GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜİK'in açıkladığı enflasyon oranlarına ve ekonomide bir kumpas olduğuna, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Dört yıl boyunca seçim yok." açıklamasına, bu sabah gazetecilerin yargılandığı davada 8 gazeteciye altı yıl üç ay ceza verildiğine ve faşizme, kayyum atanan Hakkâri'de Belediye Meclisi üyelerinin çalışmalarına devam etmek istediklerine ancak Belediyeye alınmadıklarına, Hakkâri'ye doğru İradeye Saygı Yürüyüşlerinin devam ettiğine, dün Antalya Serik'te 17 yaşındaki Ahmet Handan El Naif'in bıçaklanarak öldürüldüğüne, toplumsal barışın bir arada yaşamayı sağlamakla ve ancak ve ancak hukuk devletinde mümkün olacağına ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:2
Birleşim:98
Tarih:03.07.2024

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Hazine ve Maliye Bakanı "Dezenflasyon süreci başladı." diye açıklama yapmıştı. Bu dezenflasyon sürecinin nasıl başladığını bu sabah öğrendik. TÜİK enflasyon oranını açıkladı: 1,64. ENAG 4,25 açıklıyor, İTO 3,5 açıklıyor. Hiçbir bilimsel veride 1,64'ü gösterecek bir şey yok ama TÜİK eliyle enflasyon 1,64.

Şimdi, kira artışları bu ay yüzde 65 olacak, asgari ücrete zam yapılmayacak ve 1,64 açıklandığı için de kamu emekçileri ve emeklilere yapılacak zam oranı düşük kalacak. Hatta burada öyle bir oyun var ki belli zamların tarihi kaydırılarak, zam mühendisliği yapılarak emekçilerin hakkı gasbediliyor. Şimdi, bu tam bir kumpas. Biz kumpası sadece yargıda var biliyorduk Kobani kumpas davasından ama anladık ki ekonomide de kumpas var, bu kumpasın da merkezi TÜİK. TÜİK eliyle bu tür haksızlıklar hayata geçiriliyor. Şimdi, durum o kadar vahim ki gerçekten "gerçek enflasyon" dediğimiz meseleye yani halkın satın alma gücünü eriten rakamlara baktığımızda -ki TÜİK de bunu mecbur kaldı, açıkladı, "Hissedilen enflasyon." dedi- bu rakam bugün itibarıyla yüzde 115. Dolayısıyla, yüzde 115'lik bir enflasyonist baskı altında insanlar inim inim inlerken "Asgari ücret yüksek." deniliyor, kamu emekçilerine ve emeklilerine yüzde 19 zam yapılıyor, SGK ve BAĞ-KUR emeklilerine yüzde 24 civarında bir zam yapılmasıyla aslında bu oyun, bu kumpas hayata geçiriliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklamasında demiş ki "Dört yıl boyunca seçim yok." Vallahi seçimin tarihini Cumhurbaşkanına birisi hatırlatsın, seçimin tarihini Mehmet Şimşek belirleyecek. Mehmet Şimşek ve ekibi seçime doğru hızla koşuyor, çok yakında da bu seçim hayata geçecek. Siz, emekçilere, emeklilere bu zalimliği reva görürseniz bu seçimden de kaçamazsınız. Bakın, ben size bir şey söyleyeyim, uçurum size bakıyor, kurtuluşunuz mümkün değil.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu sabah gazetecilerin yargılandığı davada 8 gazeteciye altı yıl üç ay ceza verildi. Evet, neden? Hakikatin sesini duyurdukları için. Bu ülkede gazeteciler cezaevinde, hâlâ gazeteciler yargılanıyor ve gazetecilere yönelik çok ciddi kötü muamele söz konusu, saldırıya uğruyorlar ve her türlü şiddetle karşı karşıya görevlerini yapmaya çalışıyorlar ve bugün de 8 gazeteci altı yıl üç ay ceza aldı. Dünyada bu konuda 2'nci sıradayız; 1'inci sırada Çin var, 2'nci sırada Türkiye var gazetecileri tutuklayan, hapseden.

Faşizm nedir? Faşizm, demokratik siyaseti tasfiye etmektir. İşte, Kobani kumpas davasında Figen Yüksekdağ'a, Selahattin Demirtaş'a; Gezi davasında Can Atalay'a ve diğer arkadaşlara uygulanan muamele budur, faşizmdir. Faşizmin diğer yüzü de gazetecileri, aydınları, yazarları susturmaktır. İşte, gazetecileri cezaevine koyarak amaçladığınız bu faşist düzeni sürdürme peşindesiniz. Franco'ya soruyorlar, "Nasıl idare ettin bu ülkeyi faşizmle?" diyorlar. "3F" sayıyor, "Bir, futbol; iki, 'fiesta'; üç, fado." diyor. Burada da sorsak "Nasıl idare ettiniz bu ülkeyi faşizmle?" diye dönüp iktidara, o da "3F" yerine "3K" diyecek; komplo, kumpas ve kayyum.

Evet, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hakkâri'ye kayyum atadınız. Bu, faşizmin en çıplak yüzlerinden biridir, siyasi iradeyi yok saymaktır, halkın iradesini yok saymaktır. Kürt halkına yönelik düşmanca tutumun geldiği en doruk noktalardan biridir ve buna rağmen, demokratik hakları kullanmak adına, Belediye Meclis üyelerimiz çalışmalarına devam etmek istiyorlar, Belediye Meclisinin içinden bir başkan vekili seçiyorlar ve Belediyeye gidiyorlar. Bundan daha doğal ne olabilir? Fakat Belediyeye alınmıyorlar. Polis kapıya barikat kuruyor, Belediye Meclis üyeleri Belediyeye giremiyorlar. Yani sadece Belediye Başkanını görevden alıp yerine kayyum atamamışsınız, siz topyekûn bütün Meclise kayyum atamışsınız, bütün yetkiyi de tek başına, Hakkâri'nin bütün kaynaklarına çökmüş olan o Valiye vermişsiniz ve kayyum olarak görevini sürdürüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Temelli, lütfen tamamlayın.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Şimdi, buna karşı biz irademizi ve halkın iradesini savunmaya devam ediyoruz, yollardayız; Hakkâri'ye doğru İradeye Saygı Yürüyüşü'müz devam ediyor. Yürüyüş kolu bugün Van'a ulaştı, yarın Van'dan Hakkâri'ye kadar yürüyüşüne devam edecek. Biz bu yürüyüşe tüm toplumu davet ediyoruz; tüm seçmenleri, iradesine sahip çıkan herkesi, sahip çıkmak zorunda olan herkesi bu yürüyüşe davet ediyoruz. Evet, bu iradeye sahip çıkmak aslında Türkiye'de demokrasiye sahip çıkmaktır, insan haklarına sahip çıkmaktır, hukuka sahip çıkmaktır. Eğer biz Hakkâri'deki kayyumu görmezden gelirsek bu faşist düzen, bu faşist iktidar bütün hakları gasbetmeye devam edecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Temelli, lütfen toparlayın.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bu düzeni sürdürmenin bir yolu Kürt düşmanlığıysa bir diğer yüzü de mülteci düşmanlığı. Maalesef dün, 17 yaşında Ahmet Handan El Naif Antalya Serik'te bıçaklanarak öldürüldü. Ya, 17 yaşındaki bir çocuktan ne istiyorsunuz? Bu ırkçı kışkırtmalarla, bu mülteci düşmanlığıyla bu insanlardan ne istiyorsunuz? Bu insanların çok çok büyük bir kısmının masum olduğunu hepimiz biliyoruz. Bunları yerinden yurdundan eden şey Suriye savaşıdır; bu savaşa nasıl yaklaştığınızı da biliyoruz. Şimdi, neden bu ırkçı saldırıların karşısına çıkmıyorsunuz da bu ırkçı saldırılar bu hızla devam ediyor ve bu insanlar katledilmeye devam ediliyor?

Evet, tabii ki çocuklara yönelik tacizin, tecavüzün, istismarın hepimiz karşısındayız; suçluyu bulalım, cezalandıralım. Bu konuda Türkiye'de çok büyük sıkıntılar yaşanıyor ama bunun müsebbibi mülteciler olabilir mi, bir halk olabilir mi, "Suriyeliler" diye bir toptancı yaklaşım olabilir mi? Kim suçluysa gidip yakasına yapışalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Temelli, son kez uzatıyorum, lütfen toparlayın.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bakın, Hakkâri'de 2 uzman çavuş 14-16 yaş arasındaki çocuklara tacizde bulundu; halk orada tepkisini gösterince polis geldi, bunları tutukladı. Dolayısıyla bu tür vakalarla Türkiye'nin her yerinde karşılaşıyoruz; daha önce de bu konuda Musa Orhan'ın İpek Er'i nasıl intihara sürüklediğini biliyoruz. Şimdi, bütün bunlar ortadayken kalkıp bu çocuklara, kadınlara yönelik taciz, istismar ve tecavüz vakalarını sanki bir suç meselesi değilmiş gibi tamamen bir halkın üzerine, bir toplumun üzerine yıkılacak bir meseleye doğru evirmek işte faşizmdir, ırkçılıktır. Burada tüm toplumu, tüm halklarımızı bu konularda duyarlı olmaya çağırıyoruz. Toplumsal barış bir arada yaşamayı sağlamakla mümkündür, bunun yolu ancak ve ancak hukuk devletinde mümkün olabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Temelli, teşekkür için açıyorum.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Hukuk devletinin gereğini yapmak da bu komplolardan, bu kumpaslardan, bu anlayıştan bir an önce kurtulmaktan geçer.

Teşekkür ediyorum.