GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN TARAFINDAN KURULAN BAKANLAR KURULU PROGRAMI MÜNASEBETİYLE
Yasama Yılı:1
Birleşim:7
Tarih:11.07.2011

AK PARTİ GRUBU ADINA ÖMER ÇELİK (Adana) - Sayın Başkanım, aziz milletin değerli temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

61'inci Hükûmet Programı'nın milletimize esenlik ve barış getirmesini, büyük muvaffakiyetlere zemin teşkil etmesini diliyorum.

AK PARTİ hükûmet programlarının temel bir özelliği vardır. Bütün hükûmet programları öncelikle bir siyaset felsefesi tanımıyla işin içine girerler. Nasıl bir ülkede yaşamak istiyoruz, hangi özgürlüklere sahip çıkmak zorundayız, insanımızın hak ettiği temel hak ve hürriyetler nelerdir ve bu konudaki eksikliklerimizin tamamlanması hususunda yapılması gerekenler nelerdir?

Esasında 2002'den beri Türkiye, Avrupa tarihinde ve Türk tarihinde rastlanmayan bir şeyle karşı karşıyadır, o da şudur: İktidardaki parti büyümektedir, muhalefetteki partiler küçülmektedir.

İktidardaki partinin büyümesinin en önemli sebebi, en temel kodu iktidar partisinin, AK PARTİ'nin iktidardaki muhalefet olmasıdır. İktidardaki muhalefetten kastımız şudur: AK PARTİ, iktidar olmasına rağmen Türkiye'deki vesayet sistemine ve statükoya muhalefet ettiği için sürekli olarak bir de iktidardaki muhalefet olarak milletin önünü açmaktadır. Muhalefet partileri ise genelde muhalefetteki iktidar gibi davranmaktadır. Sürekli muhalefette olmalarına rağmen vesayet sistemine ve statükoya sahip çıktıkları için oyları ve milleti temsilleri küçülmektedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ'nin, AK PARTİ iktidarlarının temel kodu, istikrar içerisinde değişimdir. Prens Said Halim Paşa'mızın çok güzel bir sözü vardır: "Eğer toplumsal gerçeklik sürekli olarak kendini tekrar eden bir şey olsaydı insanı açıklamak için sosyolojiye gerek kalmaz, zooloji yeterli olurdu." Demek ki, insan kavramıyla değişim kavramı arasında organik, birebir ve ayrılmaz bir ilişki vardır. İşte AK PARTİ, Türkiye için bu vizyonu ortaya koymaktadır.

Devletin güvenlik kaygıları adına devletin güvenlik ihtiyaçlarını da aşan bir şekilde milletimizin unsurlarının tehdit olarak görülmesi, iç tehdit anlayışı çerçevesinde demokrasimizin budanması karşısında AK PARTİ vizyonu, temel birvizyon ortaya koyarak Türkiye'nin özgürleşmesi, milletin özgürleşmesi için bugüne kadar mücadele etmiştir. Bütün AK PARTİ hükûmetleri bunun altına imza atmıştır.

