Konu: | Turist Rehberliği Meslek Kanunu ile Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 72 |
Tarih: | 17.04.2024 |
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Turizmle ilgili bir yasa teklifi görüşüyoruz. Burada şunu öncelikle belirtmek gerekir ki Anayasa'mıza göre kanun yapma yeri Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Maalesef, son dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi kendi dinamikleriyle yasa yapmak yerine gönderilen talimatı yerine getiren, yürütmenin bir parçası gibi iş gören bir konuma getirilmektedir; bu asla kabul edilemez.
Değerli milletvekilleri, turizmle ilgili yasa teklifini görüşüyoruz, meslek kanunu. Biliyoruz ki bu teklif, içerik itibarıyla turizm sektörüne bir katkı sağlayacak değil, turizm sektörünün çalışanlarının gelirini artıracak değil, ülkemizin turizm pastasından daha fazla pay almasını sağlayacak bir girişim değil, ülkemizi kalkındıracak bir girişim değil. Bu girişim, özü itibarıyla sadece patronların talimatını yerine getiren, bu alanda çalışan emekçinin hakkının gasbedilmesine yönelik bir girişim. Onun için de bu yasa teklifi hazırlanırken ne meslek odalarının ne sivil toplum örgütlerinin ne de akademisyenlerin, bu konunun uzmanlarının katkısı olmadan hazırlanmış gelmiş bir paket önümüzde. Burada şunu sormak gerekir: Patronlar, turizm sektörünün patronları istedi diye yasa çıkıyor, onların sahibi var. Acaba KHK'lilerin hakkını ne zaman savunacaksınız; ücretli öğretmenlerin, emeklilerin hakkının alınması için ne yapılması lazım; akademisyenlerin, taşeron işçilerin, köylülerin, kiracıların haklarının savunulması için ne lazım; bunları merak ediyoruz. Burada şunu belirtelim ki bu arkadaşlar garibanlardan oy alıyor ama zenginlere hizmet ediyor, bu arkadaşlar oy verenlerin hoşuna gidecek laflar ediyor ama patronların hoşuna gidecek icraat sergiliyor. Burada, seçim sürecinde yaşadığımız bazı hususlar oldu, faturayı belli yerlere kesmeye çalıştınız ama bilesiniz ki durum görünenden çok daha fazla.
Değerli milletvekilleri, bu yasa teklifiyle ilgili şunu özellikle belirtmek gerekir ki yasadan beklenen ülkeye katkı olmasıydı ama bu yok. Bir kere, ülkemiz önemli bir turizm potansiyeli olan bir ülke, siz "turizm" deyince sadece sahilleri anlıyorsunuz, "turizm" deyince sadece Muğla ile Antalya gündeminize geliyor ama Hatay, Diyarbakır, Şanlıurfa, ülkenin değerleri hiçbir şekilde gündeme gelmiyor. Bir ülkeye turizm gelmesi için belli hazırlıkların, altyapının olması gerekir, sadece otobüste eleman bulundurulup bulundurulmaması, yabancı dil şartları değildir gereken. Bir kere, turizm, ülkenin genel gidişatından farklı değildir. Eğer Gazze eylemi yapan başörtülü, başı açık kızlar coplanıyorsa o ülkeye turist gelmez. Bir ülkede Cumhurbaşkanının makamından yapılan açıklamada Mecliste grubu bulunan bir partinin genel başkanının bayramı tebrik edilmediği ama siyasette irapta mahalli olmayan bir adamın bayramının tebrik edildiği anlaşılıyorsa o ülkeye insanlar güven duymaz arkadaşlar. Meclisin yok sayıldığı, ülkenin otoriter rejime evrildiği bir dönemde ülkeye turist gelmez. Bir ülkede dış politikada zikzaklar çiziliyorsa ve ülke güvensiz ise, ülkede her gün cinayetler işleniyorsa, her türlü vahşetle dünyaya tanıtılmışsa bu ülkeye turizm gelmez. Ülkeye turizm gelmesi için önce bu altyapıların düzenlenmesi gerekir. Tabii, burada, maalesef turizme katkı olacak bir yönünüz var, ülkede enflasyon had safhada, hayat pahalılığı had safhada, paramız pul; onun için de turistler ülkeye geliyor, kendi ülkesinde ev kirasına vereceği paranın çok daha azına burada tatil yapabildiği için geliyor.
