Konu: | İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 53 |
Tarih: | 25.01.2024 |
UĞUR POYRAZ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Amerikalı hukukçu Roscoe Pound "Hukuk sabit kalmadan stabil kalabilmelidir." diyor yani yasama olarak bizler, toplumun değişen ihtiyaçlarını karşılayacak kanunları yaparken birlikte yaşamın, ortak iradenin ön koşulu olan tutarlı ve öngörülebilir bir hukuk düzenini sağlamalı ve sürdürmeliyiz.
Önümüzdeki torba kanun ve içeriğine gelince, tüm uyarılarımıza rağmen, adalet yoksunluğu sadece yargıda değil, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle işlevsizleşen yasamada, tüm kurumları erozyona uğramış yürütmede de asli unsur hâline geldi. Emeklilik nedir? Devlet ile vatandaş arasında iki tarafa da sorumluluk yükleyen bir sözleşme. Vatandaş, çalışırken maaşının bir kısmını devlete emanet edecek; devlet de emeklilikte vatandaşını koruyup kollayacak, onu muhtaç etmeyecek. Şartları kesin olan bu sözleşmenin içeriği ve kapsamı da kanunla düzenlenerek güvence altında. Emeklilik, sadece ülkemizde değil, dünyada da toplumların en hassas olduğu konuların başında. Emeklilerimiz bu sözleşmeye güvenerek yine devletçe tespit edilen meblağları kudret ve şefkatine iman ettikleri devletimize yıllarca emanet ettiler ama gel gör ki devriiktidarınızda açlık ve yoksullukla boğuşuyorlar. Emeklilik kazanılmış hak liken lütuf gibi muamele edilmesi yıllarca ülkesine hizmet etmiş, üretime katılmış emeklilere açıkça hakarettir. Avrupa'nın, Amerika'nın emeklileri ikinci baharlarında tatil beldelerimizde keyif sürerken bizim emeklilerimiz evin yakıtını, elektriğini hesaplıyor, evlatlarından utanarak yardım istiyor, ilaç bulamıyor, hastanede sıra kovalıyor, torunlarına harçlık veremiyor.
Büyük devlet olmak vatandaşa verilen değerle ölçülür, tank, tüfek, saray, konvoy, bunlar listenin sonunda; vatandaşın itibarı yoksa "devletin itibarı" dediğiniz şey sadece kendini kandırmaktır. Devletimiz ve devletlilerimizin kendilerine hak gördükleri ile vatandaşa reva gördükleri ortadayken bu tezadın muhasebesini milletimizin vicdanına ve tarihin adaletine bırakıyorum. Sayın Cumhurbaşkanı "Enflasyonla mücadelede milletimizden yardım bekliyoruz." dedi. Sayın Maliye Bakanı, artık toplantılara kâğıt bile koydurmadığı ve defterleri son sayfasına kadar kullandığından bahsetti ama yazlık saray, kışlık köşk, lüks, israf, şatafat, yolsuzluk, hukuksuzluk gırla gidiyor. Yani ele talkını verenler salkımı sapıyla yutuyor maşallah.
Üç yıldır cephede dövüşen, topraklarının yarısı savaş meydanı olan Ukrayna'da enflasyon yüzde 5, bizde resmî rakamlara göre yüzde 65, reelde ise 2-3 katı. Kıtlıkta mıyız, savaşta mıyız, bu ne hâldir? "Ayda 11.000 lirayla geçin." dediğiniz emekliler, beşte 1'i işsiz gençler, hayat pahalılığı altında ezilen çalışanlar, enflasyonla mücadele hususunda iktidara hangi konuda yardım edecek? Altı yıldır ekonomistler, akademisyenler, bizler "Ülkede ekonomik kriz derinleşiyor." diye bas bas bağırırken bu hususta krizi reddettiniz, seçim ekonomisi kapaklarını açtınız, ülkeyi enflasyon, kur, faiz girdabına soktunuz.
Şekeri bitince atılan sakız gibi Merkez Bankası Başkanı değiştirip ekonomide düşmana güven, vatandaşa korku veren hastalıklı öz güveninizle, enflasyonu abaküsle hesaplayan TÜİK'in tetikçiliğinde yarattığınız bu felakete rağmen seçmen sizi iktidar yapmayı tercih etti, daha ne yardımı istiyorsunuz? Bunlar seçim meydanlarındaki taahhütleriniz arasında değil miydi? Seçmenden oy isterken ekonomiye dair planınız, vizyonunuz, programınız, öngörünüz yok muydu? Yardımdan kastınızı şöyle mi anlamalıyız? Beslenmeyelim, barınmayalım, dertlenmeyelim, konuşmayalım, sadece güvenliğimizden kaygılanalım, ülkemizi yıkmaktan başka derdi olmayan dış güçlere beraberce sövüp hukuktan, adaletten, demokrasiden muaf iktidarınıza duacı olalım. Maarif Vekili Emrullah Efendi demiş ya "Ne güzel idare ederdim maarifi şu mektepler olmasa." Siz de aslında ne güzel idare edeceksiniz ekonomiyi bir de şu gariban vatandaş, şu hukuk denen ayak bağı olmasa.
Emeklilere verilen söz yerine getirilmek zorunda. Bu bir opsiyon değil, mükellefiyet. Emekli, otuz kırk yıl çalıştı, sözünü tuttu; devlete primini ödedi, sözünü tuttu; böyle bir iktidar tarafından hayattan da emekli edilmek için değil, kalan hayatını insanca yaşamak için sözünü tuttu. Şimdi sözünü tutma sırası devlet adına bu Mecliste.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)