Hegel'in yüzyıllar evvel sorduğu bir soru bugün Türkiye'nin aktüel meselesidir. Diyordu ki: "Kim, hangi ya da nasıl örgütlenmiş bir otorite anayasayı yapma iktidarına sahip olabilir?" İşte bu? Hangi otorite halkın ruhunu yansıtacaktır diyorsak, bunun cevabı da budur. Yani hangi otoritenin halkın ruhunu yansıtacağına inanıyorsak anayasayı yapma hakkı da ona aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) O sebeple, iktidarın, halkın ruhunu yansıtma bakımından Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne geçme hakkı yoktur. Yargının, halkın ruhunu yansıtma bakımından Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne geçme hakkı yoktur. O zaman, halkın ruhunu yansıtmaya yegâne muktedir olan Türkiye Büyük Millet Meclisi anayasayı da yapacak yegâne iktidardır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Burada çeşitli vesilelerle çeşitli tartışmalar yaşanmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi anayasayı yapma hakkına sahip midir? Türkiye Büyük Millet Meclisinin anayasayı yapma hakkına sahip olmadığı söylenmiştir. "İhtilal yaparsınız, kan dökersiniz; ondan sonra anayasa yaparsınız." denilmiştir. Şu açık bir gerçektir, AK PARTİ vizyonu bunu ortaya koymak durumundadır: Türkiye Büyük Millet Meclisi tali bir iktidar değildir, Türkiye Büyük Millet Meclisi asli iktidardır, kurucu iktidardır ve Anayasa'yı yapma yetkisine sonuna kadar sahiptir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Demokratik devletlerde hukuk profesyonellerin işi değildir. Hukukun adalet ve hakkaniyete dayanması için hukukun ham maddesinin halk olması gerekir. Ham maddesi halk olmayan bir hukukun üstünlüğünden bahsedilemez. Ham maddesinde halk olmayan bir hukuk, ancak iktidarın örtülü faşizmine yol açar. O sebeple, AK PARTİ olarak ham maddesi halk olan bir anayasayı aşağıdan yukarıya yapma konusundaki kararlılığımız devam etmektedir. Demokratik devletlerde hukuk, toplumsal dinamiklerin adil sonuç doğuracağına ve meşru siyasal denge yansıttığına inanır, yine bu normlar çerçevesinde hukukun oluşması gerektiğine inanır, hukuk ancak böyle üstündür. Hukuk hamurunda halk varsa üstündür, halka karşı olan bir hukukun kim tarafından ve ne şekilde yapılırsa yapılsın hiçbir üstünlüğü ve kıymeti harbiyesi yoktur. O sebeple, 61'inci Hükûmet Programı'ndaki Anayasa vizyonunun temeline ham madde olarak halkın yerleştirilmesini AK PARTİ Grubu adına sonuna kadar destekliyoruz ve bunun gerçekçi bir vizyon olduğunu ortaya koyuyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Çünkü bu inancın bittiği yerde hukukun ve normun meşruiyeti biter. Normun meşru olması için toplumsal dinamiklere, toplumsal adalet inancına dayanması gerekir. Halksız hukuk hiçbir şekilde üstün olamaz, "hukukun üstünlüğü" denilen şey halksızlık adına yürürlüğe koyulan birtakım kanunlarla kesinlikle temsil edilemez. Hukuk, ancak ve ancak demokratik siyasetin ürünüdür. Özgürlüğü, adaleti ve demokratik işleyişi amaçlayan bir hukuk ancak meşrudur, üstünlük iddiası da bu amacı gerçekleştirdiği sürece geçerlidir. Toplumsal dinamiklerin ve demokratik süreçlerin ürettiği sistem bütünü değilse hukuk hiçbir şekilde meşru kabul edilemez. Anayasal düzenin tek parti diktatörlüğü ve bu diktatörlüğün üzerine inşa edilen 27 Mayıs ve 12 Eylül darbelerinin ürünü olduğunu çok açık bir şekilde bu Mecliste defalarca tartıştık ama maalesef bu Meclisin açılışında bile bir kere daha 27 Mayıs darbesinin övünülmesine üzüntüyle şahit olduk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) (CHP sıralarından "Sen 12 Eylül darbesinin ürünüsün!" sesi)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen?

ÖMER ÇELİK (Devamla) - 12 Eylül darbesinden 27 Mayıs darbesine?

(CHP sıralarından "12 Eylül darbesinin ürünüsün sen!" sesi)

BAŞKAN - Lütfen?

