansın diye madde konulmuş olabilir.

Denetleme yetkisine ilişkin bir düzenleme yapılmış, güzel ama şunu ifade edeyim ki bu millet bizden çözüm bekliyor.

Değerli milletvekilleri, şu anda emekli "Acaba dişe dokunur bir zam yapılacak mı?" diye bekliyor. 7 bin lira 10 bin liraya çıkarılıyor, asgari ücretin bile çok çok altında bir rakama. Bugün, çalışanlar "Acaba bu yasayla ek kaynak oluşturulup da gelirimizde bir düzenleme yapılacak mı?" diye bekliyor, heyhat. Yine, bugün, işsizler ordusu "Acaba iş alanı oluşturulacak mı, buna yönelik bir tedbir, kaynak var mı?" Bunların hiçbirisi yok. Burada sadece formalitenin gerçekleşmesi var.

Değerli milletvekilleri, mali hususlarda ilgilenenler çok daha iyi bilecektir ki Bakanlık sürekli tebliğ yayınlar. Şu maddelerin içerisine getirilen bilgilerin, malumatın, talep edilen işlerin tümü inanın ki sadece tebliğle çözülecek şeyler. Zaten Bakanlık her ay hiç kimseye sormadan, istediği gibi tebliğ yayınlıyor. Bu maddeler aslında tebliğle çözülecek şeyler ama millete "İş yapıyor." görüntüsü verebilmek için burada bir fon, İşsizlik Fonu, emekli bilmem neyi maalesef getirilmiş. Burada yine şunu belirteyim ki: Bazı konuşmacılar işverene destek olduğunu söylediler. Keşke öyle olsa, inanın, böyle bir durum da yok. Bugün asgari ücretli, en düşük maaşlı çalıştıran bir adam, her ay sadece 6.500 lira sigorta primi olarak yatırıyor yani işçi payı, efendim, kamu payı diye bir şey yok, hepsini işveren ödüyor. Dolayısıyla da burada 500 liralık katkının 700 liraya çıkarılması da yine alay etmektir. Enflasyonun yüzde 200, yüzde 300 olduğunu biliyorsunuz; 500 liralık bir rakam 700 liraya çıkmış, bunu da burada karşımıza getirmişler.

Değerli milletvekilleri, bu arada yine belirteyim ki bu İşsizlik Fonu kutsal bir emanettir, işçinin alın teridir, işçi kamuya güvenerek o miktar paranın bir yerde beklemesine rıza göstermiştir. Bu, başka alanlardaki yolsuzluğa, ihale komisyonlarına filan da benzemez; bu, düpedüz işçinin hakkıdır, bu açıdan da bunun aynen yerinde kullanılması gerekir.

Değerli milletvekilleri, şu anda çalışanlarla ilgili en önemli sorunlardan biri tazminat sorunudur. Esasen, gönül isterdi ki bu maddenin içerisine çalışanların tazminat problemi eklensin. Kamu çalışanı emekli olduktan sonra hesabına yatırılan devlet güvencesindeki tazminatını alıyor ama özel sektörde durum böyle değil. Özellikle de firmalar, işletmeler büyüdükçe binlerce çalışanı olan bir firmanın yirmi yıldır, otuz yıldır çalışanı olduğunu düşündüğünüzde, milyonlarca dolar tazminat borcu var ve bu tazminat durumu işvereni zor duruma getirdiği gibi çalışanı da işverene mahkûm ediyor. Bir çalışan dokuz yıl süreyle bir iş yerinde çalışmış ise kendi isteğiyle ayrılırsa bir kuruş tazminat alamıyor; tazminatı yandığı bir tarafa, bu çalışan İşsizlik Fonu'ndan da pay alamıyor. Bu İşsizlik Fonu aslında kasko gibi, sigorta gibi düşünülmesi gereken bir durumdur. Çalışan iş yerinden her ne sebeple ayrılırsa ayrılsın, mutlak surette maaş alabilmelidir. Şimdi, burada beyefendiler çok büyük bir lütufta bulunmuşlar, bugüne kadar daha fazla süre prim yatırılması gerektiği hâlde bu rakam düşürülmüş.

