GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İNSAN HAKLARI VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ BAĞLAMINDA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:90
Tarih:10.04.2013

BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; insan hakları ve ifade özgürlüğü Türkiye'nin cumhuriyet tarihi boyunca en büyük sorunu ve demokratik toplumun önündeki en büyük engeldir. Geçmişe dönüp baktığınız zaman faşist Mussolini'nin Türk Ceza Kanunu; 141, 142, 163'üncü maddelerini görürsünüz. Terörle Mücadele Kanunu'nun da 8'inci maddesini -sonra değiştirildi- şimdiki Terörle Mücadele Kanunu'nun tamamını görürsünüz. Bunun sonucudur ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde basın davalarında, siyasi davalarda ve birçok davada Türkiye hakkında ihlal kararları verilmiştir. Şimdi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği bazı kararları, bu kararların gereği olarak Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin yine Hükûmete yapmasının gerektiğini söylediği bazı düzenlemeler için bu dördüncü yargı paketi hazırlandı. Dördüncü yargı paketi bir reform olarak sunuldu fakat açıklandığı zaman maalesef -maalesef diyorum- boş çıktığı görüldü. Ne Hükûmetin iddia ettiği gibi bir reform paketidir ne de muhalefetin muhalefet şerhini Hükûmete değil muhalefete yazdığı gibidir bu tasarı arkadaşlar.

Eğer yargıyı konuşacaksak, adaleti konuşacaksak, şu an Türkiye'nin kanayan yarasını konuşacaksak burada 8-9 milletvekili tutuklu. "Neden tutuklu?" sorusunun cevabını verememiş bir Meclis, üyelerine sahip çıkamamış. 10 binin üstünde siyasetçinin tutuklu olduğu, belediye başkanlarının, il encümenlerinin, BDP'li siyasetçilerin ise hiçbirisinin dosyasında bir çakı ve şiddet eylemi olmamasına rağmen, üç yılı aşkın süredir özel yetkili mahkemelerde tutuklu olduğunu biliyoruz. Şimdi "Adaletin en çok kanadığı yer, adaletin en çok ihlal edildiği yer, adaletin en çok tartışıldığı yer neresidir?" dersek bir hukukçu olarak, istiklal mahkemelerinden başlar sıkıyönetime, sıkıyönetim mahkemelerinden devlet güvenlik mahkemelerine, oradan geliriz özel yetkili mahkemelere. Bugün, Türkiye adaletinin kara lekesi özel yetkili mahkemelerdir arkadaşlar. Kapatılmasına rağmen elindeki davaları sürdürerek adaletsizliğe devam etmektedir. Bu bir yanı.

Diğer yanına gelelim: Uzun tutukluluk, dünyanın hiçbir yerinde, diktatörlüklerde bile bu kadar cezaya dönüşmemişti. Uzun tutukluluğa bir çare yok. Düşünce ve örgütlenme özgürlüğüyle ilgili "Ne oluyor burada?" diye baktığımız zaman, Hükûmete de şaşıyorum, Meclisin diğer iki muhalefetine de şaşıyorum; söyledikleri insanın kanını donduruyor, tüylerini diken diken ediyor. Eğer bir ülkede kendi fikirlerini özgürce konuşamıyorsa siyasetçiler, basın, gazeteciler ve eğer bir ülkede en fazla gazeteci burada tutukluysa, en fazla savunma avukatı burada tutukluysa? Ömrünü siyasi davalarda geçirmiş Üstadımız Avukat Gülçin Çaylıgil'i bugün rahmetle anıyorum; kaybettik. Ömrü boyunca, 1970 ihtilalinden 12 Eylüle kadar davalarla ömrünü geçirdi ama bu özel yetkili mahkemeler hâlâ devam ediyor arkadaşlar.

Şimdi, Avrupa Birliğinin 23 ve 24'üncü fasıllarının başlığı özgürlük, adalet ve güvenliktir. Bu başlıkların açılması için de bu gerekiyordu. Şimdi, burada baktığım zaman inanmak istiyorum gerçekten, burada diyor ki: "İşkence suçlarında zaman aşımı kaldırılmıştır." Çok iyi, çok güzel de öyle mi arkadaşlar? Bana Adalet Bakanlığının yetkilileri dosya çıkarabilir mi, güvenlik görevlileri hakkında kaç tane işkence davası açılmıştır? Yaşam hakkı ihlali oluyor, gözaltında zindanda ölüm oluyor; ya görevi kötüye kullanmaktan açıyorlar, ya kastı aşan müessir fiilden açıyorlar, ya ihmalden açıyorlar ama açılan bu yaşam hakkı ihlalleri ve işkenceleri de insanlık suçu kapsamına alınmış olsaydı, sadece işkence değil, "İnsanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı yoktur." denilseydi, evelallah ona "evet" derdik ama birbirimizi kandırmaya gerek yok arkadaşlar.

Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru koydunuz. Orada beş sene dosyalar bekleyecek, bir filtre. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde 16.900 dava duruyor, ondan kurtulacaksınız. Adalet böyle gerçekleşmez. Adaletin bir ölçüsü vardır. Adaleti gerçekleştirmek istiyorsanız önümüzdeki bütçe döneminde bütçesini yüzde 100 artıracaksınız; hâkim, savcı, personel kadrosunu da yüzde 100 artıracaksınız. Bunun başka izahı yok ve bu özel yetkili mahkemelerin bütün görevlerini alarak, yargıçlarını da sivil mahkemelere dağıtarak özel yetkili mahkemeleri tarihin çöplüğüne gömeceksiniz. Adalet istiyorsanız bu. Birbirimizi kandırmayalım.

Çözüm sürecinin getirdiği bir umut da? Benim bütün Şırnak belediye başkanlarım tutuklu; kimi bir toplantıya katılmış, kimi belediyeye gittiği için tutuklu. Hiçbirinin dosyasında ne bir çakıl taşı ne bir tırnak çakısı ne bir şiddet unsuru var. Dört seneye yakın tutuklular. Bu zulümdür, bu işkencedir, bu adaletsizliktir, bu hukuksuzluktur. Elbette ki barış sürecini konuştuğumuz bir zamanda ne diyeceğiz? "Gelin helalleşelim." Demeyeceğiz, "Bu haksızlığı kaldırın." diyoruz, "Bu hukuksuzluğu kaldırın." diyoruz, bunu söylüyoruz. İklimi yumuşatalım. "Siyasetçiler mademki fikirleriyle konuşacak, fikirlerinden dolayı içeride olmasınlar." diyoruz. Mademki silahlar susacak, fikirler konuşacak, bunu doğru dürüst getireceksiniz arkadaşlar, korkmayacaksınız. Ana muhalefet, başka muhalefet muhalefet ediyor diye doğru yapmaktan vazgeçerseniz, korkarsanız vallahi evinizin yolunu şaşırır, evinize de gidemezsiniz.

Bakın, size çok açık söylüyorum: Burada ne yapmak istiyorsunuz? Poşu, şu mikrofon, ses cihazı bile suç delili olursa renklere, trafik lambalarına, sarı, yeşil, kırmızıya ceza mı vereceksiniz bölücülükten? Bırakın renkleri, bir halaya, bir türküye, bir müziğe, bir slogana "Teröristtir." diye siz ceza mı vereceksiniz? Bu ülke böyle mi demokratikleşecek? Yapmayın arkadaşlar.

Bakın, ben şurada bir şey söylemiştim "Bu yasa boş." diye. Bu paketin boş olduğunu ben söylemiyorum yalnız, Gazeteciler Sendikası Başkanı, Gazeteciler Derneği Genel Başkanı, Parlamento Muhabirleri Derneği Başkanı, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı maalesef hepsi "Bu paket boş."diyor. Bakıyoruz, yine, İnsan Hakları Derneği "Bu paket düşünce özgürlüğünü sağlamıyor." diyor, bakın, çıkarmışım. Türkiye İnsan Hakları Vakfı "Bu, düşünce özgürlüğünü sağlamıyor tarafı olduğumuz sözleşmelerin." diyor. Alıyorum MAZLUMDER'i "Dağ fare doğurdu." diyor, onlar karşı çıkıyor. Alıyorum Af Örgütünü "Düşünce suçlarıyla ilgili sadece bunlar değil, bir ton." diyor. Dördüncü yargı paketiyle ilgili, bütün kuruluşlar böyle diyor.

Bütün bunların üstüne, bir bakıyorum dünyanın tarihinde görülmemiş bir şeyi burada görüyorum arkadaşlar. Ana muhalefet partisi muhalefete muhalefet şerhi yazmış, Hükûmetin tasarısına değil. Siyasallaşacaklar. Bölücüler için bu maddeleri kaldırıyorsunuz, çözüm paketi için kaldırıyorsunuz. MHP de diyor ki: "Yetmez. TMK'nın 6, 7, 8, 10, 11 cezasını artırın." Dünyanın hiçbir yerinde muhalefetin bir muhalefete muhalefet şerhi yazıldığı görülmemiştir.

Bakın, size şunu söyleyeyim arkadaşlar: Hepimize düşünce özgürlüğü lazımdır. Biz bunun mücadelesini veririz, önergeleri veririz, inşallah düzelir diye de umut ederiz.

Saygılarımla. (BDP sıralarından alkışlar)