GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:67
Tarih:01.03.2024

İYİ PARTİ GRUBU ADINA UĞUR POYRAZ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle devlet aklının, yargının, kolluk makamlarının ve diğer tüm kurumların öncelikleri evrensel ve iç hukuktan hareketle milletin huzurunu, refahını ve zenginliğini; merkezine insanı koyarak devletin menfaatlerini korumak ve kollamak olması gerekirken "Devlet kutsaldır." sloganıyla insan geri plana atılmıştır. Oysaki yaratılanı Yaradan'dan ötürü sevmenin, "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın."ın öznesi insandır. Her on yılda bir kahramanların hain, hainlerin kahraman olduğu bir ülkede, suça değil faile göre hukukun uygulandığı bir sistemde, savcıların iktidarı üzen konularda resen, ülkenin kurucu değerleriyle ilgili konularda ise kamuoyu baskısıyla harekete geçtikleri, hâkimlerin verecekleri her kararda tereddüt ettikleri, o bitmeyen yukarıdakiler silsilesinde araya kaynamaktan korktukları, polisin mahkemelerin emrinde değil hâkim ve savcı üzerinde baskı aracı olduğu, adliyeleri dizayn etmek için HSK koridorlarını arşınladıkları, sıralı amirleriyle, Külliye'deki kontaklarıyla mesleklerini icra ettikleri, yukarıya istihbarat yetiştirme yarışında oldukları bir düzende vatandaşın adliyeye, karakola, hastaneye, vergi dairesine, SGK'ye giderken tanıdık aradığı bir rutinde milletin yargıya ve devlete güvenini tesis edemezsiniz.

Yarattığınız Türk yargısının ve iktidarınızın temel sorunu ikircikli tutumunuzdur. Mesela, özellikle Doğu ve Güneydoğu illerimizde HDP'li belediyelerin birçoğuna kayyum ataması yapıldı. Bu atamaların çoğunun gerekçesi de teröre finansman ve destek vermesi. İstihbarat verileri, saha çalışmaları, müfettiş raporları, fezlekeler, iddianameler, hatta kararlar; hepsi tamam, bunlar aksi ispat edilene kadar doğruluk karinesine sahip. Peki, teröre finansman aktaran kişilerin ya da teröre finansman olarak aktarıldığı değerlendirilen muhatap gerçek ve tüzel kişilerin mal varlıklarına herhangi bir müsadere uygulandı mı ya da şöyle sorayım: Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun'a göre herhangi bir adli işlem yapıldı mı?

Bilirsiniz, ben cevabını bilmediğim soruları sormuyorum ama şimdi hemen aklınıza isimlendirilmiş terör örgütlerinden FETÖ'yle ilgili bu süreçlerden örnekler gelecek. Belki beni tanımayanlar buna ilişkin sitem edecek ama ben bu cevapları Ankara Emniyeti Ankara Adliyesini tasarlarken sessiz kalan, yüksek mahkemeler birbirine girdiğinde taraf olan, hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı, meslek onuru yerine iktidarın huzurunu görev edinmiş Sayın Adalet Bakanından bekliyorum. Yazdığım hiçbir soru önergesini cevaplayamayan, Emniyetteki cemaat ve tarikat yapılanmasına seyirci kalan, emrindeki kolluğun arzularıyla yargıyı şikâyet eden İçişleri Bakanından bekliyorum. Onlar gelsin, burada bu basit sorunun cevabını versinler istiyorum.

