GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:84
Tarih:28.03.2012

AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisinin önergesi, yine nükleer, kaçıncı kezdir bunu görüşüyoruz? Her seferinde biz gerçekleri ortaya koyuyoruz ama arkadaşlarımız, maalesef, popülizm adına gerçekleri her seferinde göz ardı etmeye devam ediyorlar.

Doğrusu bugün burada bir de üzüntümü ifade etmek istiyorum. Milliyetçi Hareket Partisi daha düne kadar ve inanıyorum ki şu anda da, yönetimiyle ve arkadaşlarımızın çoğuyla nükleer enerjiyi, nükleer güç santrallerini destekliyor. Cumhuriyet Halk Partisi de esasen destekliyor, çünkü bunu devamlı, yıllardır kendileriyle konuşup duruyoruz. Ancak Mersin milletvekillerimizin Mersin halkına belki mesaj vermek üzere burada yapmış oldukları konuşmaları da anlayışla karşılıyorum. Ama değerli arkadaşlarım, burada siyaset yapacağız diye gerçekleri göz ardı edemeyiz.

Nükleer santral bu ülkenin bir gerçeğidir, dünyanın bir gerçeğidir. Biz bugün başlamadık ki buna! 1967 yılından bu yana Türkiye, nükleer santral yapmak için kolları sıvamıştır. Değişik zamanlarda, değişik ihaleler yapıldı ve değişik sebeplerle bu ihaleler maalesef iptal oldu. Aksi takdirde, şu anda Türkiye nükleer enerji kullanacaktı, dünyanın bütün ülkelerinin kullanmış olduğu nükleer enerjiyi kullanacaktı. Şimdi arkadaşlarımız buraya gelip diyorlar ki: İnsanlar ölecek, bitkiler ölecek, hayvanlar ölecek? Allah aşkına, Amerika'da 104 tane santral var, Fransa'da 58 tane santral var, Paris'in 200 kilometre çevresinde 6 tane santral var, Madrid'de aynı şekilde, Güney Kore'de aynı şekilde, Japonya'da 52 tane santral var.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) - Kapatıyorlar hepsini!

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) - Hangi birinde şimdiye kadar ne oldu?

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Japonya'da oldu!

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) - Bakın, bir gerçeği size söyleyeyim: Bir insanın doğal olarak aldığı radyasyon miktarı yılda 2,4 milisievert'tir, ama bir santralin hemen bitişiğinde yaşayan bir insanın yılda alacağı radyasyon miktarı 0,05 milisievert'tir. Bir pilotun veya çok sık uçak seyahati yapan birisinin veya devamlı sigara için birisinin, devamlı televizyon seyreden birisinin, röntgen filmi alan birisinin aldığı radyasyon miktarlarını şimdi sizlerle paylaşmak istemiyorum, bazı insanları üzmek istemiyorum. Ama eğer biz nükleer santralin nimetlerinden çok külfetleri diye bir olay ortaya koyarsak, buyurun etrafımızda, İran'da var, Romanya'da var, Bulgaristan'da var, Ermenistan'da var. Bunlar eğer bir külfetse zaten külfeti altındayız ama bırakın biz nimetinden istifade edelim. Gerçekten Sayın Başbakanın -biraz önce arkadaşlarımızdan birisinin tam aksini iddia ettiği şekilde- ifade ettiği gibi, evet, güvenlidir; evet, çevre dostudur; evet, ucuzdur. Bunu, buyurun, saatlerce sizlerle tartışalım.

Çernobil'in durumunu hepimiz biliyoruz, Three Miles Island'daki kazanın durumunu hepimiz biliyoruz, Fukuşima'nın durumunu hepimiz biliyoruz. Bakın, Fukuşima santralindeki kaza öyle rastgele bir kaza değil ve bizim Türkiye'de kuracağımız santral güvenlik zırhı olan, otomatik olarak kendi kendini soğutan bir sistemi olan üçüncü nesil bir santraldir. Şimdi, diyor ki bir arkadaşımız burada: "Efendim, demode olan teknolojiyi Türkiye'ye getiriyorlar." Ya, bu demode olan teknoloji olur mu? VVER-1200, en yeni teknolojidir, iddia ediyoruz ve ortada.

Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, eğer dünya bunun nimetinden istifade ediyorsa biz de istifade edeceğiz ve Fukuşima kazasından sonra da öyle ifade edildiği gibi çok fazla ülke de geri adım atamadı. Japonya kamuoyuyla, tabii haklı olarak, biraz tereddütlü davranıyor. Bakın, Almanya bir karar aldı, o kararı tekrar gözden geçiriyor. Fransa devam diyor, Belçika devam diyor. İngiltere "Ben yeni santraller kuracağım, 2030 yılına kadar 80 tane daha büyük yeni nükleer santral kuracağım." diyor.

