Konu: | Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 92 |
Tarih: | 06.06.2024 |
HAYDAR ALTINTAŞ (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Siyasetin işi halkın derdine derman olmak, çare bulmaktır, çareyi de milletin ayağına getirmektir. Hâlbuki bizdeki siyaset kendisi bizatihi dert üretiyor, ürettiği dertleri millete havale ediyor; bu dertler üst üste binerek milleti eziyor. Siyasetin izlemesi gereken yol olan hukuk, adalet, eşitlik, hürriyet, ekmek, gelecek ümidini, aşı ve işi kenara bıraktırarak insanlara haysiyetiyle, onuruyla yaşama imkânı bile vermeden bu dertlerin altında ezmeye devam ediyor. İktidar ve yönetiminde, ekonomide ülkeyi çıkmaza sokarak siyaseti dert çözmekten çok daha fazla dert üreten bir kurum hâline getirmiştir. Şimdi de vatandaşın dikkatini sorunlardan uzaklaştırmak için yeni anayasa tartışmaları başlatılıyor. Oysa yeni anayasa milletin bu sorunlarını çözmez. Sorunları çözmek için öncelikle sorunları çözmeye niyetli bir iktidarın görevde olması gerekir. Eğer yeni anayasa buğday fiyatını çözecekse, işte, çözmediği ortadadır; bu açıklanan fiyata Allah da razı olmaz, kul da razı olmaz. Gelin, o zaman ya "Ekmeyin." diyelim ya bu Tarım Bakanlığını kapatalım ya da işin doğrusunu bulalım.
Değerli arkadaşlar, bugün geldiğimiz noktada devletimizin yönetim şekli bir parti devletine dönmüştür. Parti devleti anlayışından da demokratik bir yönetim beklemek beyhude olur. Değerli arkadaşlar, çözemediğiniz sorunlar toplumsal çürümeyi beraberinde getirir, bu çürüme toplumun ahlak sistemine de yayılır, o zaman vatandaşın elinde üç seçenek kalır: Bu seçeneklerden birincisi yozlaşmak, ikincisi toplumdan tecrit olmak, üçüncüsü de göç etmektir; bugün bunların hepsini Türk toplumu yaşamaktadır.
Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı tarafından atanan rektörleri atamaları uygun bulmadığı için iptal etmiştir. Ayrıca, Cumhurbaşkanının keyfine göre Merkez Bankası Başkanını değiştirmesini de Anayasa'ya aykırı bularak iptal etmiştir. İşte bu iki mesele bile çürümenin ve yozlaşmanın en önemli örneklerindendir. Bu uygulamaların sonunda üretim düşmüş, hayat pahalılığı artmış, gelir dağılımındaki adaletsizlik de alabildiğine bozulmuştur. 9'uncu Cumhurbaşkanımız rahmetli Süleyman Demirel "Bir devletin arkasına koyacağımız yegâne teminat karnı tok, sırtı pek vatandaştır." derken ne kadar doğru söylemiş; bugün o dayanağı da devletin arkasından almış bulunmaktayız.
Değerli arkadaşlar, iktidarın ithalat lobileriyle kol kola girerek yönetmeye çalıştığı bu ekonomide geçmişte -gübre ve şeker fabrikaları gibi hayati önem taşıyan- kamu eliyle üretildiği dönemlerde en azından tarımsal üretimde, gıdaya erişmede istikrar sağlanabiliyordu. Gelinen noktada gübre ve şeker fabrikaları gibi hayati tesisleri yeniden kamulaştırmak zorundayız. Biz bu lafı söylerken özel teşebbüse karşı değiliz ancak küreselleşmenin öncüsü olan ülkeler dahi millî ekonomilerinde aksaklıklar gördüklerinde ekonomiye devlet müdahalesini artırmakta ve korumacı politikalar uygulamaktadırlar. Geçmişimizde bunun pek çok örneği bulunmaktadır. Türkiye ölçeğindeki bir ülke için de bu dönem, yerli ekonomiyi korumayı ön planda tutan ekonomik model izlemeye uygun bir dönemdir.
Liberal ekonomi kutsal değildir, dara düştüğünüzde sizi millî ekonomimizin gücü ve kapasitesi korur; pandemi sürecinde yaşananlar bunları açıkça ortaya koymaktadır.
Değerli arkadaşlar, bu önerimize en sert tepkinin ithalat lobileriyle iş tutanlardan geleceğini biliyoruz ancak belirli zümrelerin çıkarlarını korumak değil, vatandaşın ve ülkenin geleceğini tehlikeye atmamalıyız; bizim için en önemli olan millettir, milletimizin refahı ve bağımsızlığı her şeyin önündedir. Hep birlikte millî ekonomimizi güçlendirecek adımlar atmamız gerekir.
Sözlerime son verirken vatandaşın derdini söyleme hakkının öneminin altını çizmek istiyorum. Özgürlüğün anahtarı soru sorma ve cevap anahtarıdır, soru ve cevap hakkı kutsaldır. Getirmeye çalıştığınız etki ajanlığı düzenlemesiyle vatandaşın ifade hakkını engellemeye çalışıyorsunuz, bu ancak Baas türü rejimlerde gözükür. Bu şartlarda, yerlerde sürünen adaletsiz bir yönetim ve parti devleti anlayışı, ülkenin ve milletin itibarını zedelemekten başka hiçbir işe yaramamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
HAYDAR ALTINTAŞ (Devamla) - Tamamlıyorum efendim.
Pasaportumuzu ve paramızı tutsak eden dış mihraklar değil, işte bu adaletsiz yönetim ve partili başkanlık rejimidir; bir an evvel bu rejimden kurtulmak zorundayız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum arkadaşlar. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)