| Konu: | Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 88 |
| Tarih: | 29.05.2024 |
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Kanunu Teklifi'nin 4'üncü maddesi üzerine İYİ Parti adına söz almış bulunmaktayım.
İlgili maddeyle Dışişleri Bakanlığına paralel bir yapı olarak kurulduğu izlenimi veren bu Vakfın organları düzenlenmektedir. Bu maddeye göre, Vakfın karar organı Mütevelli Heyetidir. Mütevelli Heyeti 1'i başkan olmak üzere toplam 11 kişiden oluşmaktadır. Başkan, Dışişleri Bakanıdır ve kalan 10 üye de Başkan tarafından atanacaktır. Mütevelli Heyeti Başkanı olarak Dışişleri Bakanı, Vakfın tüm çalışma ve işlemlerini her zaman denetleyebilecektir. Bu suretle hem Bakanlığın hem Vakfın Başkanı olarak Dışişleri Bakanı orantısız bir güce sahip olacaktır. Öyle ki Bakan denetliyor fakat Bakanın kendisi denetlenemiyor. Oysa özel sektörde dahi şirket başkanlarının icraatları denetime tabi olup başarısızlık durumunda koltuklarını kaybedebilirken, Vakfın da yöneticisi olan Dışişleri Bakanı istediği gibi hareket edebilecektir. Kanununa göre atanacak bu 10 kişinin 5'i Bakanlık bünyesinden olacakken geri kalan 5 kişi de dışarıdan yani kurum dışından atanabilecektir. Sayın Bakan Hakan Fidan'a buradan sormak isteriz: Bu heyete atayacağı kişiler belli midir? Özellikle Bakanlık dışından atayacağı kişileri belirleme kriteri ne olacaktır? AK PARTİ'de milletvekilliği yapmış; il, ilçe başkanlığı yapmış, kısaca AK PARTİ için çalışanlara pozitif ayrımcılık yapılacak mıdır? Endişemiz, bu durumun hâlihazırda olan ve AK PARTİ iktidarının güçlendirdiği profesyonelliğin ve yeteneklerin değil, siyasi bağların öne çıkması sürecini daha fazla artıracak olmasıdır.
Teşkilat kadrolarının yetiştirilmesi ve eğitilmesi sürecinde siyasi etkilerin artması ve makbul memurların yetiştirilmesi gibi otoriter eğilimlerin teşvik edilme riski de ortaya çıkacaktır. Böyle bir durumda da liyakatın değil, siyasi sadakatin ön plana çıkmasını önceleyen bir anlayış hâkim kılınmış olacaktır. Bu yapılanma, Bakanlığın operasyonel bütünlüğünü zedelemekle birlikte karmaşık bir karar alma sürecini de ortaya çıkaracaktır. Vakfın faaliyetlerinin büyük bir kısmı Dışişleri Bakanlığının kontrolü dışında gerçekleşeceği için Bakanlık üzerinden idari kontrolden ve bağımsızlıktan ödün verilmesi riski de büyük ve önemlidir. Bu organizasyon yapısı Vakfın kararlarında Dışişleri Bakanlığının neredeyse hiç sözünün geçmeyeceğine de işaret etmektedir. Dışişleri teşkilatının nasıl güçlendirileceğine, Vakfın ne yapacağına, güçlendirilmesi öngörülen Dışişleri Bakanlığı teşkilatı değil, bu 11 kişi karar verilecektir ve daha önceden belirttiğim bu kararlar da kişiler de denetimden muaf olacaktır. Ayrıca, Vakfın yönetimine dışarıdan kişilerin atanması, siyasi etki ve ideolojik amaçla bu vakfın faaliyetlerine yansımasına neden olmakla birlikte Vakıf aracılığıyla Bakanlığın bağımsızlığını, idari otoritesini ve idari kontrolünü de tehlikeye atabilir. AK PARTİ iktidarı, bu Vakıf yoluyla Dışişleri teşkilatlarını partileştirme yolunu tercih edebilir. Mevcut koşullarda AK PARTİ'ye aidiyeti yüksek kişilerin AK PARTİ Hükûmeti tarafından dışarıdan atamalarla büyükelçi yapılmasına ilişkin süreç âdeta kurumsallaşacak ve bu hususta kurulması planlanan vakıf devletimizin içinde operasyonel bir kuruluş olma vasfı kazanacaktır. Vakfın icra organı olan Yönetim Kurulunun en az 1 üyesi finans konusunda uzman olanlar arasından seçilecektir. Dışişleri Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı olmadığına göre vakfın yönetim kurulunda en az 1 üyenin mutlaka finans konularında uzman olması koşulunun sebebi açıklamaya muhtaçtır.
Demokratik yönetim sistemlerinin en önemli özelliklerinden biri de kurumsallıktır. Güçlü kurumsal yapılar, demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan düşünce ve ifade özgürlüğünün güvencesini oluşturur. Türkiye'de son yirmi yıldır kurumsallık giderek zayıflamakta, cumhuriyetin temelini oluşturan yapılar yavaş yavaş yıpratılmaktadır. Yargı, eğitim, Türk Silahlı Kuvvetleri, Anayasa derken şimdi sıranın da kurulacak vakıfla Dışişleri Bakanlığına geldiği gayet açıktır. Geçen sene 500'üncü yılını kutlayan Dışişleri Bakanlığımız, 1523'ten beri Reisülküttaplıkla başlayan sürecin, geleneğin ve kurumsallığın temsilcisidir. "Hariciye" diye anılan ve yetiştirdiği diplomatlarıyla dünyada büyük saygı uyandıran Türkiye Dışişleri Bakanlığı böyle bir köke sahip olmasına rağmen nedense yeni kurumsallaşmamanın hedefi hâline geliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Türkeş Taş, lütfen tamamlayın.
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Devamla) - Önce diplomatları küçümsemeye yönelik "monşer" ifadesiyle başlayan bu süreç, şimdi Bakanlığın işlevselliğini ortadan kaldıran bir suni yapılanmaya sürüklenmekte ve tamamlanmak isteniyor. Bu sebeplerden ötürü İYİ Parti olarak, bu kanuna "hayır" diyeceğimizi tekrar ediyor ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)