| Konu: | Anadolu Adliyesi 9. Sulh Ceza Hâkimliğinin, Halk Bankasından organize suç örgütü lideri olan bir kişinin bağlantılı olduğu şirkete verilen krediyle ilgili yayın, erişim yasağı getirmesine; Hatay Aksaray ve Saraykent Mahallelerinde rezerv alanı içerisinde kaldığı için evlerinden çıkartılmak istenmelerini protesto eden depremzedelerin gözaltına alındığına, Mehmet Şimşek'in açıklamalarına ve Cumhurbaşkanının emekli ve asgari ücret zamlarıyla ilgili söylediklerine, işçinin ve asgari ücretlinin sorunlarını çözmeden Meclisin kapanmaması gerektiğine ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 92 |
| Tarih: | 06.06.2024 |
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün, Halk Bankasından, devletin bankasından organize suç örgütü lideri, bugün tutuklu olan bir kişinin bağlantılı olduğu şirkete verilen 480 milyonluk krediyi konuşmuştuk; bunu biz söylemedik, MASAK söyledi. Özellikle, 1 Haziran 2022'de tek seferde 150 milyon kredi verilmiş, toplamda 25 kez kredi verilmiş ve MASAK bunu şüpheli işlem olarak ortaya attı. Şimdi, burada neyi tartışmalıydık bugün? Halk Bankasının Genel Müdürünün ya da sorumlularının yargılandığı, açığa alındığı, görevden alındığı bir durumu tartışmalıydık. Oysa neyi tartışıyoruz? Her zaman olduğu gibi, Anadolu Adliyesi 9. Sulh Ceza Hâkimliği, aslında bu krediyi verenleri yargılaması gerekirken yayın yasağı getiriyor, erişim yasağı getiriyor. Bu, alışkanlık hâline geldi bu ülkede. Tüm hukuksuz, tüm ahlaki olmayan durumlarla ilgili bir gazeteci, siyasetçi durumu ortaya koyduğu zaman bu olayı araştırmak, gerçek suçluları yargıya teslim etmektense yayın yasağı getiriyoruz. Ya, bu olabilecek bir şey mi? Normal yönetilen bir ülkede o Halk Bankasının yöneticilerini çağırırsın, "Bu krediyi neden verdin?" dersin. Genel Müdür düşer, görevden alınır? Ama biz bunu ortaya çıkaran gazeteci Timur Soykan'ı bir anlamda yargılıyoruz, haberine yayın yasağı getiriyoruz. Bu, gerçekten bir hukuk devletine, bir parça şeffaf, demokrasiyle yönetilmesi gereken bir devlete, ülkeye yakışmayan bir durum.
Yine, Hatay'ın Aksaray ve Saraykent Mahallelerinde depremzede yurttaşlarımızın mahalleleri rezerv alanı içerisinde kaldığı için evlerinden çıkartılması isteniyor ve yurttaşlar tabii ki bu durumu protesto ediyor. Bunlar depremzede. Daha önce hasarsız ya da az hasarlı olduğu için burada oturabilecekleri, ikamet edebilecekleri söylendi ama daha sonra Bakanlık "Siz buradan çıkıyorsunuz, on beş gün süre veriyoruz." diyor ve kira olarak da 7.500 lira yardım ediyor. Bir sefer, ben o Sayın Bakana şunu söylemek isterim: Herhâlde bu dünyada yaşamıyorsun çünkü Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde hiçbir ilde 7.500 lira kirayla oturulabilecek bir ev yok. Para verme, ev ver ya da kirayı sen öde, hiç sıkıntı yok ama bu paraya insanların ev bulabilmesi imkânsız. Ama asıl tuhaflık ne? Hak arayan, depremde yakınlarını kaybeden, evini, yurdunu, ocağını kaybeden bu insanlar, sokakta kalacak bu insanlar bu durumu protesto ettikleri için gözaltına alınıyor. Yani her şey bitti, şimdi depremzedeleri mi gözaltına alıyoruz? Bu olayın her tarafı tuhaflık. Başta, otur diyeceksin; sonra, çık diyeceksin, ev vermeyeceksin, on günlük kira yardımı yapacaksın çünkü o parayla ancak on gün ya da on beş gün bir yerde ev tutabilirler; sonra bu durumu bir eylemle ortaya koyan depremzedeleri gözaltına alacaksın. İşte, bu, tam, hukuk devletinden uzaklaşmış, Anayasa'yı ihlal eden bir iktidarın anlayışı. O 4 kişiyi derhâl serbest bırakmalılar çünkü Hatay halkının, Malatya halkının, Kahramanmaraş ve diğer illerdeki halkın zaten büyük çoğunluğu şu anda çadırda, konteynerde ve büyük sıkıntılarla yaşıyor, bir de bu insanları gözaltına almasınlar.
