| Konu: | SOMALİ VE DİĞER AFRİKA ÜLKELERİYLE İLİŞKİLERİMİZE VE YAPILAN YARDIM SEFERBERLİĞİNE İLİŞKİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMASI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 3 |
| Tarih: | 05.10.2011 |
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ankara Milletvekili Sayın Cevdet Erdöl'ün bu kürsüden dile getirdiği hususlarla alakalı yüce Meclisi bilgilendirmek üzere söz aldım.
Somali'de büyük bir insanlık dramı yaşanıyor. 2 Ağustos tarihinde, Sayın Başbakanımız, Somali'de yaşanan insanlık dramı karşısında Türkiye'nin sessiz kalmaması, hem devletimizin hem de milletimizin burada yaşanan insanlık dramı karşısında duyarlılığını ortaya koyması amacıyla bir yardım kampanyası başlattı. Bu kampanyanın başladığı ilk günlerde Somali'deki olayı Türkiye'de belli oranda bir kısmı farkında, belli oranda bir kısmı başka türlü değerlendiriyor idi ama farkında olanlar bile olayı değerlendirirken Somali'de sanki anlatıldığı kadar da durumlar kötü değilmiş gibi bir hava vardı. Ama daha sonra Sayın Başbakanımızın başkanlığında bir heyetle, Türkiye'den, bir uçakla Somali'ye, iş adamlarımızın, sanatçılarımızın, milletvekillerimizin, pek çok kesimin katıldığı bir ziyaret yapılıp konu yerinde görülünce, yerinde gören herkesin kanaati değişti ve o dramın Türkiye'de anlatılandan, hissedilenden onlarca kat daha büyük olduğunu bizzat yaşayarak gördüler. Ben de o heyetteydim. O heyet indikten sonra bir şehir içerisinde program gereği geziler yapıldı ve bu çerçevede de çadır kamplara gidildi. Kamplara gittiğinizde büyük çadırlar yok, çuvallardan, hani Anadolu'da "telis" derler, başka yerde başka şey derler, naylon torbalardan, torbayı yırtmışlar bir değneğin ucuna ve oradan çadır yapmışlar, altında insanlar.
Tabii, yolda giderken etrafa baktığınız zaman çöp yığınlarından etraf görülemiyor. Hayvan kemikleri -affedersiniz- ortada, âdeta tuğlalar yığılmış gibi üst üste, dağlar misali kemikler duruyor. "Bunlar nedir?" diye sorduğumuzda bunların hayvan kemikleri olduğunu ve bu kemikleri değerlendirecek veyahut da başka türlü ortadan kaldıracak bir mekanizmaya sahip olmadıklarını söylüyorlar. "Peki, bu çöpler nedir -her taraf pislik ve her tarafta çöp var, âdeta sokakta değil de, bir çöp deryasının içerisinde yürüyor gibisiniz- bunları niye kaldırmıyorsunuz, belediye yok mu?" diye sorduğunuzda, belediye var ama bunları kaldıracak ve bunları kaldırdığınız yerde depolayacak veya uygun bir şekilde onları belli bir yerde toplayacak ne alet var ne personel var ne de bir mekanizma var, hiçbir şey yok. Bir çadır ziyaretinde çocuklar, doktorların önünde tedavi için duruyorlar ama çocukların vücuduna yapışan veya konan sineklere baktığınızda sinekten çocuğun vücudu gözükmüyor. Sizin elinize, bir yerinize bir sinek konduğunda hemen tepki veriyorsunuz, işin daha da kötüsü, bütün vücudu sinek kaplamış ama tepki vermiyor, o kadar da alışılmış bir yapı sanki bu.
