Konu: | Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Kanunu Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 88 |
Tarih: | 29.05.2024 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MEHMET MUSTAFA GÜRBAN (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanunun ikinci bölümü üzerine konuşma yapmak üzere parti grubum adına söz almış bulunuyorum.
Sayın hazırun, insanlık Gazze'de ölüyor, insanlığın üzerine her gün bombalar yağdırılıyor. Gazze'de hastaneler bombalanıyor, okullar bombalanıyor, mazlum ve masum insanlar uluslararası hukuka aykırı olarak vahşice katlediliyor. Çocuklar öldürülüyor, kadınlar öldürülüyor. Bu vahşet yetmezmiş gibi bombalardan kaçan sivillerin çadır kampları hedef alınıyor. Saatte yaklaşık 7-8 çocuk öldürülüyor.
Sayın milletvekilleri, çocuklar uyurken sessiz olunur, bombalanırken değil.
Değerli milletvekilleri, gerek hazırlanışı gerekse içeriği açısından klasikleşen bir AK PARTİ kanununu görüşüyoruz. Dışişlerini Güçlendirme Vakfı Kanunu Teklifi'nde Dışişleri Komisyonu teklifi görüşmedi. Öyle bir noktaya geldi ki Parlamentonun, parti gruplarının ne düşündüğünün hiçbir önemi yok "Nasıl olsa çoğunluk bizde, kanun her türlü kabul edilecek." mantığıyla hazırlanan, içerisinde çok ciddi tahribatlar oluşturabilecek maddelerin olduğu, her zamanki gibi tanımlamaların kısıtlayıcı değil, son derece geniş bırakıldığı bir kanun. İktidar partisi mensubu kanun teklifi veren milletvekillerimize sormak istiyorum: Kanun teklifini sizler mi yoksa Cumhurbaşkanlığında çalışan bürokratlar mı hazırlıyor? Bakanlık bürokratlarının kanun hazırlanırken görüşü alındı mı? Bürokratlar hazırlık aşamasında katkı sundu mu? Plan ve Bütçe Komisyonunda edindiğim izlenim kanun tekliflerine çok hâkim olmadığınız yönünde, bu tespitim sadece görüştüğümüz kanun için değil genel olarak böyle.
Kanun teklifinde Vakfın amaçları belirtilmiş, bu amaçlar için zaten Dışişleri Bakanlığına bütçe veriliyor, tekraren aynı amaç için vakıf kurulmasının ne manası var? Fakat Türkiye Maarif Vakfı gibi emsallerine baktığımızda iktidar için ne kadar anlamlı olduğu ortaya çıkıyor. Bu tarz vakıflara bütçeden çok ciddi kaynak aktarılmasına rağmen bu paraların nereye harcandığı konusu muammadır. Yunus Emre Vakfı, Türkiye Maarif Vakfı, görüşülmekte olan Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı gibi kuruluşlar iktidarın paravan şirketlerine dönüştürülmektedir. İktidar, 2004 yılında çıkarılan 5072 sayılı Kanun'la bir nevi kamu kurum ve kuruluşlarına bağlı dernek ve vakıfların etkinliğini ortadan kaldırmak istemişti, sonrasındaysa ne hikmetse iktidar ve vakıf arasındaki bağ birdenbire güçlendi. Hani olmaz da acaba vakıflara atanan eş, dost, akraba ve nereye gittiği belli olmayan paralar mı bu bağları güçlendirdi? Vakıflar iktidarın paravan şirketlerine dönüştürülüyor dememdeki sebep şu: Vakıfların iktidar tarafından bir istihdam yeri olarak görülmesi, nereye harcandığı belli olmayan paralar ve getirilen vergi muafiyetleri.
Komisyonda görüşülürken kanun teklifi sahibi vekillerimiz bütçeye yükü olmayacağını, hatta gelir elde edilip kamu bütçesine katkı sağlanacağını söylediler; ayrıyeten, kamuda tasarruf tedbirlerine de aykırılık teşkil etmeyeceğini açıkladılar. İktidar milletvekilleri, sizlere sormak -yoklar ama soralım- istiyorum: Sizin kamuda kâr eden hangi kamu kurum ve kuruluşlarınız var? Bugüne kadar hangi kamu kurum ve kuruluşları sürekli kâr etti? Kamu kurum ve kuruluşlarımız kâr ediyorsa bu kadar bütçe açığını neden veriyoruz? Bu sorularıma cevap verirseniz çok memnun olurum, hem de aydınlanmış olurum. Ülkemizin güzide kuruluşlarını Türkiye Varlık Fonu kapsamında sizler yönetiyorsunuz. ÇAYKUR, PTT, BOTAŞ gibi kurumlar zarar ediyor. Bu güzide kurumlarımız zarar ederken Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı kâr edecek öyle mi? Bu vakıflar kâr edecekse saydığım şirketler neden zarar ediyor? Saydığım şirketler zarar ediyorsa bu vakıflar neden kuruluyor? Sizin amacınız bütçeyi düzeltmek değil bütçeyi delmek. Bu delinen bütçeler vatandaşlarımıza vergiler, zamlar olarak geri dönüyor. Vatandaşlarımız sizin iş bilmezliğinizi, hoyratlığınızı, keyfiyetinizi çekmek zorunda mı? Sizleri emeklilerimize, memurlarımıza, işçilerimize şikâyet ediyorum.
