GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:91
Tarih:05.06.2024

AK PARTİ GRUBU ADINA HULUSİ AKAR (Kayseri) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri, asil milletimizi, vatandaşlarımızı ve şanlı ordumuzu saygıyla selamlıyorum. Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Sözlerimin başında, bayraklaşan vatan topraklarının bütünlüğü, asil milletimizin güvenliği için canlarını feda eden tüm şehitlerimizi ve dün Kayseri'de meydana gelen elim kazadaki şehitlerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyorum.

Sayın milletvekilleri, dünyada ve bölgemizde önemli gelişmeler olmakta ve bunlarla alakalı kısa bilgi arz etmek istiyorum. Dünya, hepinizin gördüğü ve bildiği gibi gerçekten diken üstünde. Şu anda çok kutuplu hâle gelen dünyada güvenlik ve istikrar konusunda ciddi şekilde riskler var, tehditler var, tehlikeler var; bunlar da şu veya bu şekilde ülkemizi de etkilemektedir.

Özellikle büyük güçler arasındaki silahlanma yarışı dünyamızı etkilemekte. Bu arada hepinizin bildiği, gördüğü ve yakından takip ettiği gibi, bütün çalışmalara rağmen elde edilen silahların, mühimmatın dahi yeterli olmadığı da bir gerçek olarak karşımıza çıkmakta ve dolayısıyla ciddi bir güç rekabeti de karşımızda bulunmakta.

Günümüzde, bir tarafta hibrit -savaş mı, barış mı olduğu belli olmayan- durumlar, diğer tarafta da "proxy" dediğimiz "vekâlet savaşları" dediğimiz, birilerinin bazı grupları, özellikle bu terör gruplarını kullanmak suretiyle kendi amaç ve emellerine ulaşmak istediklerini görüyoruz. Gerginliklerin her an sıcak çatışmaya dönüşmesi de yine bu yapılan çalışmalar arasında görülmektedir. Malumunuz olduğu üzere, bir kuantum teorisi var fizikte. Bu kuantum teorisinin siyasete, askerliğe uygulanmasıyla birlikte artık siyah-beyaz, kırmızı-mavi; kırmızı düşman, mavi dost şekli ortadan kalktı. Dolayısıyla, bir devlet ile bir ülke aynı anda üç durumda olabiliyor; dost olabilir, tarafsız olabilir, düşman olabilir. Dolayısıyla, çok değişik ve gelişen bir dünya karşısındayız.

Bu arada, uluslararası hukukun her şekliyle aşındığını, ciddi şekilde erozyona uğradığını, değerler sisteminin ortadan kalkmak üzere olduğunu ve buna bağlı olarak da bazı ülkelerin, bazı kurumların kural tanımaz şekilde davranmaya başladığını da maalesef ibretle izlemekteyiz. Harbin eski yöntemleri ortadan kalktı, kalkmakta, değişmekte, yeni yöntemler ortaya çıkmakta. Biraz daha çarpıcı olması bakımından, en son gördüğümüz örnekte Kuzey Kore'nin Güney Kore'ye içinde çöp olan balonlarla saldırması da artık yeni yöntemlerin neler olduğunu ortaya koymuş bulunmakta.

Çok şükür, bütün bu gelişmelere, olumsuzluklara rağmen ülkemiz barışı, istikrarı koruyan sayılı ülkelerden biri hâlinde durumunu devam ettirmektedir. Biz Türkiye olarak uluslararası hukuktan yanayız, iyi komşuluk ilişkilerinden yanayız, tüm komşularımızın sınır ve haklarına karşı saygılıyız ve biz milletimizin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça savaşın bir cinayet olduğuna inananlardanız. Bunun yanı sıra da atalarımızın söylediğini söylüyoruz, diyoruz ki: "Hazır ol cenge eğer ister isen sulhusalah." Bunun manası da hiçbir zaman biz savaş istemiyoruz, amacımız savaş değil. Amacımız savaş olmamakla birlikte -bizim yapmaya çalıştığımız şey- biz ülkemizin hakkını, menfaatini koruma konusunda caydırıcılık esastır diyoruz modern anlamda, modern ifadesiyle; bunun için de personel ve donanımıyla etkin, caydırıcı ve saygın ordumuza her zamankinden fazla ihtiyacımız olduğunu görüyoruz, biliyoruz.

