GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti ile Birleşmiş Milletler Arasında Birleşmiş Milletler Kalkınma Eşgüdüm Ofisi Bölgesel Ofisinin İstanbul'da Kurulmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:89
Tarih:30.05.2024

İYİ PARTİ GRUBU ADINA SELCAN HAMŞIOĞLU (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tam şu anda, şu dakikada bizler bu kürsüde konuşurken Filistin'de bir sivil, aslında birçok sivil daha katlediliyor, Filistinli bir çocuğun daha başı İsrail bombalarıyla gövdesinden ayrılıyor. Her birimizin ardından şu kürsüde yenilenip duran şu bir bardak su var ya, bir bardak su, Filistinliler onlara paraşütle atılmaya çalışılan şu suya kavuşamadan can veriyor. O yüzden, bütün polemik alanlarıyla defalarca konuştuğumuz, bu manada iktidara söylemek istediğimiz her şeyi söylediğimiz, kavga da ettiğimiz ve dahi şu kürsüde -Hasan Bitmez'e rahmet olsun- isyanımızı haykırırken can da verdiğimiz için bugün haklılık-haksızlık, samimiyet-samimiyetsizlik yarıştırmasına girmeden başka bir dilde konuşmak istiyorum; bir de böyle deneyeceğim.

15.328'i çocuk, 10.171'i kadın, 36.096 Filistinlinin katledildiği, 81.136 Filistinlinin yaralandığı, binlerce de cenazenin hâlâ enkaz altından çıkarılamadığı bir soykırımdan bahsediyoruz. Buna klişe hâliyle "dünyanın gözü önünde yaşanan bir soykırım" demeyeceğim çünkü Gazze'de yaşanan, dünyanın göz yumduğu bir soykırım. "Müslüman âlemi nerede?" diye sormayacağım çünkü İslam dünyasının kendisini mesuliyetten kurtarmak için başını deve kuşu gibi kuma gömdüğü bir vahşettir söz konusu olan. Ama bir tek soruyu hiç olmadığı kadar yüksek bir sesle sormak ve insanlığın yüreğine su serpecek bir cevap almak istiyorum bugün burada. Bunca vahşet ve zulüm varken Türk devleti, Türk'ün devleti nerede? Tarihin omuzlarına yüklediği mesuliyetle nerede bir mazlum varsa onun yanında olması gereken, dünyanın neresinde olursa olsun zulme karşı durması gereken Türk'ün devleti nerede? Ölen her Filistinliyi kardeş ve evlat, acı içindeki her Filistinli kadını; açlıktan, susuzluktan can veren her bir Filistinli kız çocuğunu kız kardeşim sayarak soruyorum. O çok bilinen satırlar... "Bugün Cumartesi, 23 Aralık. Bu sabah 7.30'da uyandım, yatağımı temizledim. Bugün de kahvaltı yapmadık. Çocuklarla oynadım." dediğinin ertesi günü bombardımanda hayatını kaybeden Sella'nın tuttuğu günlüğü okurkenki ızdırabımla konuşuyorum. Hiçbir gün gönül coğrafyamızın dışında düşünmediğimiz Filistin'de yaşananlar karşısında, Türk'ün aslında teşkilatlanmış hâli olan, olmasını beklediğimiz devletimiz nerede? Allah'ını seven "Şunları da yaptık, bunları da yaptık." diye sayılar, istatistiklerden ibaret nutuklar atmasın. Yapılan her şeyden -bütün samimiyetimle- Allah razı olsun, uzatılan her elden Allah razı olsun. Yaptınız çünkü mesuliyetinizde, yaptınız çünkü yapmak zorundasınız, yapmak zorundayız ama yetmediğini görmek de zorundayız zira yetseydi eğer bu soykırım devam ediyor olmazdı; ölümler durmuyor, zulüm bitmiyor.

İsrail ve arkasında duran güçler bir şeyi deniyor; ulusların dünyanın herhangi bir yerinde yaşadığı zulme, haksızlığa, katliama karşı tahammül eşiklerini, müdahale kapasitelerini ve en önemlisi de kamuoyu oluşturma becerilerini test ediyor. Dün Irak'ta, Suriye'de, Afganistan'da, Kırım'da, bugün hâlâ Doğu Türkistan'da yaşananlar ortada dururken "Gücümüz ancak buna yetiyor."la geçiştirmesi mümkün olmayan bir tehditle karşı karşıyayız. Etrafı emperyalizmin ateş çemberiyle kuşatılmış, tarihî mezarlığında onlarca medeniyetin yattığı bu coğrafyada bin yıldır tutunabilen yegâne millet olarak kritik bir dönemecin eşiğindeyiz. Yalnızca mazlumlar için değil, yarının mazlumları Türk milletinin evlatları olmasın diye; yalnızca Filistin Devleti'nin toprak bütünlüğü için değil, Türk devletinin toprak bütünlüğüne kastedilmesinin de önünde durabilmek için; yalnızca insanlık suçu işleyen bir devlete karşı değil, insanlığın gücün ve zulmün altında ezilmesine karşı durabilmek için ve Filistin'deki soykırımın durdurulması için hep birlikte bir şeyler yapmak zorundayız. Bunun için, bugün herkesten önce, Gazi Meclisimizde birlikte görev yaptığımız kadın milletvekillerimize çağrıda bulunmak istiyorum: Gelin, insanlığın vicdanı olalım ve ortak bir adım atalım, yalnızca kadın milletvekillerimizden oluşacak bir heyetle Refah Sınır Kapısı'na gidelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELCAN HAMŞIOĞLU (Devamla) - Bitireceğim Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Hamşıoğlu, lütfen tamamlayın.

SELCAN HAMŞIOĞLU (Devamla) - Hatta bu işe Filistin İçin Tek Yürek Zirvesi'nde "Kardeşlerini 'Korkmayın, birazdan öleceğiz.' sözleriyle teselli eden, tabuttan daha güvenli bir yer bilmeyen çocuklar için de çok geç bugün." diye konuşan Sayın Emine Erdoğan öncülük etsin; daha da fazla geç olmaması için inisiyatif alsın, kendisinin de dâhil olacağı bir heyetle Refah'a gidelim. Samimiysek, hep beraber samimiysek insanlık ambargosunu delelim.

Çok teşekkür ediyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)