Şimdi, dün yine konuştuk, Meclis herhâlde temmuz ayı içerisinde, 15 Temmuzda ya da temmuz ayının sonunda kapanacak. Mehmet Şimşek öyle bir tablo çizdi ki onu dinlerken başka bir ülkede yaşadığımızı düşündük. Bazı verileri verdi "Her şey yolunda." dedi "mali disiplin" dedi "büyümede dengeleme" dedi "sürdürülebilir cari açık" dedi; aslında yurttaşın çok ilgilenmediği ama ekonomistlerin anlayabildiği kavramlar ama onun anlattığı tablo ile Türkiye'de sokağın yaşadığı tablo çok farklı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Başarır.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Yani şimdi, madem bu kadar her şey iyi diyor bu beyefendi, kendisine göre karnesi 10 üzerinden 10; 100 üzerinden 100 ama ben sormak isterim: Beyefendi, siz geldiğinizde yüzde 39 olan enflasyon yüzde 75'i geçmiş, yüzde 8,5 olan faiz yüzde 50 olmuş, 21 lira olan dolar 32 lirayı geçmiş, ekmek 5 lirayken 10 lira olmuş, kıyma 250 lira iken 600 lira olmuş. Neyin verilerini veriyorsun sen, neyin karnesini ortaya koyuyorsun? Yani Türkiye'nin bir gerçeği var. Bu beyefendi dün öyle bir tablo çizdi ki sanki Türkiye'de kişi başına düşen millî gelir, emeklinin maaşı, asgari ücretlinin maaşı rahat rahat yetiyor, hatta birikim yaptığını düşündüm ama Türkiye'deki tablo gerçekten bir felaket.
Hemen buradan, Cumhurbaşkanının emekli ve asgari ücret zamlarıyla ilgili söylediklerini duyunca daha büyük bir dehşete kapıldık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Başarır
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Bir sefer, ezdirmediğini söylüyor ama maalesef ki Cumhurbaşkanının verdiği süre zamlarla ilgili on sekiz ay ama enflasyona baktığımız zaman on sekiz aylık bir dilimde yüzde 102'lik bir zam yapması gerekiyor. Yani Cumhurbaşkanı bu süreleri, on iki ay ile on sekiz ayı yer değiştiriyor, "Toplam enflasyon oranı da bu; yüzde 82 zam yaptık." diyor. Oysa o tarihlere göre Cumhurbaşkanının yüzde 102 zam yapması gerekiyor.
Şimdi, ben bunları bir kenara bırakıyorum. Meclis temmuz ayı içerisinde kapanacak. Daha dün önerge verdik, cuma günü çalışabiliriz dedik, birçok yasa geliyor ama emeklinin, işçinin ve asgari ücretlinin sorunlarını çözmeden bu Meclis kapanmamalı, tatile gitmemeli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Başarır.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Gerçekten, bakın, bugün makamımız arayan, telefon eden birçok -dernek- emekli geçinemediğini, yaşayamadığını söylüyor. Mehmet Şimşek hangi tabloyu çizerse çizsin, Sayın Cumhurbaşkanı hangi verileri verirse versin 10 bin lira emekli maaşıyla insanlar yaşayamıyor. Onlara yakışan, onların en azından açlık sınırının altında geçinmesini önleyecek bir maaşı biz Meclis olarak yapmalıyız, araştırmalıyız, konuşmalıyız. Yani gerekirse temmuzun sonuna kadar, hatta bir hafta daha fazla çalışalım, cumartesi, pazar çalışalım ama gerçekten bu verileri bu Meclisteki arkadaşlarımız incelesin; emeklinin, işçinin, asgari ücretlinin bu mağduriyetine hep beraber çare olalım çünkü bizim görevimiz bu; saraydan gelen yasaları burada tartışıp yasalaştırmak değil, halkın gerçek sorunlarını tartışmak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Son cümle...
BAŞKAN - Mikrofonu son kez açıyorum Sayın Başarır.
Buyurun.
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - O yüzden, ben bir kez daha söylüyorum: Tatile çıkmadan emekliye, asgari ücretliye hep beraber bu Mecliste sahip çıkalım, onların yüzünü güldürelim, ondan sonra hepimiz Anadolu'ya gideriz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)