İşte, bu kanun teklifi ve diğer çalışmalarla Türk Silahlı Kuvvetlerini güçlendirme çalışmalarımız devam etmekte. Yeni yüzyılda hedefimiz 85 milyon tek yürek, tek yumruk olarak büyük ve güçlü Türkiye'nin oluşması, gerçekleşmesi için çalışmaktır. Bir tarafta devletimizin bekası, diğer tarafta da 85 milyon vatandaşımızın, milletimizin refahı ve güvenliği; amacımız budur. Bunun için gece gündüz demeden çalışmalarımızın devam ettiği yüksek malumları.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Savunma Komisyonu olarak tüm gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Burada, Genel Kurulun huzurunda övünçle ve güvenle belirtmek isterim ki karşılıklı saygı, anlayış, daha da önemlisi güven içinde Komisyon çalışmalarımızı, Komisyon üyesi iktidar, muhalefet mensubu tüm arkadaşlarımızın katkılarıyla, çok şükür sorunsuz ve verimli bir şekilde tamamladık. Komisyon üyesi arkadaşlarım ve bu çalışmalarımızı destekleyen tüm arkadaşlarımı kutluyor ve kendilerine katkılarından dolayı teşekkür ediyorum. Muhalefet mensubu arkadaşlarımızın da ifade ettikleri gibi, savunma ve güvenlik konularında Türk Silahlı Kuvvetlerinin özlük hakları dâhil, OYAK konuları dâhil güçlendirilmesinde ortak düşünce ve anlayışa sahip olduğumuzu da çalışmalar sırasında memnuniyetle müşahede ettik.

Burada, tabii, uluslararası gelişmelere biraz daha yakından bakmamız gerekirse önemli gelişmelere gebe olduğumuzu görmekteyiz. En son Çin Savunma Bakanının Singapur'da yaptığı bir açıklama var. Bu açıklamada Çin Savunma Bakanı "Biz Tayvan'la birleşmeyi arzu ediyoruz, birleşeceğiz barışçıl yol ve yöntemlerle, eğer bu mümkün olmazsa güç de kullanabileceğimizi herkesin bilmesi lazım." şeklinde bir açıklama yaptı ki bu da önümüzdeki dönemde ciddi gelişmelerin olabileceğinin bir işareti olarak algılanabilir.

Diğer taraftan, Balkanlarda, Kafkasya'da, Orta Doğu'da ciddi gelişmeler, ciddi gerginlikler söz konusu, bunlar herhangi bir şekilde ilerleyen zamanda çatışmalara dönebilir.

Yakınımızda devam etmekte olan Rusya ve Ukrayna savaşında da yeni ve dramatik bazı gelişmelerden bahsedilmektedir, bunları da yakından takip etmekteyiz. Ne zaman, nerede duracağı belli olmayan, kestirilemeyen bir savaş devam etmekte Rusya ile Ukrayna arasında. Tüm çabalarımıza rağmen maalesef ateşkes sağlanamamıştır. Maalesef savaş ortamı ve kaotik ortam Rusya ve Ukrayna bölgesinde tırmanmaya devam etmekte.

Burada, Amerika Birleşik Devletlerinin liderliğinde Avrupa'nın aldığı bazı tedbirlerin yani verilen silah ve mühimmatın sadece Ukrayna'da savunma için değil, aynı zamanda Rusya'daki hedeflere karşı da kullanabileceğini söylemiş olmaları ve buna karşı da Rusya'nın sert açıklamalar yapması önümüzdeki günlerde bazı istenmeyen gelişmelerin olabileceğinin de işareti olmaktadır.