Bu kanun teklifinde rehberlerin kaldırılması, maliyetlerin yüksek olduğu görülüyor. Evet, rehberlerin aldığı ücret dolar ve euro üzerinden hesap ediliyor çünkü siz parayı pul hâle getirdiniz. Onun için, turizm sektöründe hiçbir şekilde Türk lirasının maalesef esamesi okunmaz hâle getiriliyor. Burada turizm, turizmden ibaret değildir; turizm aynı zamanda ülkenin tarihidir, kültürüdür, millî güvenliğidir, geleceğidir, sosyolojisidir. Siz, önüne gelen herkesin turizm rehberi olmasını sağlarsanız, misyonerler cirit atar, ajanlar devreye girer; sizin tarihinizi, kültürünüzü kötüler, bugününüzün olumsuz yöne gitmesi için her türlü girişimde bulunur; yanlış tarihî bilgileri aktarır ve sizin dezenformasyona uğramanıza neden olur. Bununla beraber, yasa içerisinde belli alanların dışında da insanların rehber olmasının önü açılıyor.
Değerli milletvekilleri, devlette devamlılık esastır, kamuda esas olan güvendir. Bir üniversite öğrencisi bir alana "O alanda iş yapacağım." diye giriyor ama siz maçın ortasında kuralları değiştiriyorsunuz. Mademki turizm meslek yüksekokullarının ilgili bölümlerinden mezun olunmadan da bu iş yapılıyor, öyleyse niye bu fakülteler var, öyleyse niye öğrenciler bu fakültelere gidiyor, boşuna kamu israfı yapılıyor?
Değerli milletvekilleri, burada turizmden bahsederken, elbette, tarihî dokumuzu da gündeme getirmek zorundayız. Bakın, bir deprem yaşadık. Deprem sonucunda deprem bölgesi hâlen büyük ölçüde ayağa kalkmadı, hâlen çok çok geriyiz. Bunları bir tarafa bırakıyorum, şu anda deprem bölgesinde ÇED raporu zorunluluğu kaldırıldı. Niye? İş uzuyor diye. Yahu, bu ÇED raporu gereksizse hiç kalmasın, zorunlu ise her yerde devam etsin. Siz, işin kolaycılığına kaçarak süre uzamasın diye kaldırıyorsunuz, ülkenin tarihini dinamitliyorsunuz. ÇED raporu olmadan asla bir işletme açılmamalı. Bugün, deprem bölgesinde meskûn mahallere, evlerin yanına taş ocağı açılıyor ÇED raporu zorunlu değil diye. ÇED raporu zorunluluğu devam etmeli ama kurallar yumuşatılıp, süreç hızlandırılmalı. Deyin ki "ÇED başvurusu yapıldıktan on beş gün sonra neticelendirilir." ama işin kolayına kaçıldığı için tarihimiz de yok ediliyor. Depremden hasarsız çıkmış, yarım kalan az miktardaki evler de hasarlı hâle getirilecek çünkü müteahhitler iş görsün, bir an önce binalar yapılsın. Bunda hiçbir şekilde iyi niyet aramak mümkün değil.
Değerli milletvekilleri, tabii, burada biz turizmden bahsederken maalesef ki sadece sahiller, sadece beş yıldızlı oteller ön plana çıkarılıyor; hâlbuki bu ülkenin tarihi, kültürel zenginlikleri var, inanç turizmi var, kültür turizmi var, sağlık turizmi var, yayla turizmi var, dağ turizmi var; bunların hiçbirisi yok. Hac ve umre de öyle bir noktaya geldi ki bir insan hacca gitmek için bir servet ödüyor ama beyefendilerin gündeminde hac ve umre mağdurları yok, beş yıldızlı otel sahiplerini nasıl zengin ederiz, nasıl daha az maliyetle iş üretmelerini sağlarız, buna yönelik kanun çıkarılıyor.
Seçimden hemen sonra bugünkü konuşmaları da bir talihsizlik olarak gördüğümü belirtmek isterim. Bazı arkadaşlar bir tarihî yanılgıya düşerek 28 Şubatla ilgili bilgi verdiler. Mart ayı ile temmuz ayı arasında dört aylık bir fark var. Ben şunu söyleyeyim ki göze girmenin başka yolları var arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çalışkan, lütfen toparlayın.
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) - Evet, değerli arkadaşlar, göze girmenin başka yolları var. Tarihi sapıtarak şu Gazze katliamındaki etkinizi, katkınızı, sorumluluğunuzu, vicdan azabınızı ötelemenin yolu birilerine iftira atmak asla değildir. Biliyorum, sizler de üzülüyorsunuz ama zaten AK PARTİ'nin kuruluş gayesi, ta partinin tesis edildiği gün verdiği söz İsrail'in güvenliğidir, Büyük Orta Doğu Projesi'ne destektir, ılımlı İslam'a katkı sağlamaktır. Bunu buradaki AK PARTİ'li arkadaşların çoğu bilmez çünkü başından beri var olan AK PARTİ'li milletvekili sayısı bir elin parmağını geçmez; kadro, jenerasyon hepsi değişti, hepsi tasfiye edildi. Bu arkadaşlara bunu da hatırlatmak isterim.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)