ÖMER ÇELİK (Devamla) - ?Cumhuriyet Halk Partisinin postmodern darbenin yanında yer aldığı 27 Nisan muhtırasına da AK PARTİ Grubu direnmiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

1876'daki Kanuni Esasi'den beri her anayasa çalışması, merkezî bir zihniyetle toplumu şekillendirme şeklinde ortaya çıkan bir siyasal refleks üretmiştir. Toplum, kendi kaderi üzerinde hiçbir zaman söz sahibi olmamıştır. Bir Fransız siyasetçisi ve filozofu şunu söyler, der ki: "Bazı ülkeler vardır, orduya sahiptir. Prusya ise bir ordudur, ülkeye sahiptir." Biz AK PARTİ olarak diyoruz ki: "Türkiye bir ülkedir, bu ülkenin sahibi millettir, onun da bir ordusu vardır." Ama bunun karşısındaki zihniyet "Türkiye bir ordudur, onun bir milleti vardır, herkes onun malıdır." zihniyetiyle Ergenekonların ve cuntaların arkasında durmuştur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sana bunu kim öğretti?

ÖMER ÇELİK (Devamla) - İşte, yeni anayasa "Türkiye bir ordudur, millet onun malıdır." zihniyetine karşı "Türkiye bir millettir ve onun ordusu vardır." zihniyeti temelinde kurulacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHARREM İNCE (Yalova) - Pahalı puroları içerken yanlış okumuşsun sen!

ÖMER ÇELİK (Devamla) - Yeni anayasa ihtiyacı, bir sistem ihtiyacıdır. Bu sistem millet egemenliğine dayalı bir sistem olacaktır. Millet egemenliğinin dışında? Evet, burada ne yazıyor? "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." yazıyor. Bunun hatırlanması çok güzel bir şeydir. Egemenliğin kayıtsız şartsız olması konusunda kuşkusuz bazı hâkimlerin seçilmiş kişiler üzerindeki vesayetini kabul etmediğimiz gibi, Ergenekonun, darbelerin, cuntaların, postmoderndarbelerin ve birtakım postalların vesayetini de kabul etmiyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHARREM İNCE (Yalova) - Git hesap sor Ergenekondan!

ÖMER ÇELİK (Devamla) - Demokrasinin temeli "Ergenekon nerededir, gösterin de ona üye olalım." demek değildir. Demokrasinin temeli Ergenekonla mücadele etmektir. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

MUHARREM İNCE (Yalova) - Hesap sor 12 Eylülcülerden, 28 Şubatçılardan!

BAŞKAN - Sayın İnce, lütfen?

MUHARREM İNCE (Yalova) - Elini tutan mı var?

BAŞKAN - Sayın İnce?

ÖMER ÇELİK (Devamla) - Sayın Başkan, şuradaki korsan yayınları durdurursanız, ben resmî frekanstan yayın yapmaya devam edeceğim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Çelik.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkan?

BAŞKAN - Sayın İnce, lütfen?

MUHARREM İNCE (Yalova) - Burada korsan yayın olmaz.

BAŞKAN - Lütfen müdahil olmayın efendim.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Ama korsan görünümlü olabilir, Doğan görünümlü Şahin olabilir.

ÖMER ÇELİK (Devamla) - Bakınız, şunu açık bir şekilde ortaya koyacağız: Bu yüce Mecliste hiç kimse, içeride hâlen tutuklu olan ve yargılanmaları süren kişilerin suçlu olduğunu iddia edemez. AK PARTİ kesinlikle böyle bir anlayışı kabul etmez ama aynı zamanda AK PARTİ birtakım Ergenekon tutuklularını ya da Ergenekon yargılamasının sulandırılmasına yüce Meclisin alet edilmesini de kabul etmez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Şunu unutmayalım: Sayın Genel Başkanın dediği gibi, seçme ve seçilme hakkı temel bir haktır. Bu Meclis bunun önündeki bütün engelleri kaldıracaktır. Ama şunu da unutmayalım: Yüce milletin darbe korkusu olmadan yaşama hakkı da temel bir haktır, bu millet, bu Meclis bunun da karşısında duracaktır.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Hâlâ korkmayın, darbe olmaz artık! Olmaz darbe, korkmayın!

ÖMER ÇELİK (Devamla) - Öyleyse konuyu bir tarafından alıp da gecikmiş bir demokrasi hafızası yenilenmesine düşmeyelim. Darbe yargılanmalarının tutukluluk sürelerinin?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Darbenin besledikleri sizsiniz.