Bu vesileyle, hazır yeri gelmişken Sayın İçişleri Bakanına verdiğim ancak ısrarla cevaplamaktan kaçındıkları bir soru önergemi burada sizlerin ve kamuoyunun huzurunda tekrarlama ihtiyacı hasıl oldu. Belki yoğun iş yükü arasında fırsatı olmamıştır ya da ne bilim belki de istihdam ettiği illüzyonistler sümen altı etmiştir. Bu cevapları Sayın Bakandan ısrarla bekliyoruz. Bu sorular benim için değil, memleket için, devlet için, belki gözüne inmiş perdenin kalkması için. Ankara Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlar Şube Müdürlüğü Teknik Büroda bir polis memuru yurt dışında firari, aynı zamanda değişik internet mecralarından da yayın yapan Cevheri Güven isimli şahsa bilgi ve içerik sızdırdığı iddiasıyla göz altına alınıp tutuklandı; bunları kamuya açık kaynaklarda okumuşsunuzdur. Sorularım şunlardı: Bu şahıs mesleğe ne zaman başladı? İstihbarat branşını ne zaman aldı? 2004 yılında Trabzon İstihbarat Müdürlüğünde görev yaptı mı yapmadı mı? Bu tarihte Trabzon İstihbarat Şube Müdürü kimdir? Bu şahıs İstihbarat Daire Başkanlığına ne zaman tayin edilmiştir, tayin olduğu zaman İstihbarat Daire Başkanı kimdir? İstihbarat Dairede hangi şubede çalışmıştır? Çalıştığı Şube Müdürünün bugünkü akıbeti nedir? Bu şahıs ne zaman İstihbarat Daire Başkanlığından gönderilmiştir ve bu tarihteki İstihbarat Daire Başkanı kimdir? Bu şahıs, gözaltına alındığı esnada çalıştığı Ankara Narkotik Şube Müdürlüğü Teknik Büroya hangi tarihte tayin edilmiştir, tayin edildiği zaman Ankara Emniyet Müdürü kimdir? Sorular bu kadar sade, bu kadar net, dolayısıyla İçişleri Bakanlığının bütün kayıtlarında yer alan sorular. Bunların cevapları çok önem arz ediyor, kesiştiği noktalar.

Şimdi, bu sorulara bir ekleme daha yapacağım. Kamuya açık kaynaklardan sizler de takip etmişsinizdir, Sayın Cumhurbaşkanına ilişkin Ankara Emniyet Müdürlüğünde bir polis hakkında daha işlem yapıldı, yine Narkotikte. İşlem yapılmasının sebebi Sayın Cumhurbaşkanının T.C. kimlik numarası üzerinden sorgusunun yapılması. Bu şahıs hakkında, bu iddiayla hakkında işlem yapılmış olmasına rağmen bu şahıs hâlâ Narkotik Şube Teknik Büroda görevine devam ediyor mu, etmiyor mu? Çok basit bir soru daha. Zira, 2020 yılında MASAK'ta 114 kişinin gözaltına alındığı bir operasyon oldu. Bu 114 kişi Sayın Cumhurbaşkanının da değil, dolaylı olarak etrafındakilerin bilgilerini değerlendirdikleri ya da inceledikleri zannıyla gözaltına alındılar; çoğuyla ilgili de takipsizlik kararı verildi ancak bu şahısların hiçbiri bu soruşturma devam ederken görevlerine devam ettirilmediler.

Bugün, Türk yargısının en önemli problemi, emrindeki kolluğun yargıya hizmet etmek yerine yargıyı kendi hedef ve amaçları için kullanmaları. Yargı buna direnince de kolluk içinde öbeklenmiş tarikat ve cemaatlerin bürokratik operasyonlarına muhatap kalmasıdır. Yani değerli reformcu vekiller, reform yapılacaksa önce yargıyı bu baskıdan ve zulümden kurtaralım. Biz hazırız, ya siz "Bunun ucu nereye değerse değsin." demeye hazır mısınız? Vakti zamanında bu Genel Kurul salonunda oturan önceki vekillerin, Gülen cemaatine olan saygısı, korkusu ve münasebeti gibi bugün Emniyet ve yargıdaki organizasyonlarla bir ilişkiniz yok ise bu haklı ve millî davaya siz de omuz verirsiniz; bu da sizin imtihanınız.

