GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MALATYA KÜRECİK BÖLGESİNDE KURULMASI PLANLANAN FÜZE KALKANINA İLİŞKİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMASI
Yasama Yılı:2
Birleşim:3
Tarih:05.10.2011

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben her şeyden önce Sayın Veli Ağbaba'ya teşekkür ediyorum. Bu konuyu gündeme getirmek suretiyle bizim de hem yüce Meclisimizi hem de yüce milletimizi, özellikle de Malatyalı kardeşlerimizi bilgilendirme imkânımız doğmuş oldu. Bu bakımdan, bu fırsatı verdikleri için teşekkür ediyorum.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Bakan, soruları soramadı, yazılı versin mi size?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Yazılı olarak verirse de cevap veririz. Tabii, her zaman verebilirler, her zaman verebilirsiniz. Meclis denetimine her zaman açığız. Yazılı olarak da verebilirsiniz, ancak bu imkân için teşekkür ediyorum.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Bir dakikaya karşı yirmi dakika alıyorsunuz.

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Zaten yasama döneminin başlaması dolayısıyla vesile ittihaz ederek Mecliste grubu bulunan muhalefet partilerimizden randevu istemiştim ve bugün de -kendilerine de teşekkür ediyorum- Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu randevu verdiler ve Genel Başkan Yardımcısı Sayın Faruk Loğoğlu'yla birlikte bu konuyu da muhtevi dış politika konularındaki önemli hassas hususları kendileriyle paylaştık, çünkü bu mesele her şeyden önce bir ulusal güvenlik meselesidir ve ciddiyetle ele alınması gereken, polemik konusu yapılmaması gereken bir uluslararası güvenlik meselesidir.

Şunu açık bir şekilde ifade ediyorum, bugün Sayın Kılıçdaroğlu'na ifade ettiğim, bu konuda verdiğim bilgiler, Hükûmetimizin de elinde olan bilgilerdir ve gayet açık suretle kendisiyle paylaşılmıştır. Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi Grubu da gerektiğinde kendi içinde istişarelerini yapabilirler.

Ancak bu fırsattan istifade şu hususu vurgulamak istiyorum: Türkiye Cumhuriyeti hükûmetlerinin ve bizim Hükûmetimizin en birinci önceliği ülkemizin, bugünkü vatandaşlarımızın ve gelecekteki torunlarımızın, gelecekteki vatandaşlarımızın güvenliğini sarsılmaz bir şekilde garanti altına almaktır. Çünkü, nükleer teknoloji, balistik füze teknolojisi öylesine hızla gelişiyor ki bırakınız tek tek ülkeleri, küçük grupların elinde dahi bulunması hâlinde çok büyük risk potansiyelleri oluşuyor. Önümüzdeki kısa bir dönemde bu tür balistik füze teknolojisinin en az otuz ülkede, yani komşularımızla ilgisi olmayan en az otuz ülkede olabileceğine ve belki de çok sayıda devlet dışı aktörlerin elinde olabileceğine dair bilimsel, stratejik analizler var. Bizim vazifemiz, ülkemizin bütününü ve gelecek nesillerimizi de koruyacak tedbirler almaktır. Bunun da iki yolu var. Bir, kendi ulusal füze savunma sistemimizi geliştireceğiz. Bununla ilgili Başbakanımız gerekli talimatları verdi. Savunma Sanayi Müsteşarlığı bu konudaki her türlü çalışmayı yapacak.

İkincisi de müttefiki, ortağı olduğumuz, kurucu üyelerinden olduğumuz, ilk üyelerinden olduğumuz NATO ittifak sistemi içinde gerekli tedbirlerin alınmasıdır.

NATO ittifakı geçen sene kasım ayında yeni bir stratejik konsept geliştirdi. Türkiye de bu stratejik konsepte etkin katkı sağladı ve bu yeni stratejik konsept öngörülemeyen, ileride öngörülebilir olacak olan bütün tehditlere karşı NATO ülkelerinin bütününü savunma konusunda yeni bir stratejik çerçeve oluşturdu. Bu çerçevedeki konulardan birisi de sadece konvansiyonel savunma değil, balistik füze tehdidine karşı NATO ülkelerinin nasıl savunulacağı konusuydu. Herkesin elindeki değerleri, katkıları yaparak bütün ülkelerin savunmasını teminat altına alma konusunda prensip kararı alındı. Biz o toplantıda çok net bazı ilkeler beyan ettik, bir kısmını Sayın Ağbaba'nın da okuduğu ilkeler.

Bir: Biz bu yeni savunma konseptinin herhangi bir komşu ülkeye karşı olmaması gerektiğini söyledik ve böyle bir tanımlama olmaması için diplomatik olarak yapılabilecek her türlü faaliyeti yaptık ve hiçbir NATO konsept kâğıdında herhangi bir komşu ülkenin ismi geçmemektedir. Jenerik olarak ortaya çıkabilecek bütün tehditlere karşı bir kavram geliştirmiştir.