BAŞKAN - Sayın Milletvekili, lütfen?

ÖMER ÇELİK (Devamla) - ? birtakım kişiler tarafından mahkûmiyete dönüştürülmesine ne kadar karşı çıkıyorsak aynı şekilde Ergenekonlara, darbelere de o kadar karşı çıkacağız.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Ergenekon'dan beslenen sizsiniz.

BAŞKAN - Sayın Öztürk?

ÖMER ÇELİK (Devamla) - Biri diğerinin alternatifi değildir. Darbelere karşı çıktığımız gibi tutukluluk sürelerinin mahkûmiyete dönüşmesine de karşı çıkacağız. Tutukluluk sürelerinin mahkûmiyete dönüşmesine karşı çıkarken abrakadabra yapıp Ergenekon soruşturmasının engellenmesine yüce Meclisi alet etmeye hiç kimse kalkmamalıdır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bakınız, burada yine milliyetçilik adına çok vahim sözler söylenmiştir, denilmiştir ki: "Sayın Başbakan Türkiye'nin birlik ve bütünlüğüyle ilgili çalışmalar yapacakken etraftaki ülkelerin birlik ve bütünlüğüyle ilgili çalışmalar yapmaktadır." Bakın, Kanuni'nin, Fatih'in stratejik vizyonundan yoksunluk ancak bu kadar veciz ifade edilebilirdi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Büyük milletimiz şunu bilmektedir: Gazze'de huzursuzluk varsa Ankara da huzursuzdur, Bosna'nın güvenliği tehlikedeyse İstanbul'un güvenliği tehlikededir, Bakü'de huzursuzluk varsa Diyarbakır'da da huzursuzluk vardır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bağdat, Beyrut, buraları huzur ve sükûn içerisinde değilse Van ve İzmir de sükûn içerisinde değildir. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Diyarbakır'da sıkıntı var, Batman'da sıkıntı var.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen?

ÖMER ÇELİK (Devamla) - Büyük milletin büyük vizyonu Ankara'yı, Diyarbakır'ı, Van'ı, Hakkâri'yi düşündüğü kadar Gazze'yi, Beyrut'u, Bağdat'ı, Bakü'yü ve Bosna'yı da garanti altına alan bir zihniyete sahiptir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Hakkâri'deki şehidin hesabını ver!

MUHARREM İNCE (Yalova) - Bakan olamayınca senin moralin bozuldu, ne dediğini bilmiyorsun sen. Biraz daha gözüne girersen bir dahaki döneme olursun.

ÖMER ÇELİK (Devamla) - Öte yandan, dikkat edilmesi gereken bir diğer temel husus da şudur: Hiç kimse Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi'ni etnik radikalizmin birtakım barış konseyleri vasıtasıyla güncellenmesi şeklinde yürürlüğe sokmamalıdır. Türkiye'de Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi devletin ve milletin bekası açısından devletimizin en iyi planlanmış, en zamanlı şekilde yürürlüğe konulmuş projesidir ama birileri "millî birlik ve kardeşlik" derken demokrasiden rahatsız olurlar, birileri "demokrasi" derken millî birlik ve kardeşlikten rahatsız olurlar. AK PARTİ ise şunu bilmektedir: Millî birlik ve kardeşlik için daha çok demokrasi istiyoruz. Daha çok demokrasi de millî birlik ve kardeşliğimizi güçlendirecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHARREM İNCE (Yalova) - Yavaş konuş, anlamıyoruz ne dediğini ya!

ÖMER ÇELİK (Devamla) - Müştereklerimize sahip çıkma adına farklılıkların yok edildiği dönemlere geri dönmeyeceğiz. Devletin güvenliğini sağlama kaygısıyla kimliklerin yok edildiği, toplumsal barışın imha edildiği, toplumsal barışın birtakım göçlerle, birtakım kontrgerilla faaliyetleriyle, 17 bin faili meçhul cinayetle gölgelendiği dönemlere geri dönmeyeceğiz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Çözseydin.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Dokuz yıldır niye çözemedin?