Burada şunu söyleyebiliriz: Dünyanın önüne 2 seçenek sunuluyor, ya dondurulmuş bir çatışma ya da sonsuza kadar sürecek bir savaş. Bunun böyle olmayacağını, olmaması gerektiğini söylüyoruz. Akıl ve sağduyuyla 3'üncü bir seçenek olmalı, mutlaka oluşturulmalı ve bunun da insanlığın tarihe karşı sorumluluğu olduğunu söylüyoruz.

Bu Ukrayna-Rusya savaşı içinde bizim için en önemli olan konu Karadeniz'de olan istikrarın devam etmesi. Bu manada Karadeniz'in herhangi bir şekilde stratejik rekabet alanına dönüşmemesi için başlangıçtan itibaren Montrö'yü büyük bir hassasiyetle, büyük bir dikkatle uyguladık, uygulamaya da devam ediyoruz. Böylece, sadece kendimiz için değil, gerçekten bütün sahil ülkelerinin de selameti bakımından çok ciddi bir iş yaptığımızı burada belirtmek isterim.

Aynı zamanda, Rusya ve Ukrayna'yla konuşmak suretiyle 34 milyon tondan fazla tahılın da ihtiyaç sahiplerine sevki mümkün oldu. Önümüzdeki günlerde, 15-16 Haziranda Ukrayna ve İsviçre birlikte Küresel Barış Zirvesi düzenlemeyi teklif ediyorlar, bunun da barışa giden yolda önemli bir fırsat olduğunu, bunu değerlendirmek gerektiğini de burada ifade etmek istiyorum.

Filistin'le ilgili konulara geldiğimizde de değerli arkadaşlar, Filistin'de bir savaş değil... Savaş 2 ordu arasında olur fakat bir tarafta sapan taşından başka bir şeyi olmayan Filistin'den, diğer tarafta nükleer silah dâhil İsrail'den bahsediyorum. Dolayısıyla bu bir savaş değil; büyük bir zulüm, büyük bir katliam devam etmekte.

Burada önce hukuki değerler kayboldu, daha sonra insani değerler kayboldu ve artık şu anda hiçbir değer olmaksızın bir vahşet hüküm sürmekte. Netanyahu yönetimi pervasızlıkla, inatla, tüm dünyaya kafa tutarcasına, ABD başta olmak üzere Batılı yönetimlerden aldığı güç ve destekle etnik temizliğe, soykırıma varan eylemlerini maalesef tüm uyarılara rağmen sürdürmekte ısrar etmektedir.

Diğer bir husus da şu: Buradaki bütün faaliyetlerin yapay zekâyla yapıldığına dair bilgiler var. Yapay zekânın herhangi bir şekilde kullanılması sırasında en az yüzde 10, yüzde 20 şeklinde hata yaptığını bizzat oradaki askerler, siyasiler ifade etmektedirler. Dolayısıyla sehven, yanlışlıkla onlarca kişinin de öldürülebileceğini burada itiraf etmiş oluyorlar. Yönetimlerin aksine, Netanyahu yönetiminin ve diğer yönetimlerin aksine, birazcık aklı olan, birazcık vicdanı olan, insanlığını unutmayan, Yahudiler, İsrail vatandaşları dâhil herkes, bütün dünya ayakta.

Çocukların, masum insanların kanları yerde kalmayacak, bunu bilelim. Güçlünün hukuku değil, bir gün gelecek hukukun gücü mutlaka bunlara gösterilecektir inşallah. Zalimler gün gelecek her şeylerini kaybedecekler; kuvözlerde ölen bebeklerin, kadınların, yaşlıların, tüm masum insanların kanlarında, geride kalanların gözyaşlarında boğulacaklar; hukuk önünde hesap verecekler.

