| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti ile Birleşmiş Milletler Arasında Birleşmiş Milletler Kalkınma Eşgüdüm Ofisi Bölgesel Ofisinin İstanbul'da Kurulmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 89 |
| Tarih: | 30.05.2024 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA SERHAT EREN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin en mutsuz şehri olan Diyarbakır kentinin sorunları hakkında konuşmak istiyorum. Yanlış anlaşılmasın, bu tespit bana ait değil tabii ki, TÜİK tarafından her yıl yapılan Yaşam Memnuniyeti Araştırması sonucuna göre son iki yıldır Diyarbakır Türkiye'nin en mutsuz kenti olarak tespit edilmiş durumda. Peki, neden mutsuz Diyarbakır halkı? Kuşkusuz Kürt sorununda çözümsüzlük, adaletsizlik, baskılar bu mutsuzluğun ana kaynağı olmakla birlikte Diyarbakır halkı gün geçtikçe yoksullaşıyor. Bakın, sabah beşte 1 kilo ucuz et almak için saatlerce sırada bekleyen yurttaşlarımız var. Tanınmamak için havanın kararmasını bekleyip çöpte yiyecek toplamaya çalışan amcalarımızın, nenelerimizin sayısı gün geçtikçe artıyor. Yüksek enflasyon ve gıda fiyatlarındaki artıştan dolayı insanlar temel gıdaları sofralarında bulamaz hâle gelmiş durumdalar. Çiftçilerimiz gübre, tohum ve mazot fiyatlarındaki artışlardan dolayı borç batağına girmiş durumdalar. Birçok hane elektrik ve doğal gaz faturalarını ödeyemez hâle gelmiş durumda. Gidecek ve barınacak başka bir yeri olmadığı için Diyarbakır'da insanlar ağır hasarlı binalarda yaşamak zorunda kalıyor. Deprem sonrasında artan fahiş kiralardan dolayı ailelerimiz tır dorselerinde ve çadırlarda yaşamak zorunda bırakılıyor. Birçok ailemiz çocuklarını okula gönderirken okul masraflarını dahi ödeyemez hâle getirilmiş durumda. Öğretim harcını yatıramadığı için eğitimine ara veren gençlerimiz, 10 bin liraya geçinmek zorunda kalan geçinemeyen emeklilerimiz var. Borcunu ödeyemediği için elektriği kesilen Ayşe teyze, "Çocuklarım mum ışığında ders çalışmak zorunda kalıyor." diye gözyaşlarını tutamıyor, birilerinin vicdanı sızlamıyor tabii ki. Birçok ilçe ve köy kışın soğuğunda, yazın kavurucu sıcağında elektriksiz, hijyensiz, sağlıksız ortamlarda yaşamak zorunda kalıyor. Elektrik kesintileri sadece lambayı değil umutları da söndürüyor.
Escobar'a, Kolombiyalı uyuşturucu tacirlerine rahmet okutacak bir şekilde Diyarbakır'da parklarda, okulların önünde uyuşturucu tacirleri cirit atıyor. Diyarbakır'da uyuşturucu kullanma yaşı 9 yaşın altına inmiş durumda. Bu kentte yaşayan insanlar nasıl mutlu olabilir? Bu kentte yaşayan insanlar nasıl kendilerini güvende hissedebilir?
Değerli milletvekilleri, bu sorunlar yetmezmiş gibi şimdi de kentimiz deprem bölgesinden çıkarılmış durumda. Esnaflarımızın çekmiş olduğu kredilerin faizleri bundan dolayı artırıldı. Bakın, Diyarbakır halkının acısını, kayıplarını ve yaşadığı zorlukları görmezden gelmek nasıl bir adalet anlayışıdır? 6 Şubat depremi sonrasında Diyarbakır'da tam 2.082 iş yeri yıkıldı, 411 kişi yaşamını yitirdi; 3.252'si ağır hasarlı, 1.828'i orta hasarlı, 30 binin üzerinde az hasarlı bina olmasına rağmen nasıl olur da Diyarbakır deprem bölgesinden çıkarılır? Daha ne olmasını bekliyordunuz? Diyarbakır esnafımızın feryadını duyun, Diyarbakır'ı yeniden deprem bölgesi ilan edin ve esnafımızı bu faiz yükünden kurtarın.
Değerli milletvekilleri, yalnızca Diyarbakır'a değil bölgenin birçok kentine hizmet veren kamu hastanelerinde radyoterapi cihazları ve radyasyon onkolojisi uzmanı sayısının yetersizliği büyük bir sorun olarak karşımızda duruyor. Işın tedavisi gibi hayati öneme sahip hizmetler sadece tek bir kamu hastanesinde verilebiliyor. Hastane önlerinde oluşan uzun kuyruklar, randevu sistemindeki aksaklıklar, eski ve yetersiz tıbbi cihazlar... Tabii, sorunlar saymakla da bitmiyor.
Son olarak, Diyarbakır'da yaşanan ekolojik kıyımlara ilişkin bir iki şey söylemek istiyorum. Kentimizde bir taraftan Şenyayla'da, bir taraftan Lice'de orman kıyımları yaşanırken diğer yandan, Dicle Nehri başta olmak üzere birçok nehir ve akarsu kirletiliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eren, lütfen tamamlayın.
SERHAT EREN (Devamla) - Bakın, bu fotoğraflar Şenyayla bölgesine ait; üç yıl önceki hâli bu, üç yıl sonraki hâli bu. Buradan vicdan çıkar mı, kimin vicdanı buna el verir? Şeyi anladık, adaletten, vicdandan tamamen uzaklaşmış iktidar bir yana ama muhalefetin de buna kayıtsız kalması kabul edilemez bizler açısından. Fotoğrafı bir kez daha gösteriyorum; bakın, orman katliamı yapılıyor, üç yıl sonraki hâli bu.
Bütün bunlar Diyarbakır halkına yapılan bir ayrımcılıktır; bu, ayrımcılığa daha ne kadar Diyarbakır halkı katlanacak? Bu ayrımcılığa en kısa süre içerisinde son verilmesini talep ediyoruz.
Saygılarımla. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)