ÖMER ÇELİK (Devamla) - Bugün burada Türkiye'nin toplumsal sorunlarına karşı yegâne çözüm önerileri Türkiye'de olağanüstü hâl ilan etmek olanların, hâlâ olağanüstü hâl ilan etmekten bahsedenlerin vizyonu bin yıl öncesinin vizyonudur, Malazgirt'ten bile geri bir vizyondur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Kendini mi şikâyet ediyorsun halka?

ÖMER ÇELİK (Devamla) - Biz, Türkiye'de demokrasiyi PKK açılımına dönüştürmek isteyenlerin karşısında nasıl dimdik duruyorsak millî birlik ve kardeşlik adına bu ülkeye olağanüstü hal getirmek isteyenlerin fikirlerine de o şekilde karşı duracağız. Bunda hiçbir taviz yoktur. Mesele açıktır.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Amerika'nın karşısında dimdik durun! Amerika'nın karşısında ne yapıyorsunuz!

BAŞKAN - Lütfen Sayın Milletvekili?

ÖMER ÇELİK (Devamla) - Bakın, Arap baharı denilen 350 milyonluk kitle, bu kitlenin bütün gözü Türkiye'dedir, vizyon olarak Türkiye'yi görmektedirler.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Ya, motora binmiş gibi konuşma, kürsüden konuşuyorsun sen! Sanki motora binmiş gibi konuşuyorsun ya!

ÖMER ÇELİK (Devamla) - Türkiye, bütün bir coğrafyasına model olmuştur. Düne kadar hasta adam denilen Türkiye bugün küresel düzenin zinde adamı hâline gelmiştir.

Bakın, Türkiye'nin biricikliğini göstermek bakımından en önemli meselelerden bir tanesi şudur: Demokratik standartlarını yükseltmek bakımından Türkiye Avrupa Birliği ülkeleri tarafından "sessiz devrim" yapmakla nitelendirilmiştir, sessiz devrim gerçekleştirmiştir.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Millet iradesinden bahsediyordun, şimdi polisle gezmeyi de anlat, millet duysun!

ÖMER ÇELİK (Devamla) - Ama bu demokrasiye sahip Avrupa ülkeleri bugün ekonomik krizlerle boğuşurlarken, Türkiye aynı zamanda büyümede yüzde 11'i yakalamış, OECD ülkeleri içerisinde büyümede birinci olmuştur. (CHP sıralarından "Şov yapıyorsun şov!" sesi) Türkiye bu bakımdan, bu demokratik ülkelere ekonomik performansı bakımından üstündür. Yani demokrasisi bakımından benzediği Avrupa ülkelerine ekonomisi bakımından üstündür. Diğer taraftan, Türkiye, ekonomik performansı ve ekonomik büyüklüğü bakımından BRICS ülkelerine benzetilmektedir; Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika ülkelerine. Ekonomik büyüklüğü tarafından benzetildiği bu ülkelere ise bir üstünlüğü vardır: Bu ülkelerde Türkiye kadar kuvvetli bir demokrasi yoktur.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Bir de Hakkâri'den bahset Ömer Bey, Hakkâri'den!

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Şu milletin içinde bir yürüyelim şu Adana'da, gel! Adana'da bir yürüyelim!

ÖMER ÇELİK (Devamla) - Dolayısıyla, demokratik cazibe merkezi olan Avrupa Birliği karşısında Türkiye, ekonomisiyle üstünlük üretmektedir, ekonomik cazibe merkezi olan BRICS ülkeleri karşısında Türkiye, demokratik performansıyla büyüklük üretmektedir. Ama Türkiye'nin geldiği bu nokta tesadüfi bir nokta değildir.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Amerika iyi yetiştirmiş sizi, gerçekten kutluyorum!

