GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:63
Tarih:21.02.2024

UĞUR POYRAZ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Antalya ilimizde 14 Şubat tarihinde meydana gelen ve 1 vatandaşımızın hayatını kaybettiği sel felaketi sonrasında Antalya'nın afet bölgesi ilan edilmesi için bir kanun teklifi vermiştik. Antalya'daki vatandaşımız, çiftçimiz, esnafımız şu an orada perişan, gözleri kulakları burada bizlerle. Selde hasar gören seralar yüzünden manavda, pazarda fiyatlar artmış durumda yani sel, sadece Antalya'yı değil bugün tüm vatandaşımızın bütçesini de önüne katıp götürmüş durumda. Bu konu siyasetüstü olduğu için bu kanun teklifine tüm grupların destek vermesini isteyerek sözlerime başlıyorum.

Sayın Adalet Bakanının bir demecini okudum "FETÖ'yle mücadele kırmızı çizgimizdir." diyor. Sayın Adalet Bakanı vallahi billahi tallahi FETÖ'yle mücadeleyi doğrudan FETÖ'ye yaptırsaydınız inanın sizden çok daha iyi yaparlardı. Bu sözde mücadeleye FETÖ bile şaşkın "Bizle mi mücadele ediyorlar yoksa bizi bahane mi ediyorlar?" diye onların da kafasının karışık olduğunu düşünüyorum. Zira, mevzu sadece FETÖ de değil; demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti sadece isimlendirilmiş örgütlerle değil "tarikat" ve "cemaat" adı altında devletin kurumlarını sarmış her türlü yapıyla mücadele eder. Emniyet ve yargıda türlü türlü tarikat ve cemaat fink atıyor, bir de bunların güç kavgalarından atamalar, kamu görevlisi atamaları yapılamıyor. Yaptıkları mobbinglerle birçok nitelikli hâkim, savcı, Emniyet müdürü ya emekli oluyor ya istifa ediyor. Artık sadece ülkeden değil devletten de beyin göçü başladı. Bu göç eden beyinlerin yerini ise iradelerini kullara hasretmiş kuklalar tek tek alıyor.

FETÖ paralel bir yapılanmaydı, yerine bin tane daha koydunuz, onlar da kendi aralarında devleti paylaşıyorlar. Adalet duygumuzu yok eden ikircikli mücadelenizden anlıyoruz ki FETÖ'yle millete düşman olduğu için değil size rakip olduğu için hasım olmuşsunuz; zira, yegâne kriteriniz, tarikat ve cemaatlerin siyasi çıkarlarınıza hizmet edip etmediği. Ülkeden kaçarken yakalanan FETÖ'cüler artık ülkeye girerken yakalanıyorlar. En azılı isimler hâlâ firarda. "İsveç FETÖ'cüleri iade etmezse NATO üyeliğini veto ederiz." dediniz, İsveç'in NATO üyeliğini kabul, milletin FETÖ'yle mücadelesini veto ettiniz. Danıştay, FETÖ iltisakı ve irtibatından dolayı ihraç edilmiş 400'den fazla hâkim ve savcının ihraç kararını iptal edince de yaygara kopardınız. Peki, soruyorum size: 5.112 hâkim, savcı ihraç edildi, bunların verdiği kararlarla ilgili ne yapıldı? Kaç kararda yargılamanın yenilenmesine karar verildi? İhraç ettiklerinizi günahlarınızın keçisi yapmak dışında vatandaşın hangi zararını tazmin ettiniz? KPSS sorularıyla gelecekleri çalınan, kumpas davalarıyla hayattan koparılan kimin hayatına can suyu oldunuz? "Senin FETÖ'cün, benim FETÖ'cüm" tutumunuzla hem vatandaşın hem milletin adalet duygusunu yok ettiniz. Akıl ve ruh sağlığını muhafaza etmeye çalışan toplum devletten ve siyasetten uzak duruyor. Yol verdiğiniz tarikat ve cemaatler devletin her yanına metastaz yapmış durumda. Devlet aklı, kurmay zekâ, akademik ahlak, toplumsal değerlerimiz, hepsi allak bullak. İktidarınızın bekası, siyasetinizin selameti milletin devletin önüne geçtikçe himayeniz altında ya da bunu tekzip etmeyerek algısına müsaade ettiğiniz çürümüş zihniyetlerin cüreti millet olma şuur ve bilinç değerlerimizi hedef alıyor. Mavi Gözlü Bozkurt'umuz Mustafa Kemal Atatürk'e "soysuz" diyen, beddua eden soysuzlar çetesi bu çürümüşlüğün örneğidir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Kafasını kuma gömmüş yargı bu çürümüşlüğün örneğidir. Yargıyı dizayn edip Emniyeti boşaltan zihniyet bu çürümüşlüğün örneğidir. Kurumlarımızı, mahkemelerimizi yeni Anayasa propagandası için karşı karşıya getiren strateji ekipleriniz de bu çürümüşlüğün örneğidir. Ancak, emin olun ki o havaya bakıp ıslık çalan yargıya ve Ankara'da toplandıkları ofislerden yargı ve Emniyeti tasarlayan korkaklara sesleniyorum: Ağababalarınıza eyvallah etmedik; siz bizi, biz de sizi çok iyi biliyoruz. Bugün bir kez daha uyarıyorum: Aidiyeti devlete değil de kendilerine olan o makamlara getirilenlerle yürüdükçe, bunların "istihbarat" adı altındaki ajandalarındaki gizli planlarını siyaseten hayata geçirdikçe, dün, bugün ve yarın stabil bir kahraman ve hain tanımınız olmadıkça, "muhalif söylem" diyerek uyarılarımızı dinlemedikçe yakın zamanda ülkeyi yine uçuruma sürükleyeceksiniz. Ancak, muhalefet olarak bizim gördüğümüzü, elinizdeki imkânlara rağmen iktidar olarak görmemenizi de iyi niyetle açıklamak mümkün değil.

Bu duygularla Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)