Son olarak İrlanda, İspanya, Norveç ve Slovenya'nın da tanımasıyla dünyadaki 193 ülkeden 148 ülke Filistin'i tanımış bulunmakta. Filistin sadece insanlığı savunmuyor; sadece Gazze'yi değil aynı zamanda Anadolu'yu da savunduğunu Netanyahu'nun burada yaptığı açıklamadan açıkça görmekteyiz. Bizim için, tüm dünya için bu bir insanlık sınavı. Bugün gerekli tavrı koymayanlar ileride tarih önünde mutlaka mahcup olacaklardır.

Sonuç olarak, 1967 sınırlarında, Doğu Kudüs'ü başşehri olan, egemenliği, bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü olan iki devletli çözümden başka çözüm yok. İstikrar için, barış için, huzur için mutlaka bu çözümün, iki devletli çözümün gerçekleşmesi lazım.

Çevremizdeki bu gelişmeler devam ederken Türk Silahlı Kuvvetleri olarak PKK-YPG, FETÖ, DEAŞ başta olmak üzere tüm terör örgütleriyle mücadelemiz sürüyor. Seçim vesaire gibi provokatif, yapay girişimler dâhil olayları yakından takip ediyoruz; tedbir aldık, almaya devam ediyoruz. Bölgede seçim yapılacağından bahsediliyor, bunlara karşı da tedbirimizi aldık, almayı sürdüreceğiz.

En kıdemsizinden en kıdemlisine kadar Türk Silahlı Kuvvetleri personeli gece gündüz demeden, her türlü arazi, hava şartlarında, başta terörle mücadele olmak üzere karada, denizde, havada büyük bir kahramanlık ve fedakârlıkla, verilen görevleri ifa etmektedir. Terörü, tehlikeyi kaynağında yani sınırlarımızın ötesinde bertaraf etme stratejisiyle Irak'ın kuzeyinde, Suriye'nin kuzeyinde operasyonlarımız da aralıksız devam etmektedir. Burada altını çizeceğim husus, tek hedefimiz teröristler, tek hedefimiz teröristler. (AK PARTİ, MHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Suriye'nin ve Irak'ın toprak bütünlüğüne son derece saygılıyız ancak Irak ve Suriye'nin kuzeyindeki terör bataklığını kurutmakta da kararlıyız. Bu bataklık kurutulmadan bu iş bitmez. (AK PARTİ, MHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Bundan da Türk'ü, Kürt'ü, Arap'ı, 85 milyon kazanacaktır bunun sonunda. Bununla birlikte, icra ettiğimiz tüm uluslararası operasyonlarda Birleşmiş Milletler Şartı'nın 51'inci maddesinde belirtilen meşru müdafaa kapsamında ve tamamen uluslararası hukuka uygun şekilde faaliyetlerimiz devam etmekte. Masum insanlara, hastanelere, dinî yapılara, okullara, sivil altyapı, kültürel ve tarihî yapılara, çevreye zarar gelmemesi için hiçbir ordunun göstermediği kadar ister planlama ister icraat safhasında azami dikkat ve hassasiyet gösterilmiştir, gösterilmektedir.

Diğer taraftan Ege'de, Akdeniz'de, Kıbrıs'ta sorunların daima barışçıl çözümünden yanayız ancak Kıbrıslı kardeşlerimizin ve kendimizin hak ve menfaatlerini korumakta da azimli, kararlı, Allah'a çok şükür buna da muktediriz. Hiçbir oldubittiye izin vermedik bugüne kadar, bundan sonra da vermeyeceğiz. Ayrıca Azerbaycan, Libya, Somali ve diğer dost ve kardeş ülkelerin haklı davasına her türlü desteği verdik, vermeyi sürdüreceğiz.

FETÖ'yle olan meseleye geldiğimizde, FETÖ'den temizlendikçe Silahlı Kuvvetlerimizin güçlendiğini ve bunun da en açık göstergesinin yurt içi ve sınır ötesinde gerçekleştirdiğimiz harekâtlar, sayısı ve çapı artan tatbikatlar olduğunu söyleyebiliriz.