ÖMER ÇELİK (Devamla) - Türkiye'nin geldiği bu nokta büyük bir vizyonun ürünüdür. Bu vizyonun temelinde de şu vardır: Daha düne kadar Türkiye'de devlet-millet ayrımı, merkez-çevre ayrımı, iktidar-hükûmet ayrımı, kalkınma-demokrasi ayrımı, hizmet-kimlik ayrımı siyasette yürürlükteydi. Bütün bu ayrımları ortadan kaldıran, devlet-millet ayrımını millet lehine ortadan kaldıran?

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Yalan söyleme!

ÖMER ÇELİK (Devamla) - ?merkez-çevre ayrımını dışlanmışlar ve ötekileştirilmişler lehine ortadan kaldıran, iktidar-hükûmet ayrımını seçilmiş irade lehine ortadan kaldıran AK PARTİ hükûmetleri olmuştur. Kalkınma-demokrasi ayrımı, "Ya kalkınacaksın ya demokrasiye sahip olacaksın." şeklindeki bir ayrım hiçbir şekilde AK PARTİ hükûmetlerinin vizyonunda yer almamıştır.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Siz ayrım yapa yapa Diyarbakır'da parlamento kuruldu parlamento!

ÖMER ÇELİK (Devamla) - AK PARTİ vizyonu hizmet-kimlik ayrımı karşısında da şu temel prensibi ortaya koymuştur: Kimlikler üzerinden siyaset yapılması adına hizmet politikasının engellenmesi hiçbir şekilde mümkün değildir.

Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi'nin temel esası şudur: Nitekim 61'inci Hükûmetin programında bunun temel bir yer almış olmasını AK PARTİ Grubu olarak büyük bir sevinçle ve memnuniyetle karşılıyoruz. Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi, bakınız, etnik kimliklerin radikalizminden oluşan bir koalisyona yol vermek değildir ama Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi, Türkiye'deki her kimliğin kendisini demokrasi içerisinde meşru bir şekilde ifade etmesinin ürünüdür. Bunun karşısında birileri Stalinist özerklik projelerini ortaya koymaya çalışıyorsa, Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi'ndeki demokratik açılımı Stalinist bir özerkliğin temeli yapmaya kalkıyorsa, olağanüstü hâl rejimine karşı olduğumuz kadar Stalinistözerklik projesine de aynı oranda karşı olduğumuzu yüce Meclise ifade etmek isterim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Yel değirmenleriyle dövüşme Ömer.

ÖMER ÇELİK (Devamla) - Bakınız, bu Mecliste geçmişte Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi'nin eleştirilmesi adına çok enteresan analizler yapılmıştır. Tanzimat Fermanı'ndan bahsedilirken şu söylenmiştir, Osmanlının birlik ve bütünlüğünün tebaaya eşitlik getiren Tanzimat yüzünden bozulduğu söylenmiştir. Hâlbuki?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Islahat Fermanı. Yanlış hatırlıyorsun. Onu ben söyledim.

ÖMER ÇELİK (Devamla) - Siz söylemediniz, efendim, Sayın Bahçeli söyledi, kayıtlarda var.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - 1856 Islahat Fermanı. Yanlış hatırlıyorsun Ömer Bey.

ÖMER ÇELİK (Devamla) - Sizin söylediklerinizi ezbere biliyoruz biz.

Bakınız, Tanzimat Fermanı 19'uncu yüzyıl milliyetçiliklerinin ortaya çıktığı bir dönemde elli yıl geç kalmış bir projeydi. Eğer elli yıl önceden bu 19'uncu yüzyıl milliyetçiliklerine karşı eşitlik, kardeşlik ve demokrasi fikri ortaya koyulabilseydi, bu fikirler temelinde Osmanlının kendi kendisini yeniden yapılandırması, yeni yüzyıla büyük bir kuvvet olarak girmesi mümkün olacaktı ama o zaman geç kalınmış bu adım bir imparatorluğun yok olmasına, bir imparatorluğun parçalanmasına yol açtı. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler) Bugün yine Kürt kardeşlerimiz "Kürt sorunu" deyip de yine aynı tarihi geciktirmeye çalışanlar bu tarihten ders çıkarmalılar. Kürt sorunu ekonomik bir sorunken tedbir almadılar, "Bir avuç eşkıyadır." deyip, bölgeye dönük almaları gereken ekonomik tedbirleri almadılar. Bugün bu tedbirler AK PARTİ tarafından alınmaktadır. Sorun siyasi olduğunda on yıl geriden gelerek sorunun ekonomik olduğunu kabul ettiler. Sorun bir kimlik sorununa dönüştüğünde yine on yıl geriden gelerek sorunun siyasi olduğunu kabul ettiler?