İkincisi...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sözleşmeyi niye bize vermediniz?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Müsaade edin, eğer tatmin olmazsanız...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sözleşmenin içeriğini niye bize vermediniz?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Peki, anlaşılan tatmin olmayacaksınız. Ben anlatayım, yazılı olarak sunarsınız.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Özür dileriz. Hukukta...

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Müsaade edin ben bitireyim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bakın, hukukta "Söz uçar, yazı kalır." diye bir ilke var. Yazılı metni bize niye vermiyorsunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Peki, o zaman Sayın Milletvekili Sayın Loğoğlu'na da başvurabilirsiniz çünkü Sayın Loğoğlu bu anlaşmanın imza edildiği gün şu açıklamayı yaptı, Genel Başkan Yardımcınız: "Şahsi görüşüm, füze kalkan kararı olumlu. Türkiye bakımından yerinde bir karar. Prensip olarak NATO içerisinde bu kararın alınmasını uygun görüyorum." Bu, Sayın Loğoğlu'nun açıklamasıdır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Bakan, anlaşma...

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - O zaman müsaade edin ben anlatayım. Tatmin olmazsanız Sayın Loğoğlu'na sorarsınız. Kendisi çok kıdemli bir diplomatımızdır -kendisini takdir ettim bu açıklaması dolayısıyla- detayları ondan öğrenebilirsiniz, niçin gerekli olduğunu. Ama Sayın Loğoğlu, Genel Başkan Yardımcınız bu açıklamayı yaparken bir başka milletvekili gelip burada "İsrail kalkanı?" derse bu saptırmadır; bu, Türkiye'nin ulusal güvenlik meselelerini küçük, dar siyasi çıkarlara alet etmektir, Malatyalıları kışkırtmaktır, buna izin vermeyiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Malatyalılar da dâhil bütün vatandaşlarımızın güvenliğini teminat altına almak bizim vazifemiz. O zaman gider Sayın Loğoğlu'na sorarsınız niçin gerekli bu diye çünkü çok iyi biliyorlar gerekli olduğunu.

VELİ AĞBABA (Malatya) - İsrail kalkanı!

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Şimdi? Dinleyin! Dinleyin!

VELİ AĞBABA (Malatya) - Hayır, İsrail?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Sayın Bakanım, siz Genel Kurula hitap edin lütfen.

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Bakın ben size sorduğunuz teknik bilgiyi aktarıyorum. Dinleyin, sonra tatmin olmazsanız yazılı soru sorarsınız, kendi Genel Başkan Yardımcınızdan da sorarsınız ayrıca.

İkinci ilkemiz: Ülkemizin tümüyle? (CHP sıralarından gürültüler)

İsrail'e karşı bizim ne politika takip ettiğimize dünya da şahit ve herkesin de takdirini alan bir politikadır. Ülkemizin tümüyle nükleer güvenlik şemsiyesi altına alınması, yani dünyanın hangi köşesinden gelirse gelsin Türkiye'nin bütün topraklarının güvenlik şemsiyesi altına alınması bizim ilkesel bir pozisyonumuzdu, bunun temin edilmesini şart koştuk ve bir seneyi aşkın süren teknik çalışmalarla bununla ilgili gerekli teminatlar alındı. Eğer bu radar sistemi? Füze savunma sistemi değil, füze kalkanı değil, Türkiye'ye bir tek füze yerleştirilecek değil, bu bir erken uyarı sistemidir. Eğer bu erken uyarı sistemi Türkiye'de değil de başka bir ülkede -ismini zikretmek istemiyorum ama Bulgaristan, Romanya, herhangi bir ülkeyi düşünebilirsiniz- olması hâlinde, Türkiye topraklarının sadece Marmara Bölgesi bu koruma altına giriyordu. Biz ülkemizin bütünlüğünü, bütününü koruma altına almak durumundayız. Bu konuda da -herhangi bir- Türkiye'de mümkün olan en optimum nokta Genelkurmay Başkanlığımızla, MİT Müsteşarlığımızla, teknik bütün heyetlerle tespit edilerek bu sonuca ulaşıldı.

Üçüncüsü: Türkiye'nin, bu kurulacak tesise Türk Silahlı Kuvvetlerinin görevlendirdiği yetkin subayların bu güvenlik sistemini denetleyebilmesi ve her yerine (?) (*) olması. Bu da sağlanmıştır. Yani Türk toprakları içinde bu radar sistemi tümüyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin denetimine açıktır ve bu konuda gerekli teminatlar alınmıştır.

Dördüncüsü de -gündeme geldiği için- komuta kademesinde, bir saldırıya karşı cevap mahiyeti taşıyacağı için erken uyarı sistemi, zaten bir saldırı olmazsa düğmeye basmaya gerek kalmayacak ama bir saldırı olursa otomatik olarak işleyen devrelerde, her aşamasında Türkiye'nin diplomatik ve askerî müdahalesi olacak. Nasıl mı olacak? Bir, biz NATO üyesiyiz, NATO Konseyinde daimî temsilcimiz var.

                                   

(*) Bu bölümde Hatip tarafından, Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.

