| Konu: | YABANCILAR VE ULUSLARARASI KORUMA KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 88 |
| Tarih: | 04.04.2013 |
CHP GRUBU ADINA MUHARREM IŞIK (Erzincan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üçüncü bölüm üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Tabii, değerli milletvekilleri, bu yasa daha çok vatandaşlığa geçenler, göçle gelenler ve mültecilerin hakkında düzenlenmiş. Bu yasayı bizde içişleri Komisyonu olarak alt komisyonda görüştüğümüz zaman ortak kararla çıkardık. Tabii, özellikle benim burada söylemek istediğim bu yasayla ilgili: Mülteciler geldiği zaman veya vatansızlar geldiği zaman onlara muhakkak ki ilgi göstermemiz gerekiyor, bakmamız gerekiyor ama burada benim tek dikkat çekmek istediğim şey -Erzincan'a da Afganistan'dan mülteciler geldi, onlar da şu anda yerleştirilmeye çalışılıyor- sonuçta oraya devletin parası harcanıyor, bu vatandaşlara, gelenlere. Harcanması da gerekiyor ama yani şu bakış açısı benim hoşuma gitmiyor, vatandaşı da rahatsız ediyor: Orada sanki o gelen insanları -itiraz edebilirsiniz tabii- bir oy potansiyeli gibi görmeniz ve onları ona göre yönlendirmeye çalışmanız hoş bir şey değil diye görüyorum.
Tabii, burada göçler konuşulurken, vatansızlar, vatansız olanlar düşünülürken bir de yurdumuzun içindekileri düşünmek lazım. Zaten ortak çıktığı için yasa üzerinde de fazla bir şey söylememize gerek kalmıyor.
Şimdi, tabii, iç göçlerde en büyük sebeplerden bir tanesi işsizlik. İşsizlik dediğimiz zaman da ben biraz Erzincan'ın sorunlarından bahsetmek istiyorum burada ve tabii bu, Türkiye'nin sorunları aslında.
Sorunlardan bir tanesi -daha önce gündeme getirmiştim- bu Aras Elektriğin özelleştirilmesi. Buranın özelleştirilmesinin nasıl olduğunu anlatmıştık. Burada bir sürü sıkıntı vardı ama Danıştayın verdiği kararı ne yazık ki Danıştay İdarİ Dava Daireleri bozdu ve burada bozarken de çok ilginç bir şey söylüyor, diyor ki: "Yüzde 29,4 oranında burada kayıp kaçak var; dolayısıyla, bu kaçaktan dolayı, buranın özelleşmesi o alan firmaya büyük bir zarar getirir." Oysaki görülen şeyde, Sayın Bakanın açıklaması var, teşekkür etmek için çıktığı turlarda, Çalık YEDAŞ için yaptığı konuşmada diyor ki: "Kayıp kaçak oranını yüzde 7,5 seviyesine indirdiniz, tüm dağıtım şirketlerinden bu başarıyı bekliyorum, sonunda böyle olması gerekiyor."
Şimdi, buradan çıkan sonuç şu? Ben, bir kere şunu söyleyeyim: Erzincan'a ben kefilim; Erzincan'da hiç kimse hırsız değildir, elektrik çalmaz. Bu oranı kabul etmiyorum. Aynı şeyi Erzurum'un, Ağrı'nın, Ardahan'ın, Bayburt'un, Iğdır'ın, Kars'ın milletvekillerinden de bekliyorum ve ben, onlara da kefil olmak istiyorum, kefilim de; onlar da elektrik çalmazlar. Nereden kaçırılıyor, kim kullanıyor, kim şey götürüyor onu bulsunlar, ona göre de şey yapsınlar ama vatandaşın hepsini? Danıştayın kararıyla "Burada, bu kadar kaçak var, bundan dolayı da özelleştirilmesi gerekir." Diyor. Hem de sendikanın verdiği araştırmaya göre, 3 katı satılması gerekirken üçte 1 fiyata satıldığı söyleniyor. Çok büyük bir alan. Dolayısıyla, bu şekilde gitti. Burada, tabii, bunun yapılmasıyla birlikte bir sürü işsizlik meydana gelecek, insanlar başka yerlere göç edecek, alacak firma o çalışanları, büyük ihtimal, çalıştırmayacak. Daha önce de Erzincan'da bir sürü genel müdürlük vardı, bunların kapatılmasıyla kaç kişinin göç ettiğini biliyoruz zaten.