Değerli arkadaşlar, onun için, Akkuyu'da yapılacak olan nükleer santrali -ki bu dört üniteden oluşmaktadır, her bir ünite 1.200 megavattır, toplam 4.800 megavat- bugünkü kurulu kapasitemizle karşılaştırdığımız zaman, aşağı yukarı yüzde 10'un biraz üstünde çünkü şu anda kurulu gücümüz 53 bin megavattır ama devreye girdiğinde -2020'de ilk ünite devreye girecek ve peyderpey her sene bir ünite devreye girecek 2023'e kadar, cumhuriyetimizin yüzüncü yılına kadar- o zaman Türkiye'deki kurulu kapasite de 100 bin megavata çıkacaktır çünkü her sene talepte yüzde 8'lik bir artış var bu ülkede. Bunu biz yerli kaynaklarımızla karşılayamıyoruz, defaatle bu kürsüden ifade ettik. Biz rüzgârı değerlendiriyoruz, biz hidroliği değerlendiriyoruz, biz kömürü değerlendiriyoruz. Bakın, bu Hükûmet, kömürün miktarını, mevcut rezervini, yıllarca konuşulan rakamı neredeyse, aşağı yukarı, yüzde 100'üne yakın bir rakama artırdı; rüzgârla ilgili nerede, ne tür bir rüzgâr esiyorsa orayı değerlendirmek üzere lisanslar verdi; hidroliklerimizin tamamını değerlendirmek üzere lisanslar verdi ve bunlar yapılıyor. Sadece benim ilimde, Siirt'te Botan Havzası'nda 25 adet hidroelektrik santral kuruluyor.

Ha, bazı arkadaşlarımız diyebilir ki: "Yahu, orada da ekolojik dengeyi bozuyor." Bir başkası diyebilir ki: "Kömür santrali kurmayın çünkü onun sera gazı salınımı var."

Değerli arkadaşlar, bakın, eğer bugün dünyadaki bu nükleer santraller olmasaydı, bunların yerine kömür santrali olsaydı 1,2 milyar ton karbondioksit salınımı olacaktı. Diğer, kükürtdioksit, azotdioksit ve külü ifade etmeyeyim burada.

Dolayısıyla biz TEAŞ'ın alım garantisiyle? Ama bu alım garantisi bazen yanlış anlaşılıyor, onun için, müsaade ederseniz onu da bir cümleyle ifade edeyim: İlk iki ünitenin yüzde 70'inin alım garantisi var, üçüncü ve dördüncü ünitenin de yüzde 30'unun alım garantisi var ve on beş yıllığına; dolayısıyla yüzde 50 bir alım garantisi var, on beş yıl. Ama on beş yıldan sonra, TEAŞ, hiçbir şekilde finansmanında veyahut da bir başka riskinde olmadığı hâlde her sene net kârın yüzde 20'sini alacaktır ve Türkiye, yıllardır özlemini duyduğu nükleer enerjiye kavuşacaktır.

Ertuğrul Bey -Tabii, konuşmasını yaptı. Evet, burada, henüz çıkmadı.- hiçbir şekilde, kesinlikle nükleer silah diye bir şey söz konusu değildir. Eğer bunu söylüyorsanız, kırk beş senedir bu ülkede insanlar nükleer santral kurmak istiyordu ve hepsini birden itham ediyorsunuz. Kesinlikle böyle bir amaç söz konusu değil ama nükleer teknolojiye gerçekten bu ülkenin ihtiyacı olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Nükleer teknolojiye sahip olan ülkeler birçok sektörde en üst seviyeye kadar teknolojilerini artırabiliyorlar. Dolayısıyla biz, barışçıl amaçlarla, enerji üretimi amacıyla, insanımızın ihtiyacı olduğu için, evet, nükleer santralleri kuracağız ve hiçbir şekilde, burada ifade edildiği gibi, bir başkasının, lobilerin, onun bunun Türkiye'deki tetikçiliği, vesaire falan, zinhar böyle bir şey söz konusu değildir.

Bakın, biraz önce "Sayın Ecevit, mühendis odalarının empozesiyle geri adım attı, iptal etti." diye ifade edildi. Hayır, arkadaşlar, o günkü ekonomik şartlar. 1997 yılının sonunda alınan teklifler 2000 yılında iptal oldu, o günkü ekonomik şartlarda finansman teminindeki sıkıntılardan dolayı ve finansmanın çok pahalı olmasından dolayı başka tür sektörlerde yatırım yapabilme imkânı sağlamak üzere -çünkü bir devlet ihalesiydi- iptal oldu; mesele budur. Yoksa "Nükleer kötüdür, nükleer güvenli değildir, nükleer pahalıdır." diye iptal edilmedi. Onun için Ertuğrul Bey, lütfen bu bilginizi de tekrar gözden geçirmenizi ben şahsen arzu ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.