Alınan her kararda yetkilendirmeyi daimî temsilcimizin de içinde bulunduğu heyet yapacak. Bunu kim uygulayacak? Bunu SACEUR Komutanlığı uygulayacak yani NATO'nun askerî kanadı uygulayacak. Bu uygulamada da garanti altına almak için şart koştuğumuz husus Almanya Ramstein'da bulunan Yüksek Komutanlığın bünyesinde en üst düzeyde bir Türk generalinin daimî olarak bulunmasıdır. Bu da teminat altına alınmıştır. Yani Türkiye'den habersiz herhangi bir sürecin devreye girmesi veya Türkiye'nin denetimi dışında bir sürecin devreye girmesi söz konusu değildir, hiçbir ülkeye bilgi aktarılması da bu anlamda söz konusu değildir.

Ayrıca Eskişehir'deki NATO Merkezi, Koordinasyon Merkezi bu radar üssüyle daimî temas hâlinde olacak ve Almanya'daki NATO karargâhındaki komutanımızla da daimî temas hâlinde olacak. Dolayısıyla bizim için kendi ulusal güvenliğimizi riske edecek herhangi bir adım atılması durumunda ya da daha önce NATO Konseyinin almış olduğu kararlar dışına çıkılması durumunda sürecin her aşamasında Türkiye müdahil olabilecektir.

Eğer bütün bunlar, tedbirler alınır, buna rağmen tespit edilen prensiplerin dışına çıkılması hâlinde ise bütün bu anlaşma iki yıl süreyle kısıtlanmıştır, iki yılda bir otomatik olarak yenilenir ama herhangi bir noktada Türkiye tek taraflı olarak feshettirme yetkisine de sahiptir. Bu konuda Türkiye'nin ulusal çıkarları tümüyle korunmuştur.

Çevresel etki bakımından da bütün bilimsel kurumlarımızı, askerî yetkililerimizi ve ilgili bütün kurumlarımızı çalıştırdık. Bu konuda ne Malatya'da ne Kürecik'te herhangi bir çevresel etkisi olmaması için zaten lokasyon da ona göre tespit edildi. Bu çevresel etki konusunda da gerekli tedbirler alındı.

Serpinti konusu da bazen gündeme geliyor. Bir kere, bu teknolojiyi bilenler gayet iyi bilir ki eğer? Hiçbir zaman olmasını istemeyiz çünkü bu sistem nihayetinde caydırıcı bir sistemdir, savunma sistemlerinin tümü caydırıcıdır, kendisi saldırı sistemi değil, ümit ederiz ki böyle bir sistem caydırıcı bir etki yapar ve hiçbir zaman bu sistemi kullanma ihtiyacı gerekmez. Ama velev ki böyle bir durum ortaya çıktı, o zaman herhangi bir füze hareket ettiğinde Türkiye topraklarına veya NATO'nun başka bölgesine, o füzeyi imha edecek karşılıklı füze ise atmosferin üstünde tahrip edilecek bu füze. Dolayısıyla atmosfere inmesi, atmosferde herhangi bir serpinti yapma ihtimali söz konusu değil.

SİNAN OĞAN (Iğdır) - Efendim, füzeyi kalkış anında vurdukları zaman ne yapacaksınız?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Eğer Türkiye bu radar sistemine ev sahipliği yapmamış olsaydı, başka bir ülkede olsaydı -yine isim zikretmeyeceğim- komşu ülkelerde olsaydı, o ülkelere yönelik herhangi bir saldırıda serpinti riskimiz şu ankinden çok daha fazla olacaktı.

Bakın, Türkiye Cumhuriyeti devleti ciddi bir devlettir ve güvenlik meselelerini ciddiye alır, bunun popülist politikalara da alet edilmesine izin vermeyiz. Bütün güvenlik kurumlarımız, Dışişleri Bakanlığımız, Genelkurmay Başkanlığımız, MİT Müsteşarlığımız ve ilgili bütün bilimsel kurumlarımız on aydır bu konuyu çalışıyor ve bütün vatandaşlarımız müsterih olsunlar, gerekli her türlü koruyucu tedbir ve ileride Türkiye'ye bir anlamda güvenlik riski oluşturmayacak her türlü tedbir alınmıştır. Özellikle Malatyalı kardeşlerimizin, hemşehrilerimizin de bu konuda mutmain olmalarını istirham ediyoruz. Bu konuda bütün vilayetlerimiz gibi Malatya'mız da hiçbir ayrım gözetmeden tümüyle herhangi bir muhtemel bir tehdide karşı koruma altındadır.

Dolayısıyla, bizim için -tekrar söylüyorum- tek ve birinci önceliğimiz, ülkemizin, vatandaşlarımızın ve gelecek nesillerimizin güvenliğini temin etmektir. Herhangi bir sistemin başka bir niyetle ülkemizde veya dışarıda oluşturulmasına izin vermeyiz, bu yapılan çalışma da tamamıyla bu hedefe matuftur.

Eğer bu açıklamalardan sonra hâlâ sorular varsa yazılı sorulması hâlinde de gerekli cevapları veririz.

Saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)