GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:65
Tarih:28.02.2024

İYİ PARTİ GRUBU ADINA UĞUR POYRAZ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hukukçu olarak meslek onurumla, bir milletvekili olarak görev bilincimle iktidarın değişmez yol arkadaşları cemaat ve tarikatların Adalet Bakanlığı eliyle yargıyı, İçişleri Bakanlığı eliyle kolluğu nasıl dizayn ettiklerini defalarca ifade ettim. Adaleti tahkim etmek yerine adaletsizliği tanzim eden, adı "reform" uygulamada ise deformasyon olan bu paketlerinizin amacı da akıbeti de malum.

İkinci barolara tayin edilmiş baronlar, siyasi bağlantılarıyla kendilerini abat ederken yargıyı nasıl harap ettiklerine ilişkin sayısız vaka hukuk dünyamız için birer ibret vesikası olmuştur. Rüşvet skandalları, görev suistimalleri, siyasi müdahaleler, vicdan ile cüzdan arasında sıkışmış yargı mensupları, kendilerine derin derin imajlar veren maaşlı kolluk görevlileri, aylık maaş alıp işini millî mücadele gibi anlatan kamu görevlileri derken ben de çoğu vatandaş gibi zaman zaman derin bir karamsarlığa kapılıyorum. Adaletin mahkemeler yerine iktidara yakınlık, akredite olmuş cemaat ve tarikatlara mensubiyet, Ankara'daki ofislerden temin edilebilen bir emtia hâline gelmesini, adaletsizliğin devletimizi içten içe çürüten asli fail olduğunu anlatıp duruyorum. Bakanları, bürokratları, siz değerli milletvekillerini bu derin sorunlarla ve onların vahim sonuçlarıyla yüzleştirmeye, el birliğiyle çözümler bulmaya davet ediyorum. Gelgelelim siyaset döngüsünde o malum dönem geldi çattı, size göre işleyen yargının sonu gelmeyen reformlarından sekizincisi yine bu sefer karşımızda. Nasıl ki güneş tutulmasını, metcezirlerin vaktini artık bilebiliyor, matematik problemlerini çözebiliyorsak yargıdaki çürümüşlüğün sebebi olan zihniyetin yargı reformu girişimlerini de öngörebiliyoruz. Buna ilişkin formülü sizlerle paylaşmak istiyorum: Fâni bekalarını millet ve devletin bekasının önüne koyanlar ve onların iştahı fazla ama liyakati eksik kadroları eliyle siyaset mekanizması çıkmaza sürüklendiği zaman, yasama işlevini yitirip kurumlar çöktüğü zaman, yürütmenin canı çektiği zaman iktidarın gündemi ve ihtiyaçları için yargının konulara tekabül eden kısmı kasap tepsisine konuluyor, adına da "yargı reformu" deniliyor. Zira, reform yapılır ve biter. Yirmi yılda yedi tane yaptığınız şeyin adı "reform" değil, tasarımdır. Peki, düzeldi mi işler? Mesela, hasıl oldu mu yargıdaki reformlarınız? Yasamayı torba kanunlarla işlevsiz hâle getirmekten memnun musunuz? Önümüzdeki bu reformunuz 2 milletvekilinin önce dertlenip, sonra kafa kafaya verip, devamında onların bu endişeleri için harekete geçip imza veren 125 sayın milletvekilinin çalışması mı? Elbette değil.

İşin aslı ise Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde. Bakanlıklar talep toplama merkezleri; topladıkları taleplerden Külliye'yi üzecek olanları ayıklayan birinci filtre mekanizması, Külliye'de Sayın Cumhurbaşkanını üzmeyecek ikinci filtre mekanizması devreye giriyor; hazırlanan paket üretim paletinden çıkıp Meclis grubunuza iletiliyor, okumadan imzalayarak yani bir nevi kefalet koyarak işleme aldırıyorsunuz; yani sizi milletvekili seçenlere değil, listeye koyanlara karşı sorumluluk yerine getiriliyor. Daha acısı ise AK PARTİ Genel Merkezinin bu reform paketine hiçbir dahli olmadığı gibi, bilgisi de yok yani Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle Gazi Meclisimiz bir yasama mabedinden tiyatroya dönüştürülüyor zira size göre içine lütuflar sıkıştırılan torba kanunları yapması bedava, oylamasıysa garanti.

