| Konu: | AKP'nin 1999 depreminden gerekli dersleri çıkarmadığına, Maraş depremlerine ilişkin parti kurullarınca hazırlanmış bir rapor olduğuna, depremin yıl dönümünde Cumhurbaşkanının ve Bakan Mehmet Özhaseki'nin söylediklerine, deprem bölgesinde teslim edilen 7 bin konuta, 7 Şubat Cizre bodrum katliamının yıl dönümüne, deprem bölgesinde kaybedilmiş çocuklar ile MESEM kapsamında çalıştırılan çocuklara ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 57 |
| Tarih: | 07.02.2024 |
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
"Sesimi duyan var mı?" 1999 İstanbul depreminden 2023 Maraş ve Pazarcık depremine kadar her depremde biz bu sesi duyduk, bu yirmi beş yılın yirmi iki yılı iktidarda olan AKP duymadı; duysaydı İstanbul depreminden gerekli dersleri çıkartır, önlemler alır ve biz Maraş ve Pazarcık deprem felaketini yaşamazdık. "Asrın depremi" diyerek "Aslında bu felakete karşı hiçbir şey yapılamazdı." üzerinden bir söylemi kabul etmiyoruz. Dün, Hatay'da -grup toplantımızı orada yaptık- insanlar sokakta haykırıyordu "Unutmayacağız, affetmeyeceğiz, helalleşmeyeceğiz." diye. Evet, unutulması mümkün değil, affedilmesi mümkün değil ve bunun müsebbiplerinden mutlaka hesap sorulmalı.
Maraş ve Pazarcık depremine ilişkin partimiz kurullarınca hazırlanmış bir rapor var. Bu rapor özellikle birçok boyutuyla deprem felaketini ele aldı ama şunu da gördük ki bu rapor çalışmalarında, bu çalışma sürecinde merkezîleşmiş bir iktidarın nasıl felaketlere yol açabileceğini tespit ettik. Evet, vesayetçi, merkeziyetçi anlayışın yerel yönetimlere kayyum ataması aslında bir yerde bir zihniyeti de ortaya koyuyor. Bakın, Diyarbakır'da deprem oldu, Diyarbakır depreminde Belediyenin yıkılan evlere olan mesafesi 1 kilometre bile değildi, o 1 kilometreyi üç günde katedemedi o Belediye. Neden? Çünkü orada kayyum vardı. Dolayısıyla da bu söylediğimiz, aslında, Cumhurbaşkanının ifadeleriyle ne kadar haklı olduğumuzu gösterecek bir yere bugün gelmiş durumda. Cumhurbaşkanı ne diyor? Eğer Hatay bizde olsaydı yani merkeze bağlı olsaydı, yani bizim vesayetçi anlayışımızla yönetilseydi biz oraya yardım gönderirdik; Hatay bizde değil, o yüzden de yardım gitmedi. Yani o insanların "Sesimi duyan var mı?" çığlığına yanıt verilemedi. O insanlar o yığınların altında, o molozların altında can verirken hâlâ seçim hesabı yapanlar bugün İstanbul'a dönemin Bakanını atayarak depremle İstanbul'u tehdit etmeye devam ediyorlar. Zihniyet budur, ayrımcılıktır. Bu ayrımcılık bu ülkeyi içinden çıkılmaz bir yere sürükledi, bütün toplumsal barışı dinamitlediği gibi bugün karşı karşıya olduğumuz şey, artık vicdanlarla izah edilemeyecek bir tabloyu karşımıza çıkarıyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada kalmıyor, burada bitmiyor bu ayırımcılık. Örneğin Sayın Özhaseki çıkıyor, diyor ki: "Bir evi ziyaret ettim, ev yıkılmış ama onlara villa yaptık." Villa dedikleri de bir köy evi. Gerçi villa yaptığı yerleri de kimlere villa yaptıklarını da biliyoruz. Orada bile ayrımcılığa gitmişler, bunun raporları var. Yani insanlara şunu söylüyor: "Ölen ölsün, biz kalan sağlara bakarız, o sağlar da bizdense onlara ev yaparız." Durum bu kadar vahim. Bunun tablosu da var. 75 bin konutu bir yılda teslim edeceklerdi, 7 bin konut teslim etmişler. Bu 7 bin konutun dağılımı bile bu ayırımcılığı aslında teşhir ediyor. Bu 7 bin konutun yüzde 36'sı "bizden" dedikleri belediye başkanının yönettiği Antep kentinedir, yüzde 4'ü "bizden" demedikleri Hatay'adır. Dolayısıyla, bu her şeyiyle aslında iktidarın zihniyetinin nasıl yıkımlar yarattığını bize kanıtlıyor.