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Kaçırılan askerlerin durumu ne? Kaçırılan askerlerden bahset.

ÖMER ÇELİK (Devamla) - ?ama AK PARTİ sorunun kendisini de, sorunun özünü de, sorunun zatını da, sorunun çözümünü de tam zamanlı ve tam bir demokratik içerikle tespit etmiştir. Önümüzdeki on yıllar kimin Türkiye'nin, devletin ve milletin bekası için doğru adım attığını kiminse geçmişte İttihat Terakki'nin yaptığı yanlışları otoriter siyasetler vasıtasıyla koca bir imparatoru parçalama refleksi ortaya koyduğunu herkese açıkça gösterecektir. AK PARTİ açısından demokrasi bir eklenti değildir, demokrasi bir lüks değildir, demokrasi bu milletin bekasının esasıdır. Cumhuriyet adına demokrasiyi reddedenler ya da demokrasi adına cumhuriyeti reddedenler AK PARTİ vizyonunun dışındadır. AK PARTİ, cumhuriyetimizin kazanımlarının demokrasi vasıtasıyla Türkiye'nin bekasına hizmet edeceğini, demokratik reflekslerimizin cumhuriyetin kurucu felsefesini bugün açısından daha da güçlendireceğini ortaya koyan bir vizyonasahiptir.

O sebeple, sorunların çözümü açısından Türkiye Büyük Millet Meclisi çözümsüz değildir, Türkiye çözümsüz değildir. Bütün mesele Türkiye'nin kendisini, kendi siyasal sistemini "Bize özgü şartlar" denilen vesayet kodlarından kurtulup evrensel demokrasiyi çağdaş ilkeler çerçevesinde yeniden yapılandırmasıdır. Bu bakımdan, Türkiye'nin geleneğiyle modernliğini kavga ettiren siyasal anlayışın da dışındayız. Türkiye Doğu'da mıdır, Batı'da mıdır? Türkiye olarak hem Doğu'dayız hem Batı'dayız. Türkiye'nin Doğu ve Batı arasında bir stratejik köprü olduğu anlayışını reddediyoruz. Türkiye bir köprü değildir, Türkiye Doğu'nun ve Batı'nın birleştiği stratejik bir kavşaktır, büyük bir bölge gücüdür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çelik, lütfen sözlerinizi tamamlayınız, üç dakika süre veriyorum.

ÖMER ÇELİK (Devamla) - Hep beraber göreceğiz; Türkiye, ekonomisini büyüttükçe, Türkiye demokrasisini büyüttükçe, Türkiye sosyal sermayesini artırdıkça, Türkiye iç barışını güçlendirdikçe 2023'e Türkiye bir süper güç olarak girecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Burada en büyük sermaye, en büyük dayanak noktası milletin desteğidir. Bugün, yüzde 50 almış AK PARTİ'yi bölücülüğe destek vermekle suçlayanlar, o yüzde 50'lik kesimi, milletin yüzde 50'sini bölücü olarak suçladıklarının farkında olmayacak kadar millî bilinçten yoksundurlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Ne alakası var?

OKTAY VURAL (İzmir) - Hakaret etme millete.

ÖMER ÇELİK (Devamla) - O sebeple, AK PARTİ bu millî bilinç çerçevesinde 2023'e Türkiye'yi bir süper güç olarak sokmak üzere hazırlanmış 61'inci Cumhuriyet Hükûmeti Programı'na destek verecektir.

Aziz milletimize ve yüce Meclise saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)