Dünya Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde bölgemizin ve OECD'nin sondan 1'incisiyiz, organize suçlarda 193 ülke arasında 14'üncüyüz; önümüzdeki Meksika'da karteller sokakta çatışıyor, bir ardımızdaki İran'da insanlar vinçle asılıyor. Hakyol'u, Menzil'i, Okuyucu'su, Yazıcı'sı, Reyhani'si derken Emniyet, Jandarma, yargı bu tarikat ve cemaatlere emanet. Yerel mahkemeler Anayasa Mahkemesine racon kesiyor. Siyasetiniz ise tüm bunlara alkış tutmakla meşgul. Başsavcıların artık açık mektupla rüşvet ihbar ettikleri yargı kimin eseri? Yığılmış dosyalar, bitmeyen davalar, manşetlerdeki skandallar; tüm bunların altında ezilen hâkim, savcı, avukat, vatandaş kimin eseri? Liyakatten arındırılmış, sadakat ve referans öncelikli mülakatlarla göreve alınan iktidar partisi, tarikat ve cemaat mensubiyetleriyle cübbe giyebilen hâkimler, savcılar kimin eseri? Övmelere doyamadığınız, eleştirenlere küstüğünüz, Türk yargısını özenle taşere ettiğiniz FETÖ'yle hasım olunca yolları ayırıp günahlarınızın keçisi yaparak ihraç ettiğiniz hâkim ve savcıların vatandaş hakkında verdikleri kararlar kimin eseri? Kaç tanesinin yargılanmasının yenilenmesine karar verildi? Allah aşkına, artık birbirimizi kandırmayı bırakalım, bu sistem hepimizi çöküşe götürüyor. Bakan, bakan yardımcısı, HSK'si, müfettişi, teftişi, genel müdürü, daire başkanı; bunların hepsini atayan sizsiniz. Hâkimi, savcıyı, emniyeti, jandarmayı göreve alan, göreve getiren, görev veren, terfi ettiren, tenzil eden sizsiniz, yargıyı ve kolluğu yine teslim ettiğiniz tarikat ve cemaatlerin siyasi çıkarlarınıza hizmet edip etmedikleri ise tek kriteriniz.

Her şeyin karar vericisi Cumhurbaşkanlığı makamı, alınan ve alınacak tüm kararlar onun olurlarında. Allah önce ailesine, sonra sevdiklerine bağışlasın ama Allah muhafaza, emrihak vaki olup da darülbekaya irtihal edince ne yapacaksınız, ne yapacağız? Bir kişinin üzerine inşa edilmiş bu sistemde vatandaş, memleket, ekonomi, demokrasi, devlet, güvenlik, adalet; her şey için sizin içinizdeki güç savaşlarını mı bekleyeceğiz? Ne hâle gelindiğinin farkında mısınız? Anayasa Mahkemesinin bırakın kendi vicdanıyla karar vermesini, sizden habersiz tel zımba almasına müsaade etmiyorsunuz. Artık kendi dizayn ettiğiniz kurumlarla kavga ediyorsunuz. Tek çözüm öneriniz "Kaldıralım gitsin." Yargının namusu, mesleğin onurundan sorumlu Adalet Bakanı "Yargı bağımsızdır, kimseden emir almaz." demiyor da "Kaldıralım gitsin." nakaratına eşlik ediyor. Makamlarına sayenizde kavuşmuş ilk derece ve temyiz mahkemesi üyeleri "imam-cemaat" aforizmasının doğal sonucu, AYM üyelerine suç duyurusunda bulunuyor.

Reformun çoğu maddesi, Anayasa Mahkemesinin hukuka aykırılığı sebebiyle iptal ettiği konular. Mesela, AYM, hastaların resmî sağlık kurulu raporu düzenlenmeden önce sağlık kuruluşlarına istemsiz biçimde yirmi gün süreyle yatırılmasını kişi özgürlüğüne aykırı buldu. Reform nedir? İtiraz hakkı lütfediliyor. Ama yapılan itiraz icrayı durdurmuyor. Meali nedir? "Biz, rıza aramadan yatırırız; itiraz hakkı veriyoruz ama itiraz sonuçlanıncaya kadar da yatmaya devam edecek." Alın size reform!