Savunma sanayisiyle ilgili: Tüm bu mücadeleler bu coğrafyada var olabilmek için, başarılı olmak, güçlü olmak için; bunun için de savunma sanayisi gerçekten çok önemli. Sayın Cumhurbaşkanımızın desteği, teşviki, tahsis ettiği imkân ve kabiliyetlerle millî ve yerli sanayimiz -çok şükür- yüzde 80'lere ulaşmıştır. Artık cin şişeden çıktı, durmak yok, devam edeceğiz. Parasını dahi verdiğimiz hâlde alamadığımız birçok silah, araç gereç ve mühimmatı şu anda yapar ve ihraç eder hâle geldik. Hafif silahlar, obüsler, İHA'lar, SİHA'lar, TİHA'lar, KIZILELMA'lar, silahlı helikopterler, gemiler, gemi topu, yeni TCG ANADOLU ve çok şükür uzunca süre tartıştığımız ALTAY tankının da seri üretimi başlamıştır. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Millî muharip uçağımız KAAN'la ilgili çalışmalar da yoğun bir şekilde devam etmekte; inşallah o da en kısa zamanda Silahlı Kuvvetlerimizin hizmetine sunulacaktır. Yerli ve millî savunma sanayisi bizim değil, sizin değil bütün Türkiye'nin, 85 milyonun gururudur.

Sonuç olarak geldiğimiz noktada artık söz dinleyen değil, sözü dinlenen bir Türkiye var, bunun da herkes tarafından bilinmesi lazım.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye siyasi ve diplomatik olarak oyunu kuralına göre oynamakta, bütüncül bir yaklaşımla, başta 261 misyon olmak üzere tüm dış politika araçlarını kullanmakta. Millî Savunma Komisyonu olarak da parlamenter diplomasi çerçevesinde gerekli faaliyetlerde bulunduk; bu yıl Kıbrıs, Azerbaycan, Gürcistan ziyaretleri gerçekleştirildi, ayrıca 12 diplomatik kabul yapıldı. Son olarak, Türk Devletleri Teşkilatı üyesi ülkelerin parlamenterlerinin oluşturduğu TÜRKPA'nın Savunma Komisyonu Başkanlarıyla Türkiye'de üç gün süreyle "Savunma ve Güvenlik Mimarisi" konulu son derece verimli bir organizasyon gerçekleştirildi.

Diğer taraftan, Türk Silahlı Kuvvetleri ve güvenlik güçlerimiz de savunma ve güvenliğimiz için gerekli her türlü tedbiri almakta. Bu doğrultuda daha güçlü olmak zorundayız, bu da kendimizi yenilemekten, çağın gereklerine göre uyarlamaktan geçmekte; daima etkin, daima güçlü, tüm sınamalara hazır olmalıyız. İşte, bugün önümüze gelen yasa teklifinin ana gayesi de budur.

Bildiğimiz üzere, 2019 yılında, yeni Askeralma Kanunu'yla, 1927 tarihli, 1111 sayılı Askerlik Kanunu ile 1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askeri Memurlar Kanunu'nu yürürlükten kaldırıldı. Bu yenilenme süreci devam etmekte. Çağımızın gerçeklerine uygun olarak artık birçok ordu profesyonel askerlik sistemine geçmekte; biz de 1986 yılında uygulamaya giren Uzman Erbaş Kanunu ve 2011 tarihli Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu'yla da bu yönde gerekli adımları attık, atmaya da devam ediyoruz.

