GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:84
Tarih:28.03.2012

BDP GRUBU ADINA HALİL AKSOY (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa teklifiyle çok yakından ilgili olan on binlerce insan şu anda Ankara sokaklarında, bir o kadarının da daha bulundukları illerden çıkmadan önleri Çevik Kuvvet tarafından kesildi. Eğitim emekçilerinden çok sayıda insan gözaltına alındı ve bu insanların çok yakından ilgili oldukları bir yasanın görüşülmesi sırasında ne görüşlerine başvuruldu ne de bu insanların demokratik tepkilerini ifade etmek açısından yerine getirecekleri asgari demokratik görevlere izin verildi. Bu nedenle onlara başarılar. Ama onların bu duyarlılıklarını engelleyen anlayışı da kınamak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, yasa teklifinin içeriğine ve ayrıntılarına girmeden önce, çoğunluğu elinde bulunduran AKP Hükûmetinin Türkiye'yi adım adım karanlığa sürüklemesine herkesin dikkatini çekmek istiyorum.

Bilindiği üzere, Türkiye siyasetinin son on yılında iktidar olan AKP Türkiye'de demokrasinin ve özgürlüklerin gelişmesinin önüne âdeta takoz koymuş ve çıkardığı yasalarla, uyguladığı faşizan politikalarla bu ülkeyi giderek kaosa sürüklemiştir.

Yürütmenin her iki kanadını da elinde bulunduran bu Hükûmet, yargı erkini de ele geçirince, bu kez, muhalefetin sesini kısmak için de dördüncü güç olarak tabir edilen medyayı da kontrolü altına almak istemiştir. Bugün korku imparatorluğuna dönüştürülen Türkiye'de ne yazık ki medya sindirilmiştir. Her şeye rağmen gerçeği tüm yıkıcılığı, yakıcılığıyla gündeme taşıyan Özgür Gündem gazetesi de "nevroz"da yaşananları gündemine taşıdığı için, manşetine taşıdığı için bir ay süreyle kapatılmıştır.

Ayrıca, bu Hükûmet âdeta şımarık çocuklar gibi her istediğini yapabileceğini zannediyor, sağa sola saldırmaktan geri durmuyor, ağzından tehditler eksik olmuyor yani bir yandan rüzgâr ekiyor ama yakında umarım ki fırtına biçmez. Vicdan sahibi ve kendisine muhalefet yapan gerçek aydın ve barışseverleri de yaptığı siyasi soykırım operasyonlarıyla cezaevine tıkıyor.

Halkın kendi bayramlarını dahi kutlamalarına izin vermeyen, ülkeyi gaz bombalarıyla savaş alanına çeviren bir zihniyetle karşı karşıyayız. Bir yandan, çıkardığı yasalarla kendisine ve yandaşlarına ekonomik rant sağlıyor, öte yandan, kendisine engel olacak tüm yapıları da yok etmeyi hedefliyor.

Bakınız, sadece şu birkaç hafta içerisinde görüştüğümüz ve de Genel Kurula getirilmeye çalışılan yasalara baktığımızda emelleriniz ve niyetiniz ortaya çok açık bir şekilde çıkıyor. Mesela İç Tüzük Teklifi, mesela Afet Yasası, İnfaz Yasası'ndaki değişiklik, Sendika Yasası'ndaki değişiklik, terörün finansmanının önlenmesi adıyla çıkarılması öngörülen yasa önerisi, İŞKUR Yasası, sözde Yargı Reformu Yasası, Yap-İşlet-Devret Yasası, 2/B Yasası ve tabii ki bu yasa teklifinin kime ve nasıl hizmet edeceği bellidir. Bu yasa tasarısı ve tekliflerinin hiçbirisinde kamu yararı ve kişi hak ve özgürlükleri hassasiyeti kesin ölçülerde yoktur. Varsa yoksa AKP'nin kendi ihtiyaçlarını karşılayacak düzenlemeler ile kendilerine muhalefet eden kesimleri bitirme planının parçaları ve şifreleriyle doludur.

Değerli milletvekilleri, bu proje her ne kadar yasa teklifi olarak Meclise sunulmuşsa da bu bir Hükûmet tasarısıdır.

Peki, neden tasarı yasa tasarısı olarak değil de teklif olarak sunulmuştur? Bu sorunun cevabı şudur: Bu, öyle bilimsellikten uzak, öyle maksatlı ve ideolojik bir projedir ki, kabinenin içindeki bazı üyelerin bile bu tasarıya "hayır" diyeceklerinden korkulduğu içindir.

