GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:89
Tarih:09.04.2013

OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum ve Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, Anayasa'mız, toplantı ve gösteri yürüyüşlerini teminat altına almıştır. Anayasa'mızın 34'üncü maddesinde bu teminat altındadır. Sadece Anayasa'mız değil, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu da bu toplantı ve gösterilerin nasıl yapılacağını planlayarak o şekilde ilan etmiş ve bu kanuna bağlı olarak da hazırlanan tüzükler ve yönetmelikler toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin ne şekilde olduğunu anlatmıştır.

Baktığımızda, evet, toplantı ve gösteriler anayasal teminat altındadır, hiçbir yerden izin alınmadan bu yapılır ama yapılırken bazı şartları var, biraz sonra oraya geleceğim. Ama özellikle, ben AK PARTİ olarak düşüncemizi burada bir kere daha anlatmak istiyorum. AK PARTİ kendi felsefesinde zaten "Ne kadar çok demokrasi, ne kadar çok hak." onunla ilgili bir felsefe çizmiş ve onu uygulamaya çalışmaktadır. Bu çalışmanın içerisinde, kurduğu bütün hükûmetlerde de yasal hakları, anayasal hakları teminat altına alacak çalışmalar yapmıştır, şu andaki çalışmaların özünde de gene bu vardır. Bu noktadan baktığımızda, bir kimse AK PARTİ'yi demokrasiye, haklara ve kanunlara uygun hareket etmemekle suçlarsa yanlış bir suçlama yapmış olur. Ben bu noktaya değindikten sonra tekrar 2911 sayılı Kanun'a geleceğim.

Başta da söylediğim gibi, mutlaka, bu kanunda izin alınmadan toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkı var ancak, kanunun ilgili maddelerine baktığımız zaman, bu hakkı kullanmak için bazı şartlar var. Bu şartların başında, işte, toplantı ve gösteri yürüyüşünün belirtilen yerde, verilen saatte yapılması bir esas. Gene, teknik olarak, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yapılmasında gerekli heyetlerin imzaları, hepsi bir araya gelmesi lazım ki toplantı ve gösteri yürüyüşü olsun.

Toplantı, gösteri yürüyüşleri noktasında güvenlik kuvvetlerine atfedilen suçlamada Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği grup önerisinde güvenlik güçlerimizin orantısız güç kullandığı şeklinde bir iddia var. Her ne kadar Sayın Muharrem İnce o şeyin dışında birtakım şeyler söylemişse de aslında verilen önergede güvenlik güçlerinin orantısız güç kullandığı şeklinde bir şey olduğu için ben kendisinin konuşmasının değil de verilen önerge üzerinde konuşmak istiyorum. Çünkü onun diğer söylediği şeyler, zannediyorum, biraz sonra zaten düzeltilecek ama şunu ifade edeyim: Belki Sayın Başbakanımızın o, hâkimler veya hukukla ilgili, mahkemelerle ilgili sözünü çok iyi dinlememiş, o sözde şu var: "Mutlaka memlekette hâkimler vardır, gereğini yapacaktır." anlamında, her vatandaşımızın söyleyebileceği bir sözdür.

Değerli milletvekilleri, 2911 sayılı Kanun'a baktığımızda -aynı kanunun 9'uncu, 10'uncu maddelerinde şekil şartı- diyor ki: "Genel yollar, mabetler ve buna benzer özellikle şehirler arası yollarda toplantı ve gösteri yürüyüşleri yapılamaz, silah kullanılamaz ve konusu kanunsuz hâle düştüğü zaman da güvenlik güçlerinin bu toplantı ve gösteri yürüyüşlerini mutlaka dağıtma mecburiyeti vardır, bunu yapmak zorundadır." Olaya tam tersinden bakarsak, aslında toplantı ve gösteri yürüyüşlerindeki? Yirmi sene valilik, dört sene de emniyet genel müdürlüğü yapmış bir insan olarak pek çok toplantı, gösteri yürüyüşlerinin tedbirini aldım. Oradaki alınan tedbirlerin birinci amacı toplantı, ve gösteri yürüyüşleri hakkını kullanan insanların hakkını tam manasıyla kullanması adına polis teşkilatı veya jandarma oradadır yani özellikle onların bu anayasal haklarının yerine getirilmesi için orada. Ha, daha sonradan artık kanunsuz noktaya geldiği zaman, tabii ki anayasal hakkı değil, bundan sonra dağıtma, bu sefer de polisin veya jandarmanın oradaki görevi ortaya çıkıyor ki onlar da tabii ki görevini yapacaklar.

