| Konu: | Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 66 |
| Tarih: | 29.02.2024 |
MEHMET MUSTAFA GÜRBAN (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 12'nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlamadan önce, 1992 yılında gerçekleştirilen Hocalı soykırımını lanetliyor, aziz şehitlerimizi rahmetle anıyorum.
Ayrıyeten, dört yıl önce Rus savaş uçaklarının şehit ettiği 34 kahraman Türk askerimizi rahmetle yâd ediyorum.
Sayın milletvekilleri, ülkemizin güvenliği, ekonomisi, eğitimi, kısaca, geleceği tehlike altındadır. Özellikle bazı illerimizde çok ciddi sığınmacı sorunuyla karşı karşıyayız. Bu durum Gaziantep başta olmak üzere Kilis, Şanlıurfa, Adıyaman, Hatay, Kahramanmaraş gibi şehirlerimizde demografik, kültürel, sosyal ve ekonomik değişimlere yol açmıştır. Geçtiğimiz yıllar içinde görülmüştür ki entegrasyon mümkün olmamıştır, hiçbir şekilde kültürler uyuşmamıştır. Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün resmî rakamlarına göre Gaziantep'teki sığınmacı sayısı 425 bini aşmış durumdadır. Bu rakam Gaziantep nüfusunun yüzde 20'sine tekabül etmektedir, bu çok ciddi bir orandır. Ayrıca, bizler biliyoruz ki açıklanan resmî rakamlar gerçeği yansıtmamaktadır. Gayriresmî rakamlara göre Gaziantep'te yaklaşık 1 milyona yakın sığınmacı yaşamaktadır, bu da nüfusun yaklaşık olarak yarısına tekabül etmektedir. Resmî rakamlara göre yüzde 20 oranı bile çok yüksekken gayriresmî rakamlara göre yüzde 50 olması çok vahim bir durumdur. Vatandaşlarımızın hizmet alma kalitesi düşmektedir. En temel ihtiyaçlara erişimde ciddi zorluklar yaşanmaktadır. Sağlık, eğitim, barınma gibi en temel ihtiyaçlarda vatandaşlarımız âdeta ikinci sınıf insan muamelesi görmektedir. Vatandaşlarımızda oluşan "sığınmacılar bizden daha öncelikli" algısı toplumu giderek kutuplaştırmaktadır. Buradan Hükûmeti açıkça uyarıyorum: Durum sanıldığından çok daha vahim bir hâl almaktadır. Önümüzdeki günlerde sığınmacılardan kitlesel tepkiler görmemiz muhtemeldir. Şehirlerin içindeki radikal grupların eylemlerine zemin hazırlanmaktadır. Şehirlerimizin bazı bölgelerinde gettolaşmalar yaygınlaşmaktadır. Suç oranları artmakta, uyuşturucu illeti gittikçe yaygınlaşmaktadır; nice ocaklar sönmekte, birçok gencimiz hayatının baharında uyuşturucu batağına saplanmaktadır. Her gün binlerce gencimiz zehirleniyor, her gün binlerce ana ağlıyor, her gün binlerce babanın yüreği dağlanıyor. Aslında kaybolan, yitirilen gençlik bizim geleceğimiz.
Sayın milletvekilleri, bunlara ilaveten, esas tehlike doğum oranlarıdır. Hacettepe Üniversitesinin çalışmaları ışığında, Türkiye'deki Suriyeli sığınmacıların doğum oranının 5,3 olduğunu, buna karşın Türk vatandaşlarımızın doğum oranının ise yalnızca 1,7 olduğunu görmekteyiz. Bu veriler sığınmacıların yoğun olduğu bölgelerde büyük demografik riskleri de beraberinde getirmektedir. Kilis'te nüfus sığınmacılarla hemen hemen eşitlenme noktasına gelmiştir. Bir şehir düşünün, bir tane mermi atılmadan nasıl istila edilir; Kilis, buna en açık örnektir. Bu duruma müdahale edilmezse önümüzdeki -yaklaşık- beş altı yıl içerisinde vatandaşlarımız azınlık olacaktır. Bu duruma vicdanınız nasıl el veriyor? Gaziantep'te resmî olmayan rakamlara göre yaklaşık 1 milyon sığınmacı var. Soruyorum size: Allah aşkına, bir şehir bu kadar sığınmacıyı nasıl kaldırır?
Sığınmacıların maliyetinden de bahsedeyim. Fabrikada çalışan Ahmet amcanın emeği ucuzladı, Fatma bacı sigortalı çalıştığı için işsiz kaldı, Ali kardeşim, Ayşe kardeşim gelecek umutlarını yitirdi. Peki, siz ne yaptınız? On İkinci Kalkınma Planı'na eklediğiniz maddelerle gençlerimiz için yaratamadığınız istihdamı sığınmacılara yarattınız, bununla da yetinmeyip çalışma izni başvurularında aranan diploma denkliklerine ilişkin süreçleri iyileştirdiniz. Bunun anlamı çok açık ama bunları üniversitede okuyan pırıl pırıl gençlerimiz bilecek. Bilecek kendisinin diplomasındansa hangi diplomaların geçerli olduğunu, bilecek bizim gençlerimiz neden işsiz kaldığını, bilecek bizim gençlerimiz geleceğini kimlerin çaldığını, bilecek saçını süpürge eden analar emeklerinin nasıl hiç edildiğini, bilecek babalar gece gündüz gerekirse iki işte çalışıp okuttuğu evlatlarının diplomalarının kimlere denk olduğunu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gürban, lütfen tamamlayın.
MEHMET MUSTAFA GÜRBAN (Devamla) - Bunların hepsi bilinecek ve siz çocuğu okusun diye evlere temizliğe giden anaların, çocuğu okusun diye geceleri çöp toplayan babaların, torunu okusun diye kırk yıl çalışıp aldığı evi satan dedelerin, velhasıl, bunca çileyle alınmış diplomaların eşitini Suriye'de nasıl alındığı belli olmayan, hatta okuduğu bile belli olmayan kişilerin diplomalarına denklediniz.
"Kendi öz yurdumda ben miyim garip?
Beni bir köşeye atan utansın
Eğilmiyor diye, kurdu hor görüp,
İti el üstünde tutan utansın!"
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)