GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:91
Tarih:05.06.2024

SEYİT TORUN (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

Görüştüğümüz kanun teklifi üzerine değerlendirmelerimi paylaşmadan önce yüce Meclisimize dayatılan kanun yapma usulüne ilişkin eleştirilerim ve hatırlatmalarım olacak. Bütün sorunlu taraflarına karşın inatla dayattığınız bir torba yasa usulüyle bir kere daha karşı karşıyayız. Teklifin gerekçesinde belirtildiği üzere, kanun teklifinde yer alan 60 maddenin 16 tanesi Anayasa'ya uyumluluğu sağlama amacıyla getiriliyor. Peki, şimdi sizlere sormak isterim: Bu 16 maddenin Anayasa'ya uyumlu hâle getirilmesine neden ihtiyaç duyuluyor? Çünkü "Ben yaptım oldu." mantığıyla Külliye'den gönderilen metinleri muhalefetle ve de sivil toplumla tartışmadan, gerekli hukuki çerçeveyi ve uzlaşmayı sağlamadan hızla komisyondan geçiriyor, sonra da burada oylayıp "Hayırlı olsun." diyoruz. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarır gibi kanun çıkarırsanız sürekli bu özensiz torbaları düzeltmekle burada vakit kaybederiz, övündüğünüz hızlı yasa çıkarma yönteminiz bu ülkenin önünü tıkar. Meclis çatısı altında özenle, geniş bağlamda yürüteceğimiz tartışmalarla bir gün yerine on beş günde çıkaracağımız bir kanun, belki vatandaşlarımızın on beş yirmi yıllık mağduriyetlerinin önüne geçecek, belki de çok sayıda kronik sorunu çözecektir ama tabii, sorunları çözmek için önce niyet olması gerekir.

Gelelim yangından mal kaçırır gibi getirdiğiniz torba yasaya. Anayasa'yı yamalı bohçaya çevirdiniz. Kendi yaptığınız Anayasa'ya uymadınız, şimdi "Yenisini yapalım." diyorsunuz. Yerel yönetimler yasasını yamalı bohçaya çevirdiniz, belediyeleri kaynaksız bıraktınız, muhalefet belediyelerine türlü iftiralar atarak yanlışınızı örtmeye çalışıyorsunuz. Türk Silahlı Kuvvetlerine ilişkin yasal düzenlemeler de paramparça. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Adalet Bakanlığını ilgilendiren düzenlemeleri de bu torba içerisinde görüşüyoruz. Yine, Anayasa'ya aykırı kanun maddeleri dayatıyor, mülkiyet hakkını hiçe sayıyorsunuz. Yarın bu hatalardan dolayı ortaya çıkacak sorunları da belki yine Allah'a havale edeceksiniz. Üzülerek söylemeliyim ki Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki sorunları çözmek amacıyla getirilen bu 60 maddelik kanun torbası sorunu çözmekten çok, yeni sorunlara yol açacak düzenlemeler içeriyor.

Yıllardır tutturduğunuz bir yerli ve millî söyleminiz var. Halkımızın en kutsal millî değerlerinin başında Türk Silahlı Kuvvetleri yani şanlı Türk ordusu bulunmaktadır. İnsanımız verdiği değere istinaden ordumuzu "Peygamber ocağı" olarak adlandırır, evladını askere davulla zurnayla gönderir. Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarımız görevlerine bu millî bilinçle devam eder; yeri gelir, aylarca evlerinden, ailelerinden uzak kalırlar, zor şartlarda görev yaparlar, gözlerini kırpmadan ölümün üzerine koşarlar. Daha dün Kayseri'de 2 şehit verdik. Bu vesileyle 2 şehidimize de Allah'tan rahmet diliyorum. Bütün şehitlerimize Allah rahmet eylesin, gazilerimize de sağlıklı, sıhhatli günler diliyorum. Gidin, ailelerine başsağlığı dileyin, tek bir cümle duyarsınız: Vatan sağ olsun!