Kasım ayında bir çalıştayı yapıldı Millî Eğitim Bakanlığının Antalya'da. Bu tasarıyla ilgili bir tek cümle bile orada konuşulmadı. Belli ki bu Millî Eğitim Bakanlığı ve bürokratlarının da gündeminde yoktu, aniden gündeme taşındı. Yani bir düzenlemeyi getireceksin, bunu hiçbir eğitim kurumuna ve toplumun diğer dinamiklerine sunmadan, bilgi ve görüş almadan, âdeta ferman gibi ortaya koyacaksın. Sonra da "Bu, demokrasi" diyeceksin "Bilimsel eğitim" diyeceksin. Yok öyle yağma! Bunun adı düpedüz diktatörlüktür. Dünyada bunun örnekleri çok yaşandı. Sonları da bellidir bu tür şeyleri yapanların.

Ayrıca, bunun yanında da aynı teklifte başkaca kanunlarda da değişiklik yapılarak niyet gizlenmemiştir. Niyetiniz açık ve ortadadır ve doğrudan doğruya yasanın içerisinde de gizlidir. Ama bu amacın asla gerçekleşmeyeceğini bilmeniz gerekiyor. Bu Parlamento her istediğinizi yapabileceğiniz bir yer olmaz. Bu halk da sizin kulunuz, köleniz olmayacaktır.

Bakınız, gittiğiniz yol doğru bir yol değildir. Türkiye halklarına ve geleceği olan Türkiye çocuklarına bunu yapmaya hakkınız yok. Hele hele çocuklar ve eğitim asla ama asla siyasete kurban edilemez. Bu niyetinizden vazgeçin.

Bu eğitim modeli bilimsel bir model değildir. Şayet illa bilimsel bir eğitim modeli uygulamak istiyorsanız, diyoruz ki: Buyurun, hep birlikte, herkesin kendi ana dilinde eğitim yapabileceği bir model üzerinde tartışalım, konuşalım. Ana dilde eğitim bilimsel ve daha başarılı bir sistem olduğu kadar, insanidir, ilahî ve doğaldır. Bunun engellenmesi ve yasaklanması en büyük gericiliktir. Ülkemizin dörtte 1'i Kürt nüfusunu oluşturuyor ve bunların kendi ana dillerinde eğitim ve öğretim görmeleri de -çok kaba bir şekilde- yüzyıllardır engelleniyor.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de bugüne kadarki bütün iktidarlar döneminde eğitim devletin resmî ideolojisine ve sermayeye hizmet edecek şekilde kurumsallaştırılmış, öğrenciler birer işlenecek ham madde olarak ele alınmıştır. Türkiye'de eğitim cumhuriyetin kuruluşundan bu yana aynı mantıkla ele alınmıştır. Değişen iktidarlar ve yönetim ilişkilerine göre eğitim de sürekli değiştirilmiş ve tam bir sorunlar yumağı hâline getirilmiştir; dün de böyleydi, bugün de böyledir.

AKP İktidarı da eğitimi aynı mantıkla ele almaktadır; biraz farklı olarak, eğitimi ticarileştirip piyasaya sürmesidir. AKP yaklaşımlarına en güzel örnek olarak da, eğitimin kronikleşmiş yüzlerce sorunu yerli yerinde dururken birden toplumun karşısına "4+4" şeklinde formüle edilen bir, eğitim sisteminde yapısal bir değişiklik öngören tasarıyla çıkış yapmıştır. Hâlâ birleştirilmiş sınıflar Türkiye'de vardır, hâlâ 70 kişilik sınıflar vardır Türkiye'de ve taşımalı eğitim gibi baş belası bir sistem hâlâ duruyor. AKP bu uygulamayla eğitim sisteminin bugünkü sorunlarını çözmek bir yana, toplumsal ayrışmayı derinleştirmekten, kendi iktidarının istediği uysal ve dindar gençliği ve sermayenin ihtiyaç duyduğu nitelikli ucuz iş gücünü yetiştirmekten başka hiçbir şeye hizmet etmemektedir, etmiyor. Diğer yandan, okulların, eğitimin bütün mali sıkıntıları ortadayken "FATİH Projesi" adı altında, milyonlarca lirayı kendine yakın şirketlere peşkeş çekmektedir. Zira, bu proje kapsamında yapılacak mal ve hizmet alımlarının Kamu İhale Kanunu kapsamı dışında bırakılması kamu yararına uygunluk ve devlet bütçesini koruma kanunlarında denetime ve hesap verilmesine uygun olmayan uygulamalara da kesin ölçülerle yol açacaktır. Ayrıca, Kamu İhale Kanunu kapsamının -bu kapsamın- dışında tutulmasını gerektirecek yasal ve kurumsal bir gerekçe de teklifte yer almamaktadır.

Değerli milletvekilleri, sonuç olarak, bilimsel temellerden uzak ve çocukların gelişim özelliklerine uygun düşmeyen, fırsat eşitliğine ve kamu yararına aykırı görünen bu söz konusu yasa teklifinin geri çekilmesi gerekmektedir. Bunun yerine, eğitimin temel sorunlarının çözülmesi için daha çağdaş, daha demokratik, insan odaklı bir eğitim sisteminin yapılabilmesi amacıyla tüm tarafların sürece katılması, geniş bir mutabakata varılması gerekmektedir. Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aksoy.