| Konu: | DEM PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 91 |
| Tarih: | 05.06.2024 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA SERHAT EREN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 7 Haziran genel seçimlerinin hemen iki gün öncesinde Diyarbakır İstasyon Meydanı'nda HDP'nin final mitingine dönük IŞİD çeteleri tarafından bir saldırı düzenlenmiş, saldırıda 5 yurttaşımız yaşamını yitirmiş, 400'e yakın yurttaşımız da yaralanmıştır. Yaşamını yitiren yurttaşlarımızı saygıyla anıyorum. Diyarbakır katliamına giden süreç ve sonrasında yaşananlar Kürt'ün canının bu topraklarda ne kadar değersiz olduğunu açıkça göstermektedir. O gün o alanda bulunan ve katliamın tanığı olarak istihbarat bilgilerine, suç duyurularına, tüm uyarılara rağmen alınmayan önlemlerle, ihmallerle katliamın nasıl göz göre göre yapıldığını, işlendiğini size aktarmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, miting alanına bombaları yerleştiren Orhan Gönder'in babası 2024 yılında Adıyaman TEM Şube Müdürlüğüne başvuruda bulunuyor, diyor ki: "Benim oğlum Orhan Gönder'in tutumlarından dolayı oğlumdan şüpheleniyorum. Evden çıktı, IŞİD'e katıldı; yardım istiyorum, oğlumun yakalanmasını, bulunmasını istiyorum." Bununla da yetinmiyor, o dönemde AKP'nin il kongresine gidip dönemin Başbakanı Davutoğlu'na ulaşarak yardım istiyor "Oğlumun bulunmasını istiyorum." diyor. Tabii, daha sonra Orhan Gönder 2015 yılının Ocak ayında Suriye'ye gidiyor, IŞİD'e katılmak için Suriye'ye gidiyor ve Suriye'de bulunduğu esnada 3 defa ailesiyle telefonla görüşüyor. Ailesi telefonla görüştüğü o numaraları tekrar Adıyaman Emniyet Müdürlüğüne veriyor ve diyor ki: "Oğlumu bulmak istiyorum. Oğlumu bulun." Ama Orhan Gönder'in ailesinin verdiği bütün bilgilere rağmen, bütün çabalarına rağmen istihbarat birimleri ve güvenlik görevlileri sadece ve sadece izlemekle yetiniyor. Tabii, bu tutum sadece yerel kolluk güçlerinin yaklaşımı değil, devletin siyasi iktidar düzeyinde IŞİD meselesine bakışını da ortaya koymaktadır. Katliamdan hemen sonra açılan soruşturmaya bir gün sonra gizlilik kararı getiriliyor. Soruşturma sürerken Orhan Gönder'in 26 Mayıs 2015 tarihinde Suriye'den Türkiye'ye geldiği tespit ediliyor. Katliamdan iki gün önce de yani 3 Haziranda Diyarbakır'da bir otelde olduğu tespit ediliyor. Bakın, otele giden kolluk görevlileri, bütün istihbarat bilgilerine rağmen, bir yıl boyunca ailenin vermiş olduğu bütün bilgilere rağmen, AKP polisinin, istihbaratının bütün bilgilerine rağmen IŞİD'e katılıp Türkiye'ye gelen Orhan Gönder hakkında otelde sadece ve sadece asker kaçağı olduğu gerekçesiyle bir tutanak tutuyor, başkaca hiçbir işlem yapılmıyor. Tabii, hazırlanan iddianamede gerçekleri açığa çıkaracak tahkikatlar yapılmıyor. Bakın, miting alanına bakan kamera kayıtlarının tamamını gösteren 63 DVD toplanıyor ama dosyaya bırakılmıyor ve bu deliller daha sonra kaybediliyor. Yine, Orhan Gönder'in Suriye sınırından Türkiye'ye nasıl geldiği, oradan Diyarbakır'a nasıl geldiği konusunda hiçbir araştırma yapılmıyor. Bir yılı aşan gizlilik kararının ardından soruşturma dosyası açıldığında artık bu tip delillere erişme imkânı büyük oranda ortadan kalkmış durumda. Katliamın sanıkları olan Orhan Gönder, İsmail Korkmaz ve Mustafa Kılınç hakkında mahkûmiyet kararı veriliyor.
Bakın, Antep'te katliamın diğer sanıklarıyla birlikte aynı araçta bulunan Sami El Bakravi önce gözaltına alınıyor, serbest bırakılıyor, daha sonra sınır dışı ediliyor ve akabinde, Brüksel Havaalanı'nda büyük bir katliam gerçekleştiriyor. Orhan Gönder sabah saatlerinde Diyarbakır mitinginin yapıldığı yere gidiyor, 2.360 polisin görevlendirildiği bir yerde, 2.360 polisin arasından elini kolunu sallaya sallaya gidiyor, miting esnasında miting alanına bombaları bırakıyor ve soğukkanlı bir şekilde bombaları patlatıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Eren.
SERHAT EREN (Devamla) - O gün yaşananlar âdeta ihmali aşan bir kasta işaret etmektedir. Bu saldırının arkasında, HDP'yi hedef gösteren, hakaret ve tehdit eden, seçim bürolarına ve binalarına yönelik saldırılara sessiz kalan AKP yer almaktadır. Katliam öncesinde önleyici sorumluluk yerine getirilmedi, katillerin arkasındaki karanlık odaklar açığa çıkarılmadı, deliller toplanmadı, adil bir yargılama yapılmadı; hakikatin kasten açığa çıkarılmadığı ve kamuoyundan saklandığı aşikârdır.
Diyarbakır katliamı aydınlatılmadığı ve üzerine cesaretle gidilmediği için Suruç ve Gar katliamları yaşandı. Bu katliamların, acıların bir daha yaşanmaması için, toplumsal barış ve toplumsal adalet için Meclis bünyesinde etkili, tarafsız, bağımsız bir komisyonun kurulmasını talep ediyoruz.
Teşekkür ederim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)