GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:88
Tarih:29.05.2024

AYKUT KAYA (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. Bugün Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Kanun Teklifi'nin 6'ncı maddesi üzerine fikir beyan etmek üzere söz almış bulunuyorum.

Bu madde, teklif edilen Vakfın gelir kaynaklarını düzenliyor. Önce şunu belirterek başlayayım: Varlığı bile gereksiz bir vakfın gelir kaynaklarını tartışmaya gerek var mı? Ancak Vakfın gelir kaynaklarına baktığınızda, bu gereksiz yapının kurulması durumunda birçok riski de beraberinde getirdiğini görüyorsunuz. Dışişleri Bakanlığı ülkemizin en köklü ve güçlü bakanlıklarından biridir. Bu teklif, bir zamanlar çok prestijli olan ve ancak oldukça sert kriterleri sağlayabilen adayların yerleşebildiği bir kurumu güçlendirme ihtiyacının dışa vurumu olarak da okunabilir. Neden güçlendirme ihtiyacı var Bakanlık teşkilatını? Çünkü son yıllarda Dışişleri Bakanlığını birileri ideolojik saiklerle yönetmeye başladı. Bakanlığın kurumsal hafızası zarar görmeye başladı. Bırakın diplomat olmayı, mahalle muhtarlığı bile yapamayacak insanlar büyükelçi olarak atanmaya başlandı. Bu teklif de Dışişleri Bakanlığının güçlendirilmesi iddiasıyla ortaya atılmış olsa da aslında Bakanlığın görev ve yetkilerinin özel bir vakfa devredilmesi riskini taşımakta. Zaten operasyonel açıdan zayıflayan Bakanlığın operasyonel bütünlüğünü daha da zedeleme ve karar alma süreçlerini karmaşık hâle getirme gibi riskleri ciddiye almamız lazım.

Ayrıca, Vakfın ticari faaliyetlerde bulunma yetkisi diplomatik adaba aykırı değil mi? Dışişleri Bakanlığının temel amacı Türkiye'yi uluslararası alanda temsil etmek ve millî çıkarları korumaktır. Eğer bu amaç değişmediyse ticari faaliyetlerin bu amaca hizmet etmeyeceği açıktır ve devletin kalan itibarına zarar verebilir. Vakfın gelir kaynaklarında çeşitli mali enstrümanlar var. Vakıf gayrimenkul geliştirme, üniversite kurma, organizasyon işi yapma gibi alanlarda da faaliyet gösterecek.

Birincisi, sunulan bu gelir kaynaklarının genişliği ve çeşitliliği Vakfın mali yapısını karmaşık kılıyor ve denetim sürecini zorlaştırıyor. Peki, bu Vakfın denetimini kim, nasıl yapacak?

İkincisi, bayağı geniş bir hizmet yelpazesinde faaliyet gösterecek Vakfı Bakanın yönetecek olması. Yahu, Bakanın işi şirket yönetmek mi? Bakanın önceliği ne olacak; iyi bir Dışişleri Bakanı olmak mı, yoksa iyi bir vakıf, daha doğrusu şirket yöneticisi olmak mı? Mesela, "Konferans, seminer düzenleyip para kazanacağız." diyorlar. Bu etkinlikleri organize ederken Bakanlığın güç ve kaynaklarını kullanıp kazanılan parayı Vakfa aktarmak mantıklı bir şey mi? Olacağı bu zaten de ben şimdiden uyarmış olayım.

Bir de üniversite kurmak işi var. Ne için üniversite kuracak Bakanlık? Memlekette zaten yeterince üniversite yok mu? Yoksa sizin kuracağınız üniversite Bakanlığa kendi adamlarınızı yetiştirme görevi mi üstlenecek? Vize aracılık hizmet gelirlerinden Vakfa aktarılacak tutarlar da bir kaygı unsuru. Bu uygulama devletin temel hizmetlerinin özelleştirilmesi anlamına geliyor. Devletin asli görevlerinden biri olan vize hizmetlerini özel bir vakfa devrettikten sonra vize süreçlerindeki kalite standartlarının sağlanacağının garantisi var mıdır?

Üçüncüsü, bu uygulamanın diğer bakanlıklara da rol model olma riskidir. Dışişleri kendine vakıf kurunca diğer bakanlıklar bunun gerisinde mi kalır! "Aman, iktidarın her kurumu güçlensin." telaşı sürerken vatandaşın, Türkiye'nin güçlenmesini kimse düşünmeyecek. Her bakanlığın ticarethane gibi çalışmasının önünü açacak bir tekliften bahsediyoruz.

Sayın milletvekilleri, aslında bu düşünce yeni değil. Sayın Cumhurbaşkanı 2015'teki bir konuşmasında "Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa Türkiye de böyle yönetilmelidir." demişti. Bu düşünceden sonra, ülkenin hazinesini ve maliye politikasını çocuk giyim alanında faaliyet gösteren bir şirket sahibine, aynı bakanlığın bakan yardımcısı pozisyonunu da çorap üreticiliği yapan birine emanet etmenin neticesini de hep beraber gördük. Vallahi, çocukların bile yapmayacağı politika hatalarını yaptılar. Yalnız şunu da unutmayalım: Devleti gerçekten bir anonim şirket gibi yönetebilseler bugünkü hâlinden daha iyi bir kurumsal yapımız ve ekonomimiz olabilirdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kaya, lütfen tamamlayın.

AYKUT KAYA (Devamla) - Ancak iktidarın şirketten anladığı, Türk usulü aile şirketi ya da parti şirketi. Yoksa okuma yazması olmayan kamu personeline öğretmenden daha fazla maaş verilir mi hiç? Yoksa bu kadar bekçi istihdamını neyle açıklamak mümkün?

Sonuç olarak, bu kanun teklifi Dışişleri Bakanlığının yetki ve görevlerinin özel bir vakfa devredilmesine yol açacak, kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılmasını engelleyecek ve devletin itibarını zedeleyecek birçok sakınca barındırmaktadır. Türkiye'nin gerçek ve acil sorunlarına çözüm üretmek yerine böylesi gereksiz ve riskli düzenlemelerle uğraşmak milletimizin zamanını ve kaynaklarını boşa harcamaktır.

Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)