Değerli milletvekilleri, dört yüz elli gün, bir buçuk yıl bir iş yerinde çalışacaksın, ondan sonra seni kapı önüne koymuşlarsa ancak tazminat alabileceksin, bu Fon'dan maaş alabileceksin. Peki, bir adam dört yüz kırk gün çalıştı, bir yıldan fazla bir süreyle çalıştı, bu devlete sigorta primi yatırdı, kapı önüne konduğu takdirde bir kuruş para alamıyor. Onun için önerim, iktidar milletvekillerine önerim, bu teklifi biz getirsek eminim ki yüzde 1 milyon yine reddedeceksiniz ama ne olur, Allah rızası için bu teklifi siz getirin, deyin ki: Çalışan bir adam, ne kadar süreyle iş yerinde çalışmış olursa olsun, bunu hiç olmazsa üç ay gibi bir rakamla kısıtlayalım. Üç ay çalışan bir adam hiç olmazsa üç ay bu Fon'dan para alabilsin ama dört yüz elli gün bir adam bir iş yerinde çalışmışsa zaten orada kalıcı olarak çalışmaya devam eder. Burada esasen gözden kaybolan taraf şu: Eleman iş yerinde çalışıyor, işverenden şikâyetçi; maaşını alamıyor, mobbing uygulanıyor. Eğer "İşten çıkıyorum." dese bir kuruş tazminat alamıyor, "İşten ayrılıyorum." dese İşsizlik Fonu'ndan yararlanamıyor. Onun için de kendi isteğiyle çıksa dahi mutlaka bu Fon'dan yararlanması gerekir değerli milletvekilleri.

Burada şunu ifade edeyim ki esasen çözülmesi gereken husus rantiyecilere, faizcilere aktardığınız rakam. Bütçeyi daha yeni görüştük, bütçede en büyük gider faize; bütçede 1 trilyon 256 milyar faize gidiyor; 2.5 trilyon da açık var. Siz burada, bu açığı kapatmadığınız sürece, yeni kaynaklar oluşturmadığınız sürece, faize giden hortumları kesmediğiniz sürece sadece "üç şeritli yol" ile "Uzaya adam gönderiyoruz." dersiniz, anca milletin aklıyla dalga geçersiniz.

Bu açıdan, burada, işsizlik sorununa nasıl çözüm bulunacak, çalışanlar daha insani şartlarda nasıl çalışacak, özellikle mülakat nasıl kaldırılacak, atama bekleyen on binlerce gencimizin problemi nasıl çözülecek, işsizlik sorunu nasıl ortadan kalkacak; bunlara çözüm bulmanız lazım ama karşımıza getirdiğiniz şeyler milletin büyük umutla beklediği bir dönemde "Denetlemeyi kim yapsın? Vergilendirmenin süresi ne kadar daha olsun?" gibi tamamen ayrıntıda boğulan, hiçbir işe yaramayan yasadan ibaret.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bu açıdan, buradaki hususların yeniden gözden geçirilmesi gerekir. İşsizlik Fonu çok önemli bir fondur ama bundan yararlanmayı kısıtlamak değil, aksine ne kadar daha çok, geniş kitleye yayılırsa o kadar faydalıdır bilinciyle hareket edilmesi gerekir. Evet, dört yüz elli güne indirilmesi daha kötüye göre iyi görünebilir ama bu asla kabul edilemez. İşsizlik Fonu'ndan maaş alan bir kimse 7 ile 14 bin lira arasında bir maaş alacaktır ki bu da asla insani bir ücret değildir. Bütün kamu kurumlarının katılımıyla oluşturulan asgari ücret aslında açlık sınırıdır, hiçbir maaş ne emeklinin ne İşsizlik Fonu'ndan alan hiç kimsenin maaşı asgari ücretten daha az olamaz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)