| Konu: | Saadet Partisi Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 84 |
| Tarih: | 21.05.2024 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA KEZBAN KONUKÇU (İstanbul) - Değerli milletvekilleri, ülkemizde ne olsa, mesela, bir işçi katliamı; kader... Deprem olur, on binlerce insanımızı kaybederiz; kader... Yağmur yağar -aslında "rahmet" der halkımız- sel olur, insanlar ölür; kader... Ben de sözlerime şöyle başlamak istiyorum: Önce tedbir, sonra tevekkül. Hepimizin anladığı dilden konuşabiliriz; tedbir almadan tevekkül edemeyiz, mutlaka tedbir almamız gerekiyor. Örneğin, "kader" dediğimiz depremi bilim keşfetmiş. Depreme dair önlenebilir tedbirler alınabilir; önceden tam olarak hangi saatte, hangi günde olacağını bilemeyebiliriz ancak olası bir zaman dilimini bilebiliriz, şiddetini bilebiliriz. Mesela, Japonya'da 7 şiddetinde, 7'nin üzerinde deprem olur, hiç kimse ölmez; belki en fazla korkudan, panikten birileri kalp krizi geçirip ölür ama bizde aynı şiddette bir deprem olduğunda on binlerce insanımızı kaybederiz ama deriz ki "kader"; hayır, bunu kabul etmiyoruz, bu kader değil. Tamamen rantçı yaklaşımlar sonucunda, insan odaklı olmayan, sermaye odaklı olan yaklaşımlar yüzünden biz on binlerce insanımızı kaybediyoruz ve maalesef ki olası bir İstanbul depreminde yüz binlerce insanımızı kaybetme olasılığı var. Bizler, örneğin, aslında ben bir sosyalist olarak insanların daha refah içinde, eşitlik içinde yaşaması için mücadele etmek istiyorum ama şu anda yaşam hakkı için mücadele ediyoruz, en temel hak olan insanların yaşama hakkı için mücadele ediyoruz. İşte, bu anlamda, deprem çok ciddi bir tehdit olarak karşımızda duruyor. Peki, depreme karşı ne yapılıyor? "Kentsel dönüşüm yapacağız." diyorlar, bir bakıyoruz bu "rantsal dönüşüm"e dönüşmüş yani aslında hiçbir şekilde... Örneğin, İstanbul'da, Tahtakale'de, Sulukule'de ve Fikirtepe'de bunun modelleri, örnekleri hayata geçirildi, "kentsel dönüşüm" dendi; bir baktık ki orada yaşayan insanların mülklerine çok ucuza el koyuldu. Kiracı olanların zaten hiçbir hakkı yok. Genelde yoksul olan bu insanlar tamamen kentin dışına gitmek zorunda kaldılar, kendi yaşam alanlarını terk ettiler ve Sulukule, Fikirtepe, Tarlabaşı gibi yerlere çok zenginler için sermayenin kârı doğrultusunda yerler inşa edildi ve insanlar orada yaşayamaz hâle geldiler.
Biz, herkes için, bütün insanlar için, ülkemizdeki bütün yurttaşlar için sağlıklı, depreme dayanıklı konutlar inşa edilmesini istiyoruz; bunun yapılabileceğini de çok iyi biliyoruz. Bunun için buradan tekrar soralım: Bu deprem vergileri nerede? 2000 yılından bu zamana kadar yirmi dört yıl boyunca toplanan deprem vergilerinin reel olarak karşılığına baktığımızda 731,5 milyar liraya denk geliyor bu para.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KEZBAN KONUKÇU (Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
KEZBAN KONUKÇU (Devamla) - Nerede olduğunu bilmiyoruz. Gerçi bir ara, bir Maliye Bakanı demiş ki: "Yol yaptık, tünel yaptık, köprü yaptık." E, ne olmuş bunlara? Bu yolların büyük bir kısmı, örneğin, son depremde çökmüş. Peki, insanlar tünelde mi yatacak, yolda mı yatacak, nerede yatacak? Böyle bir mantığı biz kesinlikle kabul etmiyoruz.
Örneğin, 99 depreminden sonra İstanbul'da deprem toplanma alanları belirlenmiş. 470 tane alanın hepsine bugün gökdelenler ve AVM'ler yapılmış. Kesinlikle bunu kabul etmiyoruz. İnsanlarımıza, halkımıza, ben buradan bir çağrı yapmak istiyorum: En temel hakkımız olan yaşam hakkımızı korumak için mutlaka ve mutlaka örgütlenelim, yaşam hakkı mücadelesinin içinde yer alalım. Merkezî yönetimden ve yerel yönetimlerden hakkımız olanı, sağlıklı barınma hakkımızı talep edelim; bunun için örgütlenip bir araya gelelim. Biz sizin her zaman yanınızdayız, bunu sakın unutmayın.
Teşekkür ederim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)