Bu kanun teklifiyle o kahramanlara ve ailelerine haklarını teslim etmemiz gerekirken muvazzaf ve emekli askerlerimizin, gazilerimizin ve şehitlerimizin haklarını gasbedeceksiniz. Binbaşılarımız, astsubaylarımız bizim millî değerimiz değil midir? Yoksa tasarruf edemediğiniz şatafatınızın kurbanı mıdır? Neden emekli maaşı bağlama oranlarını adaletli bir şekilde düzenlemiyoruz? Bu mu sizin millî anlayışınız? Astsubaylarımızın tazminat sorunlarını neden çözmüyoruz? Emekliliklerinde rahat bir nefes almaları, saraylarınızda ejder meyvesi yemenizden daha mı önemsiz? Teröristlerle göğüs göğse çarpışan uzman çavuşlarımızı kadroya geçirmememizin sebebi özel uçaklarınıza saçılan paralar mıdır? Vatan savunmasının sözleşmesi olur mu? Yaptığınız düzenlemeyle uzman erbaşlarımızın sözleşme feshini bir amirin iki dudağı arasına, bir imzaya bırakmayı nasıl uygun görüyorsunuz? 200 bin uzman erbaşı geleceksizliğe mahkûm ederek mi teşekkür ediyorsunuz? Hayatını Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde geçirmiş, albaylığa kadar yükselmiş komutanları kadrosuzluk gerekçesiyle tasfiye ettiniz, haklarını ellerinden aldınız; görüştüğümüz torba kanuna bir madde ekleyerek mağduriyetini giderebilirdiniz, yapmadınız; bu da sizin millîlik anlayışınız. Askerlikle uzaktan yakından ilgisi olmayan siyasilerin subay, general ve amirallerin terfi ve atamalarında etkin olmalarının Türk ordusundaki liyakati nasıl ters yüz ettiğini göremiyorsunuz. Orduda yükselmek isteyen, asker nüfuzlu siyasetçilere yaranmak için çalışır oldu. Akıl almaz bir şekilde, subaylarımızın rütbe bekleme sürelerini Cumhurbaşkanının keyfine bırakmak için kanun çıkardınız. Peki, ne oldu? Anayasa Mahkemesi keyfiyet kanununuzu iptal etti. Yıllar boyunca kumpas davalarıyla önünü açtığınız FETÖ'cü teröristlerin kalkıştığı darbeden sonra FETÖ elebaşlarını elinizden kaçırdınız ama darbe bahanesiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin içini tamamen boşalttınız. Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlıklarını doğrudan Millî Savunma Bakanlığına bağlayarak ordumuzu siyasetin içine çektiniz. Şimdi de Bakanlık bünyesine müfettiş olarak alınacak binbaşı, yarbay ve albaylar için mülakat zorunluluğu getirerek ordudaki siyasallaşmayı derinleştiriyorsunuz. Genelkurmay Başkanını yetkisizleştirdiniz, devletin ve milletin ordusunu Hükûmetin ordusu hâline getirdiniz. Askerî birliklerde ve okullarda askerimiz ayrıştı, her gün şuncular ile buncular arasında çıkan kavgaları hiç duymuyor, görmüyor musunuz? Yine, 15 Temmuzun hemen ardından askerî hastaneleri kapattınız. Geçmişte ülkemizin en saygın kurumları arasında olan askerî hastaneler, ordumuzun sağlık alanındaki bütün ihtiyaç ve gereksinimleri karşılayacak kapasitedeydi. Şimdi sağlık raporları için burada yasal düzenleme konuşuyoruz, yazıktır bu milletin canına ve parasına. Dünyanın, bütün savaş kabiliyeti yüksek ordularında bulunan bir yapıyı ellerinizle kapattınız. Askerlerimize, ailelerine sağlanan üst düzey sağlık imkânlarını yok ettiniz. Askerî liseleri kapattınız. Kahraman Türk askeri çocuk yaşlarında postalı ayağına geçirir, yüzlerce yıllık bir geleneğin çatısı altında yetişirdi. Öyle laf olsun diye de değil. O gelenek bize Ulusal Kurtuluş Savaşı'mızda, Kore'de, Kıbrıs'ta, Kardak'ta zafer kazandıran gelenektir, o gelenek teröristbaşını saklandığı Suriye'den çıkartan gelenektir. Yaşı genç olan arkadaşlarımız bilmeyebilir, 1998 yılında Kara Kuvvetleri Komutanı olan Atilla Ateş Paşa'nın "Suriye'ye karşı sabrımız kalmadı, Türkiye beklediği karşılığı alamazsa her türlü tedbiri almaya hak kazanacaktır." sözlerinden sonra terör örgütü lideri Suriye'yi terk etmek zorunda kalmıştı. Ateş Paşa, 13-14 yaşlarında Işıklar Askerî Lisesine girerek postalları ayağına geçirmiş ve hayatını askerliğe adamış bir komutanımızdı.

Türk Silahlı Kuvvetlerine personel teminini götürdünüz Millî Savunma Bakanlığına bağladınız, ne oldu, sonuç ne oldu? Yüzde 1 dilimden öğrenci alan harp okullarının öğrenci niteliği 200 binlere geriledi, askerlik eğitimi için gelen çocuklar siyaset ve tarikat bataklığına sürüklendi. Millî Mücadele yıllarında bile onca yokluğa, yoksulluğa karşın Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları, Harp Okulunu Ankara'ya taşıdıklarında hiçbir bahanenin arkasına sığınmadan Harp Okuluyla yakından ilgilenmişlerdir. Türlü imkânsızlıkları içinde 2 katlı Abidin Paşa Köşkü'ne taşınan Harp Okulunu ayakta tutan binası değil, ordumuzu millî değerlerinin en başında gören anlayıştır.

Mustafa Kemal Atatürk, Harp Okulu açılışında tek bir cümleyle ordumuzun manevi değerini şöyle özetlemiştir: "Ordumuz, hayat ve haysiyet mücadelesinde milletin ve milletin gayelerinin yegâne dayanağıdır."

28 Aralık 1920'de okulu teftiş eden Millî Savunma Bakanı Fevzi Çakmak, onca işini bir yana bırakarak, Harp Okulunda gördüğü eksikliklerin tamamının tamamlanmasını istemiş ve dört emirle bunu gerçekleştirmiştir. Millî bilinci olur olmadık yerlerden ve olur olmadık kişilerden öğrenmeye devam ederseniz Türk Silahlı Kuvvetlerinin hiçbir sorununu çözemezsiniz. Öğrencinin elbisesini kendine dert eden Millî Savunma Bakanından şehide "kelle" diyen Cumhurbaşkanına geçiş yaparsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Torun.

SEYİT TORUN (Devamla) - Eğer Türk ordusunun onurlu askerlerinin ve ailelerinin sorunlarını çözmek istiyorsanız; söylemde değil, uygulamada millî olmak niyetiniz varsa, gelin, bu torba kanundan vazgeçin. Kanun yapım sürelerine bütün tarafların katılımlarını sağlayarak, geniş bir uzlaşıyla, şanlı ordumuza yakışır bir Türk Silahlı Kuvvetleri personel rejimi kanunu yapalım ve bu kanunu ortaklaştıralım.

Bu vesileyle, başta Ulu Önder'imiz Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bütün şehit ve gazilerimizi saygıyla rahmetle anıyorum. Vatan onlara minnettardır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)