Bir diğer konu: Tabii, Erzincan'da tarımdan dün bahsetmiştim. Burada, özellikle bu elektrik şirketinin özelleştirilmesiyle birlikte tarımda sulamada sularda -dün söylemiştim, tekrar üzerine basa basa söylüyorum- büyük sıkıntılar meydana gelecek ve insanlar ekmeyecekler. Tabii, ekmeme konusunda zaten sizin böyle bir politikanız var, insanlara diyorsunuz ki: "Ekmeyin." Bunu daha önce, 2003 yılında çok güzel yaptınız. Sayın Tarım Bakanımız da burada. O zaman, ekmedikleri hâlde insanlara "Siz getirin, tapuyu verin, biz size destekleme parası vereceğiz." dediniz ve insanlara ektirmeden bir sürü para verdiniz. Tabii, paranın bir kısmının kimlere verildiğini de dün burada bahsetmiştim, o konuda da yapılması gereken şey var.
Burada işin ilginç tarafı, Amerika'da çiftçiye 9,5 sente elektrik satılırken Türkiye'de 19,5 sente satılıyor, çok daha pahalı fiyata ve bu yetmiyormuş gibi, yüzde 17 oranında kayıp kaçak bu tarımda sulamalarda harcanan elektriğe uygulanıyor hiçbir ilgisi olmadığı hâlde. İşte, TRT'ye kesilen para ekleniyor, belediyelere kesilen katkı payları hepsi bunların içine giriyor.
Tabii, yıllardır özellikle birkaç tane af çıkardınız ziraatla ilgili, bu afları çıkarırken elektrikle ilgili aflar da getirdiniz, Ziraat Bankasına borçları ertelediniz, tarım krediye borçları ertelediniz ama bunu ertelerken de hiçbir zaman için af?Bir sefer affettiniz, diğerleri af olmadı, tamamen yeni yapılandırmaya gittiniz. Vatandaş krediyle krediyi kapatmaya çalışıyor. Krediyle götürdüğü için de hep bankalara borçlu kalıyor. Tabii, bir yerde, bankalara borçlu kaldığı zaman size de borçlu kalmış oluyor yeni bir düzenleme beklediği için.
Tabii, elimde şu kadar evrak var. Bu evraklar ne? Bunların hepsi -yeni geldi ve hâlen de gelmeye devam ediyor- Erzincan'daki sulama birliklerini ya icraya verilmişler ya da icraya verilecek diye giden kâğıtları. Bunlar geldi, gerisi de gelecek büyük ihtimalle. Onları da sırası geldiği zaman tabii çıkarırız, böyle fırsat bulursak söyleriz.
Tabii, burada özellikle 1980 öncesinde -1980'den önceyi hiç beğenmiyorsunuz, gerçi ondan sonrasını da beğenmiyorsunuz da-biz dışarıdan aldığımızdan 7 kat fazla tarımla ilgili ürün satıyormuşuz ve bu yüzde 65'lik payıymış ihracatımızın. Ama şu anda, maalesef, biliyorsunuz ne kadar aldığımızı.Tabii, IMF'nin verdiği, o biraz önce söylediğim projeye göre siz çiftçiyi iyice bitirme projesi uyguladığınız için, mazotta örneğin son on yılda yüzde 300 artış olmuş. Mazot 2002'de 1,1 TL'ymiş; bugün, 2013'te 4,4 TL. 1975 yılında -o beğenmediğiniz yılda- 1 kilo buğdayla
Tabii, bakıyorsunuz, saman fiyatının şu anda 600'le bin lira arasında değiştiğini biliyoruz. O 600'den satılan samanlar da kesinlikle hayvanlara verilmeyecek samanlar çünkü biçerle biçtikten sonra altında kalan toprağın çekilip patoza vurulmasıyla yapılmış, dolayısıyla onu da hayvan yiyemiyor, yiyen hayvanlar da zaten hastalıklı oluyor. 1980 yılında 85 milyon hayvan sayımız varmış, saman kıtlığı yokmuş ama bugün 2013, 45 milyon hayvan sayımız var, saman ithal ediyoruz.
Tabii, burada dikkat çekmek istediğim bir şey daha var. Fransa bize teşekkür ediyor, Sayın Bakanımıza şövalyelik nişanı veriyor. Bunu verirken de diyor ki: "Tarıma yaptığınız büyük desteklerden dolayı verdik." Kimin tarımına destek yaptı da bunu verdiniz? Fransa diyor ki: "Biz burada sıkışmıştık, çiftçiler döküldü sokaklara, buğdaylarını döktüler, domateslerini parçaladılar, hayvanlarını şey yaptılar." Biz o zaman Fransa'dan 2,5 milyarlık -yanlış söylemeyeyim- et ithalatı yapmışız, canlı hayvan almışız ya da etle ilgili ürünleri getirmişiz, dolayısıyla onları kurtarmışız. Fransa da teşekkür olarak bize onu vermiş, biz de sağ olun diyelim artık.
