Konu: | Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 82 |
Tarih: | 15.05.2024 |
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA NECMETTİN ÇALIŞKAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün Meclis sıralarının bomboş olduğu, sanki hatibe göre katılımcının değiştiği bir oturumdayız. (CHP sıralarından alkışlar) Evet, gönül isterdi ki bu milletin geleceğini ilgilendiren bir hususta iktidar partisi milletvekilleri sadece oylama olacağı esnada değil görüşme esnasında da salonda hazır bulunsalar. Acaba burada getirilen önerilere, uyarılara kulak verseler... Maalesef ki sadece Meclisin itibarı düşürülerek "el kaldır, el indir"den öteye geçmeyen bir oturumla daha karşı karşıyayız.
Değerli milletvekilleri, Ticaret Kanunu'nu görüşüyoruz ve bu kanun teklifi de bir torba yasa ama torba yasa olmaktan öte, buna "Ticaret Kanunu" demek yerine "ceza yasası" demek zannediyorum daha doğru olurdu çünkü yasa teklifi bütünüyle "İş insanlarına, esnafa nereden ceza veririz; hangi cezayı kat kat artırırız?" bunun girişimi olmuş. Bu yasa teklifiyle ilgili yine şunu belirtmek isterim ki, muhtemelen yasa teklifini bürokratlar hazırlamış, esnaf dinlenilmemiş, belli kurumlardan gelen görüşler dikkate alınmış, yasa teklifinde imza sahibi olan siyasetçiler yasa teklifini okumamış bile. Keşke, bu yasa teklifi gönderilmeden önce hem halk, esnaf dinlenilse hem de bir dilbilim uzmanına gönderilseydi, yorumlara fazla açık bir nokta bırakılmasaydı.
Değerli milletvekilleri, yasa teklifinin içerisinde şirketlerin yönetim kurulu sürelerine ilişkin, lisanslı depoculuğa ilişkin düzenlemeler var; gayet güzel. Aslında, bunlar, Bakanlığın herhangi bir tebliğiyle pekâlâ çözülebilecek işlerdi. Kanun gerekiyorsa, KHK'lerle bunun çok daha ağırları, insan hayatına mal olacak sonuçlara imza atan kararnameler çıktığına göre, böyle basit hususlar için de pekâlâ KHK'lerle bu iş çözülebilirdi. Bugünlerde bir normalleşme sinyalinden söz ediliyor. "Acaba sizin normalleşmeniz bu mu, KHK yerine bu maddeleri Meclise getirmek mi?" diye insan sormadan edemiyor.
Değerli milletvekilleri, yasa teklifinin içerisinde bütünüyle "Cezaları nasıl katlarız?" sorusuna cevap aranmış. Burada zımni olarak TÜİK kurumuna bir güvensizlik de söz konusudur. "Ceza artışlarında TÜİK'in resmî oranlarına göre artış yapalım." gibi bir şey söylenmemiş, kanuna madde konmuş. Belli ki TÜİK'e iktidar bile hiçbir şekilde güvenmiyor. Burada aynı zamanda bir enflasyon itirafı da söz konusu. Öyle enflasyon yüzde 50, yüzde 60, yüzde 100 filan da değilmiş. Cezalara bakarsanız 1'e 10 arttığına göre, 25 bin lira 250 bin liraya çıkıyorsa demek ki burada hayat pahalılığı da tam 10 katına çıkmış oluyor.
Değerli milletvekilleri, aynı şekilde yasada bazı hususlarda dükkânların kapanacağına dair maddeler var. Tabii, iktidar sansüre alıştığından işine gelmeyen haberlerde, yayınlarda; televizyonlara, yayın kuruluşlarına sansür, kapama cezası verdiğinden dükkânları da herhâlde televizyonlara benzer bir şey zannediyor. Siz bir iş yerini kapatırsanız, o iş yeri geri iflah olmaz. Alın teri dökülüyor, siz vatandaşın, esnafın hâlini anlamadığınız sürece burada oturarak, masa başında önünüze gelen hususlara imza atıp, el kaldırıp el indirerek de bir şeyi düzeltmiş olmazsınız.
Değerli milletvekilleri, yasada sahte reklama karşı uyarı var. Zannediyorum, kapsamı içerisine TRT de dâhil olmalı çünkü hem Rekabet Yasası hem de sahte reklam TRT'yi bire bir ilgilendirir. Çünkü -haksız rekabette- Mecliste grubu bulunan Saadet Partisinin ismi hiçbir dönem anılmazken iktidar partisine ne kadar haksız bir şekilde yayın imkânı, olanağı verildiği herkesin malumu. Burada bütün siyasi partiler arasında rekabetçi bir yaklaşımla ele alındığında haksız rekabete konu olduğu için TRT bu yasadan ilk ceza alacak kurumdur. Ayrıca, haksız ve sahte reklamlarla ilgili de uyarı olduğundan, iktidarın yanlışlarını allayıp pullama da bir şekil sahte reklamcılığa gireceğinden burada TRT'nin 2 defa ceza alacağı gayet açıktır.
Değerli milletvekilleri, teklifin içerisinde elbette olumlu yönler var. Şirket yönetim kurullarının üç yıl seçilip birer yıl başkan ve yönetiminin belirlenmesi, toplantılara çağırma hakkının yönetime devredilmesi; bunlar gayet tabii şeyler. Burada sorulması gereken şey: Bu problemler onlarca yıldır borsalar, ticaret odaları, sanayi odaları, meslek odaları tarafından sizlere söylendiği hâlde, dillendirildiği hâlde bugüne kadar bunun ihmal edilmesi büyük bir vahamet olarak yeter. Bunlar fazlasıyla geç kalmış düzenlemelerdir.
Değerli milletvekilleri, teklifin içerisinde Rekabet Kurumu, lisanslı depoculuk, borsa, hal yasası, bunlar var ama ne yok? Vatandaş yok. Kim yok? Dar gelirli vatandaş yok. Ne yok? Enflasyonla mücadele yok, tasarruf yok, israfa "Dur!" demek yok, üretim artışı yok.
Siz, bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde ticaret erbabını ilgilendiren, milyonlarca üyesi olan iş alanlarıyla ilgili bir yasa çıkaracaksınız, çıkardığınız yasaların tümü yasaklamaya yönelik. Bugün, tam olarak yasakçı zihniyetin hortladığını bir kez daha görüyoruz. Ne yasak? Reklam yasak. Ne yasak? Stokçuluk yasak. Ya, mübarekler, sizin cemaziyelevveliniz belli; patates, soğan depolarına yaptığınız baskınlar, narenciyeye ettiğiniz, zeytine ettiğiniz, un ihracatına yaptığınız frenlemeler -bugün de az önce değerli milletvekili ifade ettiler- beyaz et yasağına ilişkin...
Bir ülkede herhangi bir ürün ihraç edilirken kamunun -görevi- "Biz bunu daha fazla nasıl ihraç ederiz, üretimi nasıl artırırız da sektöre destek oluruz?" demesi gerekirken en kolay olarak "İhracatı yasakla, fiyat düşsün." deniyor. Bu da bu yasakçı zihniyetin işi nasıl çözdüğünün en bariz göstergesi. Doğal olarak da üretim daralıyor değerli milletvekilleri. Burada, özellikle stokçulukla ilgili hususta bir kanun ancak bu kadar belirsiz, bu kadar yoruma açık, bu kadar kapalı olabilir.
Şimdi, siz, 10 bin ton ihraç eden adamın deposunda 1.000 ton bir ürün gördüğünüzde bu adam stokçu mudur? Ya da bir bakkalın evinde 5 çuval patates görürseniz bu stokçu mudur? Stokçuluğun ne olduğuna dair net bir tanım yapılması gerekir. "Bu yasanın en kötü yönü nedir?" derseniz değerli milletvekilleri, bu yasa faizciliğe teşvik yasasıdır. Elinde sermayesi, birikimi olan biri götürsün bankaya, parasını yatırsın, faizini alsın isteniyor. Hâlbuki sermayesi, birikimi olan biri fiyatı yükselecek bir ürünü alır, depolar, yükseldiğinde de satar. Bundan gayet tabii, bundan daha doğal hiçbir durum olamaz. Sanki geçmişte valilerin de alet edildiği market baskınlarına benzer yeni bir sürecin önünün açıldığı da buradan görülüyor.
Burada, yasada yine fahiş fiyattan bahsediliyor. Allah aşkına, fahiş fiyatın ölçüsü ne değerli milletvekilleri? Bir ürün tarlada bir fiyattır, taşıması başka bir fiyattır, rafa gelince başka bir fiyattır; bu aralarda her kurumun kendine has maliyetleri vardır; kirası vardır, işçiliği vardır, gideri vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) - Siz tam olarak siyasi konularda baskıcılığa alıştınız ama bu siyasi alanlardaki, düşünce alanındaki baskının artık ticari alana da yansımasını net olarak görüyoruz. Stokçu ve fahiş fiyat uygulaması bunun en bariz göstergesidir değerli milletvekilleri.
Burada, yine, pazar yeriyle ilgili bir husus belirtilmiş; kiraya verilmeyecek, tahsis edilecek. Ya, sizin ne yaptığınız belli. Kime tahsis edilecek, bunu kim nasıl belirleyecek; bu da bir muamma olarak duruyor.
Sözlerimi toparlarken bugün 15 Mayıs Dünya Nekbe Günü, büyük felaketin yıl dönümü. Sayın Cumhurbaşkanımız bugün yaptığı açıklamada gayet isabetli tespitlerle sıranın Anadolu topraklarına uğrayacağını, uzayacağını belirtmiştir. Bunu büyük bir memnuniyetle karşılıyoruz, bunun karşılığında diyoruz ki...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, bitirelim lütfen.
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) - Başkanım iyi ki varsınız, iyi ki varsınız. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla, değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanımızdan bu sözlerinin gereği olarak adımların atılmasını bekliyoruz. Bu noktada, özellikle bugün de sosyal medyaya düşmüş olan, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup siyonist işgalci ordusunda savaşan insanlara yönelik bir yaptırım yapılmalı. İsrail'i protesto edenler gerçek anlamda adım atmalı, burada sadece protestolarla, sadece durum tespitiyle bir yere varılmaz çünkü iktidar, elinde mühür olandır, gereğini yapacak olandır. Biz burada 1.500 defa "one minute" lafını duyduk, yeter artık bayatladı bu numara, on beş yıldır "one minute" dediniz, iyi ki dediniz ama bugün yeni şeyler söyleyin ve bugünkü Nekbe Günü'nün son Nekbe Günü olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Açın, bir dakika daha konuşsun. (CHP, DEM Parti, İYİ Parti sıralarından alkışlar)
NECMETTİN ÇALIŞKAN (Devamla) - Eyvallah Başkanım, teşekkür ederim.