Konu: | Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 61 |
Tarih: | 15.02.2024 |
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün sağlıkla ilgili bir yasa görüşüyoruz. Görüldüğü kadarıyla bazı düzenlemeler yapılmış, 3'üncü maddede ise ebelerin görevine dair, görevinin tanımlanmasına dair. Burada, genel itibarıyla sağlıkçıların sorunları Türkiye'nin gündeminde. Sağlıkçılar aşırı mesai ile iş yüküyle karşı karşıya; nöbetlerinin uzunluğu, AB standartlarının çok çok altında çalışma şartlarına sahip olmaları, muayene sürelerinin kısıtlılığı gibi pek çok hususu hepimiz biliyoruz. Burada ebelere görev tanımı yapılırken ifadeler muğlak olmamalıydı ama acil tıbbi müdahalede bulunulması gibi, küçük tıbbi müdahale gibi bir tanım yapılmış. Bu ne anlama gelir? Bu, bizim hastaneye atadığımız müdürümüz çalışana istediği gibi mobbing yapar demektir, beğenmediğimiz adama her işi yaptırırız demektir. Görev tanımı biraz daha net olmalı, hiçbir şekilde yanlış anlaşılmalara sebebiyet verecek, hele de yöneticinin çalışana baskı yapmasını sağlayacak bir durum olmamalı.
Değerli milletvekilleri, sağlıktan bahsederken yaşadığımız problemleri hepimiz biliyoruz. Sağlıkta büyük devrim yapıldığı söyleniyor ama bugün pek çok hastanede herhangi bir röntgen cihazı için altı ay, bir sene sonraya randevu veriliyor. Tabii "sağlık" denildiğinde sadece şehir hastanelerini, binaları anlayanların, "sağlık" denildiğinde aklına sadece rant gelenlerin doğal olarak bu konuları çözmeleri mümkün değil. Bugün bilinmelidir ki "sağlık" demek hastanelerden ibaret değildir; sağlık, kadrodur. Pandemi döneminde öğrencilere yeterli eğitim verilemedi, bugün de açığı kapatmak üzere TUS sınavlarında kadrolar şişirildi; niteliksiz yeni hekimlerin işbaşına gelmesi sağlanıyor, bir taraftan da binlerce, on binlerce hemşire vesaire atama bekliyor; bu sağlanmıyor çünkü plan yok, çünkü sadece günlük hesap yapılıyor.
Değerli milletvekilleri, tabii, esasen burada dikkat çekmek istediğim husus şu: Bu ülke darbeler ülkesi, her darbenin getirdiği belli dönemler var. Mesela, 1971 muhtırasının getirdiği işlerden biri, Türkiye'den vasıfsız işçi göçü sağlamıştır. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarını yaşamış ülkelere iş gücü taşıdık. 2016'daki darbe ise vasıflı beyin göçünü sağlamıştır. Önce, sorgusuz sualsiz binlerce, on binlerce insan hiçbir delil gösterilmeden hapse atıldı, ihraç edildi, ihraç edemediklerimize de "Giderse gitsinler." denilerek kapı gösterildi. Ülkesini düşünen bir insan her şeyden önce şunu düşünür: Allah aşkına, siz bir doktoru kaça mal ediyorsunuz, kaç 100 bin dolar harcayarak bir doktor yetişiyor? Ama bunların hiçbiri gündeminizde değil. Esasen devletin, kamunun görevi de hasta bakmaktan daha çok, önleyici tedbirler almak olmalıdır.
Bugün önergemizi reddettiniz. Şu insanların kullandığı tarım ilaçlarının, marketlerdeki ürünlerin, temizlik ilaçlarının kimyasalları nerede, nasıl kullanılıyor? Esas olan bunları denetlemek, esas olan insanların zehirlenmesini, hastalanmasını önlemek ama bunlar gündemde değil çünkü tam tamına hadise şu: Hastane demek şehir hastanesi demek, şehir hastanesi demek ihale demek, belli kimselere bir şeyler dağıtmak demek.
Değerli milletvekilleri, en kötüsü şu: Hastaneye gelen insana hasta gözüyle değil, vatandaş gözüyle değil, müşteri gözüyle bakılıyor. Bugün köprülere geçiş garantisi, otoyollara araç garantisi, hava alanlarına yolcu garantisi verildiği gibi hastanelere de müşteri garantisi veriliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, bitirelim lütfen.
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) - Allah'tanki özelleştirmeyle mezarlık yapmıyorsunuz, inanın herhâlde mezarlık yapıyor olsanız oraya da ölü garantisi verirsiniz. (Saadet Partisi, CHP ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Arkadaşlar, onun için, hastalara, hastanedeki vatandaşlarımıza müşteri gözüyle değil, bu ülkenin onurlu bireyleri gözüyle bakmak gerekir.
Yine, bugün Gazze'de katliamlar işleniyor, bunu söylemeden olmazdı. Arkadaşlar, gemiler gidiyor ve yeni film, fırıldak bulundu. Bugün İsrail'e giden gemilere "to order" yazılıyor, hedefi belirsiz istikamet. Gideceği yer belli olmadan çıkıyor, sonra gemide evrak düzenleniyor, gideceği yere gidiyor. Bu vebal size yeter arkadaşlar. Lütfen, tepkinizi gösterin, ebelere de sağlık çalışanlarına da insan muamelesi, iyi insan muamelesi yapalım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar)