GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Saadet Partisi Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:91
Tarih:05.06.2024

İYİ PARTİ GRUBU ADINA UĞUR POYRAZ (Antalya) - Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Önergeyle ilgili konuşmaya başlamadan önce... Biraz önce Genel Kurulda Hakkâri'deki bu kayyumla ilgili karşılıklı konuşmalar sırasında bir cümle dikkatimi çekti -temeldeki bütün sorunun bu olduğunu düşünüyorum- "Kürt'ün hukuku" dendi. Biz, 86 milyon bir bütünüz; "Kürt'ün ve Türk'ün hukuku" "Alevi'nin ve Sünni'nin hukuku" diye bir kavram yok. 86 milyon olarak, Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşlarının hukuku olarak değerlendirmemiz gerekiyor. Eğer bu noktada uzlaşamazsak zaten bu Meclis çatısı altında da sokaklarda da hiçbir konuda uzlaşamayız.

Bu önümüzdeki önergeyle, görünen ve görünmeyen, arkadaki amacın sonuçlarının araştırılması ve giderilmesi, bununla ilgili gerekli tedbirlerin alınması öngörülmekte; haklı da bir tespit.

Hatırlayın, basın uzun yıllar önce taraf olmaya zorlandı, bu konuda belli bir mesafe de katedilmedi değil. Anayasa'mız "haber alma hürriyeti" olarak bunu tanımlıyor oysaki evet, bugün Türkiye'de haber alma hürriyetinden daha kıymetli olan bir şey haber verme hürriyeti. Zira, yandaş olarak tanımlananlar binaların sahipleri iken içindeki gazeteciler meslek ahlakları uğruna tıpkı bizlerin burada verdiği mücadeleyi veriyorlar. Haber verme özgürlüğünün, aslında bu memlekette her özgürlük alanında olduğu gibi, öncülü ekonomik özgürlük. Bu memlekette paran varsa özgürsün hatta özgürlüğünü de paranla garanti edebiliyorsun. Bakın mahpuslara, kaç tane zengin var? Zenginler suç işlemiyor değil, elbette suç işliyorlar ancak zengin suç işlediği zaman derdini anlatabiliyor, derdini anlatabileceği bir hatırlı ortam bulabiliyor, o hatırlı ortamda o hatırlı kişi ve makamları ikna edebiliyor. Dolayısıyla -hatırlayın, yakından bir örnek var- çocuğunu yurt dışına kaçırabiliyor. Çorlu'dake tren kazasındakileri hatırlayın, arabaları olsaydı niye trenle gideceklerdi? Ama davaları arapsaçına döndü. Bu memleketin yazısız kuralları bunlar. İşte, bizi bilgilendirmek için mücadele eden, şehirlerine ilişkin hususlarda kamu yöneticilerine dikkat çekmeye çalışan basın kuruluşları da bu ekonomik özgürlükleri kadar var. Her renk bitti, fıstıki yeşil kaldı hesabı zaten enflasyon altında ezilen basına bir alternatif sunmadan tasarrufa, kısıtlamaya gitmek devlet aklı değil; taammüden, planlayarak, tasarlayarak basını yok etmektir; medyayı, ihalelerine el uzatanlara sopa olarak kullanan sermaye gruplarının kucağına bırakmak, onların elinde yükseltmektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Poyraz.

UĞUR POYRAZ (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Basın İlan Kurumu zaten Demokles'in kılıcı gibi tepede bekliyor. Aidiyeti devlete değil de kamu görevlisi olmasına aracılık eden kişi, grup ve siyasete olanların, bulundukları makamda taşrada birer il ve ilçe başkanı gibi davrandıkları -hadi buyur- yerel basına bu anlamda özgürlük tanınacağı bir ortamı gelin, düşünün. Bunu düşünmek mümkün değildi, bunu sadece tarihe bir not düşmek adına konuşuyorum. Muhalefet olmanın gereği olarak da değil, bu ülkenin vatandaşı olmanın bilinciyle ifade ettim.

Teşekkür ediyorum, Sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)