Erzincan'da en önemli sorunlardan bir tanesi de tulum peyniri. Tulum peyniri Türkiye'de 1 numaradır -hep Malatya'nın kayısısını övmeyeceğiz, biraz da Erzincan'ın tulum peynirini öveceğiz- ama ne yazık ki son yıllarda Erzincan'da tulum peynirinde büyük bir düşüş var. Bunun sebebi de şu anki, yeni çıkarılan yönetmelikle yapılamamasından dolayı sıkıntılar çıkıyor. Çünkü "Kaynatın." diyorlar; Erzincan tulum peyniri, maalesef, kaynadığı zaman peynir oluşturmuyor. Hastalıktan bahsediyoruz. Brusella sonuçta şöyle bir hastalıktır: Peynir eğer üç ay tuluma bastıktan sonra bekletilirse, ondan sonra satılırsa brusella hastalığı kalmaz ve Tarım İl Müdürlüğünün yaptığı tüm çalışmalarda da üç ay bekleyen peynirlerin hiçbirinde brusellaya rastlanmadı.
Bir diğer konumuz: DOĞUSAN boru fabrikamız var. Yıllardır özelleştiriliyor ama her özelleştirmeden sonra iptal ediliyor, yeniden özelleştiriliyor. Burada çalışanlar da perişan. O kadar TOKİ konutları yapıyoruz, TOKİ'lere yani bir madde konulacak "Kiremit kullanın." diye ve DOĞUSAN da kurtulacak, Erzincan'da iş sahası açılacak ama ne yazık ki olmuyor.
Burada bizim kafamızda borsa spekülatörleri var. Geçen seferki şeyde 4 firma girmişti ve bu 4 firma 300 bin dolarını yakarak hepsi vazgeçtiler ve yeniden özelleştirildi, tekrar gidiyor. Biz o zaman diyoruz ki, burada bu borsanın spekülatörleri çıkıp bir şey yapıyorlar, büyük ihtimalle götürüyorlar. Bu kadar parayı niye yakıyorlar? Yazılar yazdım, bütün bakanlıklara soru önergeleri verdim, ilgili bakanlığa yazı yazdım. Bize verilen cevap maalesef olumlu değil. "Biz inceliyoruz" diyor, tekrar açtırıyorlar. Ya kapatın ya da gerçekten burada eğer birileri zengin oluyorsa buna alet olmayın.
Tabii, biz hafta sonu Adıyaman'daydık. Adıyaman'ı konuşmadan geçemem. Arkadaşlar kabul etmese de biz, artık Adıyaman'ın milletvekiliyiz. Adıyaman'daki sorunlar neler?
Atatürk Barajı yapıldıktan sonra Adıyaman'ın doğuyla olan irtibatı kesilmiş. Yıllardır Adıyaman'da Nissibi köprüsü yapılacak diye vaatlerde bulunuluyor, ancak hâlâ Adıyaman'ın doğuyla, güneydoğuyla olan irtibatı sağlanamıyor.
Adıyaman ilimizin yüzde 60'ı çiftçilikle, tarımla uğraşmaktadır. Sulanabilir arazilerin ancak yüzde 16'sı sulanabilmektedir. Adıyaman ilimizin en büyük geçim kaynağı -bu, tarımla uğraşırken- tütün ekmekti. Bilindiği gibi, tütün ekimi 2000 yılından beri yasaklandı, ekilmiyor ancak sulu tarıma da geçilmediği için yurttaşlarımız, Adıyaman vatandaşları Türkiye'nin her tarafına ırgat işçi olarak gitmektedirler.
"Son zamanlarda, tekstil merkezi, ancak teşvikle -Adıyaman'da yeri çok önemlidir ama- son zamanlarda yapılan teşvikteki indirimlerle bu da gitti." deniliyor.
AKP, biliyorsunuz son on yıldır Türkiye'de en çok oyu Adıyaman'da almaktadır yani Adıyaman genellikle ilk üç ile girmektedir ama buna rağmen duble yollar olsun, diğer şeyler olsun, Adıyaman hiçbir şey alamamaktadır.
Elimizde bir Nemrut Dağı kaldı, onu da Malatya'ya vereceksiniz. Adıyaman'da yoksulluk var, işsizlik var, açlık var, sefalet var. Adıyaman halkının gündeminde 4+4+4 yoktur. Halkımızın gündeminde böyle garabet yasalar yoktur. Halkımız aş istiyor, iş istiyor.
Bir de Adıyaman'da şöyle bir konu gündeme geldi özellikle -Ahmet Bey burada yok ama- Ahmet Aydın Bey ile ilgili: İllaki bir okulun başka bir tarafa yapılmasını istiyormuş ve bunun için orada baskı yapıyormuş. Bu konuda uyarmak istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM IŞIK (Devamla) - Böyle ayrım yapmasınlar, çünkü siz oya göre iş yaptığınıza göre artık bizim 51 bin oyumuz da sizin oldu, o zaman hizmeti götürmenizi bekliyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)