Evet, bu yıkımlara alışığız, bu yıkımlar sadece depremle olmuyor. Bugün 7 Şubat, Cizre'de bodrum katliamlarının yıl dönümü. 14 Aralık 2015'te Cizre'de Şırnak Valiliği tarafından verilen hukuk dışı sokağa çıkma yasağı kararı büyük bir katliama neden oldu. Bugün yani 7 Şubatta 177 sivil yurttaş sığındıkları bodrumlarda yakılarak katledildi. Evet, bunların 41'i çocuktu, 22'si, kadındı, ölenlerin 79'unun kimliği hâlâ tespit edilemedi, öyle bir yakmışlardı ki kimlikleri bile tespit edilemez hâldeydi. İnsan Hakları Derneği ve sivil toplum kuruluşları bunu tespit etti, bunu yargıya taşımaya çalıştı ama bu vahşice katliamdan dolayı kimse hesap vermedi, kimse yargının önüne çıkartılmadı. 177 kişiden bahsediyoruz. Dolayısıyla bu 177 kişinin katliamından dolayı hâlâ yargı bu konuda bir adım atmış değil, hâlâ bu konuda herhangi bir kişi yargılanmış değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Temelli.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Evet, depremle ilgili konuşurken de bu 7 Şubat Cizre bodrum katliamıyla ilgili konuşurken de çocuklara özel vurgu yapıyoruz fakat çocuklara karşı yürütülen siyaset aslında çocukları yok sayan, çocuk haklarını yok sayan bir anlayışa sahip. Bunu deprem bölgesinde kaybedilmiş çocuklar konusunda çok net gördük; baktığımız zaman, bu bölgede yapılmış çalışmada 168 çocuk için arama ilanı var, dönemin Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı "Hiçbir çocuk kaybolmamıştır." diyor.
Son olarak yine, Deprem Mağdurları ve Kayıp Yakınlarıyla Dayanışma Derneği 38'i çocuk olmak üzere, 145 kişinin akıbetini sordu; yine bir yanıt yok. Dün, yine deprem bölgesinde bu konuda çok fazla sayıda kayıplarla ilgili talep geldi. Bu kayıplar konusunun bir an önce araştırılması lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Temelli.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Çok sayıda çocuk kaybının olduğu konusu ciddi bir durumdur, bunu ciddiyetle ele almak gerekiyor, çocukların akıbetini araştırmak gerekiyor. Bunu yapmayan iktidarın bugün çocuklara reva gördüğü zulümlerden bir tanesi de MESEM, bildiğiniz gibi, Mesleki Eğitim Merkezleri. Mesleki Eğitim Merkezlerinde çalışmak zorunda kalan çocuklar, maalesef, yaşamlarını kapitalizmin o kirli çarklarında yitirmeye devam ediyorlar. 4+4 eğitim sisteminin yaratmış olduğu ciddi bir soruna şimdi MESEM de eklenmiştir. Bugün partimizin Çocuk Komisyonu, Emek Komisyonu ve Eğitim Politikaları Komisyonu ortak bir açıklamayı Millî Eğitim Bakanlığı önünde gerçekleştirdiler, bu konuya bir kez daha dikkat çektiler. Evet, çocuklara yönelik bu yaklaşımı, bu siyaseti kabul etmiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Tamamlıyorum.
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Temelli.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Çocuklarımızın yeri okuldur; eşit, nitelikli, ulaşılabilir, kamusal, ana dilinde eğitim hakkının sağlandığı bir eğitim sisteminin içinde yer alması gereken çocuklarımız maalesef atölyelerde çırak olarak sömürülmekte; sadece sömürülmekle kalmıyorlar, hayatlarını da kaybediyorlar. Çocuklarımıza sahip çıkalım, depremde kaybolan çocuklarımızı bulalım, MESEM'lere son vererek çocuklarımızın eğitim hakkını sağlayalım.
Ve Cizre'de katledilen 177 kişinin hesabını da sormaya devam edeceğimizi belirterek teşekkür ediyorum.