Bugün ordumuzun yüzde 50'si profesyonel askerliğe geçmiş bulunmakta, profesyonel sisteme geçmiş bulunmakta. Terörle mücadelede ve sınır ötesi harekâtlarda kullanılmak üzere Uzman Erbaş Kanunu kapsamında profesyonel asker alımı yapılmakta, buna devam edilmektedir. Bu yıl da 25 bin alım yapılacak, personel alınacak, 30 Haziranda son müracaat tarihi söz konusu. Yıllar itibarıyla artan bu personel ihtiyaçları için bu kanunda da birçok değişiklik gerçekleştirilmiştir ancak bu kanunun yapısı da artık günümüze uyum sağlayamamaktadır. Yine, bugün üzerinde değişiklik yapılması öngörülen Askeri Ceza Kanunu 1930 yılında, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu 1967 yılında, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu 1961 yılında hazırlanmıştır. Bugün sizlerin oylarıyla, bu kanunlarda değişiklik yapılmasını öngören bazı düzenlemeleri inşallah gerçekleştireceğiz.

Şunu da yeri gelmişken ifade etmek isterim ki: Başta emekli astsubay, kıdemli başçavuşlar ile kıdemli binbaşılar olmak üzere, özlük haklarının iyileştirilmesi maalesef bu aşamada mümkün olamamıştır. Ancak emekli muvazzaf personelimizin her türlü övgü, ödül ve desteğe layık olduğu bilinciyle, mesleki tazminatlar hususunun yakın takipçisi olduğumuz bilinmelidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Sözleşmeli er, uzman erbaş, astsubay, subay, general, amiral ile sivil işçi ve sivil memurlar ve bunların emeklilerinin imkânlarının iyileştirilmesi için her fırsatta gayret gösterdiğimize de lütfen dikkat buyurun.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bütün bu çalışmaların ana gayesi milletimizin egemenliği, bağımsızlığı, güvenliği ve devletimizin bekasıdır. Çanakkale'de, Millî Mücadele'de ve en son 15 Temmuz hain darbe girişimine karşı da asil milletimiz tarafından Çanakkale ruhuyla çok başarılı bir mücadele verilmiştir. Birlik ve beraberliğimiz esastır; Türk, Kürt, Zaza, Arap hepimiz, 85 milyon kardeşiz ve bu kardeşliğimizi de kıyamete kadar sürdürmekte kararlıyız. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye köklü tarihi, değerleri, coğrafyası, dinamik nüfusuyla; etkin, caydırıcı, saygın ordusuyla; yerli ve millî savunma sanayisiyle büyük ve güçlü bir ülke, bunu bilelim. İbni Haldun'un söylediği gibi, coğrafya kaderdir, Türkiye de bu coğrafyanın kaderidir. Dolayısıyla bu memleket bizim, bu tarih bizim, bu bayrak bizim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Türkiye Yüzyılı'nda bu anlayışla tek yumruk, tek yürek olarak, daha güçlü, daha müreffeh bir Türkiye hedefiyle, azim ve kararlılıkla 85 milyon çalışmaya devam edeceğiz. Bu vesileyle, ülkemizin ve milletimizin huzur ve güvenliğini sağlamak için her türlü kahramanlık ve fedakârlığı gösteren komutan arkadaşlarıma, askerimize, polisimize, jandarmamıza, istihbaratımıza ve güvenlik korucularımıza şükranlarımı sunuyor, kendilerini kutluyorum.

Sözlerime son vermeden, Sultan Alparslan'dan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e ve bugüne kadar, bin yıldır bize vatan olan bu topraklarda bugünlere, bu seviyelere gelmemizde emeği geçen herkesi, katkı sağlayan herkesi saygıyla, minnetle anıyorum. Bir kez daha tüm şehitlerimize, Gazze şehitlerine, ebediyete intikal eden kahraman gazilerimize Allah'tan rahmet diliyor, hayatta olan kahraman gazilerimize, şehit ve gazilerimizin kıymetli ailelerine saygı ve şükranlarımı sunuyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Millî Savunma Komisyonu olarak hazırlanan bu kanun teklifinin ülkemize, milletimize, şanlı ordumuza hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, emeği geçen herkese teşekkür ediyor, kendilerini kutluyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar