GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:66
Tarih:29.02.2024

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Teklifin 10'uncu maddesi aslında hukuk devletini ihlal bakımından ve anayasal hürriyetleri tehdit bakımından dolayısıyla demokrasiyi tehdit bakımından en ciddi hükümlerden biri. Neden? Çünkü bu, Türk Ceza Kanunu'nun 220'nci maddesine (6)'ncı fıkrayı ekliyor. Bu fıkrada aslında suç örgütüne üye olmamakla birlikte, örgüte üye olmamakla birlikte, örgüt adına suç işleme şeklinde bir fiil düzenleniyor. Fiil öylesine müphem ve muğlak kavramlarla tanımlanmış ki hangi fiilin bu suçu teşkil ettiği veya etmediği konusunda yargı kuruluşları mutlak bir takdir yetkisine sahip kılınmış; bir başka deyişle, bu hüküm kapsamında aslında yargı iktidarına suç yaratma yetkisi devredilmiş. Hâlbuki, Anayasa'mızın 2'nci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesi suç ve cezayı yaratma iktidarının yasama organına ait olduğu anlamına gelen suç ve cezanın kanuniliği ilkesini ihtiva etmekte ve anayasa koyucu, hukuk devleti ilkesinde bu kavram mündemiç olduğu hâlde, konunun önemine binaen ayrıca ve açıkça 38'inci maddede de bu ilkeye yer vermiş durumda. Hâliyle 220'nci maddenin (6)'ncı fıkrasına eklenen bu hüküm, bir yandan Anayasa'mızın 2'nci maddesini, diğer yandan 38'inci maddesini ihlal etmektedir. Üstelik maddenin gerekçesine baktığınız zaman sözüm ona Anayasa Mahkemesinin Aralık 2023'te yayımladığı kararın gereklerini yerine getirmek üzere bu hükmün tanzim edildiği ifade edilmiştir. Oysa Anayasa Mahkemesinin kararını incelediğimizde, mahkeme tam da demin benim ifade ettiğim Anayasa'ya aykırılık sorunlarına değinmek suretiyle bir önceki hükmü aynı gerekçelerle iptal etmiştir. Yüksek mahkeme şunu demektedir: Eğer suç düzenleyen bir hüküm böylesine müphem, muğlak kavramlarla hükme bağlanacak olursa o takdirde hukuk devletinin belirlilik ilkesi ihlal edilir ve böylece suç ve cezanın kanuniliği ilkesi de ihlal edilmiş olur. Üstelik Anayasa Mahkemesi çok mühim bir konuya daha dikkat çekiyor. Yüksek mahkemeye göre böyle bir suç tanımını kabul etmek mümkün değil çünkü suçu düzenleyen hükümde mutlaka şüpheye yer bırakmayan açıklıkla bir tanım olmalı ama bu hüküm karşısında bir anayasal hürriyet kullanılırken hürriyetin süjesine "Suç işlediği gerekçesiyle ceza uygulanacaktır." diyor ve bu bağlamda, ifade hürriyetini, örgüt kurma hürriyetini, örgütlenme hürriyetini, basın-yayın hürriyetini, bilim sanat hürriyetini ve din hürriyetini işaret ediyor Anayasa Mahkemesi. Gerçekten de ne olacak eğer bu hüküm yürürlüğe girerse, aslında anayasal hürriyetini kullanan bir vatandaş suç işlediği gerekçesiyle cezalandırılacak. Bakın, çok yeni olarak Hürriyet Evi'nin (Freedom House) 2024 Dünyada Özgürlük Raporu yayınlandı ve Türkiye için ne söyleniyor biliyor musunuz? Şunlar söyleniyor: Bir kez, Türkiye 2018'den beri bu raporlara göre özgür olmayan ülkeler kategorisinde. Ve deniyor ki: "Türkiye'de iktidar sahipleri ellerindeki yetkileri kullanarak öylesine manipülatif politikalar izlemektedir ki bir kere seçim arenasında oyun koşullarını eşitsiz kılmaktadır, böylece muhalefetin iktidara tırmanmasını engellemektedir. Seçim yarışı eşit değildir, bu seçim yarışını eşitsiz kılan düzenlemelerle iktidar el değiştirememektedir. Bu durum demokrasiyi tehdit etmekte, otoriterizmi pekiştirmektedir." Yani tam da bu hükümle ulaşılmak istenen maksadı ifade ediyor Hürriyet Evi. Dolayısıyla biz bu hükmün metinden çıkarılması gerektiğini savunuyoruz. Ayrıca, değerli milletvekilleri, bu hükümde fiil-ceza dengesi de ihlal edilmiştir. Hükmün ilk fıkrasında çok ağır bir fiil düzenlenmekte ve ceza olarak alt sınır dört yıl, üst sınır olarak sekiz yıla hükmedilmektedir. (2)'nci fıkrada nispeten daha hafif bir hüküm, daha hafif bir suç tanımlanmakta ve cezanın alt sınırı iki yıl, üst sınırı dört yıl olarak düzenlenmektedir. Peki, bu (6)'ncı fıkraya eklenmesi planlanan hüküm nasıl? İlk iki fıkraya kıyasla çok daha hafif bir suç aslında tanımlanıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yazıcı Özbudun, lütfen tamamlayın.

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Ama cezanın alt sınırı olarak iki yıl altı ay, üst sınır olarak ise altı yıl düzenlenmektedir. Dolayısıyla burada fiil-ceza dengesi de bozulmaktadır. Ayrıca, bu hüküm ülke düzeyinde eşitsiz uygulamalara yol açacaktır çünkü her yargı kuruluşu mutlak bir keyfiyetle karar verecektir; böylece, Anayasa'nın "eşitlik" ilkesini düzenleyen 10'uncu maddesi de ihlal edilecektir. Biz bütün muhalefet partileri olarak Komisyonda bu hükmün metinden çıkarılması gerektiğini savunduk ama kimse bizi dinlemedi. Saadet Gelecek Grubu olarak burada bir daha tekrarlıyoruz: Bu hüküm metinden çıkarılmalıdır. Aksi hâlde, bu hükümle vatandaşların hepsi anayasal hürriyetlerini kullandıkları hâlde maalesef, suç işledikleri gerekçesiyle ağır hükümler giyecektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi, CHP ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar)