| Konu: | Erzurum Milletvekili Mehmet Emin Öz'ün yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine, Mehmet Şimşek'in istifasını beklerken farklı 2 bakanın istifasının söz konusu olduğuna, 2 Temmuz 1993'te 33 kişinin yanarak can verdiği Madımak katliamına, mültecilerin bugünkü sorunlarının nedeninin iktidarın Suriye politikası olduğuna, Sinan Ateş davasına ve cinayetin azmettiricisi Doğukan Çep'in ifadesine, hayatını kaybeden hasta tutsak Şefik Esen'e ve hasta tutsaklar sorununa ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 97 |
| Tarih: | 02.07.2024 |
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önce, AKP Milletvekili Sayın Öz gündem dışı konuşmasında Erzurum Kongresi'nden bahsetti. Evet, önemli bir kongre ama keşke Erzurum Kongresi'nin, Birinci Meclisin ve 21 Anayasası'nın muhtevasına gerçekten vâkıf olunabilse; bugün yaşadığımız birçok sorunun çözümü belki o hafızada saklı olabilir ama bunları yok sayan bir yerden bu kongreyi ele almak da kongreye yapılmış büyük bir haksızlıktır diye düşünüyorum.
2 bakanın istifası söz konusu, biraz sonra yeni bakanların burada yemin törenine tanıklık edeceğiz. Yüzde 38 elektrik zammı yapıp asgari ücrete "Yüksek." diyen bakandan istifa başlar diye bekledik ama maalesef farklı 2 bakanın istifası söz konusu. Ama Sayın Şimşek merak etmesin, yakında onun da istifasını burada duyacağız; emekçi düşmanı, sermaye dostu bir bakanın hayata geçirmiş olduğu icraatları kabul edilemez.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biliyorsunuz, bugün 2 Temmuz. 2 Temmuz 93'te Madımak'ta 33 canımız maalesef yanarak can verdi. Onları yakanlar yargılanmadı, çok küçük bir azınlık, çok küçük bir grup yargının önüne çıktı; 2 kişi tutuklandı, onları da Cumhurbaşkanı affetti yani 33 insanın yanmasından mesul insanları affetti. Bu kadar hasta tutsak var, evladına para yatırdı diye şu anda cezaevinde 80 yaşında anne var, onları affetmek Cumhurbaşkanının aklına gelmedi, 33 insanı yakanları affetti. İnsanlığa karşı işlenmiş bu suç 14 Eylül 2023'te -insanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı olmaz- zaman aşımına uğradı. Yaşar Kemal'in bir sözü var -Madımak katliamından sonra- diyor ki: "Utancımızdan başka neyimiz kaldı." Evet, bu utanç, bu katliamların utancı bu ülkenin üzerindedir. Bu utançtan kurtulmanın, bu utançlardan kurtulmanın yegâne yolu hakikatle yüzleşmektir; bu sorumluların ve bu sorumluların arkasındakilerin yargılanmasından geçmektedir bu utançtan kurtulmanın yolu. Aksi hâlde bu utançla yaşamaya, bu acılarla yaşamaya devam edeceğiz tıpkı Çorum'da olduğu gibi, tıpkı Maraş'ta olduğu gibi. Alevi düşmanlığının, Alevi toplumuna karşı bu düşmanlığın son bulmasının yegâne yolu bu katliamlarla, bu suçlarla yüzleşmekten ve bunların faillerinin yargılanmasından, gerçek anlamda yargılanmasından geçiyor.