Sayın Başbakanımız dedi ki: "Bu çocuğun durumu çok kötü -Cumhurbaşkanı da Sayın Başbakanımıza refakat ediyorlar- bunu derhâl hastaneye kaldırmamız lazım." Ülkenin Cumhurbaşkanı dedi ki: "Efendim, bunu hastaneye kaldıracak ambulansımız yok." Yani bir ülkenin Cumhurbaşkanı, düşünün, çocuk ölmek üzere, onu kaldıracak ambulansa sahip olmadığını ifade ediyorlar ve orada hemen Sayın Başbakanımızın devreye girmesiyle bizim bindiğimiz araçlardan bir araçla çocuklar hastaneye yetiştirildi ve oradaki sahra hastanesinde, bizim Sağlık Bakanlığımızın kurduğu yerde tedavi gördüler. Çocuğun bir tanesi yolda hayatını kaybetti. Ama hayatını kaybediş nedenlerine baktığınızda, çok ama çok basit nedenlerle, ishal gibi bir nedenle de insanlar çok kolaylıkla hayatını kaybedebiliyor.
Oraya sağlık malzemesi olarak pek çok malzeme gönderdik. O malzemeler orada duruyor. Kullanma noktasında sıkıntılar olduğunu görünce "Neden bu malzemeler kullanılmıyor?" diye sorduğumuzda o malzemeleri kullanma bilgisine ve görgüsüne sahip yeteri kadar personel olmadığını da gördük. Büyük sıkıntı. İlaçlar orada, onları kullanamıyorlar. Yani su noktasında hakeza insanlar su bulamıyorlar, gıda noktasında hakeza başka sorunları var.
Şehri gezerken şehirde duvarında kurşun deliği olmayan, bombalarla yara almamış neredeyse sokakta bir tane bina görme imkânınız maalesef yok. Şehir düzenli mi? Düzenli baktığınızda. Kargaşanın olmadığı zamanlarda düzenli bir kentin, şehrin orada olduğunu da görüyorsunuz ama kurşun izi değmedik, bombalanmadık neredeyse bir binayı görme imkânınız orada yok. Her şey ortada. Âdeta insanlar orada birtakım imkânsızlıklar nedeniyle değil -benim gördüğüm- büyük bir bilgisizlik nedeniyle büyük sıkıntı içerisindeler. Yani sömüren veya orada birtakım planlar yapan ülkeler oradan elini çektiği zaman yapı olduğu gibi çökmüş. Bu yapıyı ayağa kaldıracak bilgi ve donanıma sahip yetişmiş insan gücünün de orada olmadığını görüyoruz. Hani Türkiye'de derler ya, Türkiye'de olur ya, bir tane fakirimiz var, ne deriz biz? "Yahu, buna yardım edecek çok insan olur." Kim yapar? Akrabaları yardım yapar. Onlarda da yoksa komşuları yardım yapar. Onda yoksa mahalleli yardım yapar. Onda yoksa belediye yardım yapar. Onda yoksa devlet yardım yapar. Yani mağdur olan bir insanın elinden tutacak birileri, mekanizmalar mutlaka vardır. Şimdi, oraya baktığınızda, sizde yok, size yardım yapacak akrabalarınız? Onlarda da yok. Komşularınız? Onlarda da yok. Mahalleli? Onda da yok. Belediye? Onda da yok. Dahası devlette de yok. Herkes imkânsızlıkta ve çaresizlikte âdeta eşitlenmiş bir durumda. O nedenle, o manzarayı gören herkes buraya karşı daha fazla hassasiyet gösterilmesi, daha fazla yardım yapılması konusunda hemfikir oldu ve bunu Türkiye'ye daha iyi anlatmak ve milletimizin desteğini buraya, doğru bir biçimde yansıtmak için gayreti artırmak gerektiği noktasında birleştik ve oradan dönenlerin, daha uçakta veya indikten sonra, o manzarayı görenlerin hepsi yardım ve destek noktasında verdiklerini artırdılar, büyük çabalar ortaya koydular.
Bugüne kadar baktığımız zaman, başlatılan yardım kampanyası çerçevesinde 504 milyon 100 bin Türk lirasının toplandığını görüyoruz. Türkiye, oraya şimdiye kadar tam 9 uçak, 7 gemi ile 49 milyon TL tutarında ve yaklaşık 17 bin ton ağırlığında insani yardım malzemesi gönderdi ve bütün bu yardımlar, rakamsal olarak ortaya çıkan yardımlar ile ayni yardımların tamamı milletimizin gönül hazinesinden ortaya çıkmış yardımlardır, devletin harcadığı içerisinde neredeyse kuruş denecek kadar para yok desek yanılmayız çünkü bu, milletimizin hayırseverliğinin, mağdur olan insanlara yardım etme duygusunun ve insanlığının gereği olarak verdikleri paralardan oluşan büyük bir destek. Ben, bu nedenle, bu vesileyle sizin huzurunuzda, sizin temsil ettiğiniz aziz Türk milletinin her bir ferdine, ortaya koydukları bu yardımdan, bu insanlıktan, bu iyilikten dolayı ayrı ayrı teşekkürlerimi, şükranlarımı sunuyorum. Çok sağ olsunlar, var olsunlar.
Oraya gittiğimizde Somali Sayın Cumhurbaşkanı dedi ki: "Sizden önce buraya bir başka ülkenin bakanı gelmişti. O bakan geldiği zaman zırhlı bir araçla şehri gezdi ve hiç yere inmeden, kimseyle de tokalaşmadan ondan sonra bıraktılar, gittiler `Güvenlik var, falan var, sıkıntı var.' diye ama siz buraya geldiğiniz zaman eşlerinizle geldiniz -çünkü heyettekilerin hepsinin eşi vardı ve çocukları olanlar vardı- çocuklarınızla geldiniz, zırhlı araçlarla değil halkın arasına indiniz, elinden tuttunuz, başını okşadınız, onların dertlerini yakından gördünüz. Bu nedenle, Türkiye hiçbir yardım yapmasa bile şu fotoğraf dahi bize dünyanın en büyük yardımı kadar kıymetlidir, değerlidir, bizim imajımızı düzeltme açısından çok önemlidir." Bizim açımızdan bu ziyaret tarihî bir ziyarettir çünkü o tarihe kadar başbakan düzeyinde oraya hiçbir ziyaretçi 93 yılından beri gelmemiş. 93 yılından beri ilk defa başbakan düzeyinde bir ziyaret yapılıyor, onlar için çok önemli. "Bizim acımızı bütün dünya duydu, bizim çaresizliğimizi bütün dünya sizin sayenizde gördü." diyerek teşekkürde bulundular. Gerçekten, Sayın Başbakanımızın ziyaretinden sonra Somali'ye dünyanın başka ülkelerinin, başka yerlerdeki insanların ilgisi, yardım ve desteği de artmıştır.
O ziyaretten sonra oraya giden yardımların planlı bir biçimde gitmesi, doğru ihtiyaçların karşılanması, doğru yerlere harcanması için burada da bir koordinasyon kurulu oluşturuldu. TİKA'nın başkanlığında, organizatörlüğünde, bakanlardan Başbakan Yardımcısı olarak benim koordine ettiğim bir koordinasyon kurulu sürekli bu çalışmaları takip ediyor, her hafta toplanıyor ve oralarda ne yapılabilir, neler ortaya konabilir onun çalışmalarını yapıyoruz.
Bugüne kadar yaptığımız çalışmalar çerçevesinde orada gıda ve su, diğer alanlardaki çevre, başka ihtiyaçların giderilmesi yanında, oraya daha da kalıcı yardımların yapılmasının gerekliliği ortaya çıktı ve oradaki yetkililerin talebi de o doğrultudaydı. Biz, buna göre, şu anda Somali merkezde iki yüz yataklı bir hastaneyi orada hayata geçiriyoruz, onunla ilgili adımları attık. Yaklaşık binden fazla toplu konutu orada TOKİ marifetiyle yapacağız, hayata geçireceğiz ve oradaki mağdur insanların oraya yerleşmesini temin edeceğiz.