Türkiye'nin bu ve benzeri ana aksındaki konuların hiçbirine merhem olmayan bu yargı reformunun bir reform olmadığını evvela kabul etmemiz lazım. Siyasi parti gruplarının dâhil olmadığı, buradaki kastım hepimiz, AK PARTİ ve MHP grupları da dâhil içinizden 5 kişi, fazla değil 5 kişi el kaldırsın "Külliye'de ve Adalet Bakanlığı koridorlarında bu reform kanunu oluşturulurken oradaydık." desin, vallahi içimin yağları soğuyacak. Meclisin haberdar olmadığı, "Yaptık, oldu." ile ellerin inip kalkmasıyla çözüm bulamaz, üretemez, yarın milletin karşısına da çıkamazsınız.

Önümüzdeki yargı reformu ise yine yönetilenin değil, yönetenin konforunu merkeze alan bir metin. Türk Ceza Kanunu 220 ve 314'üncü maddelerine eklenmek istenen metinlere gelirsek, her ikisinde de örgüte üye olmayan kişinin tanımlanamayan, belirsiz, öngörülmeyen, umursanmayan eyleminin soruşturmacının insafına, savcının vicdanına, hâkimin inisiyatifine bırakılmasıdır. Hem silahlı örgüte hem suç işlemek amaçlı örgüte üyelik ilgili maddelerde müstakil olarak suç sayılmıştır. Reform paketiyle, örgüte üye olmadığı kabul edilen bu kişilere örgüt üyeliği cezasını bile aşan cezalar öngörülüyor. FETÖ'ye yazdırılan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5271 sayılı CMK'yla FETÖ sizin adınıza nasıl toplumsal barışımızı, iç huzurumuzu, adalet duygumuzu, hukuka güvenimizi, devlete inancımızı yerle yeksan ettiyse adı reform, içeriği deformasyon olan bu metinde talimatlı uygulayıcıların keyfî olarak suç kabul edecekleri bir eylemi illiyet, irtibat, iltisak masallarıyla bir örgüte bağlayamadıkları durumda ellerine yeni bir sopa veriyorsunuz. Ya, aklınızca da AYM kararını hayata geçiriyorsunuz.

Bakın, sizi şerefimle temin ediyorum, o gün geldiğinde "Antalya Milletvekili Uğur Poyraz söylemişti." diyeceksiniz, bugün devleti parsel parsel bölüşen isimlendirilmemiş örgütler hakkınızda bu maddeleri kullanarak işlem yapacaklar. Muhalefet iktidar olursa diye korkmayın, daha dört yıl var. Sizi muhalefet değil, dün olduğu gibi, bugün yol arkadaşlığı yaptığınız, belli hususları taşere ettiğiniz bu isimlendirilmemiş örgütler mahvedecek. Tekrar ediyorum, beni duymayın, dinleyin: Önünüzdeki metni imzalamadan önce okuyun, kanun metni değil de önünüzdeki bir kredi sözleşmesi olsa o küçücük yazıları 50 defa okurduk; devlet, millet için buradayız. Yukarıdan verilen talimatları yerine getirerek milletvekilliği olmaz. Bakmayın, görün; "Yazanlar biliyor da yapmışlar." demeyin; yazanların tayin, terfisine siz karar veriyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UĞUR POYRAZ (Devamla) - Başkanım, hemen bitiriyorum, çok kısa...

BAŞKAN - Sayın Poyraz, lütfen tamamlayın.

UĞUR POYRAZ (Devamla) - Siyaseti büyük Türk milletinin huzur ve refahı, devletimizin bekası için yapıyorsak makam ve sıfatlardan arınarak bu kürsüde sadece hakikati konuşmak için bulunuyoruz. İnanıyorum ki bağımsız ve tarafsız hâkimler, cumhuriyetin savcıları, kimsenin önünde eğilmeyen meslektaşım avukatların sırtında Türk yargısı yükselecek, yükseldikçe prangalarından kurtulacak, su başlarına memur edilen zebanilerden arınacak, kolluğu saran henüz isimlendirilmemiş örgütleri şerefli Türk polisi, kahraman jandarma içlerinden söküp atacak ve bu aziz milletin devlete güveni yeniden inşa olacak.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti, CHP ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)