Bakın, sadece bu olaylara bakmak da yetmez; bu tip olaylara, bu vakalara karşı gerekli yaptırımların hayata geçmediği yerde Kayseri'deki olayı yaşarsınız, Reyhanlı'daki olayı yaşarsınız çünkü bu, bir kültürdür. Bu zihniyet, devletin, iktidarların aslında bu anlayışa karşı çıkmamasından besleniyor. Bugün, mülteci düşmanlığı Alevi toplumuna karşı gerçekleşen düşmanlıkla aynı yerden besleniyor. Mültecilerin sorunları mülteciler eliyle yaratılmamıştır, mültecilerin bugünkü sorunlarının nedeni iktidarın Suriye politikasıdır, dış politikasındaki aksaklıklardır, hatalardır, yanlışlardır. Bu hataları hatayla örtemezsiniz, bu yanlışları yanlışlarla gideremezsiniz. Yapılacak yegâne şey -ki Suriye meselesinde bugün yeniden meseleyi önümüzü aldığımızda- ısrarla söylüyoruz, Kürt meselesinin çözümünden geçer, bugünkü mülteci sorununun çözümü de Kürt meselesinin çözümünden geçer; Rojova'da, bugün var olan refaha, huzura karşı harekete geçmekten değil, tam tersine, oradaki refahı, huzuru Suriye'ye yaymaktan geçer. Dolayısıyla da bugün Kürt sorunu varsa -aslında bu ülkede birçok sorunun kaynağıdır- bu sorunun kaynağını... İşte "Erzurum Kongresi" diyorsanız orada Kürt ve Türk halklarının ortak iradesinden söz etmeniz gerekiyor, 1920 Meclisinden bahsediyorsanız orada kürdistan vekillerinin ve Türkiye vekillerinin bir arada olan iradesinden bahsetmeniz gerekiyor, "1921 Anayasası" diyorsanız işte tam da bir arada yaşama iradesinden bahsetmeniz gerekiyor. Bunları görmezden gelerek tekçi anlayışla, ırkçı anlayışta ayakta durmak demek işte bu güruhlara yol vermek demektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu anda Ankara'da bir dava var; Sinan Ateş davası. Hunharca katledilmiş bir insan, bir torbacıya katlettirilmiş bir insan. Dava sürecek, umarız gerçek anlamda failleri yargılanır ve gerekli cezayı alır, arkasında ki güçler de yargılanır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Temelli, lütfen sözlerinizi tamamlayın.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Ama burada ilginç bir şey yaşandı, azmettiricisi, cinayetin azmettiricisi Doğukan Çep ifadesinde dedi ki: "Biz devlete hizmet ediyoruz. Ezilenlerin Sosyalist Partisini bastık, 10 kişiyi vurduk; Geziyi bastık, insanları vurduk; Ferit Gedik'i öldürdük." İtiraf etti. Bu itiraflarından sonra yargıç döndü, ne dedi biliyor musunuz? "Sen deminden beri ne anlatıyorsun? Vaktimizi boşa harcıyorsunuz, bunlar bizi ilgilendirmez." dedi. Ya, sayın yargıç, sayın savcı; bunlar sizi ilgilendirmeyecek de ne ilgilendirecek? Sizin işiniz ne? Evet, burada itiraflar var. Dolayısıyla bu itiraf aslında neyi gösteriyor biliyor musunuz? Bu tür organize suçların arkasında çalışan zihniyeti, aklı gösteriyor. Hatırlarsınız, dönemin İçişleri Bakanı demişti ki: "Bir tuğla çeksem duvar yıkılır." Ya, duvarınız bir tuğlaya bağlıysa, bu duvar bu kadar çürümüşse ve bu duvarı çetelerle, mafyayla ayakta tutuyorsanız bırakın bu duvar yıkılsın, altında da siz kalın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Temelli, lütfen tamamlayın.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada her konuşmamızda cezaevlerinden bahsediyoruz. Artık "cezaevi" demeye dilimiz varmıyor çünkü artık ölüm evi. Evet, bildiğiniz ölüm evi olmuş durumda. En son Şefik Esen'i kaybettik. Şefik Esen 36 yaşında bir genç, tutsak, Afyon Bolvadin Cezaevinde, hasta. Daha sonra Eskişehir'e naklediliyor, kırk gün boyunca tedavi görüyor fakat kurtarılamıyor. Çok daha önce cezaevinden hasta tutsak olduğu için çıkmalı ve tedavi görmeliydi. Şefik Esen'in kurtulmasının yegâne yolu bu tedaviydi fakat "Hapishanede kalabilir." raporu nedeniyle bir türlü tahliyesi gerçekleşmedi, en sonunda öldü fakat ölmekle de kalmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Temelli, son kez uzatıyorum, lütfen tamamlayın.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Ölmekle de kalmadı; cenazesine yönelik oradaki uygulama, bütün vicdan sahibi insanların yüreğini kanattı. Evet, o hâlde bir cenaze nakli gerçekleşti ki bu kabul edilemez. Ya, diriye saygınız yok, ölüye saygınız yok. Çıkın deyin ki: "Biz..." Neye saygı duyuyorsanız söyleyin, biz de bunu bilelim. Bu insanların, cezaevindeki insanların tutsaklığı, cezaevindeki mahkûmiyetleri aslında devletin koruması altındadır; onların sağlık durumu devletin sorumluluğu altındadır. Devlet bu sorumluluğu yerine getirmeyecekse neyi yerine getirecek? Dolayısıyla hasta tutsaklar ölmeye devam ediyor.
Bakın, 2018 yılından bugüne, tam altı yılda 2.258 kişi öldü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Temelli, teşekkür için açıyorum, lütfen tamamlayın.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - 2.258 kişiden bahsediyoruz. 2.258 kişi öldü, iki dakika vaktinizi buna ayırmadınız. Burada defalarca gündeme getirmemize rağmen, araştırma önergesi vermemize rağmen bu konuyu asla ciddiye almadınız.
Hasta tutsaklar sorunu çok önemli bir sorundur, belki de Türkiye'nin en önemli sorunlarından biridir. Adalet Bakanlığını hasta tutsaklar konusunda bir an önce göreve davet ediyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.