Öte yandan, çadırlarda, o demin anlattığım kötü yerlerde yaşayan insanları Kızılayımızın çadırlarına taşımak için seferber olduk. Şu anda iki bin çadırı mahalline ulaştırdık ve insanlar oluşturulacak çadır kentlere taşınacaklar ve orada hayatlarını devam ettirecekler konutlara nakledilene kadar.
Mobil bir fırın, mobil bir yemekhane oraya kuruyoruz. Şu anda kurulum çalışmaları devam ediyor. Bunlarla ilgili gerekli adımları attık.
Öte yandan, çöpü temizlemek için de Kızılayımızla beraber, Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızla beraber önemli adımlar atıyoruz. O çöplerin hem temizlenmesi konusunda hem de yeniden bundan sonra etrafta çöp olmaması hem de o kemiklerin ortadan kaldırılması konusunda önemli adımları beraber attık.
Sağlıkla ilgili, bir yandan hastaneyi yaparken öte yandan da sağlık meslek liselerine ve sağlık meslek yüksekokullarına oradan öğrenci getirmek suretiyle sağlık alanında işin ehli olan insanların müdahalede bulunmasını temin için önemli çalışmalar başlattık.
Sadece sağlıkta değil, üniversite düzeyinde de 500 tane öğrenciyi Türkiye'de okutacağız. Bunun 230 tanesini vakıf üniversitelerimiz kabul ediyorlar, 270 tanesinin de devlet üniversiteleri marifetiyle Türkiye'de karşılıksız eğitimlerini almalarını temin edeceğiz.
Öte yandan, mesleki eğitim konusunda bizden talepleri oldu. Ortaöğretim düzeyinde meslek okullarımızla iş birliğini sağlayarak ayrıca bir eğitim almalarını, onu da temin edeceğiz. Bu konuda, Millî Eğitim Bakanlığımızla, YÖK'le beraber iş birliği çalışmalarımız devam ediyor ve o çalışmalar netice aldığında önemli katkıları daha büyük bir boyutta onlar bulundukları yerde elbette sağlayacaklardır.
Bunun dışında, TOKİ'nin yapacağı o konutların dışarısında müthiş arazi var orada. Bu araziyi kullanmayı bilmeyen bir yapı da var. Yani tarım arazileri var ama tarım arazilerini kullanma ve onları kendileri için daha faydalı hâle dönüştürme noktasında yeterli bir birikim, yeterli bir tecrübe yok. Örneğin, sahile baktığınızda, 3.337 kilometrekare civarında bir sahil şeridi var, neredeyse dünyanın en uzun sahil şeridine sahip ama denizden 1,5 milyar dolarlık bir deniz ürünleri başka ülkeler tarafından kullanılırken denizden istifade etme ve bunu kendi lehlerine doğru bir biçimde kullanma konusunda da yeterli bir bilgi ve yeterli bir eğitim sahibi de değiller. Bu nedenle, Tarım Bakanlığımızla iş birliği yapmak suretiyle buralarda hem balıkçılıkla ilgili hem de tarım alanında verimli işler yapılmasıyla ilgili ortak bir proje de orada yürütülecek ve bu proje çerçevesinde, Türkiye'de olan tarım üretme çiftlikleri benzeri bir çiftlik kurulmak suretiyle oradaki insanlar eğitilerek oraya katkılar sağlanacaktır ve şimdiden Türkiye'den bir iş adamımız "Buraya elli tane traktörü ben bağışlayacağım." dedi ve orayla ilgili gayretleri ortaya koydu ve pek çok vatandaşımız da bu noktada, projelere destek noktasında büyük gayretleri ortaya koydular, koymaya devam ediyorlar. İnşallah, önümüzdeki günlerde yapılan -daha başka pek çok çalışma var- bütün bu çalışmaların orada somuta dönüştüğünü, bizzat oraya giderek hem milletimizin verdiği paraların nereye gidip ne gibi hizmete dönüştüğünü milletimize göstermek hem de oradaki insanların bu hizmetler karşısında sevincini milletimiz ve dünyayla paylaşmak için sık sık bundan sonra oradaki çalışmaların takipçisi olacağız ve oradaki çalışmaları bizzat yerinde görüp daha sağlıklı yürümesi konusunda gerekli desteğimiz olacaktır.
Tabii, bu çalışmalar devam ederken dün Somali'de meydana gelen intihar saldırısında 70 tane Somalili hayatını kaybetmiştir. Ben bu vesileyle, hayatını kaybeden bütün Somalili kardeşlerime Allah'tan rahmet diliyorum, yakınlarına, ailelerine, Somali halkına ve Somali devletine de başsağlığı diliyorum.
Somali'de en büyük sıkıntılardan birisi de işte bu güvenlik meselesi. Somali'de din aynı, başka bir din yok, tek. Dil aynı, başka bir dil yok, o da tek. Mezhep de aynı, başka bir şey yok, o da tek. Bu kadar teklik içerisinde maalesef huzur ve barış yok. Ülke dörde bölünmüş, dört ayrı grup arasında birtakım nedenlerle çekişmeler, kavgalar var. Umarız ki orada tez zaman içerisinde bir barış ortamı, bir huzur ortamı olsun.
Dün bu hadiselerin yaşandığı hemen duyulur duyulmaz Sayın Başbakanımız, Somali Cumhurbaşkanı Şeyh Ahmed'i aradı ve onunla bir görüşmede bulundu, yaşanan olaylarla alakalı bilgiler aldı. Aynı şekilde biz de Somalili yetkili makamlarla ve orada görev yapan Türkiye'den gönderdiğimiz görevli arkadaşlarımızla görüştük ve oradaki durumlar hakkında kendilerinden bilgi aldık.
Şunu açıklıkla ifade etmek isterim ki yaşanan saldırı Türklere karşı veya Türkiye'ye karşı yapılmış bir saldırı kesinlikle değildir ve oradaki saldırı bütün yetkililerin ve bizzat kendi arkadaşlarımızın, orada olanların ifadesiyle devlet organlarına karşı yapılmış bir saldırıdır. Yoksa "Türkiye yardım yapıyor, yardım yapmasın. Türkiye şu hizmetleri yapıyor, bu hizmetleri yapmasın." şeklinde bir düşünceyle yapılmış bir saldırı olmadığını bizim kendi arkadaşlarımız söylüyorlar, Somalili yetkililer söylüyorlar. O nedenle bu saldırı Türkiye'ye karşı değil, Türkiye'nin oradaki görevlilerine karşı değil, sadece oradaki kendi iç çatışmaları nedeniyle devlet organlarına karşı yapılmış bir saldırı ama ne olursa olsun böyle bir saldırıyı lanetlemek bizim vazifemizdir. Masum insanları, eğitim almak için bir araya gelmiş insanları, kendi ülkesinin vatandaşlarını suçsuz yere öldürmek, intihar usulüyle veya başka bir usulle olsun, en büyük vahşettir, en büyük insanlık suçudur. Bu eylemleri yapanları hem buradan lanetliyor hem de şiddetle kınıyoruz.
Buradan şunu da ifade etmek isterim ki Türkiye'nin orada atacağı adımları bundan sonra da atması devam edecektir. Yapılması gerekenler neyse milletimize söylediklerimiz... Milletimizin bize inanarak verdiği paraların hepsi mahalline harcanacaktır. Bundan sonraki süreçte içeride yaşanan kargaşayı da dikkate almak suretiyle orada görev yapan bütün Türk görevlilerin güvenliğini sağlama konusunda da Türkiye olarak ayrıca tedbirlerimizi de bundan sonraki süreç için alacağımızı da ifade etmek istiyorum.
Ben, bu vesileyle, yardım yapan bütün milletimizin her bir ferdine ayrı ayrı teşekkür ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)