| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 66 |
| Tarih: | 29.02.2024 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA SELCAN HAMŞIOĞLU (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; "basın özgürlüğü" denildiğinde iki kelimelik bir fıkra dinlemiş gibi hissediyorum ben artık. Üzerine konuşabilecek yazık ki bir özgürlük kalmadığı gibi; 9 köyden kovulan, 10'uncu köyde çok ağır bedeller pahasına direnen bir avuç arkadaşımı tenzih ederek söylüyorum ama artık Türkiye'de maalesef gazetecilik de yoktur; iktidar yahut muhalefet fark etmeksizin yandaşlık vardır, propagandistlik vardır, algı operatörlüğü vardır.
Evet, basına şiddet, 80 öncesinde kanın gövdeyi götürdüğü günleri geçmiştir.
Evet, niyet okuyuculuğuyla sansürde, 12 Eylül sonrası darbe yönetiminin bile ruhuna rahmet okutulmuş, yasakların mizahının yapılabildiği darbe günlerinden mizahın dahi yasaklandığı ileri demokrasi günlerine ironik, aslında trajik bir dönüşüm yaşanmıştır.
Evet, serbest piyasa ekonomisinin olmadığı, gazetelerin kâğıdı dahi hükûmet izniyle aldığı günlerde bile olmayan şekilde, bugün sektörün tamamına yakını tek bir kişiye bağlıdır, Türkiye'de bugün artık sektörün kahir ekseriyeti tek bir medya patronuna bağlıdır.
Evet, artık suçtan, suçludan ziyade, suçu ifşa eden gazeteciler hedef alınmakta, yargılanmakta ve hukuksuzca cezalandırılmaktadır; gazetecilerin hapsedilmesi sıradanlaşmış, vakayıadiye hâlini almıştır.
Evet, bütün bunların sorumlusu, öncelikle, elbette iktidardır ama iktidar bu dönüşümü tek başına da yapmamıştır, suç ortakları vardır. Gazetecilerin evleri basılırken, gazeteciler sabaha karşı gözaltına alınırken, tutuklanırken, yıllarca tutuklu yargılanırken buna alkış tutan gazeteci kılıklı suç ortakları vardır her mahalleden, her kesimden. Gazetecilerin tutuklanmasını "Bırakın da hukuk devleti yolunda atılmış bu dev adımlar için gereğince sevinelim." diye alkışlayabilen yüzsüzlerin de eseridir bugün hukuk sopasıyla hizaya sokmanın bu derece rutinleşmesi. Silivri'yi "Türkiye'nin hukuk devleti olma doğrultusundaki önemli bir istasyonu" diye cilalayabilen gazeteci kılıklıların da suçudur bugün. Büyük bir iştahla, kalemlerinden âdeta salyalar aka aka "tutuklanacak gazeteciler" listeleri yayınlayabilen sözde gazetecilerin de suçudur. İlhan Selçuk 80 yaşında sabaha karşı yatağından kaldırılıp da gözaltına alındığında "Ben 12 Marttan sonra demokrat bir çizgiyi benimsedim ama İlhan ağabey hiç değişmedi." diyebilen, özel yetkili kumpas hâkimlerine bırakmadan meslektaşını yargısız infaza girişebilen utanmazların da suçudur bugün yaşadıklarımız. Ne zannediyordu acaba bu arkadaşlar? Bütün kuvvetlerin tek elde toplanacağı bir sistem değişikliğini alkış kıyamet desteklerken ne zannediyorlardı? Yasama, yürütme, yargı bir kişinin iki dudağı arasında olacak ama basın özgürlüğü mü bırakılacaktı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Hamşıoğlu, lütfen tamamlayın.
SELCAN HAMŞIOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum.
Ben buradan sadece genç gazetecilere, gazeteci adaylarına seslenmek istiyorum: Gerekirse kaleminizi kırın ama satmayın, celladınıza âşık olmayın. Cellattan kastım bir kişi, parti değil, her dönem değişiyor çünkü; cellattan kastım, yöntem. Kimsenin sizi yandaşlaştırmasına razı olmayın, bu yola uyan borusu çalmak için çıktığınızı unutup da kimsenin borazanı olmayın. Gazetecilik yalakalıkla statü kazanılan bir meslek değildir. İktidarlar gider, ilkeler kalır, kaleminin namusunu koruyamayan başka hiçbir şeyi koruyamaz. Gün olur devran döner, zulümdarlar gibi zulmü "demokrasi" diye alkışlayanlar da zulme kılıf üretenler de o çok övdükleri zulümhanelerde buluverirler kendilerini. Bu yüzden ve tabii ki diğer bütün özgürlüklerin de temeli olduğu için, basını yeniden özgürleştirmek için üzerimize ne düşüyorsa yapmak zorundayız.
Teşekkür ederim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)