Sayın milletvekilleri, Vakfa atamalar bakan tarafından yapılacaktır. Görüştüğümüz kanun teklifinin adı çok manidar: "Teşkilat Güçlendirme." Diğer bakanlıkların emsal vakıflarına baktığımızda nazarımda çıkan sonuç, Vakfın AK PARTİ teşkilatını güçlendireceği olacaktır. Ayrıyeten, yapılacak olan atamalar ekseriyetle Bakanlık personeli harici olacak, yapılacak olan atamalar hangi kriterlere göre yapılacaktır? Vakıf kâr etmezse Yönetim Kurulu ve Bakan sorumlu tutulacak mıdır, yoksa hiçbir şey olmamış gibi huzur hakkı almaya devam edecekler midir? Vakfa yapılan atamaların liyakate göre değil sadakate göre yapılması muhtemeldir. Bakanlık bünyesinde bulunan mevcut bürokratlar ile Vakıf bünyesinde bulunan bürokratlar eş güdümlü çalışamayabilir, bu durum ikilik yaratabilir. Böyle bir durum hasıl olduğunda doğabilecek çatışma nasıl önlenecek? Öyle bir şey yapıyorsunuz ki neresinden tutsak elimizde kalıyor. Kurumlarımız huzur iklimi yerine sürekli çatışmaya meyilli kaos ortamına sürükleniyor.
Sayın milletvekilleri, kamuda tasarruf tedbirlerini konuşuyoruz, sizce bu kanun teklifi tasarruf tedbirlerine uyuyor mu? Hükûmetin uyguladığı politikalar kendisiyle çelişmektedir; memura, işçiye "Kemer sıkın." derken kendi kurduğunuz vakıflarla koca bir delik olan bütçeyi kara deliğe dönüştürüyorsunuz. Vatandaşlarımız önce sizlerden tasarruf istiyor. "Kamuda 5-6 yerden maaş alanlar olmayacak." diyorsunuz, bu kanunda yine huzur hakkından söz ediyorsunuz. Vatandaşlarımızı huzursuz ettiğiniz yerde ne hakkından söz ediyorsunuz? Memlekette huzur kalmamışken siz hangi huzuru kendinize hak görüyorsunuz? Dirlik, huzur mu sağladınız da hak bilip para alıyorsunuz?
Üniversitede kullandığı KHK kredisiyle mücadele eden gençlerimizin sorunu çözülmeyecek, emeklilerimiz kaderine terk edilecek, memurumuz tasarruf edecek, kamu görevlileri dışındaki yönetim ve denetleme kurulu üyelerine huzur hakkı verilecek. Neyin huzuru, neyin hakkı efendiler? Atanacak olan kişilerin mi huzur hakkına ihtiyacı var, yoksa emeklimizin, işçimizin, memurumuzun mu hem huzura hem hakka ihtiyacı var? Sizlerin enflasyondan, ekonomik buhrandan huzursuz olup "Ne hakkı? Ben ne yaptım ki hakkım olsun." demeniz gerekirken hâlâ huzur hakkı almanın peşindesiniz. Eğer "İllaki ücret alacağım." diyorsanız, ismini değiştirip "huzursuzluk hakkı" yapın, o zaman aldığınız parayı hak etmiş olursunuz.
Sayın milletvekilleri, dikkatinizi çekmek istediğim bir başka konu daha var: Vakfa yapılacak olan bağış ve yardımların kurum kazancından indirilebilmesi ve muafiyetlerle ilgili geçen ifadeler suistimale açıktır. Vergi ödemeleriyle devlet hazinesine girecek olan paralar vakıf kasasına girebilir; bu durumda devlet zarara uğratılabilir. Bakanlığa bağlı vakıflar kanunla kurulduğu için Sayıştay denetimi bulunmuyor. Kurulan vakıflarla yeni rant alanları oluşturulabilir, vakıf yönetimine gelen iktidara yakın kişiler, şirketler vergi muafiyetinden avantaj sağlayabilir. Memurumuzun, asgari ücretlimizin gelirleri belirli oran üzerine çıktığında otomatikman kesilirken yandaş zengin kişiler, firmalar vakıf yoluyla vergi muafiyetlerinden yararlanmaktadır. Gelin, şeffaflık ilkesi gereğince vergi muafiyetlerini kaldıralım, herkes vergisini ödesin. Vakıfları bulunmayan bakanlıklarımız da vakıf kurmak isterlerse biz bu işin içinden nasıl çıkacağız? Biz haftalarca gecelere kadar neden bakanlık bütçeleri üzerinde tartışıyoruz? Bütçe yapıyorsunuz, zarar ediyorsunuz; vakıf kuruyorsunuz, yetmezmiş gibi yükseköğretim kurumları açma yetkisi veriyorsunuz; siz ne yaptığınızı bence bilmiyorsunuz. Vakıf, Bakanlık için AK PARTİ'ye uygun kadrolar yetiştirecek. Büyükelçi atamaları zaten hepimizin malumu. Dışarıdan büyükelçi atamaları kurumsallaşacaktır. Vakıf, devletimizin içinde operasyonel kuruluş hüviyeti kazanacaktır. Vakıf o kadar fonksiyonel ki vergi muafiyeti sağlıyor, ticaret yapıyor, büyükelçi yetiştiriyor; denetimi yok, hesap verebilirliği yok. Kısaca, AK PARTİ vizyonuna yakışır bir kanun teklifi.
Sözlerimi sonlandırırken, İYİ Parti olarak Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Kanunu Teklifi'ne karşı oy kullanacağımızı dikkatinize sunuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gürban, lütfen tamamlayın.
MEHMET MUSTAFA GÜRBAN (Devamla) - Devlet malından bir hırka bile olsa aşıran, savaşta ölse bile şehit olmaz.
Yüce Türk milletini saygı ve sevgilerimle selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)