Mesela, AYM, örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyenlerin örgüt üyesi gibi cezalandırılmasını iptal etmişti. Reform nedir? "Örgüt üyesi gibi cezalandırmıyoruz, onun yerine iki yıl altı aydan altı yıla kadar hapis cezası veriyoruz." Peki, reformistler, TCK 220/2'de suç amacıyla kurulmuş örgüte üyeliğin cezası iki yıldan dört yıla kadar. "Keşke örgüt üyesi olsaydım." dedirtecek bir düzenlemeyle, örgüt üyesi olmadığını tescil ettiğiniz kişiye örgüt üyeliğinden daha fazla ceza öneriyorsunuz. Ayrıca, örgüt kuruluyor, faaliyeti oluyor, kolluk ve yargı konuya seyirci -bu yeni İçişleri Bakanının her gün yaptığı operasyonlardan bakıyoruz, günde ortalama 8 tane örgüt çökertiyor maşallah- kişi örgüte üye de değil, gücünden korktu, örgüt adına suç işliyor. Bu mu sizin reformunuz? Hadi yazanlar bilmiyor, anlamıyor; peki, torba kanun teklifini imzalayan 127 milletvekilinden biri bile görmedi mi bunu? Ya, okumadınız mı neyi imzaladığınızı? Mesela, AYM, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını iptal etmişti. Reform nedir? Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı hukuki sonuç doğurmaz ama müsadere kararı uygulanır. Reformistler, size sesleniyorum: Ceza kararı hükümdür, açıklamasını da geri bıraktınız; müsadere kararı hüküm değil midir? Hükmün açıklanmasının geri bırakılması deve midir, kuş mudur, hüküm müdür, değil midir? Kararı ikiye ayırıp müsadereye hukuk dünyasında yol vererek FATF'ın gri listesinden bu kafayla mı sıyıracaksınız? Size kim veriyor bu akılları? Malları müsadere edilip kimler tahliye edilecek? Anlaşma bu mu? Zira bu akıl tutulmasının vallaha buradan bakınca başka açıklaması yok.

İktidar reform yapar da kişi haklarına dokunmadan olur mu? Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'nda da değişiklik var. Özel nitelikli kişisel verilerin hangi durumlarda işlenebileceği ayrıntılanmış. Reformistler, zaten her türlü kişisel verimiz herkesin elinde, her türlü platformda var; ya satıldı ya çalındı size emanet edilmiş olan verilerimiz. Rahmetli Demirel ne güzel diyor: "Meseleleri mesele etmezsek ortada mesele kalmaz."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Poyraz, lütfen tamamlayın.

UĞUR POYRAZ (Devamla) - Toparlıyorum efendim.

Torba yasacılık da öyle kolay değildir. Önce, vatandaşı bir şeye muhtaç edersin, umutlandırır hatta annemin tabiriyle "umsuruk" edersin; sonra lütfunu torba yasaya koyar, ağzını sıkıca bağlarsın. Vatandaş torbanın ağzını açıp iktidarın lütfuna kavuşana kadar döviz, enflasyon, faiz derken mal kuşa döner. Ama müjdeyi verdik mi? Verdik. "Daha ne istiyorsunuz?" propagandasının altlığı da hazırdır.

Günü gelince, aziz milletimizin huzuruna başım dimdik çıkabilmek için sizi bu kürsüden uyarıyorum: Yargı ve Emniyet başta olmak üzere tarikat ve cemaatler her yeri sarmış durumda. Devletimiz içten içe kemiriliyor; ihmal, istismar, yolsuzluk, yüzsüzlük arşa vardı. Böylesi metastaz yapmış bir kanserle bu beden çok yaşamaz. Vatandaşın kurumlara ve siyasete güveni kalmadı. Eski tehditler yeni formda yine devletimizi, toplumsal barışımızı ve huzurumuzu hedef alarak hızla yaklaşıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UĞUR POYRAZ (Devamla) - Siyaseti büyük Türk milletinin huzur ve refahı, devletimizin bekası için yapıyorsak makamların, sıfatların büyüsüne kapılmadan bu kürsüden sadece hakikati konuşacağız; Türk hukukunu ayağa kaldıracağız; yargıyı ve Emniyeti saran yapıları söküp atacağız. Milletin devlete güveninin inşası hepimizin asli görevidir.

Gecenin bu saatinde hepinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ederim. (İYİ Parti, CHP ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)