Tabii bu görevi yaparken orantısız güç iddiaları hep olagelmiştir çünkü bir tarafta kanunsuz hâle dönüşmüş bir eylem var ve o kanunsuz hâle dönüşmüş eyleme de müdahale eden bir güvenlik gücü var. Tabii ki güvenlik güçlerinin müdahale ettiği anda karşı taraftaki insanlar tarafından, kendileri toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin kanunsuz hâle geldiğini düşünmeden, her toplantının sonunda bir orantısız güç iddiası ortaya atılır. Tabii ki polis teşkilatı bu güç kullanımında da kendi yönetmelikleri, Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu ve ondan sonra çevik kuvvetle ilgili yönetmelik çerçevesinde bu uygulamayı yapar ki ilk önce polislerimiz bu tür noktalara geldiği zaman mutlaka ve mutlaka, eksiksiz ve istisnasız -bunu iddiayla söylüyorum- önceden ikaz ederler, derler ki: "Sizin yaptığınız toplantı ve gösteri yürüyüşü şu sebepten dolayı kanunsuz hâle dönüştü, onun için lütfen dağılın." Bu ikazı belki üç defa, beş defa yaptıktan sonra eğer bunun karşılığında artık dağılma olmuyorsa fiilî müdahale başlar. O yönetmelik gereği fiilî müdahale önce sözledir, daha sonra iterek dağıtma ve karşı taraftan taşlı, sopalı vesaire saldırı gelirse bunun şeyi değişerek kullanılır ama mutlaka polis teşkilatının, jandarma teşkilatının yaptığı en önemli şeylerden birisi ilk başta ikaz etmektir. Eğer kanunsuz hâle düşmüş olan, ikaza uyup da dağılırsa zaten ortada güç kullanma diye bir mecburiyet olmaz ve hiçbir zaman güvenlik kuvvetleri de bu tür toplantılarda güç kullanmayı arzu etmezler. İsterler ki toplantılar, huzur içerisinde ve kanunda belirtilen zaman ve süre içerisinde yapılsın.

İşte bununla ilgili de güvenlik güçlerimiz kendilerini planlamıştır, hep değişiklikler yapmıştır. Şöyle bir baktığımız zaman, son yıllarda -özellikle AK PARTİ hükûmetleri zamanında yapılan değişikliklerden bahsetmek istiyorum- bütün çevik kuvvetlerin miğferlerine, onların kendi numaraları yazılmıştır. Yani ola ki bir sebepten dolayı, kendi görevi olmadan güç kullanan bir polis memuru veya buna benzer bir görevli olduğunda daha kolay tespit edip ceza vermek yani orantısız güç kullanmayı caydırıcı bir unsurdur. Son zamanlarda miğferlerin içerisine mikrofonlar yerleştirilerek amirlerin daha rahat müdahale etme ve o müdahalenin sonunda da orantısız güce imkân vermeme çalışmaları olmuştur.

Gene öbür taraftan, baktığımızda, meslek içi eğitim çok önemli noktaya gelmiştir. Özellikle, çevik kuvvet gibi veya buna mümasil toplumsal olaylarda ilk karşılaşmada vatandaşla karşı karşıya gelecek birimler, her yıl eğitime tabi tutulmuştur. Bir baktığınız zaman her yıl çeşitli eğitimler? Bu eğitimler psikolojik eğitimler, insan hakları eğitimi, anayasal eğitim ve 2911 sayılı Kanun ve buna mümasil hakları içeren kanunlar noktasında eğitime tabi tutulmuştur.

Diğer taraftan, gene bu eğitimle de yetinilmemiş, partimiz olarak, Bakanlığımız olarak yeni yönetmelikler çıkarılarak bu haklar da garanti altına alınmaya çalışılmıştır. Dolayısıyla da toplantı ve gösteri yürüyüşleri noktasında, polis ve jandarma teşkilatımız, asla ve asla orantısız güç kullanmaz ve kullanmak da istemez ama bir olay olduğu zaman da elbette ki kamu düzeni adına, kamu düzeni noktasında da müdahil olmak durumundadır, o noktada da müdahil olur. Çeşitli yerlerde bunun örneklerini de görüyoruz.

Bu noktadan baktığımızda, biz AK PARTİ olarak, insanların toplumsal haklarını kullanması için her türlü gayreti sarf eden bir parti ve bununla ilgili olarak da yasal düzenlemeleri, değişiklikleri yerine getiren bir parti olarak her türlü tedbiri almaktayız. Onun için -CHP önergesinde olduğu gibi- asla, biz, orantısız güç kullanıldığı noktasını kabul etmiyoruz. Tek, münferit olarak -teşkilat değil ama münferit olarak- bu hususa uymayanlar varsa da onlarla ilgili gerekli cezalar tatbik edilmekte, disiplin suçları noktasında gerekli çalışmalar yapılmaktadır.

O bakımdan, AK PARTİ olarak, Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği önergenin aleyhinde olduğumuzu burada bir kere daha belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.